BGSAM

24 Aralık 1984 sabahı saat 4’te, Kırcaali bölgesindeki (günümüzde Kırcaali ili) onlarca köy, haftalar öncesinden güçlendirilmiş milisler tarafından kuşatıldı. Bu olay, Bulgaristan Komünist Partisi’nin (BKP) Türk azınlığa yönelik zorla asimilasyon politikalarının en karanlık sayfalarından biriydi.
Başlangıç: Kimliklerin Zorla Değiştirilmesi
Sabah 6’da milisler, köylerdeki evlere baskın yaparak insanları dışarı çıkmaya zorladılar. Hedefte genellikle köylerin önde gelen, sözü geçen aileleri vardı. İnsanlar, köy muhtarlıklarına veya bu iş için hazırlanmış binalara götürüldü. Burada, Türkçe adlarını Bulgarca isimlerle değiştirmeleri emredildi. Direnenler veya karar vermekte gecikenler coplarla dövüldü.
Pasaportları toplanan köylülere Bulgar isimlerinden oluşan bir liste sunuldu. Seçim yapmayı reddedenler zorla dövülerek, “gönüllü olarak” isimlerini değiştirdiklerine dair belgeleri imzalamaya zorlandılar. Okuma yazma bilmeyenler, belgeleri parmak iziyle “onayladı”. Böylece Ahmet, zorla “İvan” oldu.
Asimilasyonun Altında Yatan Sistem
24 Aralık’taki bu olaylar, bir süredir planlanmakta olan geniş çaplı bir asimilasyon politikasının bir parçasıydı. 1984-1985 yılları arasında, yaklaşık 840.000 Türk kökenli vatandaşın isimleri zorla değiştirildi. Kırcaali bölgesindeki olayların gerçekleştiği dönemde, bölgeye ülkenin farklı yerlerinden çok sayıda polis, asker ve özel kuvvet gönderildi. Bu güçler, insanları kontrol altında tutmak için silahlarla ve ağır ekipmanlarla donatılmıştı.
Milisler, sadece isimlerin değiştirilmesiyle kalmadı. Köylülere zorla Bulgar milli marşlarını söylettiler ve “Ben bir Bulgar’ım” gibi ifadeleri ezberleterek kimliklerini inkar etmeye zorladılar.
Protestolar ve İlk Kurşun
Bu zorbalıklara karşı halk direnişe geçti. 24 Aralık’ta Kırcaali’nin Mleçino köyünde başlayan protestolarda ilk kurşun sıkıldı. Ellerinde hiçbir silah olmayan köylüler, pasaportlarını geri almak ve isim değişikliğini protesto etmek için yürüyüş düzenledi. Ancak, köylerin çevresi ağır silahlı milisler ve barikatlarla çevrilmişti. Göstericilere silahla müdahale edildi ve ilk ölümler yaşandı.
Türkan Bebek: Bir Sembol
26 Aralık’ta, Binkovksi köyünde yaklaşık 2000 kişilik bir grup protesto için toplandı. Göstericiler barışçıl bir şekilde ilerlerken askerler, otomatik silahlarla kalabalığa ateş açtı. Dört kişi yaşamını yitirdi, sekiz kişi ağır yaralandı. Bu kurbanlardan biri, sadece bir buçuk yaşındaki Türkan bebekti. Türkan, protestolara katılan teyzesi Ayşe’nin sırtında, bir beze sarılı şekilde taşınıyordu. Ateş açıldığında, Türkan bir kurşunla

hayatını kaybetti. Ayşe de olay sırasında vurularak öldü.
Halkın Direnişi ve Sonuçları
Kırcaali ve çevresinde, Türkan’ın da hayatını kaybettiği olaylar dahil olmak üzere birçok protesto düzenlendi. İki gün içinde toplam sekiz kişi öldürüldü, yüzlerce kişi yaralandı ve tutuklandı. Tutuklananlar, siyasi kamplara gönderilmeden önce ağır işkencelere maruz kaldılar.
Bununla birlikte, bu olaylar, Türk azınlığın kimliğine sahip çıkma kararlılığını göstermesi açısından önemli bir dönüm noktasıydı. Zorla asimilasyona karşı çıkan Türkler, sadece kültürel kimliklerini değil, aynı zamanda insan onurunu da savundular.
1984 Olaylarının Anlamı
Bu trajik olaylar, yalnızca Bulgaristan Türklerinin tarihine kara bir leke değil, aynı zamanda devlet eliyle uygulanan baskıların insanlık üzerindeki yıkıcı etkilerinin bir göstergesidir. Türkan bebek ve diğer kurbanlar, Türk azınlığın kimlik mücadelesinin sembolleri haline geldi. Bu olaylar, Bulgaristan’daki Türk toplumu için bir direniş ve dayanışma hikayesi olarak hafızalarda yer aldı.
Sonuç olarak, 1984 yılında yaşanan bu trajediler, insan hakları ve kimlik mücadelesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır. Bu tür olayların bir daha yaşanmaması için hafızalarda canlı tutulması, geçmişin karanlık yüzüyle yüzleşmek için bir zorunluluktur.

Reklamlar