Son yıllarda Bulgaristan siyasetinin en önemli partisi olan HÖH’i yönetiminde ve üyelerinin çoğunluğunda baş gösteren hoşnutsuz gelişmeler, yakın bir gelecekte parti içinde köklü değişikliklerin olacağını mı, yoksa her tür eleştiri yapanlar ağır yaptırımlarla karşılık bulacağı mı ağır basacak?
Bu hususta bir kısım ipuçları görülmektedir, fakat hangisi ağırlık kazanacağı içimizdeki sağduyuda saklıdır. Kasım Dal’ın kendi liderine karşı ağır suçlamalarda bulunarak istifa etmesi ki Kasım Dal bilindiği gibi HÖH’ün kuruluşundan beri partinin en önemli ve kilit aktörlerinden biri olarak kafalarda bir takım kuşkular yarattı. Bu beklenmedik tavır değişik kesimlerden farklı algılanmakta ve yorumlanmaktadır. Kasım Dal’ın istifasının arkasında, partideki Doğan diktatörlüğü mü, yoksa başka sebepler mi var?
Şayet Kasım Dal açıkladığı sebepler nedeniyle HÖH’ten istifa etmiş ise kaçınılmaz olarak yakın bir gelecekte parti de köklü değişiklikler olacak demektir. Partinin şimdiye kadarki yönetiliş şekliyle (tek tabanca, yönetim kurullarını hiçe sayarak) daha fazla yönetilmesinin kesinlikle mümkün olmadığını söyleyebiliriz.
Bulgaristan’da 1990 yılından sonra meydana gelen gelişmeler neticesinde ülke hızla totaliter sistemden uzaklaşarak demokratik sisteme geçiş sürecine girmiş, tüm yasal ve kurumsal düzenlemeleri de buna göre yapmış ve AB’ye kabul edilmiştir. Ülkedeki bu gelişmelere paralel olarak siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri de gelişme göstermişler ve demokratik ortama uyum sağlamaya çalışmışlardır. Ancak ister Bulgar devletinden kaynaklı korkunun eseri, isterse başka sebeplerden dolayı olsun Türk STK (Sivil Toplum Kuruluşları) sadece HÖH etrafında örgütlenmişlerdir. Bu yüzden de Türk toplumu STK’ların gerçek gücünü ve önemini algılayamamıştır. STK’nın fonksiyonlarının anlaşılamamasından dolayı ve HÖH’teki yapılanma ile yönetim tarzı sebebi ile ülkede sadece HÖH çevresi 1990 öncesi dönemini yaşatmakta ve dünyadaki gelişmelere ayak uydurmakta zorlanmaktadır. Buna belki de geçmişte üyelerinin yaşadıkları baskılar, hak ihlalleri ve hak aramada yaşadıkları sıkıntılar sebep olmaktadır. Ya da HÖH çevresi son 20 yılını mini bir totaliter rejim altında mı yaşadı? Bulgaristan’daki bazı siyasetçilerin oy uğuruna yaptıkları konuşmaların da bu durumun kronikleşmesine katkıda bulunduğunu söyleyebiliriz.
Ancak her ne olursa olsun HÖH 20 yıllık bir süre içinde parti içi demokrasiyi tesis etmeyi başarabilmeli ve gelişmelere ayak uydurabilmeliydi. Parti içindeki çıkar grupları şahsi çıkarların ötesine geçerek tabanının sorunları ve istekleri yönünde hareket etmeyerek tüm seçmenlerinin ümitlerini göz ardı edip boşa çıkardı. Başta Ahmet Doğan bu durumdan memnundu, çünkü tabanın ihtiyaçlarını dile getiren rakiplerle mücadele etmek zorunda kalacaktı. Bu yüzden tabanın ihtiyaçlarına kulak veren ve nispeten halka daha yakın duran ve kendisine rakip gördüğü liderleri, yolsuzluk, davaya ihanet gibi suçlamalarla tasfiye etti. Bu duruma sessiz kalan diğer HÖH yöneticileri, sıranın bir gün kendilerine geleceğini öngöremediler veya kendileri adalet duygusundan mahrumdular.
Kasım Dal’ın istifası parti içinde kaçınılmaz olarak yeni gelişmeleri beraberinde getirecektir. Bunun paralelinde bazı çevreler bu durumdan istifade ederek HÖH’ü (daha doğrusu tabanı) ortadan kaldırmaya veya etkisizleştirmeye çalışacakları öngörülebilir. Bunun hazırlıkları önümüzdeki yakın süreçte belirginleşmeye başlayacaktır.
HÖH bu süreci tabanına sıkı sıkıya bağlı yeni bir yapıya bürünerek atlatabilir. Halk arasından gelen yeni bir lider kadrosuna kesinlikle ihtiyaç vardır. Bu kadro tabanının çıkarlarını tüm diğer çıkarların önünde tutarak faaliyetlerini yürütmelidir. Yani artık Halkın HÖH’ü olmalıdır.
Böyle yeni bir yönetim ve yeni genç kadrolar HÖH’ün etkinliğini de, oylarını da arttıracağından kuşku yoktur. Son dönemde ismi oldukça yıpranmış olan Ahmet Doğan bir ilke imza atarak partiyi rahatlatacak bir istifayla siyasi hayatına son vermesi yeni bir dönemin başlangıcı olacaktır.
HÖH’ün en büyük handikapı Ahmet Doğandır.