Neriman ERALP

 

Tam yazımı yazmaya başlarken televizyonları bu yılki EVROVİZYON yarışında Bulgaristan’ı solist olarak 12 yaşındaki Krasiya ile 15 yaşındaki ikizler Hasan ve İbrahim’in temsil edeceğini bildirdi. Üçü de Deliorman incisi Razgratlı!  “Özgürlük ve Mutluluk” şarkısını söyleyen Krasiya’ya Hasan ile İbrahim kuyruklu piyanoda (royal) eşlik ediyorlar. Güzel Krasiya’nın sesi yıldızları okşarken, bizim afacanlar piyanoyu ağlatıyorlar. Üçüne de en içten birincilik temennilerimizi sunuyoruz.

Kuşkusuz her yerde olduğu gibi bizde de olumlu ve olumsuz haberler aynı anda ve aynı yerde meydana gelip birbirini izliyorlar. Güzel haberlerin geldiği an, Bulgaristan’la ilgili dünya en iyi şeyleri konuşmuyor. Örneklemem gerekirse, Rusya Federasyonu, Ukrayna’nın Avrupa Birliği’ne üye olduğunda ülkedeki durumun ne kadar kötü olacağını ve halkın çekeceği sıkıntıları, 2007’de AB üyesi olan Bulgaristan köy ve kasabalarında çektiği bir filmle anlatıyor.

Seçimden sonraki hafta hiç de durgun geçmedi. Daha önce hiç yaşanmamış yeni bir sayfa açıldı. Politikacıların şimdi çözeceği denklem, dış ülkelerden gelen oyların dağılmasında yaşanan anti-Türk ve anti- DPS dalgasının kabarmasının etkisi altında olacak. Gelişmeler yeni oluşan iki ana nedenin politik güçleri hükümet kurma sorununu mutlaka çözmeye zorluyor.

Kulislerin görüşü:

Bir. Büyük kulis yani Moskova, Washington, Brüksel, Berlin ve Londra hükümetin mutlaka kurulmasında ısrar ediyor. Almanya Başbakanı Angele Merkel seçimden 84 milletvekili ile çıkan ve Başbakanlığı hak eden GERB lideri Boyko Borisov’u ikinci kez arayarak, eski hükümetlerin çöküş yükünü üslenmeden kabine oluşturmasını öneriyor.

 

İki. Küçük kulis dediğimiz Bulgar kolisi de kabine kurulmasından yana, çünkü bu seçimlerin 150 milyon levaya patladığını bilenler, ikinci defa hele şu anda böyle bir masrafa girmenin mümkün olmadığını ve hemen seçime gidilse bile seçim yasası değiştirilmeden farklı sonuç elde edilemeyeceğini biliyorlar. Hükümetin 1-2 yıllık olmasında, seçim yasasının majoriter (çoğulcu)  sistemle değiştirilmesi ve Bulgaristan’ın dışında birkaç seçim bölgesi oluşturulması ve bu arada seçim propagandasının ana dilde de yapılması üzerinde düşünülüyor. Bu arada, hafta sonunda HÖH partisi büyük karışıklık yarattığı için öncelikli oy kullanma ilkesinin yeni seçim kanununa alınmaması için çalışma yapma niyetini kamuoyuna duyuırdu.

Hükümet kurma görüşmeleri başladı:

  • Bulgaristan’ın Avrupalı Gelişim için GERB Partisi iktidar ortaklığı bulmabilme

görüşmelerine Pazartesi (13.10.2014) başladı. İlk tur 7 gün sürecek ve GERB heyeti parlamentoya giren her partiden heyetle ayrı görüşecek. Partiler arası temaslara parti başkanları katılmıyor. Hazırlıkları yönetim kurulu üyelerinden özel görevlendirilmiş üçer kişilik heyetler görüyor.  Birinci buluşmada GERP heyeti ile Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) karşı karşıya geldi. Bu iki partinin toplam milletvekili sayısı 123. Hükümet kurmaya yetiyor ama güçlü hükümet kurmaya yetmiyor. Bu temastan pek bir şey çıkacağı umut edilmiyor, çünkü BSP yönetimi bu konuya adadığı geniş oturumunda “muhalefette kalma” kararı aldı. Toplantıda GERB ile ortaklık kurulduğunda  “eriyerek yok olma tehlikesi olduğu” dile getirildi. (BSP seçmenlerinden büyük bir kısmı GERP partisine olumlu gözle bakıyor.) Sosyalistler Hak ve Özgürlük Hareketinin 38 oyunu da katarak, 240 kişilik mecliste 166 milletvekili ile ezici çoğunluk kurulmasının da kendi lehlerinde olmadığını savunarak, HÖH ile işbirliğine yanaşmamada inat ediyorlar.

 

  • İkinci tur GERB ile HÖH-DPS heyeti arasında yapılacak. HÖH partisi hükümete direk

olarak katılmaya ya da azınlık kabinesi kurulursa dışardan destek vermeye razı olduğunu açıkladı ve olaya olumlu yanaşıyor. GERB’in kurmak istediği sağ merkez hükümette HÖH’ün yer alması orta direk konumundan ve ilkesel temeller üzerinde olacaktır. GERB Türkler ve Pomaklar partisiyle (toplam oyları 122 ve kabine kurmaya yetiyor) hükümet ortaklığına yanaşmıyor, nedenine gelince, anti-Türk nefretin kabardığı bir ortamda seçmen kitlesini kaybedeceğinden endişeleniyor. Anlaşılan GERB partisi seçimden önce taraftar kitlesine böyle bir söz vermiştir.

 

  • Çarşamba gün 7 partinin bileşiminden oluşan ve hükümet ortaklığına olumlu bakan

Reformcu Blok (RB) ile GERP heyetleri aynı masa etrafına oturacaktır. Sağ merkez konumlu olan Reformcu Blok içindeki ağırlıklı politik güçleri Demokratik Güçler Birliği (CDC) adına Başkan Bojidar Lukarski; Güçlü Bulgaristan Hareketi (DSB) adına Başkan Radan Kınev; Sivil Cephe adına Başkan Miglena Kuneva ve Hürriyet, Şeref ve Halk Partisi (HŞHP) adına Başkan Kroman İsmailov  vb. temsil ediyor. RB, kabineye kişisel temsili yet olarak değil, ilkeli programa dayanarak katılmak istiyor. Şu dönemde bu programın temel ilkeleri arasında,  ekonomi geliştirilerek hayat seviyesinin yükseltilmesi; nüfusun azalması sorununa köklü çözüm getirilmesi; eğitim, sağlık, gençler arasında işsizlik gibi sorunların çözülmesine öncelik tanınması yer alıyor. Radan Kınev’in son demecinde, “halk bize Rusya istilasına çözüm bulmamız için oy verdi” dedi. Seçimlerden önce B. Borisov’un başbakan olmasını desteklemeyen  RB sözcüsü R. Kınev’ seçimden sonra görüşünü değiştirdi. Kabineyi ilkesel temelde  23 milletvekili ile desteklemeye yatkın olan RB ile GERB oylarının toplamı 107 olduğundan yalnız ikisi hükümet kuramıyor.

Politik gözlemcilerin işaret ettiğine göre, böyle bir kabine 19 milletvekili olan aşırı sağıcı Milliyetçi Cephe (MC) tarafından desteklendiğinde merkez sağ bir hükümet kurulabilir. Oy toplamı 126 olduğundan ve partilerin üçü de sağ kanattan olduğundan bu gerçekçi gibi dursa da, milliyetçiler ilkesel hükümet kurulmasına katılırken, milletvekillerinin bakanlar kuruluna katılmasına karşı oldukları gibi, eksper kabinesinde ayak diriyorlar. Onlşarla görüşme de Perşembe gün başlayacaktır.

  • Diğer politik güçlerden “Ataka” partisi yeni seçim yapılmasını istediğini açıkladı.

Bulgaristan’ın yeniden Doğuşu için Alternatif (ABV) Partisi ise Boyko Borisov’la aynı hükümette olmak istenmediklerini yazılı olarak duyurdu. Seçim öncesi Türklere ve Müslümanlara saldırdığı kadar B. Borisov’a da söylemediğini bırakmayan Sansürsüz Bulgaristan (SB) partisi Başkanı Nikolay Barekov ise, AB Genel Kurulunda yerini almak için Brüksele kaçtı ve partisinin Cuma gün ilk temasa programlı bir şekilde iştirak edeceğini bildirdi.

Bulgaristan’ın 25 yıllık Geçiş Dönemi ve demokratikleşme tarihinde yeni bir sayfa açılıyor.

Olayları dikkatle izleyip hepinizi bilgilendirmek vazifemizdir.

Klasik tablo:

Günümüzün demokrasi ortamında, özellikle Batı Avrupa ülkelerinde, sol partiler liberal dünya görüşlü kentli kesimin, aydın tabakanın ve serbest meslek sahiplerinin, daha genç ve başka bir değişle daha kozmopolit olan bir yığının partileridir.  Kuşkusuz, sol partiler öncelikle üreten kesimin, işçi sınıfının,  beyaz yakalıların, toplumsal devinim için can atan öncü müfrezenin partisi olmalıdır ama bizde 1990’dabn sonra çökertilip yağmalanan ekonomi işçi sınıfını sıfırlarken sendikaları da teslim aldı.

Sol partilerin tersi olarak sağ partiler de klasik seçim tablosunda oylarını orta katmandan, şehirlerde yaşayan daha yaşlı ve daha muhafazakar olan kesimden, küçük kentlerin sakinlerinden, milliyetçi ve hatta marjinal gruplardan alır.

HÖH-DPS gibi azınlık partileri de oylarını etnik azınlıklardan alır. Bulgaristan Türk ve Müslüman azınlığı köylerde ve küçük kasabalarda yaşar.

Gerçek durum:

Daha 1990’da Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) ile totaliter rejimin ikinci partisi olan Bulgaristan Halk Çiftçi Partisi (BZNS) iktidardan düşüp dağıldığında tam tersi oldu. Önce şunu hatırlatalım siyaset meydanına biri Demokratik Güçler Birliği (CDC) ötekisi de Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP)  olmak üzere 2 politik oluşum çıktı ve boy ölçmeye başladılar.

Yeni ortamın tarihçesi: Demokratik Güçler Birliği (CDC) seçmenlerini daha büyük kesimi liberal, reformcu ve kozmopolit kişilerdi ve başkentte ve il merkezlerinde oturuyordu. Bu hareket Sofya ve Ruse’de çevreci hareketlenme olarak başladı. İşçi sınıfının demokrasiye uyanmasından daha öncelere rastlar. Demokratikleşme isteyen öncü kitlenin politik sahneye çıkışı 25 Ekim 1989’a rastlar. O gün Sofya’daki “Kristal” Park”ta polisle ilerici aydınlar arasında ilk çatışma oldu. (CDC) işte bu çarpışmalarda doğdu.

XX yüzyıl boyunca ezilen Türk ve Müslümanların bilinçli uyanışının sesi Bulgar demokrat aydınlarının hareketlenmesinden çok daha önceleri ve ayrı başladı. Böyle bir kıyaslama yapıldığında, totalitarizme ölümcül darbeyi indiren etnik azınlıkların kitle direnişleri 1970–72 ve 1984-89’da tavan yaptı. Yüzyıllık bir birikim kabı zorlandı. 1970 – 1989 yılları arasında insan hakları, demokratik özgürlükler uğruna pek çok kurban verildi. “Soya dönüş” olaylarındaki şiddete karşı Türklerin toplu direniş dalgasının kabarması, 1989 Mayıs Ayaklanması ve aynı yılın Ağustosu’nda yollara düşenlerin demokratik dönüşümlerde devinim gücü oldu. Bu bakıma Todor Jivkov’ ve Bulgar totalitarizmini devirenler Türklerdir deyenler haklıdır. Bu mücadelede öncülük eden etnik azınlığımız CDC hareketine katılmadı. Kendi yolunu Hak ve Özgürlük hareketinde bağımsız ayaklanmada buldu. Bu yüzden CDC İvan Kostov tarafından dağıtılırken, HÖH-DPS ayakta kaldı.

Bulgar vatandaşlarının demokratik güçler, çevreciler vs. olarak sokaklarda ve meydanlarda silahlı totaliter milislerle yüzleşmesi Türk ve Müslümanların zafer zirvesinden 3-4 ay sonra başladı. Bu birkaç aylık gecikme bile kendi başına Bulgar demokrasi mücadelesinin çok derin köklere dayanmadığına inandırıcı bir kanıttır. Ve yine bu açıdan analiz edildiğinde, Başbakan İvan Kostov’un 1997’de Demokratik Güçler Birliği’ne ölümcü darbe indirip onları dağıtması ve 2001 yılında II. Simiyon’un İspanya’dan gelip “CDC” kitlesinin oylarını alarak Başbakan olmasıyla, sağ-merkez konumda olan bu büyük kitleyi merkez konuma kaydırdı. Bir bütün olarak görülen bu kitle II. Simyon’un verdiği vaatlerin hepsinin boş çıkmasıyla, kendisinden yüz çevirdi ve dağıldı. Ne Bugün bu kitlenin son kalıntılarından olan Demokratik Güçler Birliği partisi başkanı Bojidar Lukarski ilkesel reformlar yaparak demokratikleşmeden yana olup Reformcu Blok yönetiminde olup, aynı blokun üyelerinden olan Şeref ve Hüriyet Partisi (ŞHP) lideri Korman İsmailov’a en yakın olan politikacılardan biridir. 2007’de “CDC” kitlesine sahip çıkan ve

Sosyalist parti (BSP) kitlesi ise kaçınılmaz olan reformların yapılmasını istemeyen, sosyal  muhafazakar ve milliyetçilerdi. Daha sonra onların saflarından, HÖH-DPS Başkanı A. Doğan’ın “Multi Grup” üzerinden yaptığı yatırımla “Ataka” parti sol marjinal cepheye yerleşti ve “Kırım ve Ukrayna” olaylarında Rusya’dan yana tavır almakla kendi mumunu kendi söndürdü ve yine aynı çevrelerin finansmanıyla sol marjınaller “Sansürsüz Bulgaristan” partisinde örgütlenerek, mecliste 5. parti oldu.

Reklamlar