BGSAM
Konu:Kendini Beğenmişler Kurultayı
Kötüleyerek kovdun bizi,
Çocukların için ağlayacaksın, Bulgaristan!
Aldatın ve hepimizi üzdün!
Bütün bir kuşak kayıp, Bulgaristan!
Biz, saygısızca kovulduk,
Çocuklarımız sana küstü, Bulgaristan!
Kızanların oyun alanları tarih olmuş.
Çocukların niçin ağlayacaksın, Bulgaristan!
Vatan anlatılamaz bir sızı.
Çocukların için ağlayacaksın, Bulgaristan!
Bizim oralar kötülere cennet olmuş,
Hainlerin, ajanların kol gezdiği yerden
Kuşlar bile uçup gitmiş.
Çocukların için ağlayacaksın, Bulgaristan!
Şimdi geri vites takmışsın.
Sen bizim için ağlayacaksın, Bulgaristan!
***
24 Nisan’da Sofya’da HÖH- Hak ve Özgürlükler Partisi (DPS) 9. Kurultayını yaptı. İlk Kurultaylarında gümbürdeyen Parti, artık sessizliğe gömülmüş. Totalitarizmi, Türk ve Müslüman düşmanlığı kökünden söküp atmak için pekişen bu siyasi irade, memleketimizde Türklere, Pomaklara ve Romanlara “siyasi kölelik” dayatmış. T. Jivkov zulmünün ezemediği kahramanları ezmiş, işsiz bırakıp kardeşlerimizi hep vatanlarından kovmuş. Hak ve özgürlüklerimiz, adalet ve demokrasi için mücadelede yüzlerce şehit vermiş olsak da 9.Kurultay hiç bir anıta çelenk koymadı. İki kurultay arasında Allah’ın rahmetine kavuşan kahraman kardeşlerimizin adını bile anmadı. Varsa yoksa Ahmet Doğan. Bu da ihanet ve hıyanetin baş hainin en fazla övüldüğü bir kurultay oldu.
- Kurultay’da genç delegelerden Oktay Yeni Mehmet tarafından kürsüden atılan baş hain A.Doğan, üç yıldan beri korkudan dışarı çıkamadı. 22 koruma eşliğinde zar zor geldi. Halk azınlığımıza yaptığı ihanetin ağır yükünü kürsüye taşıyamadı. Komunist yöneticileri gibi Locada oturdu. Salonda 5 keskin nişancı vardı, 6 saat delegeleri süzdüler. “Sahte lider” boş gelmemiş, hazırladığı kısa konuşmasını bile geçmiş korkusundan çıkıp okuyamadı onu da Firdevs Hüsmenova’ya okuttu. Başımıza sardığı ve 26 yıldan beri kan ve hicran akıtan “Bulgar Etnik Modeli” kanserini bir daha ilaçlamaya çalıştı ve hem kayıplara karıştı. Korku dağları bekletiyormuş derler ya…
Kurultayda işçi ve köylü yoktu. Hazır bulunan yaşlılar “Belene” kampı, Stara Zagora ve Pazarcık hapishanesinde gizli polis “DS“ye hizmet imzası atmış yeminliler arasından da birkaç kişiydi.
Kurultayın en ilginç ve anlamlı konuşmasını yaparken eski “Dayanışma” sendikası lideri Dr. Trençev şöyle dedi:
“Bugünkü Bulgaristan, bizim 1989’da hayal ettiğimiz devlet değildir. Bugün Bulgaristan Avrupa’nın en fakir ülkesidir. Olayları bu duruma getirdik ve biz suçluyuz.”
Bizde suçlu çok ama tutuklanıp yargılanan yok. “Soy kırım“, “Kültürel Soykırım“, “İsimlerimizi zorla değiştirenlerin işlediği Soykırım” , “Anadilimizi yasaklamakla işlenen soykırım” ile ilgili tutuklanan, hapsedilen, hatta duruşma odasına bile giren yok. Olan olmuş.
Yaşasın hainler partisi HÖH-DPS!
Kurultayda Türkçe tek söz söyleyen olmadı!
Trençev konuşurken “Ah, sen ne yaptın!” der gibi Doğan’a bakıyordu.
Kurultayı, 1985-89 “soya dönüş” döneminde isimlerimizi değiştiren Komünist Partisi varisi olan Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP), ABV ve Ulusal Hak ve Özgürlük Partisi lideri, askeri istihbarat ajanı Güner Tahir ile Rusçuluğuyla ün salmış Bulgar Demokratik Merkezi gibi siyasi kuruluşların temsilcileri kutladı. Rusya, ABD ve İngiliz Büyük Elçileri’nden temsilciler izledi.
Bu kurultay’da da “Bulgar toplumunun totalitarizm illetinden kurtulamadığı, adalet sağlanamadığı, demokrasi tesis edilemedi, reform yapılması zorunlu oldu da yapılamadı” gibi temel ilkesel siyasi değimler kullanılmadı.
Türkiye’den gelen soydaş dernekleri başkanları Kurultayı kutlamadı. 4 gün önce Türkiye’de bulunan 710 bin Bulgaristanlı Türk göçmenin yaklaşan Cumhurbaşkanlığı ve genel meclis seçimlerine katılma isteğini, getirilen yasakların anti-demokratik, insan haklarını hiçe sayan ve en kutsal hakkımız olan seçme ve seçilme hakkımıza ayakaltına alan kanunlar olduğunu ve mutlaka bozulması gerektiğini dile getirmediler. Neden geldiler diye düşündük kaldık!
Kurultaya bir Atatürk portresi hediye eden CHP heyet başkanı da Bulgaristanlı Türklerin temel ve hak ve özgürlüklerine 26 yıldan beri kavuşamadığını, memlekette Türk düşmanlığı gürlediğini, Osmanlı mülklerinin geri verilmediğini dile getirmedi. O da neden geldi, bunu da anlayamadık.
Kurultayı, en yaşlı delege sıfatıyla Bulgar gizli polisi II.Şube Ajanı Ünal Lütfü açtı. O, da hemen yeni kurulan DOST partisine saldırdı. Sözleri kötü niyetli ve kışkırtıcıydı. HÖH partisinin çürümüş bir bünyeli olduğunu söyle(ye)medi. Kurultayın boğucu ve sıkıcı havasına da değinmedi. Partinin amaçsız bir boşluğun batağına saplandığını, umutsuzluk çarmıhına gerilmiş olduğunu ağzına almadı. “Bulgar Etnik Modeli” taşa çarptı ve parçalandı, Bulgaristanlığı Türk kimliği oluştu diyecek kadar cesaretli olamadı. Öğrenciler de kurultayı kutlamadı.
Yorgun ve bitkin, 3 defa aranıp tarandıktan sonra Kültür Sarayı’nın 3.salonuna sanki zorla getirilmiş ve en küçük hareketi 5 kamara tarafından izlenen Türk delegelerin Bulgaristan’ın ekonomik sefalet, siyasi hoşgörüsüzlük, son 3 yılda daha da derinleşen etnik ve milli zıtlaşmayı, güvensizlik ve huzursuzluk, etnikleri ezme siyaseti ile hükümette, mecliste, belediyelerde ve sokakta şiddetlenen yoğun milliyetçilik, Türk düşmanlı siyasetinin ince ayrıntılarını çok iyi bildikleri gözlerinden okunuyordu. Hepsi susmayı tercih ettiler.
İktidar ortaklığı arayışı ve iktidara ortak olarak devleti soyma HÖH partisinin son yıllarda izlediği siyasetin özünü oluşturduğundan, dinletilen konuşmalarda rüşvet, dolandırıcılık, yalan, şirketler çemberi, batırılan bankalar, çalıp kaparken yakalanan ve yargılanan hatta hapse düşen HÖH lider kadrosuna dahil figürlerin de adı anılmadı. Dr. Tabakov Varna hapishanesinden kutlama mektubu göndermedi.
İktidar partisi olan GEREB ve Başbakan da kurultayı takmadılar.
Kurultay delegeleri artık kurumuş bir ağıcı andıran HÖH partisinin iç problemlerini açık tartışma arzusu gösterseler de yeni dinamik ve kapsayıcı bir hareketlenmenin bir daha ateşlenemeyeceği belli olduğundan, susmayı tercih ettiler.
Sokakta, köy ve kentte hâkim olan hiper Bulgar milliyetçiliği, fanatik Türk ve Müslüman karşıtlığı, totalitarizmden kalan polis düzeninin, adaletsizliğin ve korku rejiminin etkisi kurultay salonuna hâkimdi.
Salondaki polis sayısının çok fazla olması, kimin delege, kimin sivil polis olduğunun seçilmesini zorlaştırıyordu.
HÖH partisini Bulgar gizli polisine bağlı ve bu bütünleşmeyi belirleyen faktörleri çok karmaşık olan bir siyasi oluşum haline getiren Ahmet Doğan’ın hain ajan siyasetidir. Kurultay Doğan’a “fahri” başkan olarak, gizli polisle işlerini daha kolay düzenleyebilmesi ve aldığı emirleri daha uyumlu ve sorunsuz yerine getire bilmesi için Tüzük değişikliği yaparak kolaylıklar ve ek haklar sağladı.
Şimdi HÖH partisi “fahri” başkanının, Genel Başkan’da ve Yürütme organlarından daha fazla hak ve hukuka sahip olduğu ortaya çıktı.
Bilindiği üzere3 17 Aralık 2015’te Doğan “sarayda” iç darbe yaparken, HÖH Tüzüğünü çiğnemişti. Bu bakıma, Tüzüğü çiğnedi için A.Doğan’ın 9. Kurultayda HÖH’ten çıkarılmasını bekleyenler vardı.
Kurultay HÖH yönetiminin geleceği için korktuğunu ortaya koydu.
Son seçimlerde parti seçmen oranını üçte iki yitirdi. Yerel seçimlerde 7 belediye kaybetti. Deliorman ve Rodoplar partiden koptu. Parti çok derin bir lider bunalımı yaşıyor.
Deneyimsiz ve ikna gücü sıfır olan ve beceriksizliğiyle ünlü M. Karadayı’nın “Borino” köyünden inip, Hak ve Özgürlükler Partisi Genel Başkanlığına önerilmesi ve robotlardan daha hızlı otomatik olarak seçilmesi problemlerin derinliğine ve çözümsüzlüğüne kanıttır. Karadayı’nın sözüne inanıp da Bulgaristanlı Türk Müslümanlar ne suya ne de ateşe gider.
Konuşmasında, “kalplerimizdeki davayla, ortak güç ve irademizle, ortak çabalarımızla her hedefe ulaşırız” diyen Karadayı, Doğan’ın Türkleri köreltip, eritip, memleketten kovarak yok etmeye çalıştığını bildiğinden dolayı, söylenen her söze gülerek. HÖH partisinin geri vitese takmaya niyetli olduğuna işaret verdi. Çünkü süregelen HÖH politikasıyla, Türkiye düşmanlığıyla Bulgaristan Türklerine bir adım daha attırabilmek olanaksızdır. Atmazlar!
Kurultay’dan sonra Karadayı kendisini kutlayanlarda sıkıştırılmış ve dolaştığı bazı karanlık işlerden kurtulabilmek için son derece zor ve bunalımlı bir dönemde Genel Başkanlığı üslenmek zorunda bırakılan biri izlenimi bıraktı.
Bu işi yapabileceğine, partiyi bunalımdan çıkarabileceğine inanan olmadığı da sıkça paylaşıldı.
Üç gün önce memleket gezisinden dönen M. Karadayı’ya bir köyde 80 yaşında bir Pomak hanımı “Yalnızım, açım ve açlığımdan başka hiçbirşeyim yok!” dedi. O an ilk kez, heyecanına hakim olmakta zorlanan Karadayı, durdu ve ilk kez durgunlaşma ve hayallerden arınma hissi duyumladı. Ama bu uzun bir yolun başlangıcıdır. Kendisine başarlar diliyorum.
Karadayı’yı ilk kutlayansa ALDE – Avrupa Liberal ve Demokratları Aliansı Başkanı Hans Van Baalen oldu. Bu kutlama seçimden önce oldu. Şu, HÖH işleri ilk günden beri hep sihirbazların işi oldu. Daha ne söylenebilir ki…
Olayı yorumlayan Bulgar gazetecilerinden Georgi Koritarov ise, haksız ve yeteneksizler partisi olan HÖH’ ü bir tek mollanın hükmü geçen, İran İslam Devleti’ne benzetti.
Kurultay’da en çok konuşulan konu ise L.Mestan’ın Türkiye’nin Sofya Büyükelçiliği’ne sığınması oldu. Eskiden, 1989’da kovulurken sürü sürü Türkiye’ye sığındık, şimdi HÖH’ten kovulan bir kardeşimizin Büyükelçiliğine Konuk Evine sığınmasını kıskananların canını, çatlatan bu defa kıskançlıktan çatlatacak. Onemli olan zor zamanda çalacak kapımız olması. Bunu en çok yeni Başkan düşünmesi gerektiğini şimdiden hatırlatalım kendisine, gülme komşuna gelir başına…
Beni düşündürense, HÖH bu geri vitesle nereye kadar gidilebilir?