Oya CANBAZOĞLU
Bulgar basınında 30 yıldan beri devam eden tartışma
KAHRAMAN MI? TERÖRİST Mİ?
Burgas’a bağlı Dikenli (Trınak) köyü kenarında 3 kurnalı bir çeşme gece gündüz akıyor. Güneşin sabahtan akşama alabildiğine parlattığı mermerde Emin Mehmedali, Abdulla Çakırov ve Safet Gunev’in isimleri var. Onlar, 1976’dan 1987’ye kadar 11 yıl boyunca Bulgaristan Türklerinin gizli direnişini örgütleyen ve bizzat yürüten kahramandır. Berrak su akışı kutsal davamızda kurşunlanarak şehit olan kahramanları anlatıyor.
1989’da Bulgaristan’da totalitarizmden demokrasiye doğru ilk adımların atılmasına, ele geçmez yiğitlerimizin, şehitlerimizin ve ölümsüz kahramanımızın akan kanı olağanüstü katkı vermiştir.
Onlar kalbimizde yaşıyor:
Bulgaristan’ın en yeni tarihinde ilk iki bombalı saldırının gerçekleştirilmesi, bundan 30 yıl önceye rastlar. 30 ağustos 1984! Saat 17, 29. Plovdiv (Filibe) tren garında bir düzenek patladı. 36 dakika sonra da Varna uçak alanı önünde bir bomba infilak etti. Bu iki olay, Bulgaristan Türklerinin anti-totaliter saldırılarını başlattı. 9 Mart 1985 günü, yani ilk patlamadan 8 ay sonra, Burgas Sofya sürat treninin çocuk ve anne vagonu “Bunovo” istasyonu yakınında çok güçlü bir patlamayla raydan çıktı. İkisi çocuk, 7 kişi öldü, 9 yolcu yaralandı. Aynı gün Sliven şehrindeki “Sliven” pastanesinde de bir patlama oldu. 23 kişi yaralandı. 1986’nın 31 Temmuz günü yani ikinci patlamadan tam 15 ay sonra Varna’ya bağlı “Drujba” kumsalında bir düzenek teknik arıza yüzünden patlamadı. 1987’nin Ağustos ayında Bulgar devlet güvenlik polisi DS, “Biz” adlı direniş grubu üyesi, Bulgaristan Türkü Emin Mehmetali, Abdulla Çakırov ve Safet Gunev’ı tutukladı.
Yargılandılar. Gereğini görenler “ölüm” dedi. “Bulgarlaştırma” ya illegal başkaldıranlardan sekizi öldürüldü. 76 –sı yaralandı. Yaralıların birçoğu ömür boyu sakat kaldı. (“Presa” gazetesi, sayı 225, yıl 2014).
Bombalı saldırılar, 800 000 Bulgaristan Türkünün isimlerinin zulüm uygulanarak, haklı ve sert protestolarına rağmen, devlet terörüyle zorla değiştirilmesine karşı silahlı tepkiydi. Amansız zülüm Türkiye’ye Büyük Göçle sakinleşti. Tren istasyonu, uçak alanı ve otellerle birlikte devleti de ateşe veren bu üç Bulgaristan Türkü: kahraman mı? yoksa terörist mi? tartışması 30 yıl sürdü. Bulgar milliyetçiliği eridikçe değişti de halen devam ediyor:
Kahramanlık yıllarından anılar
30 Ağustos 1984 günü saat 17. 39’da Filibe tren garı bilet kasasının önü kalabalıktı. Tatille gidenler treni kaçırmak istemediklerinden acele ediyordu. Bekleme salonunun en uç noktasına, bozuk parayla çalışan kenar duvara monte edilmiş telefonlarının yanına konmuş mavi plastik çöp kofasına bakan bile yoktu. Kofa ansızın patladı. Gar sanki yolcuların üzerine çöktü.
Yakalanan 3 kişiye karşı duruşmada, patlamadan yara alan bir bayan şöyle konuştu: “Bombanın patladığı an gişeden biletimi alıyordum. Vitrinler tuzla buz oldu. Duman içinde kaldık. Elbiseleri sim siyah, yüzü yanmış bir çocuk ile bir kadın sedye ile salondan çıkarıldı.” İnfilak dalgasının salondan dışarı fırlattığı 50 yaşındaki Kırcaali şehrinden Dora Vasileva bir gün sonra hastanede can verdi. 42 kişi yaralanmıştı.
Kader işte, bu olayda en fazla yara alan iki kişi de Türkiyelidir. 13 yaşındaki Mustafa Şentürk ve 16 yaşındaki kardeşi Binaz anneleriyle Filibe’ye akraba ziyaretine gelmişlerdi. Mustafa bir gözsüz kaldı.
Aynı gün saat 18.06’da Varna uçak alanı park alanında ikinci patlama oldu. Bomba bir süs eşyası olarak kenara konmuş olan beton çiçek saksısına yerleştirildiğinden, infilak dalgası göğe yöneldi. Yakından geçen 2 bayan yaralandı. Uçak terminali önündeki yüzlerce kişinin verilmiş sadakası varmış.
Bulgar makamları bu iki patlamadan şok oldu. Devlet güvenlik polisi DS’nin açıklanan dosyaları bunu kanıtlıyor. Polis ilk anda olup biteni halktan gizleme derdine düştü.
Olaylardan 3 gün sonra, 3 Eylül 1984 günü, İç İşleri Bakanı Orgeneral Dimitır Stoyanov Filibe-Varna olaylarıyla ilgili Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi’ne özel bir ileti gönderdi. Can kaybı olmadığını, 10 kişinin yaralandığını, hasarın onarıldığını bildirdi. Ertesi gün ise, Bulgar Telgraf Ajansı (BTA) üzerinden 8 satırlık bir haberin yayınlanmasına izin verdi. Bu haberde, Filibe’de bomba patladığı duyulurken, Varna olayı gizlendi. “Bunovo” garında trende meydana gelen patlamadan sonra da halka bilgi geniş bilgi verilmedi.
Polis Bakanı açıklamasında, toplanan verilerden, “sosyalist devrimin 40. yıldönümü arifesinde planlı terörist saldırıya girişildiği” sonucu çıkarıldı.
Aslında, halka yanlış bilgi verildi. İç İşleri Bakanlığı’nın gerçekleri görmek istemeyişi büyük bir yanılgıydı. O zaman Filibe, Varna, “Bunovo” ve Sliven olaylarını birbirine bağlı olarak görmek istemediler. “Bunovo” infilakından sonra, devlet güvenli DS’nin 6. Şubesinde “T” (Terör) Şubesi oluşturuldu. Bu yeni ekip uzun bir süre sonra sis perdesini kaldırdı. O zamana kadar makamlar olayları birbirine bağlı görememiş, ayrı parçalar halinde ele aldıklarından dolayı, 1976 yılından beri bu işleri yapan, burunlarının dibinde ve gözlerinin önünde olan Türkleri göremedi.
8 Nisan 1987’de, terör konusunun irdelendiği bir gizli oturumda, İç İşleri Bakan Yardımcısı Orgeneral Grigor Şopov, emrindeki sivil polis gücü önünde şöyle dedi: “İç İşleri Bakanlığı’nın saldırıları kundaklayanlarla başa çıkamadı.” Ve şunları da itiraf etti:
“Filibe ve Varna olayları sistemimizi gereği gibi harekete geçiremedi. Bunlar bizim için daha çnce benzerine rastlamadığımız olaylar olduğundan dolayı, kadrolarımızın daha çoğu infilakları içine kapalı, yenilemeyecek olaylar gibi algıladı.”
Patlayıcıları, bomba işlerinden anlayan, mesleği inşaat teknisyeni olan Safet Gunev hazırladı. Düzenekler, 4.5 W bir standart pil, cereyan iletkeni, amonyum sülfat, elektrikli patlayıcılar ve “Amonit 6” gibi basit bir mekanizmadan oluşturuldu. Sovyet “Slava”, Romen “Viktoriya” veya Aradora” marka saatlerinden çıkarılan bekletme mekanizması kullanıldı. El işi bomba ya bir kavanoz ya da bir konserve kutusuna yerleştiriliyordu.
Emin Mehmetali ile Abdulla Çakırov patlayıcıları önceden belirlenmiş yerlere yerleştirdi.
Grubun tutuklandığı an polis şok yaşadı, çünkü terörist olarak tutuklananlardan Emin Mehmetali ile Abdulla Çakırov Bulgar gizli polis DS’nin gönüllü yardımcısıydı. DS- dosyalarında Emin Mehmetali’nin “dürüst olmadığı için” 1979’da sistemden ihraç edildiği kaydı var.
1976’da Bulgaristan Halk Cumhuriyeti devlet güvenlik polisi DS’ye gelen bir mektupta, Türkiye’ye kaçarken tutuklanan ve hapse atılanların hemen serbest bırakılması isteniyordu. Mektup, Tryavna kasabası postanesinden gönderilmişti. Yazı altında imza vardı.
1983 yılının yazında, zarf üzerinde gönderenin adresi olmayan, fakat mektubun altında dört kişinin imzası bulunan, Plovdiv ve Asenongrat şehirlerinden postalanmış 2 mektup BKP Merkez Komitesi Genel Sekreteri Todor Jivkov ile İç İşleri Bakanı Dimitır Stoyanov’a ulaştı.
Bu mektuplarda, “Bulgarlaştırma” süreci durdurulmadığı takdirde, trenlerin havaya uçurulacağı, bombalar patlatılacağı ve yangınlar başlayacağı ihbar ediliyordu. “Biz” grubu, “İsimlerimizi geri verin! Türk isimlerimizi geri vermezseniz etkinliklerimize devam edip büyük zarara sebebiyet vereceğiz!” diyordu. Birkaç aydan sonra grup faaliyete geçti. 1983’ün 9 Eylül ulusal bayram öngünlerinde “Kamçiya” barajı yakınında 750 dekar orman yakıldı. Yangına yakın bir mevkide, devlete karşı savaşa ve “Anavatan Türkiye’yeden himaye talep eden!” 2 adet el yazılı metn ele geçti. Ormanın Emin Mehmetali tarafından yakıldığı anlaşıldı. Yangınından hemen sonra Emin Mehmetali Aytos şehri tren istasyonu yakınında kazaya neden olmak amacıyla tren yolu raylarına frenleyici “ayakkabı” taktı. “Kamçiya” barajı yakınına bıraktığı çağrılardan tren garı kenarına da saçtı. 1984 Ocağında Emin Mahmedali Filibe yakınında da bir tren kazasına neden olmak için kuzeni M. Haciev’i Filibe’ye gönderdi. “Rabotniçesko Delo” (işçi Davası) gazetesine sarılmış bir frenleyici “ayakkabıyı” ve birkaç bildiri metnini ona verdi. Haciev getirdiklerini amaca yönelik kullanmayıp tren yolu kenarına attığı için, paket polisin eline geçti.
Mehmetali ile Çakırov Bulgaristan Türklerinin davasına uluslar arası destek almak için daha kesin eylemlere geçmeyi karar verdi. Halkı uyandıracak bombaları hazırlatmak için Safet Gunev’ı göreve çağırdı. Ondan bomba yapmasını istendi. Filibe ve Varna patlamaları gecikmedi.
Bulgar polisi uyumuyordu. “Bunovo” patlamasından sonra, DS 1984 ile 1985 yılları arasındaki bombalı olaylar ve 1976 ile 1983 yılları arasında bulunan uyarı bildirileri ve Sofya’ya gönderilen anonim mektuplar arasında ilişki kurmaya çalıştı. Dikkatlerin, 11 defa tutuklanan ve sır vermeyen Emin Mehmedali’nin üzerine yöneltilmesine neden, yine Sofya’ya gelen mektuplar oldu. Polis dosyanın derin analizinde ortaya çıkan şu gerçek var. Sofya’dan İl Takip Merkezlerine gönderilen bir mektupta, (1985) isimleri değiştirilenlerden, 1976 yılında Gabrovo ve Tryavna bölgesine gitmiş olanların aranıp bulunması ve el yazısı örneği alınması emredildi. 1987’de DS Altıncı Şubesinin şefi olan general Sava Cendov, “Terörizmle Müvadele Bölümü adına kaleme aldığı 9 Ekim 1987 tarihli raporunda, “DS’ye gönderilen mektup, araştırdığımız dönemde Travna bölgesinde bir dağ evinde tatil yapan Emin Mehmedali tarafından gönderilmiştir, bu kesindir.” Dendi. Bu tespitten sonra Emin Mehmedali hemen koğuşa atılsa da, başka delil olmadığından serbest bırakıldı.
Altıncı Şube şefi daha sonra yazdığı bir başka raporda, “Ne için yeniden sorgulanmadığını bugün söylemek artık imkânsız oldu.” diyordu.
Varna yakınındaki “Drujba” kumsalında patlamayan bombanın ele geçirilmesinden sonra, DS – sivil polis, Emin Mehmetali’nin, Filibe yakınında tren kazasına sebep olmak için raylara frenleyiciyi takmayan kuzeni M. Haciev’i tutukladı. Devlete karşı bildiri dağıtma işi onun üzerine yıkıldı. Ne var ki, “Kamçiya” barajı bölgesinde bulunan bildirilerle Haciev’in üzerinde bulunanların aynı olduğu kimsenin dikkatini çekmedi. Daha sonra, büyük şüpheli Emin Mehmedali’nin içeri alınmasından sonra, onun daha önceleri DS gönüllüsü sıfatıyla el yazısı ile bildirilerdeki yazı karşılaştırıldı ve bu yazıların aynı kişinin olduğu ortaya çıktı.
Varna “Drujba”daki düzenek, üzerinde “vagon restoran” yazan bir masa örtüsüne sarılı, alış veriş filesi içine yerleştirilmiş, metal süt kabı (güm) içinde bulundu. İşte bu masa örtüsündeki yazıdan dolayı, yine karşılaştırma yapmak amacıyla isimleri değiştirilen ve Burgas Sofya demiryolunda çalışanların hepsi bire dek sorgulandı. Emin Mehmedali bu defa ucuz kurtuldu. Bu arada, Polis müdürlüklerine yeni bir emir geldi. İsimleri değiştirilenlerin adres kayıtları, çalıştığı yerler, kimlikleri ve diğer evrakları istendi. Binlerce polis çalıştı. Tüm ülkede denetlendi. Burgas polisi yazılı raporunda, güncel kovuşturmada dikkat çeken, “Drujba” kumsalına bombanın konduğu 31 Temmuz 1986 günü için ifadelerinde kesin olmayan bir durumu olan Emin Mehmetali’nin Burgas şehri, “İzgrev” semti, apartman 58, daire 90’da oturduğunu iletti. Bu tespite karşın, milislerin hazırladığı rapor, İç İşleri Bakanlığı Burga İl Müdür Yardımcısı tarafından “saçmalık” olarak değerlendirilip çöpe atıldı. Ardından Sofya’dan gelen bir yeni emirde, “Bunovo” tren istasyonunda patlatılan 326 no’lu trendeki yolcuların hepsinin aranıp bulunması istendi. Bu trene Burgas’dan binen ve vagona bombayı yerleştirdikten sonra, bir başka düzeneği bir kahveye bırakmak üzere elinde bir el çantasıyla Sliven tren garında inen Emin Mehmetali sorgulanmadı, fakat polisler gereği görüldü raporunu yazdı.
Emin Mehmedali ve arkadaşlarına götüren ince yol el yazılarının karşılaştırılmasıyle başladı. “Drujba” kumsalında kimsenin dikkatini çekmeyen bombanın yanındaki masa örtüsünden çekilen iz de yine Emin Mehmetaliye yöneldi. Yapılan araştırmada bu masa örtüsünün ildeki tren istasyon lokallerinde ve vagon restoranlarda kullanılmak üzere Burgas’da sipariş üzere üretildiği ortaya çıktı. Bu tespitten sonra, DS Altıncı Şubesinde yüzbaşı Georgi Sotirov yönetimindeki sivil polis ekibinin dikkati yine Burgas garında dondurma satan Emin Mehmedali üzerinde odaklandı. Onlara göre, patlama günleri hakkında verdiği bilgilerde kuşku vardı. Gizli polis DS Emin Mehmedali’yi yakın takibe aldı. Dairesine böcek yerleştirdi. Bu çalışmalar sonunda polis Abdula Çakırov’a ulaştı. O, “Okyanus Balıkçılığı” şirketinden bir gemiciydi. Türkiye Burgas Konsolosluğu’ni takip eden polisin gönüllü yardımcısı olduğu ortaya çıktı. Daha sonra onun Türkiye Konsolosluğuna isim değiştirme ve ülkedeki durumla ilgili bilgi verdiği de öğrenildi.
DS bu iki kişi hakkında 1987’de “İkiyüzlüler” adlı yeni bir takip dosyası açtı. İki arkadaş, bu dairede yaptıkları bir görüşmede, içki kullandıktan sonra grubun üçüncü üyesi olan Safet Gunev’in ismini ağızlarından kaçırmıştı. Yine bu buluşmada, yeni bir bombayı önce Sofya’daki “ZUM” mağazasında, daha sonra da fikir değiştirip “Slınçev Bryag” (Güneşli Kumsal”da 15 ağustos günü patlatmayı kararlaştırmışlardı. Emin ile Abdulla Burgas köylerine uğrayıp bir “Sava” saat satın alıdı. Takıpteydiler.
13 ağustos 1987 günü ikisi de aynı anda tutukladı. 19 ağustos günü Safet Günev de yakalandı. Onların yardımcılarından daha 11 kişi tutuklandı ve hepsi yargılandılar.
Bulgaristan Türklerinin Büyük Davasında yüzlerce kahraman var. Hepsinin aziz anıları yaşıyor. 30 Ağustos 2014 günü Dikenli çeşmesinde anma törenine hepiniz davetlisiniz.
Haberinizde adı geçen Mustafa Şentürk benim ve yaşıyorum.
35 yıl önce çektiğim ve hala çekmekte olduğum acıları bir tek ben bilirim.
Bulgaristan’da bilgi edinme yasası var mı?
Bu bombalı saldırının failleri gerçekten kimlerdir?
Bana yol, yordam gösterebilirseniz memnun olurum.
Saygılar,