Filiz SOYTÜRK
Anadilimizden farklı ikinci veya üçüncü bir dilde yaratmak kısırlıktır. Bakış açısı, düşünüş tarzındaki bazı özellikleri bize çok yakın olsa bile, Elif Şafak gibi anadilimizden farklı bir yazı dili seçmemiz bize çok ağır yaralar verecektir. Sevarlı Hasan Karahüseyin’in oğlu şair Mehmet’in isim ve kimlik davamızda kendini yakması capcanlı emsaldir. Ben yazmaz isem, sen yazmaz isen, biz yazmaz isek anadilimizde, nasıl durulur Türkçe’mizde değim, kavram, terim ve konsept keşmekeşi?
Bizim kaynaklarımız durudur.
Biz bunu kendi aramızda, memleketimizde aşmıştık. Aramızda anlaşılmayan bir şeycik kalmamıştı.
1995’te kalemini, Rodoplar’ın gökdelen çamlarından birinin altında okul çantalı bir evlada hediye edip cennetlerin cennetine göç etmezden önce güneşin ilk ışıklarından ilham alarak yorulmadan yazmıştı Faik İsmail Arda:
RUMELİ GIZANI
Ben Rumeli’li
Gazallık Gızanı Faik Arda
85’te öldüm, 89’da dirildim.
Bir Gazallık Gızı sevdim
Elleri tütüne kokuyordu,
Ayakları, fıstık ayakları –
Gıldır gıldır mekik dokuyordu…
Gözleri, ah ne güzel gözleri –
Kibritsiz gandil yakıyordu…
Ben Rumeli’li
Gazallık Gızanı Faik Arda
İstanbul’da Boğaziçi’nde değil
Rumeli’de gazal içinde büyüdüm
Karpuzçatlatan kaynaklardan
Eğilip sular içtim…
Şu dağlarım uğruna
Sevgilimden vazgeçtim…
Ben Rumeli’li
Gazallık Gızanı Faik Arda
Şu koskoca dağlar
Küçücük kalbime nasıl sığmışlar
Bilmiyorum.
Gazal içinde büyüyen
Boğaziçi’nde yaşayamaz…
Ben Rumeli’li
Gazallık Gızanı Faik Arda
85’te öldüm, 89’da dirildim…
Şimdi bir Gazallık gızı seviyorum
Öldürmeyin beni boşuna
Sonra daha büyük,
Daha Gocaman diriliyorum…
Yazan insan kendisini anlatır. Önce en yakını için yazar. Yazdı diye kalem kırılsa, kendisi için kırıldığını bilir. En yakın bildiğimiz ruh değiştirmek zorunda kalır ve anadilini öğrenememişse, Şafak’ın dizileri gibi Bulgarcaya da tercüme edilmesi gerekir ki, havası değişir, mayası bozulur. Sofya “Vitoş” caddesinde kitap fuarı var. Çeviriye uygun olan kitapların hepsi çevrilip basılmış. Alıp okuyorlar da, bir de şu var: Yabancı bir dilde yazan şair ve yazarın başka bir halkı mayaladığı ve dirilttiğine dünyada örneği yoktur. Yazarın şu ya da bu hesapla uzak geleceğe ilk adım atması yeterli olmaz, atılan her yeni adım hem yakın hedefe hem de ileriye doğru atılan bir adım olmalıdır. Geçen sene bir arkadaşım Bulgar Meclis üyelerine 240 adet “Sefiller” dağıttı. Hediye çantasını verirken milletvekillerinden her birine ayrı ayrı Victor Hugo anlaşılmadan ne devrim ne de reform yapılabilir, dedi. Dedi de ne oldu?! İki gün önce “rüşvetle mücadele edelim yasa önerisi” onaylandı.