Hakkında birçok efsane ve rivayetler olan bir kahramanı tanıyacağız hep birlikte. Buhara’dan Ahlat’a oradan da Bulgaristan’a uzanan bir kahramanın hikayesine uzanacağız. Kahramanlığı ile destan yazan ve aynı zamanda bir evliya o. Bugünkü Bulgaristan’ın  Kırcaali şehrine ismini veren bir Alperen olan  Kırca Ali tanınmayı ve bilinmeyi hak ediyor. Türklere Rumeli’nin kapısını aralayan bu eşsiz kahraman tanınabilsin diye adına BULTÜRK tarafından 2023 yılında bir belgesel yapılmış akabinde de BULTÜRK Başkanı Rafet Ulutürk tarafından bu belgesel kitaplaştırılarak kültür ve yayın tarihimize kazandırılmış. Bu kitabı okuduğumda Kırca Ali’yi daha önce tanımamış olmamdan dolayı da hayıflandım, üzüntü duydum.
Tarihin derinliklerinde keşfedilmeyi ve gün yüzüne çıkarılmayı bekleyen pek çok kahramanımız var. İşte Kırca Ali de bunlardan biri. Hiç şüphesiz tarih, insanlığın geçmişini ve kimliğini aydınlatan, geleceğe yön veren önemli bir pusuladır. Ahmet Yesevi’nin dergahında yetişmiş Kırca Ali’de şanlı tarihimizin yetiştirdiği mümtaz bir şahsiyet. Hedefine “Kızıl Elma”yı koyan Kırca Ali, Horasan Erenlerinden asil bir aileye mensup yiğit bir derviştir. 14. yüzyılın ilk yarısında Buhara’da dünyaya gelen Kırca Ali, Hoca Ahmet Yesevi’nin talebesi olan babası Hoca Gıyasettin’den ilk eğitimini almıştır. Büyük bir terbiye içinde büyüyen Kırca Ali çocuk yaşlarında ok atmayı ve kılıç kullanmayı öğrenmiştir. Daha çocukken babasına “Ben Alperen olacağım. Kızıl Elma’yı koparıp sana getireceğim” dermiş. Bu hayal ile büyüyen ve yetişen Kırca Ali Ahmet Yesevi’nin ocaklarında yetişmiştir. Burada her türlü eğitimi alarak kahraman bir yiğide dönüşen Kırca Ali herkes gibi Belh (Afganistan) ve Buhara (Özbekistan)’dan sonra “Kubbet’ül İslam” unvanını alan Ahlat’a göçmüş ve buraya yerleşen Horasan Erenleri ile birlikte Türk-İslam kültürünü Anadolu’dan güneşin battığı yerlere ulaştırmak için görevlendirilmiştir.

Kırca Ali, Akça Derviş ile birlikte bir grup Alp Eren’i yanına alarak Ahlat’tan Anadolu içlerine doğru yola koyulmuş, Bugünkü Batman, Diyarbakır, Adıyaman, Malatya, Kahramanmaraş, Osmaniye, Adana, Niğde, Konya ve Antalya üzerinden Alanya’ya ulaşır. Burada Yesevi dergahının sorumluları ile istişarelerde bulunurlar ve bir müddet burada kalırlar. Güneşin battığı yerlere ulaşmak için Akça Derviş ile tekrar yola koyulurlar. Güneşin battığı yere ulaşabilmek için Çanakkale Boğazı’nı geçmeleri gerekiyordu, bunun için aralarında istişare de bulundular nihayetinde sal yapıp sal ile karşıya geçmeye karar verdiler. Osmanlı Sultan’ı Orhan Gazi’nin oğlu Süleyman Paşa’nın ordusuyla birlikte sal ile karşıya geçerek 1352 yılında Çimpe Kalesini ele geçirirler. Burada düşmanı bozguna uğratarak Rumeli’ye açılmış oldular.

Çimpe kalesinin fethi hem Osmanlı için hem de Alp Erenler için büyük bir moral olmuştur. Yesevi Ocaklarında yetişen Alp Erenler buradan önce Gelibolu’nun fethine daha sonra da Edirne fethine katıldılar. Kırca Ali ve beraberindeki Alp Erenler Edirne fethinden sonra Meriç Nehri’nin günlerce kıpkırmızı aktığını söylemişler. Edirne zaferinden sonra Osmanlı ordusu Filibe istikametine devam ederken Kırca Ali ve beraberindekiler bugünkü Kırcaali diye bilinen bölgeye doğru ilerlemişler. Kırca Ali ve mahiyetindeki akıncılar Ahlat’tan beri çıktıkları kutsal yolculukta her beldeyi Türk-İslam beldesi yapma çabasında olmuşlar ve buralara İslam medeniyetini ulaştırmışlar. Sonuç olarak da Edirne’de Rumeli’nin en büyük Yesevi dergâhı ve ahilik teşkilatının temellerini atmışlar.

Rivayetlere göre, Kırca Ali, Bulgaristan içlerine doğru yol alırken yolu üzerinde bulunan 70 köyden geçmiş ve her köyden sabah namazında bulunan kişilerden inançlı, cesur, atılgan, aktif ve zeki gördüğü bir kişiyi yanına alarak Hıdırellez’den üç gün önce yani 3 Mayıs günü Kırcaali bölgesine ulaşmış ve burayı yurt edinmiştir. Kırca Ali, Bulgaristan’ın bugünkü Kırcaali bölgesine yerleştikten sonra burada faaliyetlerine devam eder. Horasan’dan, Buhara’dan aldıkları terbiye ve eğitimi buradaki halka aktarmaya başlar, Buraların bir Türk-İslam yurdu olması için büyük bir gayretin içinde olur. Bulgaristan’da yaşayan Bulgaristan Türklerinin dışındaki Roma ve Bizans halkının üzerinde Osmanlı hoşgörüsünün özellikle de  Kırca Ali’nin yaptığı işlerin büyük rolü ve önemi vardır. Bundan sonra  Kırcaali şehri gelişip büyümüş önemli bir ticaret sanayi ve kültür şehri olarak, Rodop’luların incisi haline gelmiş müstesna bir şehir olmuştur.
Bir efsaneye göre Sultan I. Murad zamanında (1360-1389) Türkler Rodop’lara Kırca Ali komutasında akın yapmışlar. O, bir çarpışma esnasında şehit düşmüş ve Bulgaristan’daki bu yeni yerleşim yerine onun adı verilerek burası Kırcaali olmuştur. Bazı kaynaklarda da 1434 yılında 100 yaşında iken vefat ettiği belirtilmektedir.

Bir yerleşim yerine ad vermek kolay olmadığı gibi, rasgele bir isim vermek de hiç de kolay bir iş değildir. Kırca Ali’nin gösterdiği başarı ve saygınlık sonucunda bu yerleşim yerine onun adı verilmiş ve ismi yaşatılmaya çalışılmıştır. Kırcaali bölgesi 3000 yıl boyunca farklı medeniyetlerin ve kültürlerin beşik noktası olmuştur; Trakların, Antik Yunanların ve Romalıların; Slavların, Ön Bulgarların, Bizanslıların ve Türklerin kesişme noktası olmuştur.
Kırca Ali’nin kendi adını taşıyan bu şehirde Osmanlı döneminden kalma bir türbesi bulunmaktadır. Her ne kadar Balkan Savaşları sırasında kabri açılıp mezarı değiştirilse de tekrar Kırcaali Merkez Camii’nin bahçesine getirilerek burada adına bir türbe yapılmıştır.
Bir milletin özgürlük, bağımsızlık ve dayanışma ruhunu yansıtan bölgeye ismini verdiren, Türklerin ahlak merkezli bir İslam yorumu olan Yeseviliğin bağrından koparak Buhara’dan aldığı ruhu Rumeli’ye taşıyan Kırca Ali’yi tanımanın ve onun izinden gitmenin ehemmiyeti sadece bu satırlar ile anlatılamaz elbette. İleri görüşlü, teşkilatçı ve ahlak abidesi bir şahsiyet olan Kırca Ali’yi tanımamıza vesile olan onun hayatını anlatan kitabı yayın hayatına kazandıran ve adına belgesel yapılmasını sağlayan BULTÜRK başkanı Rafet Ulutürk’e kalbi şükranlarımı iletiyorum. Kaleme aldığı eseri okumanızı tavsiye ediyorum.

Yazımı Kırca Ali’nin kabri başındaki kitabe de yer alan ifadeler ile noktalıyorum.

Medfundur bu topraklarda Kırca Ali,
Bina eyledi ol güzel şehri Kırca Ali,
Duası şudur kulların ya ilahi,
Değmesin eline Mundar eli!..

Reklamlar