Şakir Arslantaş
07 04 2020
İkiyüzlü Ve İğrenç Bir Devrin Diktatörü – T. Jivkov. Todor Jivkov 20.yüzyılın ikinci yarısında başımıza gelenlerin sorumlusudur.
Önce Jivkov’un hayat yolunu kısaca anlatalım.
1911’de Osmaniye (Botevgrad) kazasının “Pravets” köyünde, 1882’de öz ismi Bulgar ismiyle değiştirilen ve vaftiz edilen bir Roman ailesinde doğmuştur. Askerliğini İnşaat erlerinde yapmış, lise öğrenimini de dışarıdan tamamlamıştır. Genç yaşta işçi sınıfı kavgalarına katılan T. Jivkov, 1942’de silahlı anti-faşist partizan savaşı başladığında, İşçi partisi yönetimi tarafından “Çavdar” partizan çetesinden sorumlu yetkili olarak atanmış ve bu çetenin “Çavdar” tugayına büyümesinde rol oynamıştır.
Ellerinde, 1944’te kurulan “Halk Mahkemesi” kararıyla veya yargıya çıkarılmadan öldürülen 25 bin kişinin kanında izleri vardır. O da infazcılardan sadece birisidir.
1934-1944 monarşi faşist döneminin gizli politik polis şefi Nikolay Geşev’in Bulgaristan’dan kaçırdığı ve İstanbul’da İngiliz “M-6” İstasyon Şefi Kim Filbi’ye verdiği, Çar polisi ajan listesinde Todor Jivkov isminin de bulunduğu, 1990’da açıklandı ve basına düşmüştü. Ne var ki, Filbi, aynı zamanda bir Moskova casusu olduğundan dolayı Geşev’ten aldığı evrakları KGB’ye teslim etmiştir.
Bu olay daha sonra Bulgaristan Müslümanlarının hayatını da çok etkilemiş, gönlünü karartmıştır.
Durum böyleyken, her casus gibi, T. Jivkov da kendi geçmişini en iyi bilen biri olarak, 1944’ten hemen sonra, Sofya’da parti ve belediye görevlerinde çalışırken, Başkent Polis Müdürlüğünde görev almış ve kendine ilişkin arşiv belgelerini dikkatle ayıklayarak yakmış ve geçmişinden çamurlu ayak izlerini silmiştir. Ne var ki daha sonra hakikatle yüzleşmesi gerekince de kırılmıştır.
***
Onun politik ufku, Sovyet lideri J.V. Stalin’in ölümünden sonra ve Sovyetler Birliği Komünist Partisi (SBKP) XX-inci kongresinde açılmıştır. Bu kongrede SBKP MK Genel Sekreteri seçilen Nikita Hruşçev, Doğu Avrupa sosyalist ülkelerindeki parti, devlet ve hükumet liderlerini yenilemeyi kararlaştırır.
1956’ya kadar Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) MK Genel Sekreteri Vılko Çervenkov’tur. O, Komintern kadrolarından biri olup, anti-faşist mücadele yıllarında partinin askeri işler kolunu yönetmiştir.
1954 yılında T. Jivkov BKP Birinci Sekreteri görevine seçilmiş ve partide ikinci adam mevkisine ulaşmıştır.
***
1956 Martında Moskova’ya davet edilen BKP heyetinde T.Jivkov da bulunur ve orada Kremlin’in elinde bulunan ajan dosyası açılır ve dilini yutan Jivkov sonunda, tüm şartları kabul ederek, Sovyet yöneticilerinin gözüne girmeyi başarır. Artık Moskova için çalışacağının sözünü verir.
BKP’yi “putperestlikle” mücadeleye kaldırarak, 2-6 Nisan günlerinde BKP MK gizli toplantısında “SBKP XX. Kongresi ve Ödevlerimiz” başlıklı bir rapor sunar. Bu rapor önce Sovyetler Birliği’nin Sofya Büyükelçisi Yüriy Prihanov’a sunulur ve onay alınır. Toplantı, V. Çervenkov’u parti birinci sekreteri ve başbakan görevlerinden alır ve birkaç sene sonra partiden atar, yerine Todor Jivkov seçilir.
Onun Genel Sekreter ve Başbakan olarak attı ilk adımlardan biri Türk ve Bulgar okullarını birleştirmek ve Türklerin Kültürel Özerklik haklarını baltalamak olmuştur. Türk ilk ve orta-okullarını lise ve pedagoji okullarımızı kapatan ve sonunda özümüzü köreltip soykırım işleyen katil de odur.
***
10 Kasım 1989’a kadar BKP ve BHC devletini yöneten Todor Jivkov, o tarihte görevden alındıktan sonra, Baş Savcılık hakkında 5 dava açmıştır.
1990’da açılan birinci dava:
1984-1989 yılları arasında Bulgaristan Türkleri isimlerinin zorla değiştirilmesi ve Türkiye’ye göçe zorlanmaları davası; 1989 yılına kadar Bulgaristan Yüksek Mahkemesi bu davayı yeniden görüşmek üzere 4 kez Askeri Savcılığa geri çevirmiştir.
1990’da açılan ikinci dava:
1962 -1989 yılları arasında Bulgaristan Halk Cumhuriyeti (BHC) devlet başkanı sıfatıyla kendisine tanınan yetkilerden fazlasını kullanmakla suçlanmıştır. 1990’ın 18 Ocak sabahı tutuklanmış ve 1990’ın Haziranında cezası ev hapsiyle değiştirilmiştir.
1991’de yasa dışı olarak daire ve otomobil dağıtma suçundan üçüncü dava:
1991’in 25 Şubat tarihinde yasa dışı yollardan daire ve araç dağıtma ve Güvenlik ve Koruma İdaresi (UBO)’ne temsili para vermesine ilişkin dava başlamıştır. 4 Eylül 1992 tarihinde Bulgaristan Yüksek Mahkemesi kendisi Jivkov’u suçlu bulmuş, 7 yıl hapis cezasına ve 7 milyon leva para cezasına çarptırmıştır. 9 Şubat 1994 tarihinde mahkeme kararı onaylanmıştır. Ne var ki, 2 yıl sonra 9 Şubat 1990 tarihinde Yüksek Mahkemenin Ceza Dairesi kararı bozmuştur.
Dördüncü; 1993 yılında dördüncü dava olarak “Ölüm Kampları” davası açılmıştır:
1993 yılının 8 Haziran tarihinde Todor Jivkov’a karşı “Ölüm Kampları” davası açılmış ve bu dava sonuçlanmadan kalmıştır.
Beşinci; Todor Jivkov’a karşı yine 1993’te açılan beşinci dava da gelişmekte olan ülkelere ve komünist partilerine karşılıksız mali kaynak sunmasına ilişkindir. İddianamede, devlet bütçesini zarara uğrattığı belirtilmiştir. Uluslararası komünist harekete mali yardım yapmasına ilişkin açılan 2. Dava “Moskova Fonu” adı altında görüşülmüştür.
Todor Jivkov 5 Ağustos 1989’da Sofya’da ölmüş ve hakkında açılan beş davanın beşi de sonuçsuz kalmış ve kapanmıştır. Naaşı ve ruhu Bulgaristan’da baştan-başa hayatı karartandır.
Jivkov ve BKP partisinin 1944-1989 tarihleri arasında halka anlatılan sayfaları yukarıdaki satırlarla yazılıyor. Bir de, Bulgar komünistlerinin kirli sırları ve cinayetler tarihi, Bulgaristan Halk Cumhuriyetinin cinayetler, soy-kırım, kültürel soykırım, azınlıkları asimile ederek Bulgarlaştırma tarihi var, şimdi o sayfayı da açalım:
Bulgaristan’da Soykırımlar:
Tarihteki XX. yüzyıl ikinci yarısı allı pullu, halk gözüne gül suyu serperek, tatlandırılmış, ballandırılmış bir şekilde, baştan sona yalan dolan anlatılmış ve sıradan insanların kafalarına öyle aşılanmış ki, bugün hatırlarken özlem çekenler, “Todor Jivkov’un parlak yönetim yıllarından” söz edenler var. Hele yaşlı kuşak 30 yıldan beri “güvenli iş”, “garantili yıllık izin”, “deniz tatili”, “eşitlik”, “kardeşlik” ve “dayanışma” vs kuyruklu yalanları anlatmaktan kurtulamadılar.
Şu çok iyi bilinmelidir. 1990’dan sonra doğup yetişen gençlerden totalitarizm yıllarında insanların yasaklı ortamda, yaşadıkları zulmü, sorgusuz sualsiz, mahkeme kararı olmadan yapılan tutuklamaları, sürgünleri, polis mahzenlerinde tutukluların çektiklerini, “Belene” kampında kalanları asla bilemezler. Müslüman Pomakların yaşadığı köylere 1964 yılında yapılan tanklı toplu saldırıları, ismini değiştirmeyen Müslümanların açlığa mahkûm edilişini, işkenceden ölenleri, parçalanan ailelerin, öksüz kalan çocukların çekilenleri nereden bilsinler! Bulgaristan yakın tarihinin gerçekleri baraj sularına gömülerek veya yakılarak yok edilmiştir.
Bulgarlar kendi çektiklerini, yazar Vili Lilkov ve Hristo Hristov’un kaleme aldığı kitaplarda anlattılar, “Belene” Kampı sergileri düzenlediler vs. Fakat azınlıkların çekilerini, 1951; 1960 ve 70-78lerde, 1990’da Türk göçleri, 1972-73 Pomak faciası ayrıntılı bir biçimde yazılamadı, ölü Bulgar tarihinin içine monte edilemedi. Bu yapılmadan yeni demokratik bir Bulgaristan doğmuş olsa bile, içinde yine biz olmayacağız, azınlıkların işkence ve çileli günlerinden kıvılcım ve alev çıkmayacak ve halk birleşemeyecek-tir.
45 yıl boyunca yalan anlatıldı:
45 yıl boyunca anlatılan ve halkın gözünü kör edip hafızasına akıtılan yalanlardan biri Bulgaristan’da cinayet işlenmediği, ülkede adalet ve huzur olduğu yalanıdır. Halk milisinin azınlıklar da aralarında tüm vatandaşları koruduğu uydurmasıdır. Bu efsaneler devamlı tekrarlanarak uyutulmuşlardır. Gerçekler ise vahşi, can alıtıcı, derecesiz kötülükler işlenmiş ve 45 yıl ustaca saklanmıştır. Cinayet işlenmediği yalanı anlatılan ülkede her ay en az 30-35 kişi canına kıymış, baltayla kesilmiş, köprüden atlamış ya da kendini asmıştır.
İç İşleri Bakanlığı ve gizli polis (DS) cinayetleri hep gizlemiştir.
TV ve radyoda okunan haberler, yapılan yorumlar gerçeği anlatmadığı gibi, gazeteler de hep yalan yazmıştır. Tüm haberler tek tek kontrol edilmiştir. Tüm haber kaynakları politik rejimi savunmuş ve övülmüştür.
Günümüzde politik yorumcu Anton Todorov her Cumartesi saat 10 – 12 arasında Todor Jivkov döneminde işlenen cinayetleri İç İşleri Bakanlığı raporlarından anlatıyor.
Ne var ki, o bile “Müslüman Türklere karşı işlenen cinayetler açıklanmadı” demiyor. 1960 ile 1989 yılları arasında ülkemizde bir tarafta “sosyalist” devlet, BKP ve yönetici diktatör Todor Jivkov öte yanda da milli azınlıklar olmak üzere, amansız bir iç savaş yürütüldü. Bu 30 yıl süren savaşta T. Jivkov’ın azınlıklara karşı polis gücünden başka, orduyu da kullandığını hiç anlatılmıyor. Açıklandığına göre, baskıların çok sıkı olduğu 1988 yılında ülkede 9 618 cinayet işlenmiş ve bunların çoğu ölümle sonuçlanmıştır. Bunun dışında yine aynı yıl 5 974 trafik kazasında 1153 kişi ölmüş ve 6972 kişi de sakatlanmıştır. Bu cinayetler 2018’de meydana gelen trafik kazalarından 3 kez yüksektir.
Bununla birlikte totalitarizm yıllarında insanlarda sahte güvenlik hissi yuva etmiştir.
1986 yılında, polisler kimseye kuş uçurtmazken, baskıya dayanılamayan ortamda, yalnız Sliven ilinde, Ağustos ayında 14 kişi intihar etmiştir. 1987 yılında ise bir ayda 44 kişi canına kıymıştır. İnsanları bu duruma getiren baskı, zulüm ve dayanılmaz kıstırılmışlıktı ve bu insanlar bizim kardeşlerimizdi. O zaman adaletin adı zulümden ölüp kurtulmaktı. Gerçeğin bu yüzü ne zaman ortaya çıkarılacak ve dünya bu çileyi görebilecek? (dese.bg)
Olaylar hep karma bölgelerde yaşanmıştır: Neden?
İlgi çekicidir bu olaylar öncelikle karma bölgelerde yaşanmıştır. Bunların daha fazlasının neden olunmuş kazalar olduğu iddiaları ortadadır. Özellikle isim değiştirme yıllarında, olaylara katılan ve saldırılardan sonra kaç askerin delirdiği, canına kıydığı, ailelerin telef olduğu anlatılmadı. Bu istatistikler ne zaman yayınlanacak.
Bu gerçekler okul kitaplarına yazılmadan, katillerin gerçek yüzünü gösteren filmler çevrilmeden, komünizmi ve diktatörü lanetleyen anıtlar dikilmeden, Pravets’te dikilen 2.6 metre yüksek diktatör anıtı yıkılmadan ileri adım atılamaz. Diktatörün kitapları bir an önce yakılmalıdır. T. Jivkov rejiminin işlediği suçlar tek tek, ismi ve soy-ismi açık katiller hakkında açılıp kapanan ve hiçbir sonuç alınamayan davalar gerçekten sonuçlanmadan, Bulgaristan’da güven ve huzur sağlanamaz, demokrasi ve özgürlük tesis edilemez. Bugün korona virüs tedbirleri olduğunu, olağanüstü sıkı durumu Bulgaristan’da da görüyoruz. TV-ler gösteriyor. Bakanlar kurulu önüne toplanmış kadınlar, işten atılmış erkekler, aç kalanlar, yol parası bulamayanlar, gıda alamayanlar el açmış, dert yanıyorlar. Evlerine kapanan ailelerden çıkan cesetlerin sayısı açıklanmıyor. Dairelerini yakanlar var, bunun sebepleri açıklanmıyor. Kocası karısını, karısı kocasını kesip kıyanlar var, millet tımarhanelik olmuş, bu Todor Jivkov yıllarında yaşanan baskı ve terörün devamı değil de nedir bunlar?
İnsanların birbirine güveni sıfır olmuştur.
Allaha çok şükür ki, 1984’ten sonra hiç bir Müslüman Türk bu duruma düşmedi, boyun eğmedi, yalvarmadı, teslim olmadı, şan ve şerefiyle onurlu dimdik ayakta kaldı.
Bulgaristan Türkleri, okullarımızı kapatan, dinimize, şerefimize, Kimliğimize saldıran T. Jivkov rejimine karşı 50’den fazla direniş örgütü kurdu, milli ayaklanma örgütleri ve 1989 Mayısında gerçekleştirdi. Hiçbir şeyi unutmadık ve unutmayacağız. Bizim Osmanlı zamanında Türkleştirilmiş Bulgarlar olduğumuz tezini çürüten ve Türk kimliği haklarımızı isteyişimiz ortadadır.
Bulgaristan’da T. Jivkov’un devrilmesiyle sözde “rejim değişti”, anayasa değişti, yasalardan bazıları değişti, aslında bir şey değişmedi. Komünizm cesedi ortada yattıkça ve canlanması için dua edenler oldukça, söylenen tüm sözlerin hepsi yalandır, öykülenen geçmiş yalandır, politik sahnedeki partiler mirasçı ve fırsatçıdır.
1956 Nisan toplantısında “putperestliği” kınayarak iktidarı kapan T. Jivkov daha 1968 yılında ilk bronz andını diktirdi, portrelerini her köşeye astırdı ve kendisi yalan bir putperest oldu. Ne yazık ki halkın beynine kazınan yalanlar sanki mumyalaşmış ve silinemiyor. İnsanlar gerçekleri göremiyorlar, işsizlik, açlık ve cahillik bataklığı içinde sürünmeden medet umuyorlar. Zaman uyanma ve dirilme zamanıdır. İlk işimiz zalim Jivkov’un anıtlarını yıkmak ve yerine özgürlük andı dikmek olmalıdır. Sağ olun.
Paylaşınız.
Kendinize iyi bakın evde kalın.