İbrahim SOYTÜRK

Hayat, pek çok farklı aşamadan oluşan bir yolculuk. Bu yolculuk, bireyin gelişimini ve insanlıkla olan bağını derinleştirir. Ancak, her yolculuk gibi, bir yönüyle de bir amaca hizmet eder. Yaratıcılığını ve potansiyelini en yüksek noktaya çıkarmak isteyen her birey için bir rehber vardır. Bu rehberin esasını oluşturan ise bir mantra gibi tekrarlanan üç basit ama derin anlam taşıyan kelime: “Okuyacaksın, okuduklarını yaşayacaksın, yaşadıklarını öğreteceksin.”

1. Okumak: Bilgiyi Almak, Dünyayı Anlamak

Hayatın başlangıcı, bilginin ilk tohumlarının atıldığı andır. İnsan, doğayla, evrenle, toplumla, hatta kendisiyle ilgili pek çok şeyi öğrenmek için okur. Ancak okumak, yalnızca kitaplardan bilgi almak anlamına gelmez.
Bir insanın okuyabilmesi için öncelikle açık bir zihin ve dikkatli bir göz gerekir.
Okumak, insanın her şeyi sorgulaması, dünyayı daha derinlemesine anlaması için bir anahtardır.
Bu anahtar, insanı hem bireysel gelişim yolculuğunda hem de toplumsal sorumluluk bilincinde önemli bir noktaya taşır.

Modern dünyada okuma, sadece geleneksel anlamda kitaplar üzerinden yapılmaz. Her türlü medya, insanın düşünsel birikimini geliştirmek, genişletmek için önemli bir kaynaktır. Ancak okumanın nihai amacı, elde edilen bilgiyi doğru şekilde anlamak ve içselleştirmektir. Bunu başarmadan, diğer aşamalara geçmek mümkün değildir.

2. Yaşamak: Okuduklarını Hayatına Dâhil Etmek

Okuduklarımız, eğer doğru bir şekilde hayata aktarılmazsa, sadece birer soyut kavramdan ibaret kalır.
Yaşamak, okuduklarımızın somut bir biçimde gerçekliğe dönüşmesidir. Bir insan, okuduğu bilgiyi hayatına ne kadar katarsa, o kadar derinleşir, o kadar anlam kazanır. Bu aşama, öğrenilenlerin pratiğe dökülmesidir.
Okuduğumuzun doğru olup olmadığını, yalnızca yaşantımızda deneyimleyerek öğrenebiliriz.

Hayatını doğru bir şekilde yaşayan bir insan, başkalarına da örnek olmalıdır. Okuduğu bilgiyi içselleştirip uygulayarak çevresindekilere de bu doğrultuda bir yol gösterir. Çünkü bir insan, ancak yaşadıklarından ne kadar öğrenirse ve bu öğrenme sürecini içselleştirirse gerçekten bir değişim yaratabilir.

3. Öğretmek: Yaşadıklarını Başkalarına Aktarmak

İlk iki aşama, bireyin gelişimi için son derece önemli olsa da nihai amacın, bu bilgiyi ve deneyimleri başkalarına öğretmek olduğunu unutmamak gerekir. Okuduklarınızı, yaşadıklarınızı başkalarına öğretmek, insanın toplumsal sorumluluğunun bir göstergesidir. Çünkü bir insanın hayatı, yalnızca kendisi için değil, aynı zamanda çevresindeki insanlar için de anlamlıdır.

Toplumda bir değişim yaratmak, bireylerin sadece kendi hayatlarını değil, başkalarının hayatlarını da etkileyebilme kapasitesine dayanır. Bir insan okuduklarından öğrendiklerini sadece kendisi için değil, aynı zamanda başkalarına aktardıkça gerçek anlamda gelişim sağlanmış olur. Yaşadıklarını öğretmek, bir bakıma insanın sorumluluğudur.
Ancak öğretmek, sadece başkalarına bilgi aktarmak değil, onlara doğru yolu göstermek, onlara rehberlik etmek demektir.

4. Sonuç: Yaratıcılığın Anahtarı

“Okuyacaksın, okuduklarını yaşayacaksın, yaşadıklarını öğreteceksin” diyen bir yaratıcılık anlayışı, insanın içsel potansiyelini açığa çıkaran ve onun toplumsal katkılar yapmasını sağlayan bir perspektife sahiptir.
Bu, insanın sadece bireysel olarak olgunlaşmasını değil, aynı zamanda çevresine fayda sağlayan bir birey olmasını amaçlar. Müslümanlık gibi bir inanç sistemi, zaten bu süreci doğal bir yaşam biçimi olarak sunar. Okumak, yaşamak ve öğretmek; bir insanın yalnızca kendini değil, dünyayı da değiştirme gücünü elinde tutmasına olanak verir.

Sonuçta, yaşamın anlamını üç adımda anlamak mümkündür:
Okuyarak dünyayı anlama, okuduklarını yaşantına dâhil etme ve yaşadıklarını başkalarına öğretme.
Bu döngü, insanı her açıdan geliştiren bir yolculuğa çıkarır ve nihayetinde ona hem içsel huzur hem de toplumsal fayda sağlar. Hayat, bu üç aşama arasında şekillenirken, her birey kendi yolculuğunu yaratır ve başkalarına örnek olur.

Reklamlar