Bulgaristan politikasında kazan fokurduyor. Yalan dolan gonkurukları bir bir patlıyor. Boyko Borisov önderliği’ndeki GERB partisinin kendilerinden biri olan Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev’in talebine uyularak halk oylamasıyle “seçime zorunlu katılımı yasaya bağlama” isteği henüz tartışmaya açılamadı. Çünkü toplanan yarım milyondan fazla imzanın 100 binden fazlasının sahte olduğu açıklandı.
Öte yandan, Sosyalist Parti (BSP) Başkanı S. Stanişev, hükümet istifa etsin ve “Temmuz 2014’te genel seçim yapğalım” diyerek, zaman kazandı. Muhalefetin 2 ay gibi çok kısa bir sürede, hele de kimsenin evinde yerinde olmadığı tatil aylarında parlamto seçimi yapılmasını uygun görmediği hemen açıklık buldu. Politik olun ve intrigalar birkaç yönde birden güç topluyor.
Bir defa genel zorunlu oylama getirmek isteyenler, Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH – DPS9 partisinin Avrupa Birliği seçimlerinde 4 milletvekili çıkarmasını kabullenemediler. Hele BSP son seçim yenilgesiyle bir daha parçalanmaktan korkuyor. Bulgar seçmen ve kamuoyu BSP partisinin sosyalist olarak geçinerek sosyal demokrat bir politikayla yerli ve yapancı oligarşiye hizmet ettiğini görebildi. Halkı tamamen unutanm sosyalistler emekli maaşlarına ayda 5 (beş) leva zamla olayı çözeceklerini sanmıştı, ama evdeki hesapları çarşıya uymadı. Biz komünist partisinin öz devamcıları olarak halkı istediğimiz gibi uyutur, oyalar, ezer ve yönetiriz mantığı artık meyve vermez oldu. Rafet Ulutürk’ün son yazısında sunduğu “Çalı Kuşu ve Fil” benzetmesi çok yerindedir. Çünkü biz büyüküz, biz deviz, biz biliriz, bizden başkası yoktur iddiaları artık tamamen bir palavradır. En önemli olay halk zekasının uyanmasıdır. Küçücük bir Çalı Kuuşu, yavruparını ezip öldüren bir Fil ile onu hendeğe düşürerek nasıl kesin hesaplaştıyla, seçmen de oyuyla istediği politik güçle, parti ve hareketle hesaplaşabilir. Seçmen haklıdır. Halkın iradesi yenilmez bir güçtür. Bu bakıma, BSP Genel Baikan Yardımcısı da Çarşamba gün, BSP Yönetim Kurulu toplantısından sonra verdiği demeçte, partisinin “dağılma ve yok olma” tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu açıklamaktan çekinmedi. Bu paerti 2014 ‘te 2 defa parçalandı. BSP’deki fikirleri “ölü” bulan milletvekili Tatyana Donçeva ile BSP kurucusu ve 2 dönem Cumhurbaşkanı olan Georgi Parvanov da sosyalist partiden büyük omuzdaş gruplarıyla ayrıldılar. AB parlamentosuna milletvekili seçilen gru bile BSP’nın yenileşmesini, Doğuya bakıpa Batı ile sarmaşma politikalarına son vermesini, politik olarak netleşmesini ve halkın menfaatlerini doğru okuyarak iktidar olmasını istiyor. Sergey Stanışev başkanlığında katılaşmaya devam eden eski tüfek sosyalist “seçimde zorunlu oy kullanma” istekleriyle kör bir fiil gibi hendeğe doğru adım adım ilerliyorlar. Çünkü 2. 5 (iki buçuk) milyon Bulgaristan vatandaşının yurt dışında olduğu Temmuz ayında yapılacak bir parlamento seçiminde, oy kullanma hakkını kullanabilenlerin çok az olacağı gün gibi ortadadır. O zaman ne olacak? Zorunlu oy kullanma kuralına seçmenin yüzde 70’i uymayınca, bu defa da seçim geçersiz ilan edilecek ve sosyalistler “ölüm hendeğinin” kenarında olsalar da, ömürlerini biraz daha uzatmış olacaktır. Yapılacak genel seçimde sosyalist parti 4. (dördüncü) parti olduğunda kendini dağıtmak zorunda kalabilir. Birkaç küçük gruba parçalanması da muhtemeldir.
Hayat Bulgaristan koşullarında totaliter bir düzende sertleşen komünist bir partinin isim değiştirerek sosyalist parti (BSP) partisi olmasının imkansız olduğunu ortaya koydu. 1990’dan sonra 20 yıl boyunca bu parti çok güçlüydü. Kesip biçen oydu. Açık ve gizli politik araçları, idare iplerini elinde tuttu, Demokratik Güçler Birliği (CDC) yi; Çar S. Sakskoburgotski’nın “II: Simeon” Partisini, İvan Kostov’un “Güçlü Bulgaristan Partisi”ni ve daha nice partiyi yok etti. Politik sahneden ne figürler attı. Elinde olsa politikayı koklamayı bile yasaklayacaktı. Sildi süpürdü, fakat bunları yaparken kendisi değişemedi, yenilenemedi, demokratikleşemedi, halka el uzatamadı. Şimdi BSP’nin vaad edip yapamadığı işlerin hesabını ödeme zamanı geldi. Evet, o, bir ileri iki geri dans ederek ömrünü birkaç ay daha uzatabilir ama bu gidişin sonu bir daha çıkamamak üzere kendi elleriyle açtığı derin hendeğe devrilmek olacaktır.
Bu arada, Bulgaristan toplumunu ikiye bölen parti de BSP’dir. 1960’larda Bulgaristan vatandaşı Muslüman Çingenelere; 1972’de Pomaklara ve 1984’sonunda da Bulgaristan Türklerine amansız ve acımasız saldıran, azınlıkların öz kimliklertini yok ederek, ana dillerini ve kültürlerini unutturarak, hepsini eritip Bulgarlaştırma, eritme, asimilasyon politikalarına ateş veren Komünis Partisi (BKP) nin 10 Kasım 1989’da iktidardan devrilmesiyle çeyrek yüzyıl devam eden sözde “demokratikleşme” döneminde etnik azınlıkların insan haklarının tanınması yolunda ileri adım atmadı, çember sıkmaya devam ederek alan daraltı. Sonuç olarak insanlar sürü sürü, otobüs otobüs, tren tren memleketi, öz Vatanlarını terk etmek zorunda kaldılar, ama BSP bu gelişmeden, ulusal çöküşten ders çıkarmadı. Bu parti, Bulgaristan’ın modernleşmesiyle “ulus devlet” zorlamasını birbirine kaynaştırdı vr çözümsüz hale getirdi. Ne yazık ki, Bulgaristan’da BKP ve BSP partileri ulusal sorunu zora girdiğinde kuyruğunu koparıp atan ve duruma göre renk değiştiren bir kertenkele örneğince kavrayıp uyguladılar. Koparılıp atılan kuyrukla etnik azınlık sorunlarını çözdüklerini zannedenler, yeni çıkan kuyrukla aynı meselelerin yeniden yeşerdiğini kavramak istemediler. Renk değiştirmeleri de bir işe yaramadı, çünkü hem komünist hem de sosyalist olmak nasıl mümkün değilse, hem yeşil hem de kahverengi olmak da olanaklı değildir. Burada geçerli akçe hemö komünist herm de faşist olmak olabilir, başka bir benzetme bulamıyorum.
İşte bu açıdan bakıldığında, “zorunlu oy kullanma yasası” kabul ederek yeni 2014 güzünde seçime gidilmesi, insanlarımızdan 500 000 kişisi Türkiye Cumhuriyeti’nde başka büyük bir bölüm de İspanya. Büyük Britanya, Fransa, Almanya ve Hollanda’da vb. Avrupa Birliği ülkelerinde ekmek parası peşinde dağnık olduğundan Hak ve Özgürlükler Partisi’nin gerekli oyu alamıyacağı hesaplanıyor ve böylece HÖH –DPS partisini ezme ve parlamentoda 10-12 kişilik çok küçük ve iradesi ve sözü olmayan bir grup haline getirilmeye çalışılmak planları uygulanmaya konmak isteniyor. Bu planlara karşı başkaldırmak şimdilik güçtür, çünkü Türk ve İslam düşmanlığı konularında Bulgar kamuoyu halen çok kolay birleşebiliyor ve tek yumruk haline geliyor. Bunu, son olarak, Başmüftülük ve vajkım taşınmazlarımızı istediğimizde görebildik. Şimdi de “zorunlu oy kullanma” yasası onaylanırken GERB, ATAKA ve BSP’nin birleşmesinde göreceğiz. Aslında her vatandaşı seçimde oy kullanmaya zorlamak antı-demokratik bir uygulama, özgürlüğü çiğneme, insan haklarını saymama anlamına gelir. Bugün Bulgar seçmenin % 70’i politik partilerden hiç birine güvenmediğinden dolayı oy kullanmıyor. Oy kullanmama bir haktır. Yasal bir haktır. Yine bu açıdan bakıldığında, Bulgar toplumunun ikiye bölünmüşlüğü bu bakıma büyük ve derin bir hendek oluşturduğu gibi, şimdiki parçalanmışlık henüz kurpanlarını almadı. Toplum 1960-1090 yılları arasında etnik azınlıklara yaprığı baskı ve zulmün hesabını ödemedi, kapatmadı. Bu bakıma, toplum gerekli ibret derslerini çıkarıp kendi vijdanıyla hesaplaşmadı.
Bu arada Bulgar politik partilerinden GERB ile BSP’nin azınlıklara yaşam alanı vermemesi, nefes alma imkanı tanımaması, aday listelerinde Türk ve Çingene vatandaşlardan aday göstermeyi kanbul etmemesi, kamuoyu ve toplumun demokratikleşme ve insan haklarında eşitlik ilkesinden ne kadar uzakta olduğunu gösteriyor. Azınlıkların özgün hakları tanınmadan Bulgar halkı kaynaşamaz ve bütünleşemez. Demoktarik toplum ancak özgürlük, hak eşitliği ile adalete dayanır.
Eksikli politik ortamda, HÖH –DPS parti yönetimi daha sert ve kararlı bir tavır almak zorundadır. Bulgar toplumunun bölünmesinden Türkler, Pomaklar ve Çingeneler borçu değiliz. Toplumu bölen ve birliğimizi dağıtan azınlıklara yapıulan baskılardır. Ulusal bütünlüğü biz bozmadık, toplumu parçalanlar biz değiliz.
Şu anda politik olarak sakat olan Bulgar toplumunda cevap bekleyen sorun:
CDC, II. Simiyon Partisi; Güçlü Bulgaristan Partisi ve NEFES BİLE ALAMADIĞI için hiçbir işe yaramayan 150 tescilli politik parti ve hareketten sonra HENDEĞE HANGİ YENİ YA DA ESKİ PARTİNİN BİR DAHA ÇIKAMAMA ÜZERE DEVRİLECEĞİ MESELESİDİR.
BG-SAM
Reklamlar