nedim birinci Dr. Nedim BİRİNCİ
Konu: Kitlemizin Ruhu Değişikliklere Gebe.
Baharda toprağın tohuma “Hoş geldin! dediği gibi, Bulgaristan’da Türk Müslüman toplumsal ruhu da 10 Nisan 2016 sabahı DOST partisine “Hoş Geldin!” demeye hazırlanıyor. Bulgaristan siyasal yaşamında yeni bir bahar başlıyor.
Beklenen bir kişilik oldu DOST. Hoş geldi, sefa geldi. Barış, bereket ve umut getirdi.
Hepimize kutlu olsun!
Siyasi kimlikleri hayata çağıran ırkımız, ananelerimiz ve zamandır.
Bulgaristanlı Türk Müslüman ırkı, çok derin baskılara rağmen öz değiştirmedi. Kendi kuvvetiyle var olma, yaşarken gelişme ve değişme hakkını korudu.
Tarlanın başak denizi olması için 1 tane başak yeterlidir. Öz suyunu korumuş bir tek tanecik…
Öz suyumuzda dilimiz, dinimiz, sanat, edebiyat ve kültürümüz, tarihimiz, yaşam biçimimiz kısaca Türk  medeniyetimiz var. 
Eskisiyle olmuyorsa, eski olan özü yok etmeye el kaldırdığında, yeni olanı hayata çağırmak hakkımızdır. Kutsalımızdır.
HÖH yerine DOST partisinin gelmesi böyle anlaşılmalı, böyle algılanmalı ve yorumlanmalıdır.
Türk Kültüründe DOST’ta dost eli uzatmak, herkesin boynumuzun borcumuzdur.
Yeni partinin geleceğe gebedir. Özünde Türklük ve Müslümanlık var.
Dilimizin, dinimizin, kültürümüzün ve medeniyetimizin korunması var.
Her ırk öncü olamaz, biz yönetmeyi, yol göstermeyi öz görev biliriz.
Yeni partimizi hayata çağıran nesnel faktörler arasında ananelerimiz (geleneklerimiz) de başta gelir. Biz tarihimiz boyunca örgütlü yaşadık.
Ananelerimiz yaşatan milli ruhumuzdur. Milli ruh olmadan hiç bir medeniyet olamaz.
Biz Bulgaristanlı Türk Müslüman etnik azınlık topluluğu olarak, öz kimliğimize ve dinimize dayanan bir kültüre ve dolayısıyla medeniyete sahibiz.
Bu kültür ve etnik azınlık medeniyeti ilk fırsatta 1950’lerde birden yeşerdi ve coştu.
Bu varlıkla ata vatanımızda artık 800 yıldan beri yaşıyoruz. Geleneklerimiz canlıdır. Kültürümüz köreltilse de yaşamaya devam ediyor.
Medeniyet korlarımız sönmemiştir. Biz bir soy bir boy ağıcı olarak ayaktayız.
Kalabalık, genç ve dinç bir topluluğuz. Bu unsurlar her gün biraz gelişmeden biz ilerleme kaydedemeyiz. Ne var ki, kor, tuzak içindeki değişim onların yok olma tehlikesi yaşaması, biçim ve öz olarak başka ırkların ananelerini kabul etmemiz anlamına gelmez.
Bu trajediyi 1985-89 arasında “soya dönüş” tuzağında yaşadık. Direndik, kimliğimizi korurken kurbanlar verdik, göç ettik ama Türk kaldık, Müslüman kaldık.
Ananelerimizin zinciri kırılmak istendi, Türkiye ve Türk dünyasından koparılmak istendik, yıllarca akrabalarımıza hasret kaldık, kırılan halklar artık tekrar birbirine eklendi, kaynaştı.  
Sınır kapısı açıktır. Anarşi ve çöküntü oluşmasına olanak tanımadık.
DOST partisinin ana ödevlerinden biri geleneklerimizin hepsini yaşatmak, yaşatırken zenginleştirerek geliştirmek, bizim olanı sulandırmadan korumak olmalıdır.
En büyük yaratan ve en kuvvetli yıpratan sa zamandır. 100 yıllık zulümden sonra Hak ve Özgürlük Hareketini yaratan ZAMAN, onun yönetimini ele geçirenlerin insanların hakları, özgürlükleri, adalet içinde, demokratik ortamda eşit olma özlemine kıyıldığını gördüğünde yönetimi hainlerin eline geçen partiyi yıprattı, tarih sayfasından sildi.
“Liderini” saray zindanına kapadı. Halkla tepe arasındaki alttan yukarı, yukarıdan aşağı güven ve saygıyı kopardı.
Bu açıdan bakıldığında, DOST partisi Bulgaristanlı Türk Müslümanların ve tüm soydaşların ortak nimeti olan, yeni bir siyasi oluşumun biçimlenmesine öncülük etmekle yükümlüdür.
Zaman, ırk ve gelenekler gibi kendisi mevcut olmadan sosyal yaşamda meydana gelemeyecek kudretleri egemenliği altında bulundurur. Hayatın var olabilmesine gerekli olan bütün inançları geliştirir ya da öldürür, inançlar zaman sayesinde güç kazanır.
DOST ruhu, sorumluluk, hoşgörü, özgürlük ve demokrasi ruhuna hayat vermek için göreve çağrılmıştır.
Yükselen taban dalgası 1990’dan beri ilk kez son derece büyük bir beklenti içindedir.
Bu beklenti, siyasi olarak Türkiye ve Batıya bağlılığı, AB ve NATO içinde şerefli yer almaktan, adaletli olmaktan geçer.
Kitlelerin yeşerip filizleneceği zemini hazırlayan yeni zamandır.
Sıradan insanların çile çekişi, sefillik içinde bocalaması ve bu ortamda doğan umuttur.
1990’dan beri aldatılıyoruz.  “Geçiş Dönemi” kısır çıktı. “Bulgar Etnik Modeli” balon çıktı.
Ne büyük yalanlarla uyutulduk, oyalandık, sökülüp, sulandırılıp eritilmek istendik.
DOST’u hayata çağıran işte bu tepkidir. 
Ahmet Doğan tarafından aldatılmış olanların silkinmesidir. Onlar eski zindancılar, hücreciler, sürgüncüler, taşkıranlar, üzüntüden ölmemeyi başarabilenler, HÖH kurucuları, HÖH’ten, köyünden, işinden, memleketinden kovulanlardır.
Eski fikirlerini yeni devirde gerçekleştirmek isteyenlerdir.
Şu da var, bir devirde gerçekleşen fikirler, başka bir devirde gerçekleşemez gerçeğinden hareketle, yukarıda sıralanan aldatılmışlık durumunun yeni dönemde fırsat bulunduğunda ağza alınmaması gerekir.
DOST’u hayata çağıran, son 25 yılda gerçekleştirilmeyen ama yaşamın kendilerine ihtiyaç duyduğu fikirlerdir, kısmen de olsa uygulanmayan insan haklarıdır, çözülemeyen eğitim ve sağlık problemleri, hukuksal reform yapılması kaçınılmazlığı; olmazsa olmaz olan sosyal adalet isteğidir.
Biz artık ruhları satılmış, kalıplaşmış bir yargı sisteminde adalet aramak istemiyoruz.
Bunun imkansızlığına inandık. Bu, Bulgaristan’da totalitarizm harabeliğinin mutlaka temizlenmesi gereğidir, insanların insan olarak mutlu yaşama hakkıdır. Ezan sesinde ve çalan çanların uğultusunda bu var.
DOST parti programında yer alacak fikirler kendi kendine gelişi güzel doğmadı.
Kökleri uzun bir geçmişe dayanır. Bu geçmişse bizim çileli tarihimizdir. Kimliğimiz yok edilirken geçmişimiz hedef alınmıştı. Tüm kitaplarımız toplatıldı, türkü ve şarkılarımız yasaklandı, halk sanatımız belleğimizden sökülmek istendi. Memleketimde 70 yıldan beri anadilimizde çocuk kitabı basılmadı. “Ora nere?” Yazmaya utanıyorum. Avrupa’nın göbeği!
Geçmişi olmayan bir halkın geleceği de olamayacağını biliyorlardı. Baharla gelen çiçeklerindeki zaman, umutlarımızın açmasını, sarmasını ve meyve yüklenmesini hazırlamış bulunuyor.
Bulgaristan’da DOST bir müjdedir.
Bu fikirlerin nasıl doğduğunu anlamak için daima gerilere, “93 harbine“, ardı arkası kesilmeyen göç kafilelerine, kimlik kavgalarımıza, yaşam tarzımızı koruma mücadelemize, sürgünde, zindanlarda, yargısız can feda edenlerin kabirlerine, yaşlılarımızın yazdığı eserlere, atasözlerimize, deyimlerimize, masal ve efsanelerimize bakmak zorundayız.
Eli kalem tutanı göreve çağırma zamanıdır şimdi.
Geçmişin evlatları, geleceğin ana babaları olduğumuzu unutmamalıyız.
Bir siyasi parti bir günde kurulamaz.
Yeni fikirlerin hayat hakkına ulaşması bazen asırlar alır. Bizde de öyle oldu.
DOST kurulurken arzu etmediğimiz nedir.
Bunu ansızın anlatabilmem zordur. Klasik Dostoevski’yi hatırladım.
O, kitlelerin inanca ihtiyacı olduğunu gerekçelendirirken şöyle örneklemişti:
Günün birinde aklın nurlarıyla aydınlanan bir nihilist, küçük kilisenin mihrabını süsleyen tanrı ve azizlerin resimlerini kırdı; mumları söndürdü; biraz sonrada o resimlerin yerine bazı Tanrı tanımaz (ateist) filozofların resimlerini koydu, mumları tekrar yaktı. Dini inançların konusu değişmişti; fakat dini duyguların da değiştiği söylenebilir mi?
Bulgaristan Komünist Partisi’nin adını değiştirerek Sosyalist olması da parlak bir örnektir. Bulgar Sosyal Demokrat İşçi Partisi ismiyle 1891’de kurulan bu siyasi hareketin 7 defa isim değiştirmesi kendini anlatmaya yeter de artar.
Hep Rusçu, hep Türk ve İslam düşmanı kalmadı mı!
Sosyalist Parti Başkanı ve bir Türk-Müslüman düşmanı olan Georgi Parvanov’un 22 Ocak 2002’de Cumhurbaşkanı seçilmesine biz Türklerin HÖH lideri Ahmet Doğan tarafından oy vermeye zorlanmamız, ikiyüzlüler ve sahtekarlıklar bataklığına itilmiş olduğumuza bir kanıt değil mi?
Yeni Dost’çulardan en büyük isteğimiz halkımızı tongaya düşürmemesi, şerefimizi iki paralık etmemesidir.
DOST partisi kurulmazdan önce birçok saldırıya hedef oldu.
Bulgar milliyetçiler, Rusofiller, ırkçı bataklıkta vaklayan kurbağa ve yengeçler adeta şok geçirdiler. Ahmet Doğan’ın ağzını çamurla sıvadığı ve görücüye çıkmalarına izin verilmeyen Türk-Müslüman arılarının otlağa çıkması hepsini korkuttu.
Sanki bizim özgürlüğümüz onların ölümüydü.
Hemen “Türkler gitsin!”, “Türkler def olsun!”, “Pis Türkler!” gibi dedelerinin aba-poturla gezdiği dönemden kalma klişeler uçuşmaya başladı. Bizim özgürlüğümüz onları korkuttu. Adeta acı çektiler. “İslamcı, fundamentalist, Erdoğancı, Türkiyeci” gibi onlara göre en sert ve şiddetli suçlamalar başı açılmış bir yaradan akan icran gibi döküldü.
Bizim esir, köle, sömürülen ve hor görülen olmamıza sevinenler çok üzgündü.
Bu bakıma DOST partisi en başta BULGARİSTANLI TÜRK MÜSLÜMANLARIN VE ANA VATANIMIZDA YAŞAYAN VE SAYILARI 710 BİNE ULAŞAN BİZLERİN AİDİYETİMİZE YANIT GETİRMELİDİR.
Biz hepimiz, memleketimizde ya da ana vatanımızda yaşamamıza bakılmaksızın Bulgaristan Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği vatandaşı olduğumuz aidiyet duygusuyla yaşıyoruz. Avrupa Birliği vatandaşı olsak da, Bulgaristan vatandaşlığımızı asla yitirmek istemiyoruz ve bizimle ilgili, yerel seçimlere katılma hakkımızın 6 ay orada kalma mecburiyeti ile kısıtlanması gibi sınırlayıcı yaptırımları asla kabul edemeyiz.
İkinci olarak, hiç bir sınırlamaya tabi tutulmadan, Bulgaristan genel meclis seçimlerine, bu yıl yapılacak olan Cumhurbaşkanı seçimine, tüm halk oylamalarına hepimiz katılmak istiyoruz. Bununla birlikte bizim yalnız seçme hakkımızı kullanmamız, demokratik kurallar açısından tamamen sakattır. Biz kendi adaylarımızı da gösterip seçmek istiyoruz ki, bu bizim en demokratik haklarımızdan birisidir.
DOST Kurucu Kurultayına Türkiye Cumhuriyetinden, göçmen soydaşlarımızı temsilen en az 30 dernek, federasyon, konfederasyon, sanat grubu, yayımcı kuruluşu vb katılacak. Memleketimizdeki sivil toplum örgütlerinin temsilcileri de hazırlıklarını tamamlamış bulunuyor.
Bu gelişmeler halka yayılacak bir siyasi partiye ihtiyaç olduğunu doğruluyor. 1989’da Ayaklanan Gerlovo, Deliorman, Tuzla, Dobruca, Koca Balkan Türkleri ve Rodopluların hepsi yeni büyük bir beklenti içindedir. Halkın ruhu açılmış ve DOST partisini gönlüne basmak istiyor.
Zaman bu zamandır, tarihsel irademiz uyanmış, geleneklerimizle konuşan vicdanımız, ana vatanımızdaki 710 bin soydaşımız, Batı Avrupa ülkelerindeki işçi ve öğrencilerimiz
DOST KURULDU müjdesini bekliyor.
Hareketlenen dip dalganın kabarması yalnız Türkiyeli seçmenlerimizin DOST listesinden Sofya meclisine 20-25 milletvekili sokabileceğine yeşil ışık yakıyor.
DOST partisinin HÖH partisi oylarını toplayacağı inancı yerleşiyor, mayalanan sanki bir ihtilal. İnsanımız KGB ve DS ajanlarından, totalitarizm uzantılarından, hiç bir işe yaramayan oligarşi ve of shor şirketlerin bizdeki ajanlarından, siyasi hayattaki kan emici rüşvetçilerden, dolandırıcılardan, çakma kahramanlardan ve sahtekarlardan tamamen kurtulmak istiyor.
Eski zamanda yeni fikirlerin, inançların, umudun doğmasını engelleyenlerin hesabı kılıçla, ateşle, darağacında görülüyordu.
Şimdi en büyük silahımız seçim sandığı, bilinçli oy kullanma ve değişiklikler yolunu aşmaktır.
Şimdi kendini Türk ve Müslüman sayanların ilk işi DOST partisine şans tanımak, oyumuzu ona vererek bu yeni partiye hayat hakkı tanımamız olacaktır.
DOST partisinin kurulması halkımızın uyanan ruhunun işe karışması ve olaylara yön vermesi sonucudur. 
Şu anda DOST hareketini destek vermemiz en sorumlu, en demokratik ve en bilinçli ödevimizdir.
DOSTLARA şans tanıyalım, omuz verelim ve dostlara gönül açalım.
Dost olursak kimse bileğimizi bükemez!
DOST partimiz kutlu olsun, Allah utandırmasın…
Reklamlar