Kınço Botev, Hak ve Özgürlükler Hareketi HÖH/DPS partisinin 20 yıllık Sofla İl Örgüt Başkanı görevinde bulundu. 12 Mayıs 2013 seçimlerinden sonra, ailesiyle kirada oturduğu Sofya, “Washington” sok. no.8, kat 2’deki dairesinde kanlar içinde yere serilmiş bulundu. Kendi tabancasının namlusundan çıkan tek kurşun onun hayatını durdurmaya yetmişti.
Bundan bir yıl önce, onun gibi, kafasına sıktığı tek kurşunla canına Ahmet Doğan’ın Sarayında kıyan HÖH/DPS Başkanın Özel Kalem Müdürü Ahmet Emin’in intihar nedeni sorgulanıp araştırılmayıp açıklanmadıysa, HÖH/DPS Sofya İl Başkanı Kınço Botev’in canına neden kıydığı konusu da soruşturulmıyacak veya araştırılmayacaktır.
kinco-botev-hoh-sofya-il-baskACABAĞI NEDEN?
Kınço Botev ile Ahmet Doğan 80’li yıllarda Sofya’da Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi’ne bağlı Toplumsal Bilimler ve Sosyal Yönetim Akademisi’nde (AONSU) birlikte okumuşlardı. Daha önce Tarım Akademisi’ni bitiren K. Botev mesleği tarım mühendisiydi. Sofya İl Tasım Sanayi Kompleksi’nde (APK) uzman olarak çalışıyordu. Partili olmasa da, işinde başarılı olduğundan dolayı AONSU – Akademisi’ne delege edildi. Ve A. Doğan’la orada tanıştı. AONSU’ Akademisini başarıyla bitiren K. Botev Sofya İli APK’sında Başkan olarak görev yaptı. Birkaç yılda il parti ve iktisat kadrolarıyla, kooperatifçi köylülerle, belediye ve muhtarlık yönetimleriyle yakından tanıştı.
1990’dan sonra, Filip Dimitrov hükümeti Bulgaristan’da tüm devlet ve kooperatif çiftliklerini dağıtınca işsiz kaldı. Kooperatifin kapısına kilit vurulduğunda artık işsizdi.
Canına kıydığı dairede oturuyordu ve evi “Stanboliyski 47 “A” daki HÖH/DPS Genel Merkezine 300 metre yakınındaydı. Bir sabah HÖH merkezin önünde Ahmet’le karşılaştı. Bir kafe içtiler dertleştiler. Ahmet Akademi arkadaşı Kınço’ya Parti Merkez Binası’nda yöneticilik önerdi.  Kınço kabul etti ve parti Sofya İl Başkanı seçilene kadar 5 yıl bu görevde kaldı. Uzun yıllar aralarında hır mır olmadı.
Sofya ilinde Müslümanlar yalnız “Butunets” muhtarlığında yaşasalar da, K. Botev hak ve özgürlükler davasına ısındı ve kooperatifler başkanı olarak çalıştığı yıllardan sırdaşlarını HÖH politikasına önemli ölçüde çekmeyi başarmıştı. Şop Köyleri dışında, “İskar Irmağı” vadisi, “Lülin Dağı” etekleri ve “Orta Balkan” köylerini de içine alan il teşkilatında çalışmak kolay değildi.
Sosyalist Parti (BSP), II. Simeon Partisi (NDSV) ve HÖH/DPS koalisyonunun son dönemlerinde çalışmaları iyice ağırlaşmıştı. İdeolojik ve politik olarak dengesizliğe düştü, sıradan köylülerin sorularına cevap vrmekte güçleniyordu.
Eski “baratalardan” ayrılan komando eğitimli silahlı kişilerin büyük bir kısmı onun yöresinde bulunan dağ ve kır evlerinde kalıyordu. Para için insan kaçırma, kaçırılanların parmak ve kulaklarını kesme, arabası çalınan turistleri ağaçlara bağlanıp ormanda bırakma olayları aldı yürüdü. “Naglite” (küstahlar” adında bir terör örgütü kol geziyordu. Sofya ovasında dehşet estiriyordu. Köylüler, polisin bulamadığı zalimlerin 1923 anti-faşist ayaklanmasına katılanların, 1940-1944’te dağlara yerleşen partizanların torunları olduğunu açıkça söylüyordu. Onlara göre, fidye isteme, iktidarın anti-faşist direnişçilerin özel emekli maaşlarını, imtiyazlarını kesmesine tepkiydi.
Kuşkusuz işi aynı köylerde olan Kınço’nun kalbi tup tup atmaya başladı. Ahmet’in işi işti. Etrafındaki goriller onu koruyordu. Kınço kendini yalnız hissediyordu. Vur-kaç işleri arttıkça gönlüne korku düştü. Köylülerin düşüncelerini anlamada ustalaşmıştı, ama köy göllerinde artık eskisi gibi taş kaydıramıyordu. Zekâsı sanki yerindeydi ve bireylerin değiştiğine, iktidarın artık birlikte yetiştiği arkadaşlarının elinde olmadığına işaret veriyordu. Şu fidye olayları olmasa belki bunu hissedemeyecekti.
Kendini çok fazla yalnız hissettiğinde bazen arkadaşının taşındığı “Saraya” uğradığında, kapıdaki goriller onu da tepeden tırnağa arıyordu. Bir defasında Saray kapısını açarken Ahmet’in koruyucu kanadı altında olmanın artık hiçbir şey ifade etmediğini düşünürken, sıyırtan bir tebessümle arkadaşı ansızın karşısına dikildi ve
“Kınço senin için kırmızı halılar sermelerini söylemiştim. Sermemişler mi,” diye şakalaştı.
O Ahmet’i hiçbir zaman güçlü biri olarak tanımamıştı.
O ne pahasına olursa olsun su üstünde olmak ve ipleri çekmek isteyen bir kişiydi. Ahmet çıplak gerçekleri işitmekten vebadan kaçar gibi kaçıyordu. O da yüksek zekâlı biri olduğundan Oxford diplomalı sahtekârlarla başa çıkabilirdi ama kendi yalanlarında boğuluyordu.
En zor olan kendi kendini yenmektir.
O ise bunu yapamıyordu. Başkalarından değişmelerini istiyor ama kendisini tazeleyemiyordu. Bu nedenle, halk artık onu geri zekâlı saymasa da kalın kafalı olarak nitelendiriyordu. Viskiyi arasız içmesi, bata çıka ilerlemeye çalışan bu adamın yolu çukur inancı Sofya köylerinde yerleşmişti. Halk doğal gözlemciydi.
Ne ki, Saray’da bu konular tabuydu. Ona büyük ünü sağlayan hiçbir şeyin konuşulmaması, hiçbir sorunun çözülmemesi, halkı boş boş da olsa bekletmekti. Umut ölümsüzdü.
“Saray” bir haber alma ve para toplama merkezine dönüştürülmüştü.
Stamboliyski merkezinde olduğu gibi burada da Ahmet’in çalışma masasının sağ çekmeceleri üçtü. Her biri ayrı bir maymuncukla açılırdı. İçleri tıka basa para doluydu. O, 100 levaları denetim bağını açmadan dizerdi. Çocukluk yılları boş ceple geçen Ahmet bu konuda hastaydı.
Son yıllarda onun en büyük para kaynağı milletvekili san dalyaları satmaktı. HÖH kotasından SİK ve VİS ajanlarını listeye alır, para dolu çuvalları toplar ve Türkiyeden gelen oylarla Türk düşmanı katilleri parlamento koltuklarına oturturdu.
Ahmet ile son görüşmesi Saray salonunda olmuştu. Baş başaydılar.
Kınço, artık yaşının ilerlediğini yaşlanınca onu sıkıntıya sokmayacak bir emeklilik bağlamak için milletvekili olmak istediğini açıkladı. Birlikte okudukları AONSU akademisinde geçen 6 yılın mesaiden sayılmamasından yakındı. Sonra, parlamentoda kalması istenmezse İl Belediye Başkanlığı’na da gönlü yatmıştı. Dar 2 odada 2 çocuk büyütmüştü ve bu iş olursa belki kiradan kurtulur ve bir daire sahibi olabilirdi.
Ahmet eski dostuna “Evet!” olur dedi.
Kınço da HÖH/DPS seçim listesini hazırlarken kendini “Svoge” belediyesinden milletvekili adayı yazdı. Bölgede çok çalıştı. Bölgeden bir başka aday ise VIS sigorta şirketinin elemanlarından halkın nefret ettiği haydut Emil İvanov’ tu.
Sofya ilinde seçimler başarılıydı. 1 milletvekili çıkabilirdi. K. Botev çok heyecanlandı ve umutlandı. İş konularını pek tartışmadığı eşi de onu samimi tebrik etti. % 100 Bulgar köy ve kasabalarından Türk partisine vekil çıkarmak zaferdi. Kutladılar.
Sonra olan oldu. Saray’dan çıkan HÖH/DPS listesinde Kınço Botev Emil İvanov’ un yedeği kalmıştı. Meclise giren Emil oldu.
Kınço Botev ise, bu haberi işitir işitmez tabancasına sarıldı ve “Olmaz böyle şey, çalışan benim!” diye haykırdı. Tetiği çekerek intihar etti. Toprağı bol olsun.
Not: Türkiye’den de HÖH’e oy verenler Türkler bir vekil daha fazla çıkarsınlar diye veriyor, amma HÖH listesinden çıkanlar Doğanın temsilcileri mafya, hırsız, ,haydutlar ve kaçakçılar oluyor. Bu kader nezaman değişecek acaba…

Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi (BSAM)

Reklamlar