Tarih: 08 Ocak 2019
Yazan: Nedim AKIN
Konu: Büyük yangınlar kıvılcımla başlar.
Her şeye bir kulp takan Bulgar makamları, halk ruhunda KİBİRİN rolünü, patlama ve isyana teşvik, hatta sürükleme gücünü ya bilmiyorlar ya da dikkate almak istemiyorlar. Bulgaristan’da şimdiye kadar başarılı bir isyan olmadığından “bunu da bastırırız” düşüncesi de ağır basıyor olabilir…
7 Ocağı 8 Ocağa bağlayan o dondurucu gecede Filibe (Plovdiv) ovası uyumadı.
Trakya’nın göbeği sayılan Meriç (Maritsa) ırmağının buzlu yakalarına sürtüne sürtüne aktığı bir anda Voyvodina, Trud ve Maritsa köy ve kasabalarında hiç beklenmedik bir anda öfke patlaması oldu. 2 Çingene genç karlı yolda yürürken arkadan gelen ve bir askeri subay tarafından sürülen araca yol vermeyince çıkan kavgada ağır bıçak yarası alan subay hastaneye kaldırıldı. Bulgarlar birlik olup yumruk sıkarak meydanlara toplandı. Olayın öncesi de şöyle: Yaralanan ve karda yatan subaya Bulgarlar yardım etmezken, subay acil servise yaşlı Çingeneler tarafından götürüldü. Benzer olaya, Levski kasabasında da rastlanmıştı. Bulgarlarda “aman bana bir şey olmasın” psikolojisinin yeniden yerleşmeye başladığı dikkati çekiyor. Gerçek şudur, Bulgarlar kahramanlarını kazadan sonra olayı abartarak yaratma taktiği uyguluyor. Sonra da olaya politik süs veriyorlar ve düşmanlık kışkırtıyorlar.
Bu ilk olay değildir. Daha önce de yine Filibe’ye bağlı Katunitsa köyünde benzer olaylar yaşanmış, çıkan kavgalarda ölen ve yaralananlar ve onların cenazeleri ve anma törenleri olayı kızıştırdıkça kızıştırmıştır, adi suç olaylarına politik süs ve anlam verilerek etnik kızışmaya neden olunmuştu. Bu uygulama olaylara çözüm getirebilir mi?
Bu nefret ve öfke dolu olayların analizini yapanlar mistik sır düğümünü çözemiyor.
Sahte lider arayışları, kışkırtıcı bulma babaları kızışma köklerine inmelerine engel olurken, gerginlik artıyor. Saldırılar daha şiddetli ve daha kanlı oluyor. Çingene (Romen) nüfusun kavga meydanına toplanmasına yeterli bir ıslık yeterli oluyor.
Bu patlamaların mistik (his ve seziş) esasında, tehlike duyumsayarak olduğu dikkati çekiyor. Düşünmeden, sebeplerine inmeden meydana gelen bu kitlesel patlamaları, Çingene kitlenin balta, satır, çapa kürek, kosa ve demir çubuklarla silahlı güçlere karşı başkaldırışında kin ve kibir patlamasının rolü çok güçlü oluyor. Aynı zamanda Trakya köylerinde duygusal mantık ile (tehlike altındayız) duyumsamasından uyanan ve hemen kenetlenen kolektif mantık da hareketleniyor. Duygusal mantığa karşı hoparlörlerden yapılan çağrılar, polislerin zorlaması, havayı fişekler, propaganda yöntemleri yani rasyonel mantık sökmüyor, etkisiz kalıyor.
Burada dini ve siyasi inançtan söz edilemez. Bulgaristan’da sözde demokrasi ortamında gelişen kitle olaylarında duygusal olanın sarıldığı güç, geleneklerle birlikte elde edilmiş olanı, var olanı savunma azmidir. Var olansa bu durumda, Çingene kulübesi, kulübenin yanındaki ahıra bağlanmış at, kulübe içindeki çocuklar, duvarda asılı müzik aleti ya da yatak altındaki akordeon, davul ya da yastık altındaki kutuda korunan klarnettir. Burada başka bir inançtan söz edemeyiz.
1962’de isimleri değiştirilen ve isterseniz Kiliseye de girebilirsiniz haberini alan Bulgaristan’daki Çingene nüfus, Bulgar Hristiyan adetlerine bağlanmadı. Onları ilgilendiren İsim günlerindeki sofra artığı ile ölüleri anma günlerinde mezar taşlarına dayanan sarıp sarmalanmış börekler ve rakı şarap dolu şişelerdir.
Son yıllarda Çingenelerin kutsalı da “Çalga” müziğidir. Adını “çalgıdan” alan ve Türk nihavent makamı eserlerinin nefesli müzik aletleriyle çalınmasından Hırvatistan ve Sırbistan’da geçen yüzyılın sonlarında ruhu saran ve Bulgaristan Çingene müzik orkestralarınca daha da geliştirilen ve Bulgar halkı tarafından da çok sevilen bu müzik türü, Bulgar halk müziği ve şehir müziği geleneklerini rafa kaldırttığı için, hışıma uğradı, radyo ve TV programlarında çalınması yasak, ama düğünlerde bayramlarda ve kutlamalarda halkı coşturan, kaynaştıran ve içtikçe içiren sihirli müziktir.
Bulgar nüfusunda ikinci büyük etnik grubu oluşturan Çingenelerin okula, hocaya ve papaza gitmeden, sözde sürekli modernleşen ve Avrupa-laşan ama hiçbir yasayı tanımadan ve onlara uymak da istemeyen Çingene toplumu, devletin uygulamaya çalıştığı ahlaktan tamamen farklı, onun dışında ve ancak içinde bulunduğu mistik durumun etkisi altında oluşan kurallara göre yaşamayı kılavuz edinmiştir. Ne ki, insanlık tarihinin derin analizlerinde halk hareketlerinin gücü ancak bu gibi kaotik ortamlarda oluşmuş ve kitleleri sürüklemiştir. Biz bu vatandaşların sanki son kalelerimizi savunuyoruz inancıyla, ölüme hazır bir kararlılıkla, gözü dönmüş bir durumda can feda etmeye hazır olduklarını görebiliyoruz.
Bu durumda, bizden ve bizden olmayan, Bulgar ve Bulgar olmayan gibi bir totaliter düşünce biçimiyle yüzleşiyoruz.
Buradaki saldırganlığa gerekçe olan ise, devlet gücü kullanarak veya halkı hareketlendirerek, toplu istekler öne sürerek, öteki olan (bizden olmayan) üzerinde nasıl hakimiyet kurup onu tamamen ezmeye hareketlenişi beslendiğine ve yüreklendirdiğine tanık oluyoruz. Çünkü polis ve jandarma ilk saldırganın kim olduğuna, ilk yumruğu vuranı, silah çıkaranı, hançere sarılanı, küfür edeni araştırmıyor. Çingenelerle kavgalarda tutuklanan “suçlu” Bulgar yok. , Çingenelere karşı kitle mitingi yapan Bulgar köylü ve kentlilerini de dağıtmıyor. Muhtarları tek taraflı demeçleri ve kışkırtıcı beyanlarından ötürü uyarmıyor ve belediye ve devlet erkini her defasından Bulgar ırkından yana seferber ediyor ve kışkırtıyor. Bu temel üzerinde de polis ve jandarma saldırıları meşru ve haklı gösterilmeye çalışılıyor.
Irkçı yaklaşımda esas olan bir de son yıllarda moda olan yabancı olana (bizden olmayana) karşı duvar çekmektir.
Bu duvarlar ilk önce Todor Jivkov diktatörlüğü zamanında Kazanlık ve İslimye (Sliven) çingene mahalleri etrafına, 1.5 metre yüksek saç set şeklinde çekilmişti. Şimdiki muhtarlık ve belediye Başkanı uygulamalarından Çingenelerin yaşadığı Gettoların genişlemesini önlemek, Çingene nüfusa belediye arazilerine yeni kulübe inşa etme hakkı tanımama şeklinde güç topluyor ve sözde izinsiz evlerin yıkılmasıyla sonuçlanıyor. Bunu Gırmen köyü ve Filibe (Plovdiv) örneklerinde gördük, şimdi de “Maritsa” şehrinde yıkım hazırlıkları yapılıyor.
Bulgaristan’ı terk edenlerin 4 milyona yaklaştığı şu dönemde, Çingene mahallerindeki yolsuz, susuz, okulsuz, sağlık merkezi olmayan kulübe kavgasında başka bir gerçek var. Çingeneler hayvanları ve çocuklarıyla oturdukları mıntıkaları elde edilmiş topraklar hissediyorlar ve göçebelikten vaz geçeli mahallerini terk ediyorlar. Bu mahallerdeki ruhsal havayı yaşatan ise ne din, ne de tiyatro, yalnız ve sadece onların gönüllerinden kaynayan öz müzikleridir. Bu müziği onlar geleceğe taşımak istiyorlar. Onların inançlarına göre bugün kötü yaşıyorlarsa gelecekte de kötü yaşayacaklar, fakat müzik sayesinde manevi yaşayışlarını daha iyi ve daha yüksek bir boyuta taşıyabilirler.
Sosyolojik araştırmalar Bulgaristan’da yaşayan Çingene nüfusun özgürlük istemediğini tespit etmiştir.
Okula gitmemek, cahil kalmak, Bulgarcayı kabul etmemek, Bulgar yasalarına göre yaşamamak da bir tür özgürlüktür onlar için. Düşünmemek de bir özgürlüktür. Büyük hırsızların dolandırıcılığını, devletin çöküşünü görmek istememek de bir başka özgürce tavırdır. Bu bakıma onlar cahil kalma “özgürlüğünden” yararlanıyorlar ve bu durumun toplumun geleceğini körelteceğinden ilgilenmiyorlar.
Son yıllarda Bulgaristan’ın başına dert olan İstanbul’da imzalandığı için “İstanbul Anlaşması” olarak geçen, halkın ağızında ise “jender” sözleşmesi olarak gevelenen ve sert protestolara neden olan gelişmelerde Çingene nüfus devlete ve hükümete karşı başkaldırdı ve geleneksel yaşam kurallarını korudu. Çingeneler kendi GETTO yaşamında egemen olmak istiyorlar.
Çingene kibrinde bir büyüklenme ve böbürlenme yok.
Fakat onlar kibirlerinden vaz geçerlerse yok olacaklarını seziyorlar. Polis ve jandarma saldırılarını onuruna yediremeyenler, tutuklama listesi çıkınca hemen gidip teslim oluyor ve “cezalarını” çekiyorlar. Fakat hapishaneler Çingene dolu olduğundan dolayı, bu kapalı rejim ortamlarında Çingene kibrinin ülke çapında tüm GETTOLARı saran mücadele ağı örülüyor. Kibir daha da büyüyor. Haksızlık ve adalet anlayışı gelişiyor. Öteki olma ve direnme bilincinin duygusal yapısı oluşuyor.
Bu gelişmeler ışığında biz Bulgaristan Çingene ortamında dünya görüşünün ters döndüğünü görebiliyoruz.
Demokrasi koşullarında ilk dönem kabaran liberal esinti yerini, neo-faşist hortlamaya bırakırken, Çingeneler tıklatacak kapı bulamadı. Sözde “Yurtsever Cephe” kodamanlarının etnik sorunlardan sorumlu bakan ve Başbakan Yardımcılığına yükselmesinden sonra, sosyalist parti ve hak ve özgürlükler partisi temsilcileri de ceplerine 2 bira ve 5 köfte parası koyup Gettolara uğramaz oldular. Çingeneler, tarihi ters anlatan ve şehitlerden söz etmeyen ve çilelerin üzerine kalıp vazelin kremi süren o konuşmacılara zaten inanmıyordu. Zamanlar değişse ve ellerine fırsat geçse Çingene Gettolarının birer ikişer ateşe verileceğini önceden biliyorlardı. Bu memlekette büyük düğün ve 2-3 kat ev kaldıran Çingenelerin hepsinin başına bela gelmiştir. Çingenelere her zaman gece karanlığında köprüyü geçene kadar “dayı” denmiştir.
Bizans devrinden beri bu topraklarda Bulgarlarla beraber yaşayan Çingeneler, onları kalın kafalı, böbürlenmeyi seven, başkasının olana el atmayı seven ama kendinden kıymık kopartmayan tipler olarak bilir. Şimdiki ortamda çakal çukal tiplerin polis amiri oluşuna, muhtar makamına yerleşmesine ve seçimden önce vaatlerde bulunarak kandırdıklarına ters bakmasına tahammül edemeyen Getto kamuoyu kibir toplamış ve her an 28 ilin herhangi bir köyünde ve kasabasında olay yaşanıyor. Basın, radyo ve TV bu olaylara dikkat çevirmese de, yarısı dış ülkelerde yaşayan ve barınan Çingeneler birbirlerini hemen haberdar ediyorlar. Oluşan yeni ortamda köy arası, belediye arası ve ülkeler arası sınır kalkmış durumda ve ırkçılığa karşı mücadele de hemen tüm kitleyi elektriklendiriyor.
GETTO hareketlenmesi, özellikle de 2016 Asenovgrad, 2017 İslimiye (Sliven), 2017 Kurtovo Konare ve İhtiman şehri olaylarından sonra, spontane patlamalar dediğimiz, lidersiz yerel isyanlar, bir yönetici olmadan taban örgütlenmede kurt yenikleri olduğunu ortaya koydu. 2017’de yapılan erken genel seçimlerde HÖH partisi de 2-3 Çingene lideri meclise taşıyamadı. Eski liderlerin dolandırıcılık konularındaki kirli çamaşırları daha büyük hırsız ve rüşvetçiler tarafından ipe serilince, seçilmediler. Çingeneler, adı çıkmış dolandırıcılara oy vermiyor. Kendileri dilenmekten geçinseler de, biz “kendi hakkımızı” istiyoruz, inancıyla dileniyorlar.
Bulgaristan’da Çingenelerin dini inançları çok zayıf ve yetersiz olduğundan onları telkin yoluyla etkileme, onlara yeni fikirler aşılayarak bir yere varma yolu kapalıdır. Burada hareketlenen yığının bilinçten uzak, siyasetten uzak, ne de yapsa hiç bir şey olmayacağına inanmış bir kitlenin duygu dalgalarının etkisi altında fışkırdığını, celallendiğini ya da uyuz yaşamına devam etmeyi seçtiğini izliyoruz.
Kuşkusuz biz Bulgaristan’da Çingene hareketlenmesi konusunda gölgede çalışanlar olduğuna da dikkat çekiyor.
Tarihçilerin ve sosyologların onlara anlattıklarının pek etkileyici olmadığını, yaşam kurallarını kitaptan değil, savaşımdan, hayat kavgasından öğrendiklerini görmeyen yok. Bu nedenle, getto çamurundan, bulaşık suyu kokusundan, kuru ekmek yemekten kurtulup yükselmiş Çingenelere, çalgıcılara, at yarışlarında birinci olanlara, iz bırakmadan vurgun yapanlara, kızını yüksek fiyattan satanlara, büyük sofra kuranlara sevgi ve saygının sonsuz olduğunu da görüyoruz.
Devam edecek.
Yeni konu: “Çalga” müziği – sol mudur? Sağ mıdır?
2019’da işleyeceğimiz bu konunun genel başlığı:
“KOMŞUNUN EVİ YANARKEN ATEŞ BİZE DE SIÇRAR”
Lütfen paylaşınız.
Çok güzel olmuş da, sanırım teknik hata çingenelere “ROMAN” yerine “Romen” yazılmış.
Selamlar