Biz, yeni bir seçim yapmak zorunda olduğumuza işaret ederken, HÖH yada başka bir partiye düşman olduğumuz anlaşılmasın lütfen. HÖH partisini en az siz kadar seven, halkımızın bir politik partisi olması için en az her biriniz kadar mücadele etmiş olan şerefli kişiler varsa, siz kadar bizleriz! Haklarımızı savunan, özgürlüklerimizi yaşatan, bizim için politik mücadele veren bir partimiz olması tarih boyu en büyük hedefimizdi.
Biz ezelden beri Türk’üz. Lakin 1877 – 1878 yılları Rus-Osmanlı Savaşı sonucu, Osmanlı yaşadığımız toprakları kaybetti. 3 Mart 1878 tarihinde (günümüzde Bulgaristan bu tarihi Milli Bayram olarak kutlar) İstanbul Yeşil köyde imzalanan Anlaşma, uluslar arası kabul görmeyince, Berlin Konferansı toplandı. Berlin Antlaşması imzalandı. İşte burada, (1878 Berlin Konferansında) Bulgar Prensliği doğdu. Ve şu ya da bu yolla Üçüncü Bulgar devletine hayat hakkı tanındı. 1908’de Bulgaristan egemenliğini ilan etti. O zaman bu topraklarda yaşayan Türk ahalisi BULGARİSTAN TÜRKÜ oldu. Türlü tehditler, saldırılar, katliamlarla zorunlu göçle çoğunluk durumundan azınlık durumuna düştü. En büyük hezimetlerimizden biri 1989 Ağustosu kitle göçü oldu. 25 yıl önce parçalanmadık bir tek ailemiz kalmadı. Biz Türkiye’ye keyfimizden gelmedik, Sürüm sürüm süründürülmeyen insanımız yoktur! Biz Türkiye’ye sıcak ve konforlu evlerimizden, şirin köylerimizden, mağrur kasabalarımızdan gelmedik, sürgünden, hapishanelerden, toplama kamplarından geldik. Biz göç etmedik, kovulup da geldik. Biz unutamıyoruz. Siz de unutmayın, bir zahmet!
Bulgaristan Türkleri olarak 100 yıl yaşadığımız Vatan topraklarımızda bıraktığımız ve değeri en yüksek olan nedir. Hiç kuşkusuz Hak ve Özgürlükler Hareketimizdir. Bir halk olarak bir asırda politik bilince ulaşıp kendi partimizi kurabilmemiz çok büyük bir erdemdir. Her azınlığın politik partisi yoktur. Her milletin devlet kuramadığı gibi her azınlık da politik örgütlenmeyi başaramaz, yapılandıramaz, iktidar yolunu bulamaz.
Hak ve Özgürlük Hareketi Bulgaristan Türklerinin dip dalgasının, halk psikolojisinin ruh ve beden olarak hareketlenmesinden ve Mayıs 1989 Ayaklanmasından doğmuştur. Bu isyan politik nitelikli bir hareketlenmeydi. Totaliter Bulgar devletine karşı ilk başkaldırıydı, başarılı oldu Bulgar halkının demokratik öncüsü olan demokrat aydınları da kendi sivil toplum örgütleri öncülüğünde hareketlendi. 10 Kasım 1989’da halka zülüm eden totaliter iktidarı devirdi. 30 Aralık 1989’da isimlerimizin geri verildi. Anadilimiz Türkçemiz konuşma ve yazışma olarak serbest bırakıldı. Anadilimiz üzerindeki yasaklar kaldırıldı. İslam dininde ibadet, İslam Türk geleneklerine ve kültürüne göre yaşama haklarımız yeniden tanındı. Bu büyük başarılar Mayıs 1989 Ayaklanmamızın ve Ağustos 1989’da bakışlarımızı Sofya’dan Ankara’ya çevirip bir göç seli olarak yeniden en kitlesel bütünlük içinde bir daha hareketlenmemizin hem sonucu hem de büyük zaferidir. Biz, bugün de kendilerine karşı düşmanlık duygusu beslemediğimiz ama fırsatçı ve bencil olduklarını çok iyi bildiğimiz Bulgarlara, tüm Balkan halklarına, tüm Avrupa’ya ve dünyaya demokratik kamuoyuna hareketlenebilen, ayaklanabilen, örgütlenebilen bilinçli cesur ve başı dik bir halk topluluğu olduğumuzu gösterebildik. Biz bu güçlü kükremeyi Bulgaristan Türkleri olarak, adları değiştirilmişler olarak, camileri katılmışlar olarak, mezar taşları yıkılmışlar olarak ama kalplerindeki deha ile hiçbir yenilgi kabul etmeyen ruhları dipdiri olanlar olarak gerçekleştirdik. Biz bu haysiyeti 25 yıldan beri yaşattık.
1990 yılında tam destek verdiğimiz Hak ve Özgürlükler Partisi kuruculuğunda hain bir tuzağa düşürüldüğümüzü sonradan anladık, boş bulunduk, aldatıldığımızı kabul ediyoruz.
Hiçbir yanlışın düzeltilmesine geç değildir. Hainleri partimiz HÖH’ün yönetiminden çekilmeye zorlamak ana baba ödevimiz, Türk kimliğini koruma vazifemiz, benliğimizi yaşatma davamız oldu.
Biz bu defa 5 Ekimde oyumuzu sivil toplum örgütlerimizin işaret ettiği partiye vermekle yeni bir seçim pampaya karar alıyoruz. Haysiyeti olan her soydaş yeni bir seçim yapmak zorundadır. Birlik ve beraberliğimizi bozmadan, demokrasi kurallarına uyarak hainlere dersimizi verip yolumuza devam edelim. Seçim yapma hakkı en doğal ve insan haklarımızdan biridir. Türklük ve Müslümanlığa sadık kalmamızın en kısa, en emin en doğru yolu 5 Ekim 2014’te yeni bir seçim yaparak, özümüze ihanet edenlere ders vermekten geçiyor. Başarınız kutlu olsun!
Alpay DİNÇER