Seyhan ÖZGÜR

 

Kış geçti. Bahar yağmurlarıyla ilk su kabarcıkları oluşmaya başlar. Onların kimseye faydası ya da zararı yoktur. Belirmeye başladıklarında annem, “gonguruklara bak, bu yağmur dinmez, çok yağacak, ıslanma evladım, acele git gel!” diyerek beni okula uyarırdı.  “Gongurucuk” Rodop lehçemizde yağmurda su üzerinde beliren içi hava dolu kabarcıklara verilen ad idi. Anneme göre, uzun zaman rahmet düşeceğine işaretti. Yağmur ne kadar şiddetli düşerse düşsün onları düzleyemezdi. Bir tanesi deşilse hemen parçalanır ve yerine yeni iki üç tanesi belirir ve iyice şişince kendiliğinden patlardı. Hayatın mucizeleri birbirine ne kadar benziyordu. Fakat bugün de olsa, her defasında yağmur yağarken neden kabarcık olmuyor?, diye sorsanız,  cevap verecek durumda değilim. Son damla düşünce kısa sürede patladıklarını ve su yüzeyinin nasıl düzlendiğini izlemeyi severim.

Sayın arkadaşım, anadilimizin çağdaş duyarlı kalemlerinden, yazıları artık BGhaber ile birlikte Bulgaristan Türklerinin Sesi – BULTÜRK gazetesinde de beklenen Şakir ARSLANTAŞ geçen hafta Rodop Dağlarının göbeğindeki Pzarcık (Tatar Pazarcık) iline bağlı Sarnitsa Belediyesi muhtar seçimlerini anlattı. Gerçekler ne kadar acı olursa olsun, 1972’de Müslüman Pomak kardeşlerimizin isimlerinin zorla değiştirilmesi faciası Sarnitsa köyünde başlamıştı. Geçmişin seçeneği yoktur. Başa gelen çekilir. Zorbalık hızlı yayılır. Bundan 43 yıl önce ateş Borino Türk köyünü sarmıştı. Orada yaşanan ağır dramı, çarpışmayı, silahlı direnişi, şehitleri, yaralıları o köyde bir sağlık uzmanı olan D-r Yülker Fridman’dan defalarca dinlemiştim.

Hepinizin bildiği üzere, Bulgaristan’da isim değiştirme, kültürel soykırım, göçe zorlama, insanların kimlikleri ve soyları ile alay etme ve onları zoraki uygulamalarla, baskı ve terörü tırmandırarak değiştirme trajedisi unutulur gibi değildir. Yirminci asrın en trajik, kanlı ve zorbalı olaylarını anlatarak, yazarak, kutlayarak yaşatanlar da ayrıca ölümsüz kahramanlarımızdan en seçkinlerimizdir. Borino gibi ezilmiş, ev ev basılmış, her kişi kan ağlamış, kimileri kuyuya atılmış, mezarları defalarca açılıp kapanmış bu insanların başına gelen çekilir gibi olsaydı, biz de bugün yerimizde yurdumuzda olurduk. Zulme dayanan Bulgaristan Türk ve Pomaklarının hepsi kahramandır.

Cumartesi yani 28 Mart 2015’ de Devin Belediyesine bağlı bir Türk köyü olan Borino’da zorla isim değiştirme trajedisinde şehit düşen 2 ve yaralanan 10 kardeşimiz saygıyla anıldı. 43. yılında zorbalık lanetlendi. Borinolular’ın o zaman başına gelen öyle bir şeydi ki, anlatmaya dil varmıyor. Köyün levent gençlerinden Yusuf, adını değiştirmek istediği için bacaklarından ve kollarından bağlanmış ve baş aşağı kuyuya salınmıştır. Kafası aşağıda beline kadar defalarca buz gibi suda tutulmuş ve bayılana kadar işkence görmüştür.

Bu yılki anma törenine HÖH-DPS parti yöneticileri, milletvekilleri ve dış ülkelerde konuklar katıldı. Coşkun törende konuşan ve etrafındaki korumalardan fırsat bulup pek el kol sallayamayan Hak ve Özgürlükler Partisi (DPS) Başkanı Lütfü Mestan kısa konuşmasında ilk kez olmak üzere, halkımızın yanıt beklediği somut sorunların birkaçına değindi. Yani birkaç kabarcık patlattı. “Terör rejimine karşı mücadelede şehit düşenlerin isimleri TARİH KİTAPLARI’NA girmeli ve okullarda tarih derslerinde okutulmalıdır, çünkü Bulgaristan onlara borçludur!” deyen L. Mestan, “Onlar yalnız din hakları, sadece isimleri için can feda etmediler, demokrasi ve özgürlüğümüz için öldüler!” vurgulaması yaptı.

Ne yazık ki, biz tarihine ironi ile bakabilen şu halktan bir parça değiliz. Tarih karayel ve poyraz gibi esen ve sonra dinen bir şey değildir. Silinmeyen izlerle yaşar. Bu izlerin sızıları geçmişimizdir. Bize ibret olan, bizi bilge ve vicdanlı, namuslu ve dürüst yapandır. Tarihte seçenek aramak tamamen yanlıştır. Kötülükleri payanlar ettiklerinden pişman olup yürekleri sızlamadan,  yapılan kötülüğün bilincine varılmadıkça, vicdan azabından uykuları kaçmadıkça, değil birinin ikisinin hepsinin vicdanları toplumsal ruh arınmaz. Unutmayalım, Amerika Vietnam’da 50 bin ölü verdi, 150 asker ve subay da eve döndüğünde vicdan acısından delirdi, intihar etti. Bu acıyı yaşamadıkça toplumu yerinde sayar, ileri bir adım atamaz. Devrimler toplumların arınması için vardır. Vicdanı kirli bir toplumda ne reform, ne yenilenme, ne gelişme ne de kalkınma gerçekleştirilebilir. Vicdanı arınmayan toplumun ruhu kanatlanamaz.

Borino Türkleri haysiyetli kardeşlerimizdir. En çok çeken ama intikam aramayan bir halktan bir fert olmak ne mutlu! Bu, bir yücelik değilse, nedir? Bu halkın olgunlaşması yolunu bir uçtan bir uca yürüyenlerimizdendir. Ruhu ve doğal bilinci bu kadar yüksek bir halka boş vaatte bulunmak günahtır. Bu kadar şerefli insanları umutlandırmak ve bekletmek de günahtır.

Her toplumun arınması tarihsel zorunlu ve kaçınılmaz bir süreçtir. Bu sorun hele Bulgar toplumu için çok aktüel ve kaçınılmazdır. HÖH partisi lider takımının anma törenleri gezerek komünist ve totaliter, kendilerine sosyal demokrat süsü verenlere uşaklık etmesine gerek yoktur. Bugünün sözde sosyal demokratı ile Atakacısı ya da aşırı sağ milliyetçisi aynı kuyuya su taşıyorlar. Onların hepsi ezan sesinden rahatsız, ana dilimizi konuşmamızdan huzursuz ve kendilerine toprak kölesi gibi işlemek istememizden kudurmuş tiplerdir. Çocuklarımızın okula gitmesinden bile rahatsız olduklarını gizleyemiyorlar.

25 yıl her şey oyalandı, yaralar kaplandı ama savmadı. Cahiller daha cahil, hastalar daha hasta, açlar daha aç, hepsi bekleme kuyruğuna alındı. Bu oyalama sürecine hemen son verilmelidir. Olağanüstü şerefli ve üstün niteliklere sahip bir halk topluluğu sadece seçimden seçime oy vermek için hazır tutulamaz, oyalanamaz, oyalanmamalıdır. Bulgaristan Türkleri kışla bekçisi yeniçeri taburu değildir. En kutsal hakkımız özgür olup namusumuzla çalışarak yaşamaktır. Halkın önü bir an önce açılmalıdır. Gördüğünüz üzere bu köyde de genç kalmamış. Vatanımız Bulgaristan’dır. Bu dağlar, şu alem, akan sular, göklere uzanan çamlar, aşan menekşeler ve koşuşan geyik ve tavşanlar hepsi bizimdir. Gurbet bize Vatan olamaz. 21, yüzyılda ekmek parasına kölelik yapmak bu kadar olgun ve yürekli bir halka eziyet olur.

Bir toplumun arınması ertelenebilir veya geciktirilebilir bir olgu değildir.

Borcu olan bir adam, insan öldürmüş bir katil bile arınmadan nasıl rahat edemiyorsa, bu toplumda da böyledir. Kötülükler ebediyen yaşamaz. Geçmişindeki olumlu erdemleri hatırlayıp öne çıkararak, yapılan kötülükleri, zorbalığı vs. gizleyerek gelecek kurulamaz.  Fitnelik, cimrilik, hasetlik, hilekârlık, dolandırıcılık, dalaverecicik, yalancılık, ötekileştirme, zulmetme vb. nitelikler aşılmadan gelecek görülemez.  Zaman gelir her şeyin hesabı sorulur.

  1. Mestan’ın da konuşmasında değindiği gibi, “1 Euro’ya satılan bir devletten” söz ediliyor. Bu memleket bizim vatanımızdır. Dış tüccarlar gelmiş “değeriniz 1 Euro!” dediler. Siz 25 yıldan beri neredesiz Başkan Lütfü? Bu defa karayel poyraz bütün köşklere, bütün saraylara girecek ve toplumda patlatılmayan kabarcık kalmayacak. Bütün tilkiler inlerinden çıkarılacak, kurtlar sıraya dizilecek, ayıların boynuna ip takılacak ve etrafınızdaki tüm kalın enseliler sorguya çekilecek…

Toplumsal yaşam bir süreçtir. Borino köylüleri 1912’de de isimlerinin değiştirildiğini ve camilerinde vaftiz edilmeye başlandığını nasıl unutabilir. Birbirine sımsıkı sarılmış ve öz sıcaklıklarıyla yaşanan bu dağ insanları, doğal ve insan hakları için beraberce direndikleri ve anma töreninde beraber olabildikleri için gözlerinde mutluluk okunuyor, okunacak.

Boruno Türkleri yıllar içinde baskılara dayanamayıp ana dillerini giderek unutmak zorunda kalmışlar. Türk köyünde Bulgarca konuşma âdetini sen sardın başımıza Lütfü arkadaş. Halk önünde Türkçemizi konuşmamızı yasaklayan kanunu BSP-li dostlarınızdan Maya Manolova ile beraber yazdınız ve 2013’ün Aralık ayı ortasında mecliste onayladınız. Sen Türkçeyi yasaklayan kanuna oy verdin. Sen artık Türkçemizi tamamen unutmuşsun, Sırnitsa’da   seçmeni Arapça selamladın ve ceza gelmedi değil mi? Türkçe konuştum diye herkesi  aldattın…

Türende dağıtılan 8 000 köftede değil ama çömleklerinde kaynayan pastırmalı fasulyede, tereyağında kavrulan kırmızıbiber kokusunda, o köyün yufkalarında,  tarhanalarında, dereotlu patates bidelerinde Türk mutfağı, irmik helvalarında, sütlü aşlarında, lokma ve tatlılarında bizden olduklarının öz kokusu var. Seni bir haneye davet etmediler. Çünkü adamdan saymıyorlar. Koruma-kuyruklarından çekindiler. Seni koruyanların babaları basmıştı 1972’de Borino köyünü. Sen korumalı gezerken ne zavallı bir duruma düştüm…

Borino, Rodop Türklüğünün kahramanlık kalesidir. Rodop yaylalarında yeni bir hayatın, Türlüğün yeniden yeşermesi yoldadır. Sen bu kabarmadan korkmalısın! Yeni türküler ve yeni şarkılar söylenecek köylerimizde… İnsanlarımızın arasına gerilmiş, geçmişini unutturma, dilini yasaklama, sanatını yok etme, geleceğini karalama duvarları mutlaka yıkılacak. Biz bugün her zamankinden daha fazla umutluyuz. Ne kadar ve kaç defa isterlerse aşılasınlar, isim değiştirsinler, din yasaklasınlar Borino köyü bir Türk kalesidir ve bu toprakta Türklükten başka hiç bir şey yetişmez….

Hepimizin aydın geleceğine açılan yeni yolun açılacağına ve öncelikle özgürlükten, her kes için tüm alanlarda eksiksiz bütünsel hürriyetten geçtiğine ve insan özgürlüğünden daha büyük bir nimet olmadığına inanıyoruz. Şehitlerini anma törenine gelen Borinolular da inanıyor. Hürriyetten daha büyük bir edinim ve kazanım olmadığına ve olamayacağına inanıyorlar.

Yıldızlara komşu tepelerin belinde, yaz kış yeşil çamların arasında, her biri bir köşk evlerinde her sabah Türklükten ve İslam’dan bir selam bekleyen bu kardeşlerimize ayda bir gazete, dertlerine derman olacak bir radyo yayını götüremedik.  O köyden çıkan HÖH partisi YK Örgüt Sekreteri, milletvekili M. Karadayı bir asır kimliklerinden ödün vermek zorunda kalan kardeşlerimizin Türk ruhuna dönebilmeleri için sürekli ruhsal, dini, eğitimsel ve kültürel desteğe ihtiyacı olduğuna kendini inandıramadı. Bulgaristan Türklüğünün kimliliğini yaşatma davasında Ahmet Doğan’a kötü körüne, yalnız DPS’ye oy vermenin ya da yılda bir iki törende bir araya gelmenin, bayramlaşmanın yeterli olmadığına inanacaklar.

Borino ve Devin diyarının 1972 yılı öncesi de şanlı tarihi vardı. Her sabah köyden çıkan hayvan sürüleri,  madenciler, orman işçileri, şarıl şarıl akan çeşmeler, çam uçlarından bal kaynatan bacılarımız bir ekene on veren doğal tarım, bin bir derde derman otlar, çiçekler, yapraklar, yaban meyveler bu diyarı dillere destan eden ve herkesi sevdiren nimetlerdir.

Geçiş Dönemiyle başlayan çöküş birçok yerde dar dağ yollarını geçilmez duruma getirdi. Alt yapı aşındı ve eskidi. Köprüler can çekişiyor. Köylerdeki sağlık ocakları kapı kaparken, Belediye merkezi Devin hastanesi bile zaman zaman kepenk çekti. Etraf köylerin birinde eczane yok.  Türk evlerine ana dillerinde bir kitap girmeyeli yarım asır oldu. Sinema ve kütüphaneler kapandı. Kültürel yaşam suyunu çekti.

Modern politika mecliste çene çalmaktan, oy satın almaktan ya da seçimden seçime vaatte bulunmaktan çok öte bir olgudur. Halkın iyilik dolu ve açmak isteyen yüreğine her gün ve her yerde inmesi gereken yerel siyaset imkân, biçim, yol-yöntem olarak genelde havada kalıyor.

Borino ve etraf köylerden Müslüman öğrencilerin yılda bir defa olmak üzere Türkiye gezisine götürülmesi ve Rumeli ve Anadolu kültürünün kaynaştığı, Osmanlı ve Cumhuriyet tarihimizin birbirini tamamladığı anıtları mutlaka görmesi gerekiyor. Bir Türk ve Müslüman gencin bir defacık da olsa bir Türk tiyatrosu veya konseri izlemeden yetişmesi ne acı bir gerçek.  Devamlı yerel müzik ve sevilen Türk sanat eserlerinin dinlendiği pastane ve kahvelerin daha faal kültürel ödevler üslenmesi, Sofya’da ana dilimizde mutlaka çıkacak gazetelerin bu merkezlerde gerekli miktarda dağıtılması ve ilgilenenlere sunulması zamanı geldi. Balkanların en derin içerikli masalları Rodop masallarıdır, efsanelerimizdir, fıkralarımızdır vs. Kültürel zenginliğin etkin yaşam biçimi merkezi haline getirilmesi gereken aydınlık ocaklarında kına gecelerinde, bayramlarda adetlerimiz yaşatılmalıdır. Bu kahramanlar diyarında gençlere kahramanlık Türkülerimiz öğretilmelidir. Şanlı geçmişimizle gelen en üstün faziletlerimiz anlatılarak yaşatılmalıdır.

Donmuş doğada kabarcık olmaz. Gelen bahardır. Gelen ilkyaz rahmetidir. Gelen daha büyük ufuk ve daha parlak bir şafaktır. Rodoplar’da yıkılmış Türklük ve Müslümanlık kalesi yoktur.

Geleceğimize sahip çıkalım. Bizim Borino köyünde ana dilimizi öğrenip öğrenmeyeceğimizi Avrupa Birliği, Brüksel İnsan Hakları Mahkemesi vb. makamlar belirleyemez. Anadilimiz bire var oldukça yaşayacaktır. Analar evlatlarını sevdikçe anadilimiz yaşayacaktır. Anadilimizi yaşatamazsak, teslim olmuşuzdur, olacak olan ruhumuz kanatsız kalmış anlamındadır. Bu dağların ruhu biziz. Biz olmadan bu dağlar da yaşayamaz, çamlar öksüz kalır, yıldızlar söner. El ele verelim kabarcıkları birer birer patlatalım, sorunlarımızı birlikte çözelim ve omuz omuza verip geleceği beraberce kucaklayalım.

Reklamlar