MusaMusa VATANSEVER

Boyko Borisov hükümetinin ayağı az kala kaydırılıyordu.          

Dünya politikasının “petrol doları” veya “doğal gaz doları” ekseninde döndüğünü ve 2016’da da bu eksenden çıkamayacağı yeni yılın ilk haftasında göründü. Bu büyük politikanın şimşek çaktığı ülkelerden biri Bulgaristan oldu. 1 Ocakta “Rus Overgaz” Bulgaristan’a gaz vermeyi kesti, 200 bin tüketici şok geçirdi.

17 Aralık gecesi Hak ve Özgürlük Hareketi (HÖH) bedava yeme içme merkezinde fahri başkan A. Doğan bir sihirbaz gibi hareket ederek, 3 yıldan beri partiyi Avrupa-Atlantik ve Türkiye siyaseti çizgisine çekmeye çalışan Genel Başkan Lütfü Mestan ile bu çizgiye yakın olan birkaç milletvekilini partiden attı. HÖH Kırcaali İl Başkanı B. Ömer de görevinden istifa etti. Bu olay Bulgaristan iç siyasetine damga vurdu, 15 günden beri gündemden düşmüyor.  Balkanlar, Avrupa Birliği ve Türkiye Bulgaristan ilişkilerine de sıkıntılar yaşattı.

Türkiye dışında en büyük Türk nüfus Bulgaristan’da yaşıyor.

 Bulgaristanlı Müslüman Pomak ve Çingenelerle birlikte Türkler ülke nüfusunun üçte birini oluşturuyor. HÖH,  Bulgaristan Müslümanlarının siyasi örgütüdür. Parti listesinden 43. millet meclisine 38 vekil seçilmiştir, partinin parçalanması sonucu 6 vekil şimdi bağımsızlar grubuna girdi. Partinin Moskova’ya bağlı görev yaptığı ortaya çıkınca  meclisteki otoritesi sıfırlandı.

Sarayda” kör sofraya toplayan Moskofcu Doğan,  Genel Başkan Mestan’ın, mecliste yaptığı konuşmada “CU–24Rus askeri uçağı Türkiye hava sahasına girmiştir, uyarılara uymamıştır ve Türkiye egemenliğini ihlal etmiştir, düşürülmesi saldırıya cevaptır” demesini gerekçe gösterip “Rusya’nın bölgemizdeki gücünün arttığını gerekirse zorla kabul ettirmek zorundayız,” şeklinde konuştu. Aynı gece parti siyasetinde ve yönetiminde darbe yaptı. Böylece Putin Bulgaristan Müslümanlarını yeniden Moskof çizmesi altına almış bulunuyor.

1998’den beri KGB lehinde gizli ajanlık yaptığı ve hatta Bulgaristan’da yaşayan Türk, Pomak ve Çingene Müslüman etnik azınlığa “istasyon şefi” atanan A. Doğan’ın sırları basına düştü. Bulgaristan Türklerine Moskova’nın Balkanlardaki “6. kol ordusu” olduğu yazıldı ve yorumlandı. Kuşkusuz Bulgaristan Türklerinin haklarında süre giden bu ince hesaplardan haberi yoktu. Olaylar olağanüstü ciddi ki, “istasyon şefi” harcandı.

Doğan, Türk partisinin Rusya’ya bağlılık çizgisinden uzaklaştığı gerekçesi bir uydurmadır. Parti memleketimizin 2000 yılından beri sürdürdüğü Avrupa Birliği ne NATO’ya bağlanma siyasetinin içinde yer almıştır. Ani saldırı ile HÖH içinde darbe yapma gerekçesi esasızdır. Türkiye’de yakını olmayan Bulgaristan Türk ailesi olmadığı dikkate alınırsa, insanlarımızdan Türkiye’ye bağlılık dışında bir siyasi çizgi beklemek de yanlış olur. Bu açıdan değerlendirdiğimizde, HÖH partisinde iç darbe gerçekleşti.  Genel Başkanı Mestan 8. olağan kurultay Ocak 2013’te seçmişti. Partiden atılırken ona kendini savunma hakkı tanınmadı. Böylece HÖH içindeki sıkı merkeziyetçi baskı iddiaları kendini doğruladı.

Bu kaba küstahlık, BGSAM ve BULTÜRK Derneği tarafından kınandı. Bu gerçek defalarca yazıldı. Toplantı ve konferanslarda dile geldi. Açık oturum ve sempozyumlara konu oldu. “Bulgaristan Türklerinin Sesi Gazetesi” de soydaşlarımızı ve memleketteki kardeşlerimizi beklenen iç darbe konusunda defalarca uyarmıştır.

Ne yazık ki, Bursa’da ve diğer göçmen merkezlerinde soydaşlarımızı temsil eden BAL-GÖÇ ve diğer hemen hemen tüm göçmen dernek, federasyon ve konfederasyon başkanları 26 yıldan beri Ahmet Doğan’ın boynuna sarılmaktan ve tüm uyarılarımıza karşın, onu öperek her seçimde çuval dolusu oy hediye etmekten bir türlü vazgeçemediler.

Parti içindeki iç darbeden ders almalarını beklemek hakkımızdır. Doğan, soydaş oylarımızla, isimlerimizi değiştiren ve bizi memleketimizden kovan “DS” generallerini HÖH milletvekili seçtirdi. Biz bu gerçeği göremeyenlerin karanlık ortamında yıllarca çalışmak zorunda kaldık. Dernekçilerimizin yıllarca anlamakta zorlandığı veya anlamak istemediği noktalar şunlardı:

Bir)  “Bulgar Etnik Modeli” diye bir şey yoktur.

Bu, eski istihbarat “DS” kabinelerinde hazırlanmış bir kandırma, aldatma ve 26 yıldan beri sıvazlanıp beslenen bir uyutma projesidir. A. Doğan olmayan bir projenin uygulayıcısıdır. 1989’da ayaklanan bir etnik topluluğu bayıltmak için uyuşturucu iğnesi bu proje ile yapıldı. Kolumuzda bacağımızda morarmadık yer kalmadı. Bu nedenle olacak ki “saray laboratuarlarında Rus teknolojisiyle metistik etkileyici” hazırlandığı otaya çıktı. “Bulgaristan Etnik Modeli” gerçek olsaydı Bulgaristan Cumhuriyeti Bakanlar Kurulunda “Bulgar Etnik Modeli” bakanlığı olurdu. Hatta Cumhurbaşkanına bağlı “Bulgar Etnik Modeli” Başkan yardımcılığı görevi açılırdı. Önceleri BKP Merkez Komitesinde “ Türk Şubesi” sonra da “Azınlıklar Şubesi” olduğu gibi. Bütçesiz ve kadrosuz devlet politikası olmaz.

Doğan ve etrafındakilerin hırsızlıklarına, onların her işten % 20–30 rüşvet toplamalarına, Romlardan oy satın almalarına, Avrupa Birliği fonlarına el atmalarına “Bulgar Etnik Modeli” diyorsanız, o zaman diyeceğimiz yoktur. Yineliyorum, uygulanan siyaset gerçekleri söyleyerek aldatma siyasetidir. Her konuda söz isteyenlerden rica ediyorum. Gidin Bulgaristan’a ve devlet tüzel kişi tescil arşivini denetleyin, “Bulgar Etnik Modeli” adında bir yerde bir kayıt bulabilirseniz, başımın üstünde yeriniz var. Bu siyasetin yalan olduğu ortaya çıkınca artık çökmüş ve balon patlamıştır. Müslüman azınlığımıza sayaya kapanmış kasaplık koyungözüyle bakıldığını anlayan kardeşlerimiz Rusya kölesi olmak istemediklerini “Türkan Çeşme” ve Mastanlı şehitlerimizi anma mitinglerinde de ifade ettiler. 2016 anma töreni için Süğütkesiğin’e gelen Türkiyeli dernek ve federasyon başkanlarının dünyadan haberdar olmadıkları söyledikleri her sözde ifade buldu.

İki)  Bu yılın Ekim ayında Bulgaristan’da Cumhurbaşkanı seçimi yapılacak.

Şimdiki Cumhurbaşkanı R.Plevneliev, GERB partisi adayı olarak, HÖH partisinin de oylarıyla seçilmişti. O, Avrupa ve Atlantikçi siyaset çizgisinde kaldı. Son zamanda Moskova’nın Bulgaristan’a karşı siber saldırılarını kınadığı ve Putin’den tepki aldı.

1990’dan beri Bulgaristan’da Jelü Jelev (1990 -1997), “Petar Stoyanov (1997 – 2002), Georgi Parvanov (2002 – 2012) ve ardından da şimdiki Cumhurbaşkanı Plevneliev (2012) olmak üzere 4 Cumhurbaşkanı seçimle ve HÖH seçmen oylarıyla görev başına geldi.

Son seçimde BULTÜRK ve Bulgaristan Türkleri ve soydaşlarımızın temsilcisi olarak bağımsız aday Sali Şaban da ilk kez Cumhurbaşkanı adayı olarak iyi oy aldı.

Sözün kısası, Cumhur-başkanlarından Jelev ile Stoyanov Demokratik Güçler Birliği (CDC) adayı, yani Avrupacı ve Atlantikçi olsa da,  Bulgaristan NATO’ya ve Avrupa Birliğine sosyalist Cumhurbaşkanı, Rusofil  Pırvanov zamanında alındı. Önemli belirtmek gerekir ki, Bulgaristan’ın Batı lehinde politik çizgiye yönelirken, A. Doğan yönetimindeki HÖH partisi bu üç adayın üçüne de oy verdi, üstüne üstelik Plevneliev’in seçilmesinde sonuç belirleyici rol oynadı.  Şimdiki konu, Sibirya soğukları ile birlikte Putin’den gelen  “kendinizi derleyin toplayın ve Ekimde seçeceğiniz Cumhurbaşkanınız Rusofil olsun!” mesajıdır. Yukarıda belirttiğim gibi, 1990’dan beri Bulgaristan Cumhur-başkanlarının hepsi ikinci turda HÖH oylarıyla seçim kazanmıştır. Olabilir ya L. Mestan’ın Avrupa ve Atlantikçiliğinden Moskova çekinmiş olabilir, ama bu son yıllarda devam eden dengeli bir siyasetti. Bir daha görüldüğü üzere, Bulgaristan Rusya’nın Balkanlar siyasetinde anahtar konumundadır. Hatta Rusya’nın Balkanlar siyasetinde denge unsurudur.

1996 savaşında Moskova’nın Batı Balkanları kaybetmesiyle “Kosova’da bir büyük US askeri üssü” kurulmuştur. Son iki yılda Amerika Silahlı Güçleri Bulgaristan’da da konuşlandı.

Özü açarken, bir de bugünkü Bulgar merkez basınına baktığımızda, 17 Aralık “saray skandalı” gürültüsünün daha da yükseldiğini görüyoruz. Basın  “Bulgaristan’da Rus Türk Savaşı” başlığıyla belirdi.

Alt başlıklar ise şöyle:

  1. İlk kurban Lütfü Mestan. B) Çarpışmayı kazanan Ahmet Doğan

Bulgar kamuoyu 1990’da Bulgaristan Müslüman etnik topluluklarının Rusya’ya hibe edildiğine artık tamamen inandı. Dış İşleri Bakanlığı Yakın doğu sorunları danışmanı Doç. İvo Hristov, HÖH partisinin 2016’ta üçe parçalanmış girdiğine değindi. Doğancı kanadın politik olarak Rusya’ya bağlanmış, D. Peevski kolunun ekonomik ve malı olarak Kremlin’e bağlanmış ve L. Mestan’cıların İslamcı ve biraz da Ankaracı olduğuna işaret etti. Yeni durumda insanların Türkiyeci olmaktan korktuğu gün ışığına çıktı. Bu analizlerin ardında, etnik Türklerin parçalanarak zayıf ve etkisiz hale getirilmesinden milliyetçi Bulgar parti ve hareketlerin yararlandığı bu yıl daha da yararlanacağı ve siyasetten daha büyük pay kapacağı yorumlara alınıyor. Bu arada Türk partisinin iktidar ortaklığına 2014’te kalem çekildiği yetmezmiş gibi, siyasette ve mecliste denge sağlayıcı rolüne de son verilmek istendiği ortaya çıktı. Yine bu yorumlarda, Büyük devletler için, Bulgaristan’ın ancak bir coğrafik konumu olan toprak parçası ve nüfus olarak önemli olduğuna değiniliyor. En büyük tehlikenin Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği olduğu savunuluyor. Sığınmacı sorununu elinde güçlü silah olarak tutan Türkiye’nin sınırdan 200 bin Suriyeliyi salıvermesi memleketi allak bullak eder derken yeni ve tedirgin bir kamuoyu oluşturuyorlar. Bu konuda basın “Bulgar halkının şizofren ve korkulu bir dönem” geçirdiği görüşünü yayarken, geçen yılın son gününde ise Bakanlar Kurulu’nda büyük bir gerginlik yaşandı. Bunun kaynağı da yine entrika genel merkezi rolünde bulunan “saray” oldu.

KGB’nın Bulgaristan’da totalitarizm dosyalarını açtırmamak için Doğan’a kurdurduğu “Multigrup” yönetimine çekilen ve HÖH liderli girişimiyle Haziran 2014’te Başbakan P. Oreşarski hükumeti tarafından Rusya akaryakıt şirketi “Rus Overgaza” bağlı “Bulgar Overgaz”ın başkanlığına atanan J. Koen 1 Ocaktan başlayarak 200 bin aileyi yakıtsız bırakmaya kalktı. Gaz fiyatına % 10 zam istendi. Komplo hükumeti devirme yelten-işi olarak değerlendirdi.

2013’ün Şubatında da enerji tuzağına “kurban oldum” mizanseni yapan Başbakan B. Borisov ikinci kez aynı sahneyi oynamaya hevesli olduğunu gizleyemezse de, şimdilik tehlikeyi atlatıldı. Tabii Borisov bir strateji uzamanı değildir. O, Rusya, Türkiye ve Batı arasındaki siyasi dengelemeyi sepetteki yumurtaları kırmadan yürütmek zorundadır. Bu defa sezgisel taktik kullanarak işin içinden çıktı. “Putin söz verdi. Rusya bizi kurtardı. Moskova bizim soğuktan donmamıza izin vermez” gibi tekerlemelerle sakinleştirilen Bulgarların yılbaşında düşen kar altında çıkıp protesto yapmaları önlenebildi.

4 Ocak 2004’te kurulan HÖH partisi 26. yıl dönümünü bu defa kör sofrasız andı. Bir bildiriye NATO ve AB-ci siyasete bağlılık duyuruldu. Yukarıda da belirttiğimiz üzere, “siyasette gerçekleri söylemek en büyük yalandır” uygulaması, iç darbeye rağmen, devam ediyor.

Suudi Arabistan ile İran arasında Şam Diktatörü Beşer Esat ‘ın kaderi, dolayısıyla Yakın Doğu ve Arap Dünyası akaryakıt yolları ve boru hatlarının geçeceği güzergâhlar, Rusya’nın Suriye’ye çöreklenmesinden doğan büyük tehlikeler, Putin’in Arap halklarını kum fırtınalarında boğma niyetleri gibi konular yılın ilk haftasında büyük bir gerçeği daha ortaya çıkardı. Daha önce bir yazımda konu ettiğim ve “Medeniyetler Çatışması ” adlı eseriyle 1996’dan beri Türkiye’de de çeviri ve orijinal olarak okunan Samuel P. Hungtington’un ana fikri Hristiyan ve Müslüman medeniyetler arası bir çatılma değil, yeni medeniyetler çatışmasının İslam dininin Şii ve Suni mezhepleri arasına olacağı anlaşılır gibi oldu. Bu gelişmeyi “Arap Bahar”i ile bekleyenler aldanmışlardı. Türk Sunı Arap devletleri Irak’la ilişkilerini kesti. Türkiye’nin bölgesel rolü git gide artıyor. Siyaseti havalandırma zamanı geldi.

Reklamlar