Tarih: 12 Ocak 2019

Yazan: İbrahim SOYTÜRK

Konu: Prof. Miko Palagurski’nin “DPS-HÖH Partisinde değişiklikler filiz salıyor,” sözleri ilgi çekti.

Şimdiye kadar işlenen konulardan biriydi bu. Fakat eskiler tarlanın tavını bir türlü tutturamadılar. Kuşak değişimini hep geciktirdiler.

Son günlerde ise birden bire gerçekler ardı ardına ortaya çıkmaya başladı.

Bunun tam hangi sebeple olduğunu düşünürken, bostan korkuluğu misali parti (kukla) başkanlığına dikilen ve kollarını sağa sola sallayarak, hiçbir kimsenin anlam veremediği Türkiye karşıtı cümleler kuran Mustafa Karadayı’yı hatırladım. Bu kardeşimiz boş fikirlerle körler sağırlar bir birini ağırlar pazarında konuşuyordu. Sahnede el kol sallamanın anlamını da pek bilmediği ortadaydı.

Birdenbire göz bebeğimiz partimizle ilgili KGB – (Rus dış istihbarat komitesi) ve Bulgaristan Müslüman Türkleri meselesi güncelleşti.

İşittiğimize göre HÖH lideri KGB’ye gönderdiği raporlarda, biz Bulgaristan’daki Müslüman Türkleri “dinsizler” ve “imanlılar” olarak ikiye böldük, yaşlıları yani “imanlıları” Türkiye’ye bıraktım, gençler yani “ateistler” bizim demiş.

Moskova da bu raporu okuduktan sonra “Bulgaristan Türklerinin geleceği HÖH’ün ipoteğindedir” sonucuna varmış ve Ahmet Doğan’ın kafasından saç düşmesin “2019 yılı için Doğan’ı korumaya gereği yapılsın” kullanmaya devam denmiş.

Bu gelişmelerin ardından gelen, Veliko Tırnovo Üniversitelerinde ders okuyan Prof. Milko Palangurski’nin şu sözleri nefes kesti. O dedi ki: “Bulgaristan Müslümanlarının isimlerini geri verenler ile HÖH partisinin şimdiki yönetimi arasında herhangi bir bağ ve ilişki yoktur. Hak ve özgürlük hareketinin(HÖH) 1990 yılına kadar ana motoru olan güçler partinin yönetiminden tecrit edildiler ve yıllar içinde partiden atıldılar. Bulgaristan Müslüman Türkleri arasındaki gerçek demokratların HÖH yönetiminden uzaklaştırılması Rus-KGB’nin BULGARİSTAN’DA GERÇEKLEŞTİRDİĞİ EN BAŞARILI OPERASYONDU.”

Bu demeci veren Profesör “biz Müslümanlar arasında çalışacak yeni genç kadro yetiştirdik” şeklinde rapor mu verdi dersiniz.

Bu demecin anlamı şu sebeplerle akla getirir.

Bir) Şimdiye kadar Bulgaristan Müslümanları konusunda Veliko Tırnovo Üniversitesinden herhangi bir bilim adamı bir açıklamada bulunmamıştı. Bu değişikliğinin nedeni nedir?

Bulgaristan Müslümanları ile ilgili öncü kadrolar 1990’a kadar Sofya Üniversitesinin “felsefe – tarih” fakültesinde çıkmıştı. Viyana 1989 da Destek Derneği başkanı Avni Veliev Rus filolojisini bitirmişti. İllegal örgütlenmeyi gerçekleştirenler klasik eğitim almış ama 1913’ten 1985’e Bulgar saldırılarının Kimlik değiştirmeyi amaçladığını görebilmişler ve halka iyi anlatmayı başarmışlardı.

“Demokratik Lig” grubunun Mustafa Ömer başkanlığında zorunlu Bulgarlaştırma, Hristiyanlaştırma ve göç siyasetine rağmen 21 Mayıs 1989’da Sliven’e bağlı Yablanovo köyünde Kurucu Kongre çağırması olağanüstü büyük bir başarıdır. Bulgaristan’da eritme politikası ve göçe zorlamanın arka planında gizli gelişen Ahmet Doğan olayı yazımızın konusudur.

Bu gerçekler ne kadar derinlerde bulunursa bulunsun mutlaka dibe inilecek ve bu tavada KGB’nin tencere kalayı olup olmadığı görülecektir. Rus-KGB kalayının anlamı şudur: Kalay oksitleşir, tahammuz eder yani paslanır ve çevresini zehirlemeye başlar. Prof. Palagurski’nin dedikleri doğru ise, Bulgaristan Türklerinin asil ruhunu zehirleme işi KGB tarafından ve hain A.Doğan’nın eliyle kurucu kadroların tavsiyesiyle olmuştur.

Yine son günlerde açıklandığına göre, Dobriç’e bağlı Baraklar köyünde Necmetin Hak’ın evine bağlı samanlıkta kurulan gizli örgüte (Bulgaristan Türklerinin Milli Kurtuluş Hareketi) A.Doğan’ı aşılayan Kasim Dal’dır. Eğer bu doğruysa Kasim Dal Bulgar milli güvenlik servisi (DS)’ye 1985’ten önce bağlanmış anlamına geliyor.

İkinci olarak da, Pazarcık Hapishanesinden salıverildikten sonra kurucu Başkan Necmettin Hak’ın Türkiye’ye giderken A.Doğan’a Noter Tastikli “BAŞKAN SENSİN” vekâleti vermesi de yeniden tekrar değerlendirilmesi gereken bir olaydır.

Dönelim konumuza:

Sözde “demokrasi” döneminde DOST lideri Lütfi Mestan, Prof. Dr. Mümün Tahir, Halkın Hak ve Şeref Partisi Başkanı Orhan İsmailov ve daha başkaları hep Veliko Tırnovo Üniversitesi “kuluçkasından” çıktılar. Sofya’dan Veliko Tırnovo’ya “Kuluçka” değiştirme işi gizli servis eski DS-yeni DANS projesi olabilir mi? Ve Rus-KGB bu işin neresindedir?

İki) Prof. ifade ettiğine göre, HÖH yönetiminin halkın ruhundan gelen kadroların bire dek tavsiye edilmesi ve yerlerine ancak “milyoner olma hevesiyle yaşayan” yeni açılan paketten çıkan ama isli lamba şişelerinin takılması – Bulgar gizli servis projesidir – akla daha yakın değil mi?

Olan oldu ve şimdi suçu Rus-KGB’ye yükleme yalanıdır.

Tabii bunların ne kadar gerçek tahminler olduğunu ancak, “isli lamba şişeleri” konuşurlarsa öğrenebiliriz. Gördüğünüz gibi 30 yıldır susuyorlar.

Üç) KGB’nin Bulgaristan’daki Müslümanlar arasında bu kadar kapsamlı ve yıllar süren bir operasyon gerçekleştirmesine Bulgar devleti eski “DS” ve şimdi yeni ismi “DANS” neden seyirci kaldı?

Bu, Bulgaristan’ın iç işlerine müdahale değil midir?
Yoksa Moskova karışınca müdahale olmuyor mu?

Sofya hükümeti Müslüman Türkleri kayıttan silmiş ve “ne isterlerse onu yapsınlar, kırsınlar birbirlerini” demekle mi yetiniyor olabilir mi?

Dört) Bu gerçeklerden nasıl oldu da HÖH-DPS partisinin yeniden filizlenmesi gereği ortaya çıktı? Kırca Ali’deki 29. Yıldönümü kutlama toplantısında av. Mümün Yılmaz ve aynı zamanda V.Tırnovo Üniversitesi profesörünü aynı zamanda ve aynı konuda konuşturan nedir? Bu yine yeni yazılmış bir senaryo mudur?

Av. M. Yılmaz eskisi gibi Bursa’dan tel açıp Madan Bölge Polis Amirini atayamayan durumda olmadığından rahatsız ve endişeli olabilir. Prof. kimin adına ve neden konuştu? Partinin kuruluş yıldönümü kutlama mesajında Karadayı “değişim”, “dönüşüm” , “yenilenme ve filizlenme” demedi.

Bulgaristan’daki Rusofil kesim, “Ataka” gibi aşırı milliyetçi uçları destekleyen Kremlin, HÖH liderlerinden “liberallikten” ve NATO-cu ve AB-ci, Atlantikçi dalkavukluktan vaz geçin ve sağcı-aşırı milliyetçi bir çizgiye girin de “sizi destekleyelim” demiş olabilir mi!

Zaten Kremlin’in Balkanlar için yılda 2,5 milyar Dolar harcadığı biliniyor. HÖH-lider ekibi, son yıllarda herkesin bildiği üzere “Bulgar milli menfaatlerinin en azgın savunucusu oldu” ne ki bu “milli menfaatlerin” ne olduğu tanımı bir türlü yapılamıyor ve yapılamadı. Soralım:

1-Ülkeye 3 Amerikan askeri üssü oturtmak Bulgar milli menfaati midir?

2-2017 yılında dış yatırımların % 50 azalması dış menfaatlerimize uygun mudur?

3-İzlenen demografi politikası sonucu iki sayım arası Bulgar etnik nüfusun 1 milyon kişi azalması, milli menfaatlerin neresindedir?

4-Şu da var, her yıl doğum oranımız % 6-8 arasında azalırken ve 4 milyon vatandaş emek parası için gurbetçi durumdayken, nasıl olur da biz 2011 yılından beri hep 7 milyon 332 bin kişiyiz?

5-Basında açıklandığına göre köy muhtarlarının maaşlarına – 1 Ocak 2019’dan itibaren – % 10 zam yapıldı. Bu görevlilerin vazifesi devlete yalan yanlış bilgi vermek midir?.

6-Nasıl olur da, Filibe (Plovdiv) şehri ve ili Avrupa Birliği kültür etkileşim programlarında “2019 yılının AVRUPA KÜLTÜR MERKEZİ ilan edilir? Aynı günlerde aynı ilin “Voyvodinovo” köyünde polis, komando, jandarma ve Plovdiv’in “Loko” futbol takımı taraftarları toplanıp ırkçı miting yapar, 2 günde 24 Çingene evi yıkılır ve 250 kişi mahallesinden kovulur ve canını kurtarmak için bagajını toplayıp kaçar?

Ve aynı köyün merkez meydanında “kültürden”, “hoşgörüden” vs söz edilebilir? Savcılık nerede? Devlet nerede? Yoksa devlet gözlüğünün bir camı kırıldı mı? Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bulgar Bilimler Akademisi’nden Profesörler bu hortlamayı destekleyici bildiriler yayınlar, demeçler verirler ve “hukuk devletinden” söz ediyorlar!!! Çıldırmamak işten değil… Daha ne olması gerekir ki…

KGB ajanı ve Bulgar devletinin en büyük milli haini Ahmet Doğan “insan hakları savunucusu” ödülünü taşırken, nasıl olur da bu ırkçı facia karşısında susar, vahşeti görmezlikten gelir ve ayı inine saklanıp pembe rüyalı derin uykuya dalabilir?

Her şey hakikatten bir oyun mu ve Bulgaristan kapı ve pencerelerini açmış faşizm, Nazi ve ırkçılık rüzgârlarını mı bekliyor?

Bu gelişmeler halkın bağrından gelen, halkın gönlünde yaşayan ve halkın ruhuyla nefes alan kadrolarımızın öz örgütümüzden neden tavsiye edildiğini anlayabilmemi kolaylaştırdı. Dünyaya kara gözlükle bakmak ne kadar acı bir şey…

Bazı sorulara birlikte cevap arayalım:

Bir Profesör neden profesördür? Gerçekleri söylemek için değil mi!

Bir Bakan neden bakandır? Yanlış uygulamayı durdurmak için değil mi?

Bir milletvekili neden vekildir? Tehlikeli gidişe yasal yollardan dur demek için değil mi?

Bir başbakan neden başbakandır? Faşizm kükremesini durdurmak için değil mi?

Bir Cumhurbaşkanı neden cumhurbaşkanıdır. Her vatandaşın hakkını hukukunu gözetlemek için değil mi?

Nerede bu insanlar, makamlar, organlar, bakanlar kurulu ve cumhurbaşkanlığı!!!!!

Muhtarlar bağımsızsa ve yerel ırkçı politika izleyebiliyorlarsa Savcılara ne gerek var?

Bir vinçli kepçesini kullanıp 5 çocuk yaşayan bir evi kış ortasında yıkarken, yıkım iznini soran biri yoksa, adalet nerededir?

Kontrolsuz belediye, bakanlık, kurum olur mu?

Bu devlette belediyeden izin olmadan boynu tasmalı bir köpek yolun sağından soluna geçirilemezken köy meydanlarında milli ırkçı miting yapılmasına göz yumanlara ne zamana kadar “toleranslı vatandaşlar” denecek? Bunların zehirli propagandasının son amacı faşizm zehrini demokrasi diye yutturmaktır.

Normal şartlarda Bulgaristan Avrupa Birliğinden atılırsa şaşmayalım.

Her şeyin bir sınırı var ve bütün sınırlar açılmıştır.

Nasıl olur da Filibe (Plovdiv) “2019 AB Kültür Merkezi” ilan edilebilir. Bu şehirde 2016’dan beri mahkemelerin azınlıklarla ilgili çıkan kararların hiç birinin bir tek maddesi uygulanmamıştır!

Okuyunuz ve paylaşınız.

Her şey ne kadar kötü olursa olsun Vatan bizimdir, hepimizindir tüm Bulgaristan Vatandaşlarınındır. Bunu asla unutmayınız.

Reklamlar