Seyhan ÖZGÜR
Yazımın birinci bölümünde size Bulgar politikasında şimdiye kadar yüzde yüz geçerli olan “hep bana hep bana” mantığının yerine “HEM ONA HEM BUNA” uygulamasının nasıl belirdiğini ve gelişmeye başladığını anlattım.

Konumuzu seçim sistemi açısından derinleştirmeye devam ediyoruz:

Bulgaristan Cumhuriyeti’nde 24 yıldan beri uygulanan seçim sisteminde “HEP BANA HEP BANA” yani “HEPSİ BANA”  mantığı egemendi. Bu mantık komünist seçim sisteminin devamıdır. 1945 ile 1990 yılları arasında oyların  % 99,99 ‘nu BKP’ye vermeye alışmıştık. O zaman ne oranlı (proparsiyonal) ne de çoğulcu (majoriter) seçim sistemi vardı. Seçmen, BKP tarafından gösterilen milletvekili adayı seçerdi. Seçilenler ara sıra Sofya’ya gider, Meclis Genel Kurul toplantılarına katılır, gerektiğinde münasebet alır, oy kullanır ve işler böyle giderdi. Bulgaristan “HEPSİ BANA, HEPSİ BANA” anlayışını Komünist Partisi getirdi. Bütün hırsızlık, soygun ve talan hep halk adına, halkın gönenci adına yapıldı, soyulan halk oldu, çeken de hep halktı. Aynı parti hem yöneten, hem yürüten, hem de adalet dağıtandı ki, bir öznenin hem iktidar, hem muhalefet olması mümkün olmadığından, işler sarpa sardı. Demokrasi yani politik çoğulculuk isteyenler üstün geldi. 1990’dan sonra birçok parti kuruldu, bunlardan biri olan Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH / DPS) aslında HEP BANA HEP BANA sistemini yaşatmak için kurulmuştu. Todor Jivkov’a yakınlıyla bilinen DC ajanı Ahmet Doğan’ın en önemli vazifesi Türk, Pomak, Müslüman sürüsünü dağıtmadan gütmek ve seçimlerde oyların hepsini alarak, gerektiğinde BKP varislerine destek olmaktı.

 

Demokratik sistemde barajı aşan politik partilerin hepsi Halk Meclisi’ne girebilir. 10 milletvekili partili ya da bağımsız meclis grubu kurabilir. Komisyonlara katılır. Oyların % 51’i ile Bakanlar Kurulu’nu meclis seçer. Mecliste güvenoyu alamayan hükümet düşer v.s.Politik tiyatronun yeni sahnesi bu mizansene göre oynanacaktı.

 

Bu hafta Sofya parlamentosunda Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) ile hak ve özgürlükçüler partisi (HÖH / DPS) milletvekilleri bir yuvarlak masa etrafına toplandı ve Seçim Yasası’nda değişiklik önerisini müzakere etti.  Yani sahne dekorunda bazı değişiklikler öngörecekler. Olabilir ya, HEPSİ BANA mantığı biraz yontularak HEM ONA HEM BUNA şekli alabilir. Onlar içeride çalışadursun hayatları için şu anda direk tehlike yok, çünkü dün göstericiler parlamentoyu domates yağmuruna tutmuşlar. Domatesten ölense hala yok.

 

Biz, bu toplantıda neler görüşüldüğünü tahmin ediyoruz. Bulgaristan Stratejik Araştırma Merkezi politik sonuca bağlanması gereken ana sorunların bazılarıyla ilgili somut görüş açıklıyor.

 

Bir: İki sistemli seçimden yanayız: Oranlı (proparsiyonal) ve çoğulcu (majoriter).  Seçmen, aynı anda, hem parti listesine, hem de tanıdığı, bildiği ve güvendiği bir milletvekili adayına oy verebilir. Aynı ayda iki oy kullanılması yasaldır. Parti listesine alınan adayların ancak % 5’i parti merkezlerinde belirlenmelidir. % 95’i de seçmen kulüpleri, dernekler, mahalle, semt ve köy cemaati tarafından gösterilmelidir. Ayrıca adayların karakter sahibi, yaşam tarzımızı, gelenek göreneklerimizi bilen, dış görünümü gönül alan, ana dilinle birlikte Bulgarcayı hem yazılı hem de sözlü iyi öğrenmiş, sabıkasız, halkın sevgisini kazanmış, öğrenimli ve dürüst kişiler olmalıdır. Izbandut tipi uyurgezerler meclise alınmamalıdır. Çünkü halk ızbandut Delyan Peevski tipini gördü ve 6 aydan beri eve toplanmıyor.

 

Çoğulcu yani en fazla oy alanın kazandığı (majoriter) seçim yarışına ise, seçmen topluluğunun göstereceği okul müdürü, deneyimli öğretmen, mühendis, sanatçı, gazeteci, avukat ve başkaları aday olabilir. Bu milletvekili adayların partili ya da partisiz olması pek önemli değildir. Önemli olan onları halkın tanıması, sevmesi, kendilerine güvenmesidir. Majoriter sistemle HEM ONA HEM BUNA felaketi aşılabilir.

 

İki: Değişikliklerin başında milletvekilinin SEÇMEN TARAFINDAN GÖREVDEN ALINMASI hakkı gelmelidir. Bu hususun çok iyi anlaşılması gerekir. Yani seçilen bir milletvekili işine bakmıyorsa, haklarını kötüye kullanıyorsa, seçmenle tüm ilişkilerini kesmişse, hiçbir şeyle ilgilenmiyorsa, seçmen, kendisine ve millet meclisine 3 yazılı ihtar gönderdikten sonra, 500 imza toplayıp vekilini milletvekilliğinden geri alabilmelidir. Bu onun kutsal bir hakkı olarak yasallaşmalıdır. Bu direk yasal hakkın seçmene tanınması, Bulgaristan’da politik sisteminde değişiklikler motoru olabilir. Şimdiki geçerli sistemde, sizlerinde çok iyi bildiğiniz gibi, parti şefleri yani Ahmet Doğanlar’ın, Lütfü Mestanlar’ın gösterdiği (bizi yanlış anlamayınız bizim Doğanla Mestanla alıp veremediğimiz birşey yok, aynı şeyleri Volen Siderov, Boyko Borisov ve Sergey Stanışev  için de söylemek mümkündür) ve sizin sandık başına gidip seçtiğiniz milletvekilleri politik dürüstlük açısından hep ÇÜRÜK çıktı. Örnekliyorum: HÖH / DPS Silistra milletvekili Günay Sefer,  HÖH / DPS Dulovo Belediye Başkanı ve milletvekili Mithat Tabakov, HÖH / DPS Başkan Yardımcısı ve 42. Halk Meclisi Başkan Yardımcısı, milletvekili Hristo Biserov ve daha başkaları bu çürükler listesindendir. Bir Türk milletvekilinin yolsuzluktan mahkemelik olması hepimize yüz karasıdır. Şu anda meclis koltuklarında otururken, savcılık kapımı çalacak korkusundan içi titreyen vekillerimiz var. Onları savcı polis gönderip toplatana kadar, seçmenin “hadi yeter lütfen kenara çekil!” deme hakkı yasallaştırılmalıdır.  Bu iş başka partilerde bu denli cıvıtmazken, bizden neden bu kadar kokuştu? Sebebi,  Ahmet Doğanlar’ın, Lütfü Mestanlar’ın sabıkalı kişileri milletvekili adayı gösterip, dokunulmazlık yasasından yararlandırarak hapisten kurtarmasından kaynaklanıyor. Ama nereye kadar? Kamu davalarında zaman aşımı olmadığını siz de bilirsiniz. Bir çekirge bir sıçrar iki sıçrar… Liderlerin   “BİZ NE DERSEK O OLUR!” havaları var ya, O, dürüstlüğün bittiği noktadır.

 

Biz,1877/1878 Rus Osmanlı Savaşı’nda Bulgar düvelinde kaldığımızda partimiz falan yoktu. Bir asır partisiz süründükten sonra ilk kez 1990’da politik parti kurabildik. Ne yazık ki, ters ters icatlar, halkı küçümseme ve zorlama, hainlik politikaları kısa sürede işin tadını kaçırdı. İşleri yeniden durultabilmemiz için, oyumuzla seçilen bir milletvekilimizi istediğimizde görevden alma hakkımızı istiyoruz. BULGAR SAVCIDAN, mahkemeden daha hızlı karar alıp hareket etme hakkımızı elde etmede ısrarlıyız. SEÇMENİN DE HAKLARI olmalıdır. Seçmen, karar verdiği an vekilini görevinden alabilmelidir. Bu gerçek demokrasinin önemli kurallarından biridir. Bizde uygulama zamanı gelmiştir.

 

Şimdi bir de Bulgar devletinde ilk seçimlerin nasıl ve hangi sisteme göre yapıldığına bakalım:

 

Bulgaristan’ın ilk seçim yasası 1882’de kabul edildi. Bu dolaylı bir seçim sistemiydi. Seçmen milletvekilini değil, milletvekili seçecek olan oy hakkı olan yetkilileri seçiyordu. Oy sahibi olanların seçime katılma zorunluluğu vardı ve seçimleri boykot etmeleri durumunda ciddi para cezalarına çarptırılıyorlardı. O zamanlar bizde iki aşamalı seçim vardı diyebiliriz.

 

1882 Seçim Yasası 1919’da değişiklikler gördü. Milletvekili, il, ilçe ve muhtarlık görevlileri için seçime katılma zorunlu hale getirildi. Seçime katılmayan cezalandırıldı. Fakat bu, oy kullanmayana ceza kesme uygulaması, SEÇİMLERE KATILMA ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KISITLADIĞINDAN bir süre sonra kaldırıldı. Günümüzde 33 devlete seçime katılma zorunlu, 160 ülkede de seçmen iradesine bırakılmıştır. Farklı uygulamalar değişik ülkelerde farklı sonuçlar doğuruyor.

 

Bulgaristan’da 12 Mayıs 2013 parlamento seçimlerine katılma oranı % 53 olup, seçmenin % 47’si sandığa gitmemiştir. Katılmayanların oranı en fazla oy alan partinin aldığı oylardan 2 defa daha fazladır. Halkın gerçek iradesinin hangi noktada oluştuğunu söyleyebilmek gerçekten çok zor bir iştir.

 

Kuşkusuz, seçime zorunlu katılma yani mutlaka oy verme sistemi yasama ve onların seçtiği yürütme organlarına daha büyük ligi timlik (meşruluk) yasalık ve saygınlık kazandıracaktır. Seçimlere zorunlu katılma süreci serüvenini sosyalizm ve totalitarizm döneminde yaşayan Bulgar seçmenler olaya olumlu bakmıyor. Mecburi seçimlere “ölü canlar” yani alınacak sonuçlardan asla ilgilenmeyenler de katıldığından, aslında bu, içi boş bir seçim olur. Seçime zorunlu katılma sisteminde “oylar alıp satılamaz” deyenler var. Bunu doğru kabul edemeyiz, çünkü mecburi sistem oy ticaretini yoğunlaştırır.

Bulgaristan’da seçime katılma hakkı Anayasal bir haktır ve herkes kullanmada özgürdür, değişiklik görmese de olur.

 

Seçim Yasasındaki değişikliklerin BSP ile HÖH / DPS partileri arasında HEM SANA HEM BANA şeklinde yapılacağına inanıyoruz.

 

Çoğulcu sistemin uygulanmazsa demokrasi yara alır.

 

Çoğulcu sistem uygulanmaz ve seçmene vekilini görevinden alma hakkı tanınmazsa Bulgaristan demokratikleşemez, parti egemenliği devam eder, partilerin iplerini de oligarşi çektiğine göre, para babaları hükmetmeye devam eder ve halkımız köle gibi çeker. Bulgaristan tarihinde gerçek demokrasi hiç olmamıştır. Demokrasiyi tatmamış olan halkımız bu nedenle sandığa küskündür. Sandıktan büyük beklentisi yoktur. Geçen yüzyıl yarım asır faşizme bel bağlayan Çarlık idaresi hüküm sürerken, faşizmden totalitarizm doğacağını düşünemeyenler gafil avlandı. Devir değiştikçe birisi gidip öteki geliyor. Dünya hala yasaksız demokrasi de görmemiştir. Anlatmaya çalıştığımız ve seçim yasasında boşlukları dolduracak değişikliklerden hangisi dikkate alınır, pek bilinmiyor, çünkü bunların gerçekleştirilmesi Doğanların Mestanların pek işine gelmez. Yeni ortamda istedikleri gibi at oynatamazlar.

 

Biz bugün Bulgaristan’da rüşvet ve dolandırıcılık curcunası, oligarşi dengeleri, yoksulluk ve sefalet ile güvensizlik tarafından bloke edilmiş yani abluka altına alınmış bir devletten söz ediyoruz. Şubat 2013’ ten son bu devletin HEM ONA HEM BUNA kurallarınca çalıştığını görüyoruz. Şubat ayında kışkırtılan göstericilere Soros para verirken, 8 ay sonra polislere de 4 milyon leva harcandığı anlaşıldı. Kasım ve Aralıkta Üniversiteli gençliğin para ile protesto ettiği açıklandığında, milletvekillerinin maaşlarına ilaveten aldıkları 3/2 ödenekten hesap sorulmadığı öğrenildi. Tabii buna AL GÜLÜM VER GÜLÜM DE DENEBİLİR ama daha doğrusu HEM ONA HEM BUNA mekanizmasının iyi çalıştığını görüyoruz.

 

Bugün de sarı kaldırım üzerinde devam eden gösterilerden, bocalamadan, didişip itişmeden, söz düellolarından, ekran kavgalarından toplumsal durulma ve sivil toplum doğmasını arzu ediyoruz. Aynı zamanda büyük bir üzüntüyle izlediğimiz süreçler arasında, politik elitten söz sahibi olanların niteliklerini yitirdiği de ortadadır. Orta tabakanın bir türlü oluşamadığı; öğretim ve eğitim sisteminin bozulduğu; hiçbir şeyin istenilen yönde değişmediği genç neslin ülkeden kaçtığı ve halkın tüm bu olup biteni bir futbol karşılaşmasına gösterdiği heyecanı bile göstermeden alakasız seyrettiği, dikkati çekiyor.

 

HEM ONA HEM BUNA konumuza gelecek hafta devam edeceğiz. Bu yeniliğin geleneksel ızbandutlardan entel-ızbandut zümresi doğurmasını, yenilerin % 300 kazançlı ne işler çevirdiğini, devleti soyarak nasıl zenginleşmelerini, HÖH partisinin bu işlerdeki rolünü ve 2014 seçim hazırlıklarında “oyları şimdiden kapatma” taktiklerini açıklayacağız.

Devam edecek.

Reklamlar