Ertaş ÇAKIR
Tarih 01 Ağustos 2021
Memleketli okuyucularımın birisinden mektup aldım. Diyor ki, “bataklık” dedin, “çamura bastılar” dedin, “bu işler böyle olmaz” dedin ve sonunda, “senin bu sözlerini kanıtlaman yani, her virgülünü ispat etmen gerekir” demiş mektubunda.
İyi demiş aslında, iftira atmamak gerek. Bizlerde Müslümanlıkta Cenab-ı Hak kul hakkı için “Benim yanıma her şey ile gelin affederim. Fakat kul hakkı ile gelmeyin, onu ben değil, kulum affeder.” demiştir. Müslümanlıkta Kul hakkı yemenin en tehlikeli çeşidi, devlet ve vakıf malı gibi âmmenin ortak hakkı olan şeyleri haksız yere gasbetmek ve uygunsuz bir şekilde kullanmaktır. Bu haksızlık, ferdî haklara göre daha tehlikelidir. Zira sonunda pişman olunsa bile bütün hak sahiplerinden helâllik olmak mümkün değildir. Kul hakkı çok önemlidir.
Evet bir yalanın bir iftiranın, “siz ataları Osmanlı zamanında İslam’ı kabul etmeye zorlanmış veya kendileri gönüllü kabul etmiş, Bulgarlarsınız” yalanı, aslında tek bir bir cümle ve ne kadar büyük belalar açtı başımıza! Hala binlercemiz boğaz çukurumuza kadar dert içindeyiz.
Sözlerimin yalan olmadığını, 12 Mart 2021’den beri Bulgaristan’ı yöneten ve 11 Temmuz 2021 tarihli erken parlamento seçimlerini de düzenleyen erken seçim hükümeti dediğimiz kabinede Başbakan Yardımcısı Ve Milli Eğitim ve Teknoloji bakanı Prof. D. Denkov’un “Sega” gazetesinin Bulgaristan’da Yüksek Öğretimin durumuna ilişkin bir sorusuna verdiği yanıtla karşılık veriyorum.
“Bakan Prof. Denkov’un Üniversiteye giren öğrencilerden yarısı bitirmeden terk ediyor” sözleri toplumu şok etti. Bu bir gerçekse rakamların arkasındaki hakikat nedir? Bakan’a göre bizdeki eğitim sisteminin kökten değiştirilmesi gerek.
Gerçeği kıyaslamalı analizle birlikte okuyalım.
Bulgaristan’daki büyük kayma 2016’da başladı. Yalanlar kabalaştı, gerçeğin gözü kapandı, çalan çalana sanki herkes önce devleti alabildiğine soymaya başladı.
Üniversitelerden diploma alan öğrencilerin oranı her yıl azalarak 2016’da % 59 iken, 2020’de % 50’ye düştü. 2016’da üniversitelerin 8 ana eğitim dalına kaydını yaptıran öğrencilerden diplomasını alıp bitirenlerin oranı % 50’den az.
Örneğin orman yüksek enstitüsünü 2016’da %37 bitirenler, bu oran 2020’de % 18’e düştü yani kaydını yaptıran öğrencilerden 4’ü okumuyor, terk edip kaçıyor.
Paytarlık fakültelerinde bu oran 2016’da % 26, 2020’de % 31 dir.
Spor fakültelerini bitirenler 2020’de % 31, makine mühendisliği fakültesinden diploma alanlar % 39, elektrik mühendisliği bitirenler % 46, bitkibilim % 48, dil bilim % 49 ve biyo-teknoloji % 50’dir.
Bu eğilim askeri okullarda da gözleniyor, örneğin 2016’ya kadar askeri okullara kaydını yaptıranlardan % 90’nı diploma alırken. 2016’da bu oran birden bire % 48’e düştü ve 5 yıldan beri değişmiyor.
Bize ne demeyin lütfen. Bu işin içinde de derin bir kuyuya kofa saldım boş çıktı oyunu var. Gerçeği anlayabilmek için sonuna kadar okuyun lütfen!
Bakana göre, öğrencilerin üniversiteden kaçmaları, eğitim kalitesine yatırım yapılmamasına bağlı. Buna rağmen, üniversite giriş kapısının çıkış kapısından daha geniş olduğunu, aynı zamanda bitirenlerin iş bulamamasının da hayalleri allak bullak ettiği bir gerçek olsa da, bu işin içinde başka şeyler var. Bir defa isteklendirme eksikliği önemli bir faktör.
Önemli olan öğrencinin üniversiteye kaydının yapılmasıdır ve ardından gelen para meselesi.
Bulgaristan’da devlet öğrenci sayısına göre üniversitelere ve yüksekokullara para ödüyor. Kaydını yaptıran öğrenci üniversiteden daha birinci sömestrde ayrılsa da, onun sözde okuduğu üniversiteye devlet 4 yıl boyunca arasız ödeme yapıyor. Burada halkın milyonlarca levasından söz ediyoruz.
Örnekleyelim: 2020 / 2021 ders yılında orman mühendisliği bölümüne 265 öğrenci kaydını yaptırmış, onlarda % 82’si yani 217’si üniversiteyi terk etmiş, tek etmiş olmalarına bakılmaksızın devlet onlardan her biri için her yıl 1663 leva ödeme yapıyor, yıllık 360 bin leva ödeniyor. Geçen yıl idari işler ve yönetim bölümüne ödenen paralar 232 bin leva. Baytarlık bölümünü bitirmeyenler için ödenen para 244 bin leva. Ekonomi fakültesinden terk öğrenciler için ödenen toplam para 824 bin leva. Tiyatro, sanat, oyunculuk “okuyanlar” için ödenen para 540 bin leva. Dil bilim fakültelerine ödenen para 1 milyon leva, spor fakültelerinden ödenen para 2 milyon leva. Kısacası “okumayan” öğrenciler için milyonlar harcanıyor ve Bulgar devlet tutanaklarında yüzbinlerce sözüm ona “yüksekokullarda okuyanımız” var.
Burada sözü edilen olmayan üniversiteler ve onlar için devlet bütçesinden üniversite ve yüksekokullara akan paralardır.
Üniversitelerin başarısız öğrencileri üniversitede tutmasına gerek yok, çünkü üniversiteler her öğrenci için bir yıllık parayı daha ders yılı başında devletten alıyorlar. Öğrenci sayısı azaldı diye devlet yardımları azalmıyor. Bu paralar karşılıksız veriliyor ve “nerelere harcandı” teftişi yapılmıyor.
Bunun adı “gençleri zorla köreltmek ve tahsilsiz bırakmak değil de nedir?”
Bu konuda, eski Öğretim ve Teknoloji Bakanı Krasimir Vılçev’in görüşü ise şöyledir: “Önce 6 kişilik gruplar kuruluyor, öğrencilerden 3-4’ü bırakıp gitse, grup 2 öğrenciyle de korunuyor. Terk edenler motivasyonsuz olduklarından dolayı terk ediyorlar, yüksek istemlerden ötürü değil.”
“Kötü olan şu ki, AB ülkelerinde 30-34 yaş arasında nüfusun % 40’ı yükseköğrenim alırken, bir bu oranın çok daha altında kalıyoruz.”
Seçimlerde en fazla oy alan “Var Böyle bir Halk” partisi başkanı Slavi Trifonov’un Başbakan olarak öne sürdüğü ve Cumhurbaşkanı Rumen Radev’in hükümet kurması için 7 gün süre tanıdığı Plamen Nikolov, Milli Bulgar televizyonu BNT -1 ‘e verdiği ilk demecinde, “ilk önce eğitim ve öğretim sorunlarını çözmeye çalışacağını” dedi.
Bulgaristan’da nüfusun % 47’sinin resmi verilere göre okuduğunu kavrayamaz durumda olması çok acı bir gerçektir. 1950’lerde azınlıklar anadillerinde ve kendi okullarında okurken durum böyle değildi. Eğitimde ve kültürde patlama yalanmıştır. Bulgaristan’da eğitim sorununun çözümü etnik azınlık haklarının tanınmasına bağlıdır. Bu gerçeği yüzlerce defa yazdık. Bir papatya Bulgar okuluna gitti diye gül açmaz. Öğretmen maaşlarına % yüz zam yaptılar, ama sonuç yok.
Bir de her yerde olduğu gibi balık baştan kokar meselesi var.
Anlaşılan artık Bakan yapacak doğru dürüst adam Bulgaristan’da yok.
12 Mayıstan beri övülen Maliye Bakanı Asen Vasilev’in, tutarı 8 milyon İngiliz Lirası olan bir bilgisayar programını çaldığı ve sonra da Çin’e götürüp sattığı yetmezmiş gibi, bir yandan kendisini Amerikan Harvard Law School’de (hukuk) tahsil ediyor gösterirken, aynı zamanda Sofya “Kl. Ohridski Üniversitesinde” aynı yıllarda okuyan, biri hem de aynı Sofya Üniversitede Ekonomik kalkınma ve rekabet Merkezi Müdürü görevinde bulunduğu (2007-2009) dikkat çekicidir.
Bu kişiye 12 Mayıs 2021’de ilan edilen Nikolay Vasilev hükümetinde Başbakan Yardımcısı ve AB ile Bulgaristan ilişkileri Bakanı görevinin uygun görülmesi de herkesi şaşırttı. Çünkü Asen Vasilev Bulgaristan politik sahnesine “Morten Lund” havacılık şirketiyle çıktı. Bu şirket 2009 yılında Londra varoşlarında bir köyde 1 Paund karşılığı kurulmuştur.
2010 yılında borcu 2. 500. 000 İngiliz lirası;
2011 yılında borcu 5. 000. 000 İngiliz lirası;
2012 yılında borcu 7. 000. 000 İngiliz lirası;
2013 yılında borcu 8. 000. 000 İngiliz lirası oldu.
Şu an bu şirket sıfırlamış ve tamamen iflas etmiş durumdadır.
Soru: bu kadroları Bulgaristan siyaset sahnesine davet eden ve her gün 2-3 kez kravat değiştiren duruma getiren güç kimdir? Eğer bu güç gerçekten Slavi Trifonov ise, o kendisi tamamen bitmiş, körelmiş ve sönmüş demektir. Çünkü bu kadar değersiz ve ipleri uluslararası pazarlara çıkmış kişileri kabineye alması bir şeyler karşılığı ve bazı dalavereler için olmalı, başka türlü bu bataklığı ve keşmekeşi çözmek zordur.
Yeni Başbakan kim olursa olsun. “Bulgaristan Türklerinin anadilde eğitim ve kültürel hakları probleminin çözülme zamanı gelmiştir. Biz bu sorunun devlet eliyle çözülmesini istiyoruz. Anlaşılan kanun çıkarılacaksa çıkaralım, oy verilecekse verelim, ama bizim çocuklarımızın geleceğini belirleyen zorunlu Türk dili okuma ve devlet okullarında zorunlu Türkçe eğitim sorunu mutlaka çözülmelidir. Anlaşılan Bulgaristan’da paradan önce politika, ondan önce de ideoloji ölmüş, yaşayan bir şey var o da yalan.
Şunu da soruyorum: Herkes Çalan ve Herkes Yalan söylerse bu işler nereye varır?
Kovid-19’un “Delta” kardeşi canlandı, dikkat edelim, elleri yıkamak, mesafeli olmak ve temizlik kuralları hala geçerli.
Serin ve sağlıklı günler temennilerimle.
Paylaşanlara teşekkürler.