Levent RASİM

Konu: Bizlerin haklarını savunmayacaksanız Bulgaristan parlamentosunda işiniz ne?

Dobruca, Deliorman, Gerlovo, Koca Balkan baştanbaşa derin bir beyaza bürünmüş durumda.

Öyle bir kış bastı ki, göz gözü görmüyor. İnsanlarımızın yaşadığı Varna, Razgrat, Dobriç, Şumen, Tırgov,ite, Aytos, Karnovat, köyler, geçitler ve yollar derin kar tabakası altında kaldı. Kar tabakasının birkaç metreyi bulduğu yerler var. Perşembeden beri yola saplanmış, bazı yerlerde gruplaşmış TIR ve otomobil şoförleri mağdur, ana yollara da trafik yasağı getirildi. Elektik ve suyu kesilmiş köyler var. Okullar tatil.

Hepimiz hepimize  geçmiş olsun diyoruz. Bu kışın hastası vardır, cenazesi olur. Ne ambulans çalışıyor ne hastane yolları açılabiliyor.

Özellikle Şumen’e bağlı Şeytancık’ta (Hitrino)  o demir yolu faciasından sonra evlerine dönen yurttaşlarımızın durumu, kapısı, penceresi uçmuş evler, pencereden girip kapıdan çıkan rüzgar, elektriksiz ortamda çocuklu aileler olağanüstü ağır ve zor bir kış altında kaldık.

Ciğeri beş para etmez yöneticiler bizi artık azıcık güneşe ihtiyaç duruma getirdiler.

Anlattıklarım hikâyenin görünen kısmı, bir de karanlık kısmı var.

Görünen kısmında çocuklar kardan adam yapıyorlar.

Kimse kardan adamdan korkmuyor. Kimse beyaz kar örgüden de korkmuyor. Zaten beyaz teslim oldum demektir ve kar düştüğü an kar toprağa teslim. Toprak uygun bir zamanda yolunu bulur ve onu derelere, nehirlere, denizlere akıtır.

Kardan adam hareket edemez. Elindeki süpürgeyi savuramaz. Ben karı temizlemeye geldim dese bile, güneş kendini göstermeden burundaki havuc kızartmakla kalır. Başındaki şapka hep siyahtır. İnsanlara ocağınızı yakın çocuklarınızı soğuklatmayın, bir ihtardır.

Hakim olan inanç “kalın kar altında, büyük bereket yarat!” der.

100 km üstünde esen dondurucu rüzgara rağmen hala çalışan cep telefonumdan arkadaşlarımla dertleşirken, Durmuş Arda’nın kış uyarılarını ve sevilen yazarımız Niyazi Mamak’ın 2016 sonu ve 2017 başı olayları üstüne isabetli yorumunu okurken ünlü Amerika yazarı Mark Twain’de şu sözler dikkatimi çekti?

Şaşarım yemeyip biriktirene,

Onun bir fakirden farkı ne?

Altın gömmüş 10 metre yerin dibine

Altının orada dururken taştan farkı ne?

Ve şu ağır ortamda ozanımız, HÖH milletvekillerine şu soruyu soruyor:

Bizlerin haklarını savunmayacaksanız Bulgaristan parlamentosunda işiniz ne?

Gerçekten şimdi kar altında kalan Deliorman köy-kent arası yolları ile ilgili çok önemli bir haber çıktı. Bulgaristan’da son yıllarda yapılan asfalt yollar, Danimarka’da yapılan kara yollarından 14 defa daha pahalıya mal oluyormuş. Bu yolların II. Borisov hükümeti zamanında devlet bütçesinden ayrılan paralarla yapıldığı dikkate alındığında, bu işte de soyulduğumuz gün ışığına çıktı.

Benim kanımca Bulgaristan’a bol kar kadar, bir de akıl süzgeci lazım.

Şu mecliste oturanlar bir km yol yapımı için 14 kat fazla para ödendiğine neden tepki göstermiyorlar, akıl erdiremiyorum.

Deliorman’da dolaşan rüzgârın kulaktan kulağa gezdirdiği dedikodulara bakılırsa mecliste “hiç kimse ses çıkarmasın” kasası varmış ve milletvekillerine her ay el altından, imza atmadan 5 000 levacık (beş bin) dağıtılıyormuş. Sofya halk meclisinde Rüşvet ve Dolandırıcılıkla Mücadele eski Başkanı Yane Yanev’in yaptığı bir açıklama da bunu teyitlerken, şu kırıcı soğukta kendi içine sığınmış ve büzülmüş bekleyen kamuoyunu başka bir olay da iyice ırgaladı. Bulgar okul kantinlerinde ve fazla çocuk olan Çingene gettoları ve azınlıkların yaşadığı mahallelerdeki marketlerde satılan “lütenitsa” (közlenmiş biber ve domatesten yapılan bir ekmek üstü) kavanozlarında farklı bir uyuşturucu olduğu ve bunu yiyenlerin gün boyu uyukladığı TV-ekranına düştü. Buna itiraz edenler oldu, fakat özel analiz için gönderilen Hollanda laboratuarlarından gelen analiz sonuçları uyuşturucu kullanıldığını doğruladı. Ne oluyor yani, Çingenelerin uyurgezer dolaşmaları, çocuklarımızın okullarda başarısız olduklarını kanıtlamak için uyutan uyuşturucu kullanmak mı gerekiyor? Zaten kimsenin bir şey bildiği yok. Ortaokul diploması alanların okumayı sökemediği, yazı işlerinin de imza atmakla noktalandığı ortada. Bu oran Romen nüfus arasında % 44’ün üstündedir. Eğitim ve Teknoloji Bakanlığı Denetim Komisyonları hiç okula gitmemiş çingene çocuklarına ortaokul diploması verildiğini ve bunun Avrupa Birliği’nden alınan “azınlıkların eğitimi için gönderilen paraların harcama kalamlerinin haklı çıkarılması” amacıyla yapıldığını tespit etmiştir. Bu işlerde öğretmenler ve okul müdürleri el ele vermiş okul sistemimizin çürüme ve çöküş davasına hizmet veriyorlar.

Kuşkusuz bu işte de bir hayır vardır, diyelim, çünkü dibe vurmadan hiç bir şeyin düzeleceği yok.

Ben bugün oturmuş bu yazıyı yazıyorum da, aslında Sofya’da olmak gerekiyordu. II. Borisov hükümetinde görevinden atılmazdan önce Adalet Bakanı olan Hristo İvanov başkanlığında Rüşvet ve Dolandırıcılıkla Mücadele Partisi kuruluyor. Kurucu delege olarak davet edilmiştim. Ne yapalım, rüşvetçi ve dolandırıcıların da Allah’ı olmalı ki, kar kış bizi eve kapadı, yollar da kapalı ve gidemedim. Bulgar kamuoyu bu işlerin Türk milleti arasından da göz kaş olacak kadroları görev başına çağırmadan olmayacağını anlamaya başladılar. Besbelli Sofya Merkez Semtlerinde o uyutan “lütenitsadan” satılmıyor.

Kalın karı görünce umutlarımız biraz canlansa da, anlaşılan bize karşı Bulgar’ın niyeti niyet değil. Hak ve Özgürlük Partisi (DPS) beslemesi ve Moskova uzantısı olan, oylarımızla seçilen milletvekillerinden Danço Peevski’nin imtiyaz sahibi olduğu “Uykent” haftalık gazetesinin son sayısı elime geçti. Karıştırmaya başlayınca önüme “ A l ç a k” başlığı altına toplanmış 2 çarşaf sayfa açıldı. HÖH yönetimi 1991’e kadar “Murat” ajan adıyla çalışan, HÖH Başkan Yardımcısı ve 3 süre milletvekili olan Ünal Lütfi’yi yere vurup domuzların oynaştığı çamura atmış. Fotoğraflı dosyanın altına “Namussuz” yazmışlar. Sayfayı okuyan bu olay Lütfi’yi bitirir, diyor ve “ya bu bizim Türkler arasında Kasim Dal’dan başka sözü geçen adam yok mu?” sorusunu çok sık sorarken, “O dosyasını temizletti ve bu dertten kurtuldu!” gibi yorumlar yapılıyor. Burada önemli olan Bulgar gizli servisine yaranma kıstası yok. Hadi çalışmış çalışmış, ama sen de adamdan istifade etmişsin, dosya kapanmış, fakat adamın içinde canlı bir korku var. Acaba beni yarın rezil etmezler mi korkusu. Çünkü Mark Twain’in de dediği gibi, mukayeseli ifade ettiğimizde,  “dosya orada dururken tuvalet kâğıdından farkı ne?” Öyle değil işte. Kremlin parasıyla Bulgar basınının yarısına sahip olan ve bu işleri Ahmet Doğan’ın gölgesinde yapan ama artık “Ahmet’e, bak işine be saman çuvalı” deyecek kadar ileri giden D. Peevski, şimdi elindeki yazılı basında, yeni bir “Namussuzlar” seri başlatırsa, bak sen olacak olana. HÖH-DPS 26 Mart 2017’de bir tek milletvekili çıkaramaz. Ne demişler, en fazla en yakınında olandan korkacaksın. Ahmet Doğan General torunu Peevski!yi besledi ve şimdi olana ve olacak olana bak!… Bir bakıma, şu Bulgarlar yakında olacağı düşünemiyor, ama dağ ardındaki bazı şeyleri görebiliyor. Demek istediğim Türkler arasından “muhbir” seçerken daha ilk görüşmede, “Bulgarlara karşı yazmayacaksın!” talimatı veriliyor. Doğan dosyasında da var bu emir, “sakın Bulgarların hırsızlığını ve yankesiciliğini görme” demiş. Bu emir Ünal Lütfi’ye de verilmiş olmalı ki, o da başlıca ses sanatçılarından Mustafa Çavuşev ile Lili İvanova hakkında döşemiş. Ya Lütfi aga, sen kusura bakma ama, Mustafa Çavuşev’in  küçük parmağından kestiği tırnak olamazsın, desem yanlış anlaşılır diye korkuyorum. Lili’ye gelince o da bizim buralı, ama kadıncağız Bulgar değil, Romanya göçmenlerinden, ismi ve soyadı Bulgar olduğundan millet yıllarca olayın özünü anlayamadı.

Karaltında kalmış memleketimde düşünürken şu sonuca vardım: Eğer bir insan sürekli seni üzüyorsa anla ki mutlu etmek istediği kişi sen değilsin.

Bizim toplum çok hasta. Bu bir çöküş ve çözülme hastalığı. Akıl erecek gibi değil. Dibe vurmazdan önce ancak şunu söyleyebilirim:

Ben iyim doktor.

Sen yüreği insan olmayanları tedavi et.

Bendeki hastalık sadece insan ve vatan sevgisi.

Tedavi reçetesinde “bu mikroplar soğuğa dayanamaz” selam olsun.

Sigara paketinin üstünde, “içinde petrol, nikotin, amonyak, fare zehri, siyanür var” yazıyor da fayda ediyor mu? Bu işler böyle, adam “Bulgaristan çıkarları” deyip iki biçiliyor ve bizim paramızla bizim köylere Danimarka’dan 14 kat pahalıya yol yapıyor. Rüşfet ve dolandırıcılık illeti bu kara dayanır. Soğuğa da dayanır, ayrık gibidir, bizimkilerin damarına işlemiş, memleket çökertir.

Kar kalktığında devam ederiz. İş Allah Rüşvete ve Dolandırıcılığa karşı Mücadele Partisi bugün kurulmuştur. Ancak bu parti, karı kaldırır ve yolları açar….

Reklamlar