İstanbul’da sürekli bir Bulgar yerleşmesi 18 y. yıl ortalarından itibaren görülmeye başlar. Daha iyi geçim şartları peşinde, doğdukları toprakları terkeden bazı Bulgarlar, esnaf, seyis, bahçıvan, tüccar olarak İstanbul’a yerleşirler.Aynı şekilde derici, abacı, fırıncı, sütçü, bahçıvan ve çiftlik kahyası olarak da ünlenirler.Kendi aralarında dayanışma içinde, başı tüccar ve terzilerin çektiği, mesleki örgütlenmeleri gerçekleştirirler.Tüccarlar arasında işlerini ilerletip tüm imparatorlukta meşhur olanlar da bulunmaktaydı.Daha ileride aydın ve bilinçli Bulgarların varlığı Istanbul’da bir Bulgar cemaat bilincinin oluşmasına sebep olacaktır. Prens Stefan Bogoridi, Gavril Kırsteviç, Dragan Tsankov, İvan Bogorov, Dr. Hristo Stambolski, Tıpçileştov Kardeşler, Georgi Sava Rakovski, Marko Balabanov, Petko R. Slaveikov gibi sivil kişiler ve Neofit Bozveli, İlarion Makariopolski, Antim I, Yosif I  gibi ruhaniler Bulgar  milli uyanış idealinin temelini burada oluştururlar.İstanbul artık Bulgar milli uyanışının, eğitiminin, bilinçlenmesinin, basınının merkezi olmuştur.Yeni dönem Bulgar tarihi buradan itibaren başlamıştır.

Prens Stefan Bogoridi, otoritesini ve etkisini kullanarak  Sultan Abdülmecit’ten İstanbul’da birBulgar Kilisesi kurulması için izin alır.  Hediye ettiği Fener semtindeki konak, zengin Bulgarların para yardımı ve gönüllülerin emeğiyle kilise olarak düzenlenir ve 9.10.1849 yılında kilise olarak kutsanır. İki sene sonra, kilisenin karşısında, yine Prens Stefan Bogoridi’nin hediye ettiği arazi üzerinde Metoh binası inşa edilir. Bu binada 1857 yılında İstanbul’daki ilk Bulgar okulu Kiril ve Metodi eğitime başlar, bu arada Metoh binası yurt, matbaa, dini eğitim gibi amaçlarla da kullanılır.Kültür faaliyetleri canlı bir şekilde yürütülür.20 adet Bulgarca gazete ve dergi burada basılır ve yayınlanır.Bazı ticaret ve kültür dernekleri kurulur ve bu binada faaliyetlerini yürütürler.

Günümüzde maalesef aydınlanma döneminin kültür merkezi olan bu bina iyi bir durumda değildir. Bina harap ve oturulamayacak durumda olup yıkılma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Eski ahşap kilisenin yerine inşa edilmiş görkemli demir Kilise Sveti  Stefan  acil onarıma ihtiyaç duymaktadır. Bulgar Hükümeti,  her zaman buranın bakımı ve onarımı için yardımcı olmaktaysa da,  günümüzde Stefan Bogoridi ve diğer hayırseverlerin örneğini takip edecek, Bulgar kültürünün merkezini eski haline getirecek, milli duygu ve gururumuzu tekrar bize iade edecek kişilere ihtiyacımız vardır.

İstanbul Bulgar Cemaati tarafından sahiplenmiş ve inşa edilmiş birçok bina  vardır. Ancak zamanla İstanbul’daki Bulgar nüfusun azalması ile farklı zamanlarda, farklı sebeplerle bu mülklerin bir kısmı  elden çıkmıştır. Bu mülklerin arasından Evlogi Georgiev tarafından inşa edilmiş Bulgar Hastanesini ve Sv. Panteleimon kilisesini, Bulgar Papaz okulu binasını, Ortaköy semtindeki eski eksarhane binasını , Beyoğlu ve Ortaköy’deki okul binalarını sayabiliriz.

Son dönemlerde, İstanbul Bulgar cemaati yönetimi belge araştırmaları yapmakta ve Türk resmi makamlarına bu mülklerin iadesi ile ilgili başvurularda  bulunmaktadır.

İstanbul Bulgar cemaatinin en büyük sorunlarından biri de, eskiden olduğu gibi bir Bulgar okulunun olmaması, bu yüzden gençlerin anadillerini daha zor konuşabilmeleridir. Gelecek nesillere kültürel kimliğin aktarılması için gayret gösterilmesi gerektiği fikri hakimdir. İstanbul Bulgar cemaati, bu eski ve ebedi şehirle uyum içinde yaşamakta ve  milli kültürünü sorunsuz olarak devam ettirmektedir.
Geçmişinden gurur duyan,  tüm dünya ile iletişim kurmaya hazır olan İstanbul Bulgar Cemaati,  burada kendilerini çok daha mutlu bir geleceğin beklediğinin farkındadır.

Reklamlar