Son zamanlarda Bulgaristan’da protesto üstüne protesto düzenleniyor. Hayat şartlarını protesto etmek amacıyla kendini yakan vatandaşlar, çevrecilerin protestoları, hükümet karşıtı protestolar, hayvan üreticilerin, postacıların, üniversitelilerin düzenlediği protestolar ve en son Karlovo Camisinin iadesine karşı protesto düzenlendi.
Tüm bu protestolarının anlamını anladık.
Varna Belediye Başkanlığı önünde kendini yakan bir vatandaş hayatını kaybetmişti. Bulgaristan’da halkın kötü yaşam koşullarını protesto etmeye başlamasından sonra 20 Şubat’ta, Varna şehrinde belediye başkanlığı önünde, üzerine benzin dökerek kendini yakmıştı. Hayat şartlarının kötüleşmesi nedeniyle halkın kitle gösterilerine devam ettiği Bulgaristan’da hükümet istifa etmiş ancak protestolar hız kesmemişti.
Çevreciler dört kentte protesto düzenledi. Binlerce kişi, İrakli kumsalında inşaat planlarına karşı protesto gösterisi yaptı. Balkanlar Vahşi Doğa Birliği adlı sivil toplum örgütünün temsilcisi Andrey Ralevski, Turizmi bütçenin ana gelir kalemlerinden biri olarak gören Bulgaristan’ın, sahip olduğu son bakir topraklara saygı göstermesi gerektiğini savunmuştu.
Sosyal paylaşım siteleri aracılığıyla organize edilen başkent Sofya’daki protesto, bakanlar kurulu binası önünde başladı, hedef Plamen Oreşarski’nin başbakanlığındaki hükümetin istifasıydı.
Geçtiğimiz aylarda hayvan üreticileri basın açıklamasıyla hükümetin talep ettikleri altı maddeyi yerine getirmemesi halinde geniş çaplı protesto gösterilerine hazır olduklarına dair uyarıda bulunmuşlardı.
Posta işletmesinde çalışanlar, bakanlar kurulu binası önünde düzenledikleri eylemde güvercin uçurtmuşlardı. Bağımsız Sendikalar Konfederasyonu (KNSB) çatısı altında bir araya gelen postacılar, maaşlarına yüzde 10 zam yapılmasını ve kurumlarının daha iyi yönetilerek, iflastan kurtarılmasını talep etmişlerdi.
Başbakan Plamen Oreşarski’nin koalisyon hükümetine karşı başlayan protestolar, üniversite öğrencilerin katılımıyla boyut değiştirdi. Sofya’daki “Sveti Kliment Ohridski”de okuyan öğrenciler, üniversitenin binasını kuşatarak, eğitim sürecini tamamen bloke ettikten sonra, protestolara başka üniversiteler de katılmaya başladı. Öğrenciler, hükümetin istifası, 42. dönem parlamentonun feshedilmesi ve erken genel seçime gidilmesini istemişti.
Ancak son yapılan protestoya anlam yüklemek çok zor.
Karlovo Belediye Başkanı Dr. Emil Kabaivanov, Karlovo ve etrafındaki birkaç yerleşim yerinden 5 000’den fazla kişinin Kurşumlu Camisi’nin Başmüftülüğe iade edilmesi kararına karşı başlatılan imza kampanyasına katıldıklarını bildirmişti. 3 Ekim’de Filibe Bölge Mahkemesi’nin kararıyla mülk ibadet yeri olarak kullanılmasını talep eden Başmüftülük kurumuna iade edildi. Karlovo’daki tarihi Kurşum Camisi’nin Bulgaristan Müslümanları Başmüftülüğü’ne iade edilmesi kararı binlerce kişi tarafından protesto edildi. Bulgar milliyetçisi sloganların atıldığı gösteride konuşma yapan Karlovo Belediye Meclis Başkanı Stoyo Karagensi, “Zamanında kılıç ve kanla alınanlar kimseye ifade edilemez” demişti.
Dün akşam ise başkent Sofya’da bir Türk genci, ırkçı olduğu öne sürülen 5 kişi tarafından saldırıya uğradı. Öldürülesiye dövülen gencin hastaneye kaldırıldığı ve komada olduğu belirtildi.
Bulgaristan 2007’de Avrupa Birliği üyesi oldu. Kılıç kalkan dönemi biteli yüzyıl oldu. Nerede hoşgörü, nerede evrensel barış. Avrupa Birliği üyesi bir ülkede yaşayan birine din, ırk ayrımcılığı, camileri yakmak, protesto etmek gibi şeyler yakışıyor mu? Bunu geçtim, bir insanoğluna bu yakışıyor mu? Nedir bu kin, nedir bu nefret? Hala kılıç kalkan dönemini hatırlatan kişiler nasıl Avrupalı olabiliyor?
Tarihi Kurşum Camisi’nin iadesi binlerce kişiden protesto edilirken, İstanbul Şişli’deki 59 bin metrekarelik arazi, Bulgaristan Ortodoks Eksarhlığı Vakfı’na iade edildi. 1 yıl sonra imar durumu değişti. 600 milyon TL değerindeki araziye AVM, rezidans yapılabilecek. Nasıl oluyor da Avrupa Birliği üyesi olmayan bir ülkede yaşayan kişiler bu durumu protesto etmiyor. İşte hoşgörü, işte evrensel barış.
Bir taraf, başkasının malını geri iade edilmesine karşı çıkıyor, diğer taraf ise karşı çıkanlarının mallarını iade edilmesine hoşgörülü davranıyor. Ne yazık ki kültürel hoşgörü ve barış ruhlu, Avrupalı olmakla olunmuyor.
İnsan önce güzel bakmalı, güzel görmeli, güzellikleri en güzel haliyle korumalı. Sonra, ileri görüşlü olmalı, yargılayıcılıktan uzak durmalı, ufkun daraltılmaması gerektiğini görmeli.
İnsanoğlu her şeyi iyi tarafından da görebilmeli, doğruları olduğu gibi kabullenmeli, içinde bulunduğu durumu içinden çıkılmaz hale getirmekten kaçmalı.
Kayıplarla kaybolmamamız, kazançlarla şımarmamamız, at gözüyle bakmamamız, kalp gözüne sahip olmamız gerekir.
Sebahat AHMET
Kırcaali Haber Gazetesi
Genel Yayın Yönetmeni