Dr. Nedim BİRİNCİ
Tarih: 12 Kasım 2020
Azerbaycan halkı Ermenistan güçleriyle savaşta tarihsel bir zafer kazandı. İşgal altındaki topraklarını kurtardı. Zaferle sonuçlanan haklı bir savaştır. Yıllardan beri Azerbaycan topraklarına yayılmayı deneyen Ermenistan durduruldu ve Dağlık Karabağ’ın her cephesinde yenildi. Savaşı durduran Bakü, Moskova, Erivan anlaşması, devlet başkanı Haydar Aliev’in yönetiminde Azerbaycan Cumhuriyeti’nin dış politika, uluslararası diploması ve savaş cephelerinde Azerbaycan silahı, devleti, halkı ve ruhunun büyük zaferidir. Bu zafer aynı zamanda Dağlık Karabağ savaşında ilk günden son güne kadar bütün varlığıyla Azerbaycan halkının yanında olan, kanayan her yarayı sarmaya koşan Türkiye halkının da zaferidir. Bu zafer iki devlet bir halk siyasetinin zaferidir. Bu zafer, her an Azerbaycan halkının yanında olan Türk dünyasının, Pakistan ve Afganistan’ın, Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti Türkeri’nin ve Batı Trakya ve Bulgaristan Türklerinin ve soydaşlarımızın da büyük zaferidir. İlk günden beri saldırganın vahşetini, haklı savaşı, cephelerdeki gelişmeleri, eski başkent Şuşi kalesinin ve kentinin alınması ve stratejik zafer ve Ermenistan’ın yenilgiyi kabul etmesi sürecini adım adım izleyen Bulgaristan Türkleri Kültür ve Hizmet Derneği BULTÜRK, büyük zaferi özel olarak kutladı. Zafer gecesi düzenledi.
Bu savaşta Ermenistan 1992’den beri haksızdı.
Saldırganlığını sürdürdü. Katil işgalci bir güçtü. Tarihinde 6 devlet kurmuş kadım kültürlü Azerbaycan halkının öz topraklarına yerleşip “Büyük Ermenistan” hayalleri kurdu. Dağlık Karabağ bölgesinde kiralık askeri güç eğitip kanlı saldırılarla adım adım genişlemeyi ve Kafkasların “dev gücü” olmayı hedefliyordu. Amerika ve Fransa’daki Taşnak kalıntılarından para ve silah alıp Müslümanlara her gün silah açıp onları sindirmeye ve bölgeyi bütünüyle ele geçirmeye çalışıyordu. Bu gelişmeler ve sürekli kışkırtılan Ermenilerin saldırganlığının artması, emperyalist güçlere her konuda saldırılara ve katliamlara hazır bir güç duruma getirilmeleri, savaş günlerinde Azerbaycan köy ve kentlerine Ermeni topraklarından Rus füzeleri atılmasında kendini gösterdi. Gözleri dönmüştü. Bir halk olarak savaş katili oldular. Barışçı Azerbaycan vatandaşlarının hedef alınıp öldürülmesi, yaşlıların ve çocukların gece uyurken katledilmesi Ermeni halkını soykırımcı halklar listesine kaydetmiştir. Bu katliam, 800 Azerbaycan vatandaşının öldürüldüğü Hocalı katliamının devamıdır. Ermeni halkının hasta bir ruh haline teslim olduğuna ve gözü yumuk cinayet işlediğine yeni kanıttır.
Dağlık Karabağ 28 yıl önce işgal edilmişti.
1 milyon Azerbaycan vatandaşı aileleriyle birlikte öz topraklarından, evlerinden, kentlerinden kovulmuştu. Camiler yıkılmış ya da domuz ferması haline getirilmiş, okullar, kültür evleri, okuma yurtları, Müslüman kültür merkezleri yıkılıp yakılmıştı. Azerbaycan kültürüne, dil ve dinine savaş açılmıştı. Azeri olmak suç olmuştu. İşgal bölgelerinde idari yapı değiştirilmiş, Stepanakert şehri başkent ilan edilmişti. Devlet kurumlarından, okullardan, kültürel yaşamdan Azerbaycan dili kaldırılmış, Azerbaycan geleneklerine göre yaşamaya yasak getirilmişti. Son 28 yılda Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ topraklarında katliamlarla birlikte Azerbaycan dil kırımı, Azerbaycan kültür kırımı, İslam kırımı işlenmiş ve dünya kamuoyu bu soykırım sürecine seyirci kalmıştır. İğrenç olayları, baskı, terör ve zulmü kınayıp lanetlememiştir.
Kudurdukça kuduran Ermeni ırkçılar Dağlık Karabağ Cumhuriyeti ilan edilmiştir, fakat bu maşa birimi Ermenistan bile yüzüne maske takıp tanımamıştır. Hiçbir ülkeyle ilişki kuramayan kukla idare, Minsk’te toplanan ABD, Fransa ve Rusya üçlüsü tarafından dikkate alınmamıştır.
Dış ülkelerdeki Ermeni diasporası başta olmak üzere, Fransız ve Amerikan emperyalist şirketlerine bağlanan Dağlık Karabağ işgalci güçleri özellikle yon yıllarda işgal altında tutukları topraklardan çıkmalarını istenen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 4 kararına uymazken, demokratik kamuoyunu da hiçe saymıştır. Ele geçirdikleri 7 Azerbaycan belediyesinde (rayon) yerüstü zenginliklerini talan ederken, yeraltına da inerek toplam 220 ton altını çıkarıp Ermenistan’a kaçırmaya başlamışlardır.
Ermenistan’da bir altın arıtma tesisi kurmuşlar, İsviçre bankaları üzerinden para kaçırma ve para aklama faaliyetlerine hız vermişlerdir. Bu arada gözlerinin Hazar Denizi petrollerinde ve doğal gaz kaynaklarında olduğunu da asla gizlemeye gerek duymamışlardır.
Bu amaçla 1918’de Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin ilan edilmesinden sonra, 25 bin yerli Müslüman’ın öldürüldüğü Bakü katliamı da asla unutulmamıştır. Bu iğrenç katliam Bakü şehri başkentli “Büyük Ermenistan” ilan etmek için yapılmıştı. Sovyet idaresi yıllarında bu amaçlarından hiç vaz geçmeyen Ermeniler, 1980’lerde Sovyetler Birliğinin derin bunalıma düşmesiyle yeni saldırılarına başlamışlardır. 1984 ve 1985 yıllarında Ermenistan topraklarından Azerbaycan’a defalarca silahlı saldırı yapılmış Gazah ve Laçin şehirlerini ele geçirmiştir. 19. Yüzyılın ortalarından beri bölgenin hakimi olan Ruslar Ermenileri durdurmamış, hatta yüreklendirmiştir. Ermenilerin mezarlıklarda taşları toplamaya başlamasıyla ve işgal ettikleri bölgelere yerleşmeye hız vermeleriyle 21 Kasım 1988’de Gence kentinde ilk ayaklanma patlamıştı. Yine o zaman başka bir gerçek de ortaya çıkmıştı. Ermeni asilerin ardında, sosyalizm yıllarında Sovyetler Birliğinden kovulan ve New York’tan Paris’e kadar birçok yere yerleşen Taşnak başları, medya üzerinden düşmanlık körüklemeye ve Azerbaycan ve Ermeni halklarını birbirine düşürmeye, “Büyük Ermenistan” propagandasına yeniden başlamışlar ve körükledikçe körüklüyorlardı. Onların hayalindeki “Büyük Ermenistan” Hazar Denizinden neredeyse Akdeniz’e kadar uzanıyordu. Bu hayaller palazlanırken Azerbaycanlılar dehşet saçan, kana susamış bir vahşi olarak tarif edilerek, dünya demokratik kamuoyuna baskı yapılıyor, Azerbaycan yalnız bırakılıyor ve boğulmaya çalışılıyordu. Bu nedenle 25-26 Şubat 1992’de Rus askerlerin de katılımıyla işlenen Hocalı katliamına dünya neredeyse kör ve sağır seyirci kaldı. 28 yıl önce Dağlık Karabağ boşaltılmasından beri devam eden zulüm sanki olmamıştı.
Şunu önemle belirtmek istiyorum.
Azerbaycan ve Türk Dünyası halkının zaferiyle sonuçlanan Dağlık Karabağ savaşı Bulgar medyasında yansıtılmadı. Savaş seyri haberleri verilmedi. Azerbaycan ve Türkiye silahının yerde ve gökte üstünlüğü anlatılmadı. Ermeni tanklarının birer birer imha edilmesinden, Ermeni cephesinin sökülmesinden, askerin cepheden kaçışından, artık Rus silahının patlamadığından, Azerbaycan’ın arkasında duran Türkiye Cumhuriyeti’nin savaş geleneklerini değiştirdiğinden ve dünyada yeni bir zafer havası estiğinden söz etmediler. Bu suskunluğun anlamı derindir. Bu suskunluk, susarak da olsa katillerin, saldırganın yanında yer alıştı.
Ermenistan’ın çökerken yenilgiyi kabul edip ateş kes ve barış anlaşması imzalamayı kabul etmesi, Aralık ayına kadar Dağlık Karabağ’dan çekilmeye yanaşması, Nahçivan ile Azerbaycan arasında anayol açılması, Azerbaycan halkının Karabağ Toprağına dönmesi Türklüğün paha biçilmez bir zaferidir. TV ekranlarında kaynayan bir Erevan görüyoruz. Ermenistan hükümeti, meclisi, devleti yıkılıyor. Düşmanlıkların hesabı mutlaka ödetilecektir.170 yıldan sonra Türk Askeri’nin barış ve kontrol gücü olarak Kafkaslara üslenmesi sağlanmış ve Turan yolu açılmıştır. Bu Türk Dünyası tarihinde olağanüstü büyük bir zafer adımıdır.
Kutlu olsun!