Şakir Arslantaş
Konu: Ahmet Doğan eşittir HÖH-DPS eşittir Delyan Peevski,
Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) Genel Başkanı Lütfü Mestan’a 22 Aralık 2015’te “istifanı ver” emrini ver şahsın, HÖH-DPS partisi milletvekili olan, Ahmet Doğan’in sağ kolu durumunda bulunan ve memleketimizdeki Rus menfaatlerinin oligarşi-mafya kanadını yöneten Delyan Slavçev Peevski olduğu resmen açıklandı.
Bununla birlikte ortaya ikinci bir gerçek de çıktı.
Plamen Oreşarski başbakanlığında 29 Mayıs 2013’te kurulan HÖH ve Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) hükümetinde, Devlet Ulusal Güvenlik Ajansı (DANS) /mili istihbarat/ Başkanlığına partimizde gizlenmiş olan ama aslında ülkemizdeki oligarşik-mafyotik Rus sermayesi çıkarlarını temsil eden Peevski’yi teklif eden şahsın da Lütfü Mestan olduğu açıklandı.
Şu güne kadar özü bilinmeyen bu olay çok büyük protestolara neden olmuştu. Adlarımız değiştirilirken bile Sofya merkezinde, meclis önünde bu kadar yuhalanmamıştık. Oreşarski hükümeti bu nedenle devrildi.
Bu olay Sofya’da ve ülke çapında 2013–14 sivil toplum örgütleri eylemlerini ateşlemişti.
Bugün artık iktidardan tekmelenen Lütfü Mestan’a (kendinin de BTA’ da 7 Ocak 2016 günü düzenlediği basın toplantısında itiraf ettiği üzere) “ajan” suçlamasının ardında duran gizli kalan gerçek soyuldu ve işte budur. Onun, Peevskiyi DANS başkanlığına atayıp, Bulgar devletinin tüm gizli arşivlerine inmek istediği gün ışığına artık çıkmış bulunuyor. Biz Bulgaristan’ı vatan bilen Türk ve Müslümanlarız, Mestan’ın yabancı ajan, vatan haini, halk haini, Bulgaristanlı Müslümanların haklı davasına hain eden duruma düştü ve basın toplantısında radyo ve TV programlarında kendini savunamadı.
Çok gördük geçirdik, acılar, çektik. Çileler unutulur, tüm kötülükler tatula olsa zamanı geldiğinde solar söner, acısı kesilir, zehri çözülür, çürür inancıyla burada kaldık. Atasözümüz “Köyden köye it ürümez!” der. Bunun anlamı ise, uzaktan söz atarak karışma a köpektir. Kuşkusuz burada “Eden kendine eder demek lazım!” ki, Bulgaristanlı namuslu ve alçak gönüllü ve işinin gücünün peşinde olan iki ucunu zor bağlayan insancıklarımızın şu son günahların ne çorbasında ne de kazanında tutu vardır. Her koyun kendi bacağından asılır. Gizli……aşikar doğurur. Olay ortaya çıkmıştır.
Hak ve Özgürlükler Hareketi bu durumda bir Putinofil (Putinci), Moskofcu parti mi? Yoksa Türkiye’ye bakarken Bulgar milli menfaatlerine ihanet eden bir parti midir?
Bu noktada biz milli görüş, ideolojik tavır, ulusal yaklaşım ve bir etnik azınlık topluluğu olarak ikiye bölünmüş olduğumuzu görüyoruz. HÖH partisinin kurucu ilkelerine ihanet edilmiştir. Bu hem Ahmet Doğan hem de Lütfü Mestan yapmıştır. Kırcaali’de düzenlenen 26. kuruluş yıldönümü törenlerinde bu gerçekler teker teker değiş dosya dolusu ortaya çıkmış bulunuyor. Basın bizi geveliyor, kemiriyor.
Şunu kesin olarak yazabilirim. Son 138 yıldan beri, Bulgaristan Türkleri ve tüm Müslümanlarımız Bulgar milli çıkarlarına ihanet etmemiş, baş kaldırmamıştır. Bunu yapan varsa Moskova istasyon şefliği yapanlardır. Büyük Elçiliklerde fingirdeşenlerdir.
Bulgar halkıyla kardeşçe beraberliği her zaman ön planda tutarken, ekonomik, sosyal ve ulusal medeni düzeyde beraberliği savuna geldik. Dinimiz, geleneklerimiz, ana dilimiz, özgün kültürümüz Bulgar ulusal kültüründen farklı çizgilerle bezenmiş olsa da, ulusal üstünlük talep etmemişiz, bizim özümüzden olanın dışında hiçbir şey istememişizdir. İnanıyoruz ki, doğal olana büyük demetlerde her zaman yer bulunacaktır. Biz Bulgaristan ve AB kültürüne taç olmak istemiyoruz, sıramız geldiğinde güzelliklerimize yaşam hakkı talep ediyoruz.
Menfaatlerimizi dört dörtlük savunmasa bile Bulgar Anayasası ve yasalarına uymaya, ayak uydurmaya çalıştık.Bulgar Halk Ordusunda askerlik yaptık. Bulgaristan tarım ve endüstrisinde dört elle, yarın yanağından gayrı her şeyimiz ortak bilinç ve inancıyla çalıştık. Birçok Bulgaristan Türkü, Pomak ve Çingene kardeşimiz memleketimizin en yüksek devlet ödül ve madalyalarını hak etmiş görülüp şerefle ödüllendirildiler. En kötü günümüzde bile “Yaratanın kestiği parmak kanamaz!” inancıyla, parmağımızı kesenin yaratan olmadığını bile bile kimseye şikâyet etmedik, yaramıza tuz bastık, dayandık, savmasını bekledik. İşte böyle bir onurlu geçmişle eşit haklı vatandaş olarak yaşama hakkı hakkettik.
Gerçek durum bu iken, bizi Mofkovcu ve Türkiyeci gibi bir ikircimlik, çatal başlık, kararsızlık bunalımına itecek kadar ileri giden HÖH partisi yönetimine deyeceğimiz var. Ahmet Doğan kendini milli menfaatleri savunma kahramanı yapmasın lütfen. Kendisini yakından tanıyoruz. Hepimiz milli hain olduğunu biliyoruz. “Bulgar milli menfaati savunucusu” kesilmesi gülünçtür, çünkü 19 çuval milli istihbarat “DS” dosyasını bir inşaat demiri TIR kamyonuna atıp Türkiye’ye kaçıran odur. Nereden biliyorsunuz diyenlere cevabımızdır. Açın Soner Yalçın’ın “Bay Pipo” kitabını okuyun. Düne kadar Filibe’de “Trimobsiyum Oteli” Genel Müdürü olan Mehmet Eymür Beye sorun. Olay o Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Baş Müsteşarı olduğu zaman cereyan etmiştir.
Bulgaristan Müslümanlarının % 90 işsiz bırakan 1991-92’de Filip Dimitrov hükümetini destekleyen HÖH-DPS lideri Ahmet Doğan’dır. Binlerce sanayi tesisini kapatıp kesip biçip potalarda eritilmesine yol veren oydu, bu suçlara ne zaman hesap verecek?
Hak ve Özgürlükler Partisi’nin (HÖH) gelişip güçlenmesi için dış ülkelerden gelen milyonlarla gizli polis generallerine iz bırakmadan yaptıkları işbirliği için “İnek Çiftlikleri” kurup hediye eden odur. Ne zaman hesap verecek. Milli menfaat halkın olanı kendi adamlarına karşılıksız hibe etmek midir? Nerede var böyle adalet?
Totaliter rejim yıllarında hapislerde çürütülen, “Belene” Ölüm Kampında ezilen, sürgünde süründürülen kardeşlerimizin, Bulgaristan Türkleri ve Pomakların demokratik direniş hareketi liderlerini, kadrolarını bire dek memleketimizden kovduran odur. Parçaladığın ailelerin acısının hesabını ne zaman vereceksin? Demokrat devrimcileri vatanlarından kovarak yerlerine oturmak, haklarını yemek, emellerini hançerlemek milli menfaatleri korumaksa, hain olan kimdir?
Türkiye’deki soydaşlarımızdan gelen oylarda “DS” generallerinin metreslerini milletvekili yaptın. Bunun hesabı verilmeyecek mi?
Avrupa Birliği’nde ülkemizde küçük ölçekli girişimciliğin geliştirilmesi için yüz milyonlarca para geldi, kendin Gotse Delçev köylerinde “pastayı kesen ve dilimleri dağıtan benim” dedin. Paraları cepledin, dağıttıklarının yarısını geri aldın, saraylara geçtin, yıllık masrafı milyonlar olan korumalar tuttun. Korkmasan, suçlu olduğunu fark eden vicdanın seni içten içten kemirmese, gece uyuyabilsen, huzurlu olsan, muayeneye çağırdığın Prof. doktorlar “zırdeli” teşhisi koyar mıydı? İnsanlık tarihinde “kör sofralarda” otorite kazanmış tek kişi yoktur. Bu dünya yap iyiliği bul kötülüğü dünyasıdır. Kör sofracı olarak seni bekleyen de budur.
Bulgaristan Türklerini Rus çizmesine ezdirmekse ardına gizlendiğin Bulgar milli menfaati, biz bu işte yokuz. Halkımız hareketlendi, uyandı ve dirildi. HÖH partisine son yerel seçimde oy verenlerin % 40’ı dinimizden ve dilimizden, kültürümüzden olmayan milletten alınmıştır. Rus çadırı altında da eriyeceksin. Ulusal hainlerin Bulgar milli menfaatlerini ağzına alma hakkı yoktur. Olamaz! Olmamalıdır. Devletini, bankalarını, emekçi halkı soyan bir hain milli menfaatten söz edemez.
Lütfü Mestan Bey de, yel esmeden düşen yaprak gibi, yetersizliğini, ikiyüzlülüğünü gizlemek için elinden geleni yaparken, namusumuzu peş para etti, kızına bile doğru dürüst, bir Türk baba olarak şaibesiz bir düğün yapamadı. Özelikle milletvekili seçtirdiğin hatta bakan koltuğuna oturttuğun o bayanla çarşaf çarşaf resimlerle rezil oldun. Halkım bu yüzkarasını hak etmemişti. Bütün bunlar senin siyasi sahneden kesinlikle inmeni, Bulgaristan Türk ve Müslümanlarının karşısına asla çıkmamanı, kimsenin gözüne görünmemeni hayati zorunluluk haline getirmiştir. Boş hesap yapmaktan vazgeç. Perde düştü. Sahne kapandı.
Mecliste yaptığın bütün konuşmaları, ilk sözünden son sözüne kadar, halkımızın hak ve özgürlüklerinin verilmesini engellemek için yapıtın, Bulgaristanlı Türkler sözünü kullanmaktan utandın. Lehimizde olan yasa değişikliklerini engelledin, adaleti ve demokratikleşmemizi bıçakladın, totalitarizmin kabuğunu soyar gibi yapıp özüne korumak için elinden geleni ardına bırakmadın, köprübaşında şerefimizi ve kimliğimizi beş para edenlerin veli yatlarıyla öpüşerek hepimizi, şanımızı, şerefimizi yerle bir ettin, tüm yaptıkların karaktersizliğinin ayak oyunlarıdır. Aynalarda halkımızı arayacağına, kendini aradın. Sen, Bulgaristan Türk ve Müslümanlarıyla ilgili tüm davalarda Delyan Peevski kanalıyla savcı görevlendirerek haklı olduğumuz durumlarda bile adaletin üstün gelmesini engelledin. Aramızda yerin olamaz. Parti falan gevelemekten vazgeç. Biriken kara kan, irin, hınç ve kin akmak istiyor. Yani bir kuşak yetişti huzur içinde yaşamak istiyor.
Lütfü Mestan, senin kırdığın potlar yüzünden, hasımlarımız, içlerindeki irin kofası olduğunu bildiklerimiz bol bol kusarak rahatladılar. Onlara bu fırsatı vermem bile büyük bir yanlıştır. Sen bencil b,ir zavallısın. “Duma” gazetesine bak, “Uikent” haftalığındaki resimlere göz at, “24 saat” günlük yayını eşinle metresini “Lenin ile Stalin” beğenmediysen “Marks ve Engels” gibi kafa kafaya, yan yana başlık yaptı. Biz utanmayalım da kim utansın? Hısım akraban yok mu senin! Kayın Pederin, kayın validen, anan baban, akrabaların, birinci, ikinci, üçüncü karından çocukların? Hasan aga ne der? Senin yaptığını başkası asla yapmaz. Ahlakımızı ayaklar altına alarak bizi rezil ettin!
“Strateji”, “stratejik hedef” cartlar curtlar gibi ne olduğunu bilmediğin, anlamadığın sözleri de kullanma lütfen, siyaseti laf kalabalığında boğmaya çalışma, sıradan insanlarla konuşurken kendinin anlamadığın sözleri kullanma, şu Avrupa Atlantik gibi değimleri de unut, hiçbir şey sana bağılı değildir, her şey varacağı yerine kendi varır. Sen ne 2 – 3 karıyı idare edebilirsin ne de iki eşeğe saman verebilirsin. Bulgaristan Türklerini daha fazla rezil etme! Sen siyaseti iğne deliğinden geçiremedin!