Hayatı ve yaşamı, insanları ve aralarındaki ilişkileri tartışmaya başlarsak kalemler tükenir, kağıtlar yetmez içimizdekileri ifade edebilmek için. İnsanoğlu, doğumundan ölümüne kadar çeşitli, bir o kadar da zor sınavlardan geçmektedir.

Şefika Refik
Şefika Refik

Yaşam denilen kavramı bir mevsime benzetirsek, hepimizin sıcak ve kavuran yazları, bir o kadar da soğuk ve ıssız kışları olduğunu söyleyebiliriz. Dalları kırık bir ağaç haline döneriz bazen; bazen de yol ortasında kalan çaresiz bir çocuk oluruz. Yapraklarımız dökülür, kurur ve savrulur teker teker uzak diyarlara; gönüller gülüverirken etrafa mutlu gözlerle, ansızın karanlık çöker ağır bir sis perdesiyle yaşantımıza. Yanımızda, güvenebileceğimiz bir dostumuzun olmasını isteriz; bir sıcak el ve başımızı yaslayabileceğimiz bir omuz bulmaktır amacımız. Çünkü acıyı ve tatlıyı, sevinci ve hüznü paylaşınca engeller kolayca atlatılır kanısındayızdır.

Birlikte gülüp, sınırsız kahkahalar attığımız; en zor anlarda birlikte ağladığımız sırdaşlarımız vardır hepimizin. Bir tatlı söze hasret kaldığımızda hep en yakınlarımızı aramaz mı gözlerimiz; hep sevgiye ve saygıya aç değil midir gönüllerimiz? Yalnızlığın ve çaresizliğin altında her gün yavaş yavaş ezilmemek için yardımına koştuğumuz insanlarsa ne yazık ki ellerimizi bırakıp, birlikte yola çıktığımız taşlı yolların tam ortasına bırakırlar bizi; tam en beklemediğin, belki de en mutlu olduğun ya da desteğe en çok ihtiyacın olduğu anda, usulca yanından ayrılırlar.

Bir hançer saplanmış kadar acır canın, kırılır kalbin, gönlün ise öksüz kalır. Zamanla hafifler acıların, azalır isyanların, kelimelerin ise tükenir… Susmayı tercih edersin! Gidenin ardından gözyaşı dökmezsin, alışırsın yokluğuna. Çünkü üstat Necip Fazıl Kısakürek’in de dediği gibi “Ağaçtan düşen yaprak nasıl kurumaya mahkumsa; gönülden düşen insan da unutulmaya mahkumdur!”

Reklamlar