Dr. Mustafa KAHRAMAN

Konu:  Arınamayan Toplumun sancıları

Sel bir kere yatağından taştı mı, her yeri yıkıp yok edene kadar durmaz.

Bizim memleketimizde sel 1989’un Mayısında gerçekleşen Türklerin ve Müslümanların hak, hukuk, özgürlük ve adalet ayaklanmasında taştı bizim sabır barajımız ve yeni bire dünya vaat eden sel, ne yazık ki işini tam olarak yapamadı. Eski dünyanın çöpü sokakta kaldı. O gün bu gün koktukça kokuyor…

1789 Büyük Fransız Devrimi’nden sonra klasiklerden Rivarol şöyle demişti: “Bir ulusun ayaklanmasından sonra iktidara ayak takımı gelirse, vay haline ayaklananların!” Bizde tam öyle olmadı mı?

Hafiyelikten başka hünerleri olmayanlar meclise doldu.

Toplumsal yapıyı kökten yıktılar. İktidar oldular. Toplumsal değişiklik isteyenlere  “Buyurun size değişiklik!” dediler. Bunlar arasında Bulgaristan Türklerinden yana bir tek reformun yapılmasına bile tahammülü olmayan Ahmet Doğan, Lütfü Mestan, Daniyel Peeski ve daha birçok HÖH’cü siyasetçi başta geliyor.

Biz, Bulgaristan Türkleri Strratejik Araştırma Merkezi olarak birçok yazımızda, 21. Yüzyılın Bulgaristan Türkleri ve Müslümanları için de iç hesaplaşma asrı olacağını yazdık çizdik.

Demek istediğimiz, 20 yüzyıl çok çeken, çok ezilen, çok kurban veren, defalarca göçe zorlanan halkımızın YENİ BİR UMUT ASRI yaşadı. Çile birikimi sel gibi taştığında 1989 Mayıs Ayaklanması oldu ve Bulgaristan totaliter baskı ve terör rejiminin omurgası kırıldı. Zulüm düzeni devrildi. Yıkıldı da, ancak kabuğu soyuldu, özü korundu. Totaliter iktidardan devrilen kaşarlı komünistlerin yerine oğulları, korumaları, hafiyeleri geçti.

Önce hepsinin anası ve babası olan tüm kötülüklerin ardında duran Bulgaristan Komünist Partisi (BKP) isim değiştirildi ve Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP)  oldu. Ardından personel değişiklikler başladı. Birkaç örnek sunuyorum:  BKP MK Sekreteri ve Politik Büro üyesi Dimitar Stanışev görevden alındı, oğlu Sergey Syanişev BSP Başkanı ve Bulgaristan Başbakan oldu.

Baktılar ki oğullarında pek iş yok, daha geriye gittiler. 1908’de III. Bulgar Çarlığını kuran Avusturya kökenli Ferdinand’ın torunu ve 1942’de zehirlenerek öldürülen Çar III. Boris’in oğlu, 1945’te Bulgaristan’dan kovulan II Simeyon Saks Koburg Gotski 50 yıl ayak basmadığı bir memlekete geri çağrıldı, politik partisi olmadığı halde genel seçim kazandı ve Bakanlar Kurulu Başkanı yapıldı.

Simeyon da işe yaramadı, onu da erittiler ve daha güvenilir birini aramaya koyuldular. Boyuna postuna bakılınca bir ağır sıklet greko Romen pehlivanı andıran ve meslekten itfaiyeci, asıl işi ise, isimlerimizi değiştiren ve tüm haklarımızı yasaklayan ve Türk kimliğimizin köküne kibrit suyu döken totaliter diktatör Todor Jivkov’u korumakta olan Boyko Borisov hemen ardından gündeme geldi ve sahneye çıkarıldı. Kendi gayretleriyle bir parti kurmadan, 2008’de kurulan GERB partisi başkanı olarak artık ikinci dönem Bulgaristan Başbakanı görevinde bulunuyor.

Soru: B. Borisov ve Partisi, yönettiği Bakanlar kurulu Bulgaristan’ın totaliter geçmişiyle hesaplaşır mı, halka bin bire kötülük yapanlarla yüzleşmek ve suçlu olanları cezalandırma yolunu seçer mi?

Cevap: Sözde “Evet!”, fiiliyatta “Hayır!”

Bu yazıyı yazmama vesile, Bulgaristan Adalet Federasyonu (BAF)  Başkanı Sezgin Mümün beyin komünist dönemde yapılan zulümleri cezalandırma teklifiyle ilgili yapılan oylamanın listesini çıkarmasıdır.  (BAF) Başkanı  25 Haziran 2015’te komünist dönemde işlenen suçları cezalandırma teklifiyle ilgili Millet Meclisi’nde yapılan birinci oylamanın listesini çıkarmakla halkımıza ve Bulgar kamuoyuna çok büyük bir hizmet sundu. Kara koyun ak koyundan ayrıldı. Yılanın ölmediği, yalnız kabuk değiştirdiği, yerde sürünenin ve bize her konuda sıslayanan eski yılan olduğu gün gibi ortaya çıktı.

240 bileşimli mecliste BÜYÜK YÜZLEŞMEYİ isteyenlerin partilere göre dağılımı şöyledir: 

GERB’den 51,

HÖH 20,

Reformcu Blok 14,

Bulgar Demokrasi Merkezi Koalisyonu 1 milletvekili ve HÖH’ten atılan Bağımsız Milletvekili Musa Palev “EVET” kullandı.

Yani 86 milletvekili zulüm bataklığı geçmişimizle hesaplaşılmasını isterken, 156 milletvekili yani meclisin üçte kişi bunu istemiyor.

Demek oluyor ki, Bulgar meclisi üçte iki çoğunlukla zihniyet ve ruh olarak totaliter komünist, baskı ve terör, azınlıklara zulüm rejiminin, köhnemiş düzeninin, çökmüş toplum yapısının devamından, yaşatılmasından yanadır.

Demek ki, bu üçte iki zehirli olan bu zihniyet Türklere ve Pomaklara karşı onların haklarını tanımama, özgürlüklerini kısıtlama, onları adaletsiz yaşatma, sürüm sürüm süründürme, taşınmazlarına, mülklerine ve ibadet evlerine el koyma ve onları memleketlerinden kovma zihniyetiyle yaşıyor.

Bu zehirli ruh ve kimlikle nefes alanlardan 27 kişinin, yani çoğunluğu oluşturan 27 milletvekilinin Hak ve Özgürlükler Partisinden, soydaşlarımızın oylarıyla seçilmiş olmasından utanıyorum, inanın içim sızlıyor.

İsim ve kimlik değiştirme, din yasaklama hainliğine ön ayak olanlar elini kolunu sallaya sallaya yaşamaya devam edecekler öyle yani….

Cezaevlerinde hafiyelik yapanlar, 40 kişinin ölümünden sorumlu olanlar, 500 bin kişinin baba ocağından ve vatan toprağından sökülüp atılmasına vesile  ve sebep olanlar PAŞA PAŞA yaşamaya devam edecekler öyle yani….. “Saraylara” saklanıp sefa sürecekler öyle yani  vs.

Kimileri de mecliste eski hainliklerine  devam  edecekler öyle yani….

Kendime soruyorum:

Utanmak, kahrolmak denilen meziyetler 21. Asrın kapısından giremediler mi yoksa?

 

OYLAMAYA KATILMAYAN HÖH MİLLETVEKİLLERİNİN LİSTESİ:

  1. Aleksandır Hristov Metodiev (Sali Abi) –T.C.den gelen oylarla Köstendil’den seçildi.
  2. Ayhan Ahmet Etem
  3. Delyan Slavçev Peevski
  4. Durhan Mehmet Mustafa
  5. İliya Yankov İliev
  6. Kamen Kostov Kostadinov
  7. Lütfi Ahmet Mestan
  8. Mithat Sabri Metin
  9. Nevin Halil Hasan
  10. Petır Panduşev Çobanov
  11. Ramadan Bayram Atalay
  12. Tuncer Mehmedov Kırcaliev
  13. Yanko Aleksandrov Yankov
  14. Yordan Kirilov Tsonev

Bu arada, Reformcu Blok Milletvekili Korman Yakubov İsmailov ile HÖH’ten atılan Bağımsız Milletvekili Günay Hüsmen’in oylamaya katılmaması dikkat çekiyor.

ŞİMDİ BİZ KENDİNİ BİR KURBAN OLARAK GÖREN HALKIN YENİDEN AYAKLANMASINI, YAKIP UYANMAYA BAŞLAMASINI MI BEKLEYELİM. Çünkü  hain milletvekillerinin beyinleri hainlikleri unutmuş olabilir, ama TARİH ÖLMEDİ YAŞIYOR VE HESAP SORMAYA  KILIÇ BİLİYOR.

Biz ayaklandığımızda Özgürlük, Eşitlik ve Kardeşlik sloganlarının, çok kısa bir sürede açgözlüler, kıskançlar, kendini beğenmişler, hafiyeler, hainler ve ihaneti karakter çizgisi yapanlar tarafından renkli çarşafla, latifesi sözlerle, anlamsız görüşme ve törenlerle yeni bir kılıfa sokulacağını beklememişti. Bu yüzdendir ki, Bulgaristan tarihinde de halkın ayaklanması her zaman kargaşa, şiddet ve anarşiyle sonuşlanmıştır, 1918 “Vladaya Asker Ayaklanmas”ını, 1923 Eylülünde işçi direnişlerini,  Sofya Merkezindeki “Ts. Nedelya” kilisesi kubbesinin havaya uçurulması ve daha birçok olayı unutmamak gerekir.

Bizde olan yanlış oldu: Tarihte oğulların iktidara gelmesi için babaları deviren halk hareketi, devrim yoktur. En bilinen örnek, eğer Fransız Devrimi ise, bundan 226 yıl önce  Fransız halkı soyluları alaşağı edip gilotinden geçirip toprağa verirken yerlerine burjuva iktidarını getirmişti. Yani gücünü yitirmiş zamanı dolmuş eski iktidarın yerine bu güce sahip olan yeni bir elit getirmişti.

Olay şu ki, 10 Kasım 1989’da Todor Jivkov devrildiğinde, toplumu yöneten kesim kökten değişmedi, değiştirilemedi, demokrasi hareketine katılan halkın eski malları ve mülkleri verildi ve Bulgarlar susturuldu. Balon patladı. Adına CDC denen Demokratik Güçler Birliği liderleri dağıldı ve söndü, yeni ateş yakacak köz-kör biler kalmadı.

Özü ise, BKP –BSP – GERB şeklinde devam ederken, HÖH partisi bunların hepsine destek oldu, yağcılık yaptı ve yapmaya devam ediyor.

Bu yüzden Bulgar toplu büyük bir hesaplaşma, yenbiden yüzleşmeye hamiledir. Er ve geç bu olacaktır. Olmalıdır. Bu gerçek, demokratik Bulgaristan kuruculuğunda Ölüm Kalım Meselesidir:

Şimdi HÖH’e oy verenleri vicdanları ile yanlız yanlıza bırakıyorum, kalın sağlıcakla.

Reklamlar