Tarih: 21 Eylül 2018

Yazan: Nedim AKIN

Konu: Büyüye koydum az geldi, küçüğe koydum almadı.

Rüya görenler, uyurken nelerle boğuşacaklarını önceden bilemezler. Bulgaristan hükümetinde 3 bakan birden değişti. Yeni bakanların bakanlık sayıkladıklarını söylesek, bakımcı oluruz.

Kara, deniz ve demiryolu taşımacılığını, yeni teknolojiler ve birçok başka kuruma bakacak olan Bakan Rosen Jelyaskov, Londra’da öğrenim görmüş,  2009 – 2013 yılları arasında Birinci Borisov hükümetinde kabine sekreterliği yapmış, BULGARTABAC Holdingin özelleştirilmesinden parmak yalamış, deneyimli bir siyasetçi. Hatta 2009 meclis seçimlerinde, Sofya kenarındaki Kostenbrod kentinde özel bir basım haneden çıkan bir kamyonda gazeteciler tarafından yakalanan 37 000 (otuz yedi bin) bülten ile ilgili tutuklanan ve yargılanan Jelyaskov’un siyasi yükselişi devam etti.

Bakan olarak verdiği ilk demeçte, 2014 yılına kadar Bulgaristan devlet demiryolları ihtiyarları için 42 yeni tren satın alınacağını, bunların ortalama bir saatte 160 km sürat yapacağını ve otobüslerle rekabetin sona ereceğini bildirdi.

Şuna dikkat çekmek istiyorum: Bu bakanlığa önce 2 şirket sahibi olan, kadroları gizli istihbaratçıların ini olan “DS” den seçilmiş olan “CİK” sigorta şirketinde görev alan ve Bulgar mafyasını oluşturanlardan biri olan Aleksandır Manolev gösterilmişti. Bulgar basınında kamuoyu oluşturan Konrad Adenauer, Fridrich Ebert gibi Batı vakıflarından olan Soros’un bizdeki yayınlarından “Kapital” gazetesinin Manolev’in rüşvet dosyasını açınca, alelacele sahneden indirildi.

İç işleri Bakanı da değişti. 2017 yılında Bulgaristan’da 99 kişinin öldürüldüğü ve bu cinayetleri işleyenlerin 98’inin artık açıklandığı ve tutuklandığı da büyük bir başarı olarak ayrıntılı bilgilerle açık seçik duyuruldu. Bu arada Belgrat’ta çıkan “Politika” gazetesi, Başbakan Boyko Borisov’u öldürmek amacıyla Portekiz vatandaşı Branko Daniels adına hazırlanmış sahte pasaportla ülkemize giren Karadağ vatandaşı – keskin nişancı – Preurek Knejeviç’in tutuklandığını da büyük bir başarı olarak değerlendirdi.

Politik sahnedeki gelişmelere, 60 sosyalist milletvekilinin geri dönmemek üzere 20 Eylül 2018 tarihinde parlamentodan çıktığını ve Bulgar siyasi tarihinde ilk kez böyle bir olay yaşandığını eklemek zorundayım. Bu olay 240 kişilik mecliste 60 sandalyenin boşalması, yeni başlayan çok ciddi bir siyasi bunalıma işaret oldu.

Öte yandan, mecliste 4. Siyasi güç olan Hak ve Özgürlükler Hareketi (DPS)  ,Genel Başkanı Mustafa Karadayı ile 6 yıl önce siyaset dışına çıkan, özel şirket işleten, DPS “fahri başkanı” Ahmet Doğan’ın Birleşik Amerika Sofya Büyükelçisi Erik Rubin tarafından kulağının çekilmesi dikkati çekti. Bu konuda, konuşulanlarla ilgili resmi açıklama yapılmasa da, bir önceki ABD Büyükelçisi de, Bulgaristan’da Rus sermayeli en büyük özel şirket olan, vergi ödemeyen ve Lukoyl Holdingi, kendi isteği üzerine ziyaret etmişti.

2018 yılında Bulgar enerji pazarında güçlü çarpışmalar yaşandı. Bulgaristan elektrik dağıtım şebekesinin üçte birine – başkenti de içine alıyor –  sahip olan ve senetlerini satışa çıkan Çekoslovakya devlet şirketi ÇEZ’i satın almak isteyen 50 bin leva sermayesi Bulgar Bayan’ın ardında Ofshor paralı Rus oligarşi olduğu anlaşılınca oyun dbozuldu. Moskova Bulgaristan’daki etki alanını genişleterek güçlendirme planında yeni bir halka olarak Varna Elektrik Santrali’nin 3-4 bin levaya Ahmet Doğan’a “satılmasını” sahneye çıkarmasında ABD Büyükelçisi Rubin büyük tehlike gördü ve görüşmeye gitti. Bulgaristan Müslüman Türklerinin Rus ve Amerikan çıkarlarının Bulgaristan üzerinde çarpışmasına yem edilmesi kabul edilebilir bir gelişme değildir.

Bu gelişmeler halk ruhunda ne doğurdu?

Bulgaristan’da iktidar, iktidarın gölgesi ve korkuları beraber hareket ediyor. Halkın gözünde 17 cesede karşı 3 bakanın “kellesinin alınması” başbakan Borisov’u ne adıl, ne ilkeli ne de umut verici yaptı.

Basın ve TV dil altında tutsa ve bir türlü cesaret bulup açıklayamasa da, son sosyolojik anketler Başbakan Borisov’un reytinginin % 6 oranında düştüğünü ortaya çıkardı.

En ilginç olan ise, “seçim şimdi olursa oyunuzu kime verirsiniz?” sorusuna cevaptan şöyle bir kararlılık çıktı:

Ankete katılanların % 55’in şimdi seçim olursa Cumhurbaşkanı Rumen Radev ve TV Showmeni Slavi trifonov’un partisine oy vermek istediklerini açıklamasıdır. Bulgaristan seçimleri için bu çok büyük bir orandır. Bizde 7 milyon seçmen olduğu –  Kaynak: Yüksek Seçim Kurulu bültenleri – iddia edilse de, 7 milyon nüfusu olmayan bir ülkede, 7 milyon seçmen olamaz ve yoktur. Burada çok büyük bir yalan-dolan oyunu oynanıyor.  Şimdiye kadar seçim sandığından 3,5 milyondan fazla oy çıkmamıştır ve bu oran seçimden seçime azalıyor. Şu da var: iktidar partisi GERB ve ana muhalefet partisi BSP uykuda bekleyen ve iktidar rüyası gören bir % 20 ile % 30 arasındaki bir seçmen kitlesi besliyor.

Son aylarda Bulgaristan’da kurumlar arası antagonizm (hasımlık) yaşanıyor.

2009’dan beri iktidar olan Borisov-GERP partisi aslında bir siyasi parti değildir. Sağ kanadın merkezinde yer aldıklarını iddia eden bu kalabalığın ideolojisi yoktur. Komünist dünya görüşünden kopamayan bu kitle, diktatör T. Jivkov’un oluşturduğu ve sözüm ona “soya dönüş” zulmünde faşizme yönelen geç totalitarizmin (1980’li yıllar) ruhunu yaşattı ve aşırı milliyetçilerle birleşerek kanatlandırdı. Ne ki, NATO ve Avrupa Birliği üyesi olarak iktidarda kalabilmek için Avrupa yargı değerlerinden yana olduğunu iddia eden bu güçler, ülkede farklı, dış ülkelerde farklı konuşuyor. İkiyüzlülüğün ardına ustalıkla gizlenseler de totalitarizm kalıtı bu güçler 2016 Kasımından sonra 2 büyük yenilgi yaşadı. Birincisinde Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kaybettiler. İkincisinde de, Başbakan B. Borisov Bulgar Ordusu Komutanı görevinden alındı ve bu görev Cumhurbaşkanı General Radev’e verildi.

Bugün hemen hemen bütün konularda Cumhurbaşkanlığı ile bakanlar kurulu arasında anlaşmazlıklar ırmağı akıyor. Bu ırmaktaki balıklar hep aynı, kim tutabilirse…  İki yakanın yakınlaşıp birleşmesi imkânsız,  bunun olabilmesi için ırmağın kuruması yani tüm sorunların çözülmesi gerekiyor. Bu da olacak gibi değil, çünkü temel konularda iki taraf farklı yönlere bakıyor. Bunu, 20 gün süren 3 bakan değişikliğinin gölgeli ve gergin günlerinde yaşadık. Bunalımlar içinde depreşirken ağır yaralanmış olan bir toplumdan ruhu temiz kadro –bakan – çıkarmak zor. Sanki herkesin elleri kirli! Halkın gözüne bakabilecek öncüler kalmamış.

Bulgar toplumunun yasal ve yönetim sistemlerinde değişiklikler isteği 16 Kasım 2016’da yapılan referandumda 2,5 milyon Bulgar seçmeninin iradesinde ifade buldu. Halkın isteğinde dile gelen ve seçim sandığından çıkan Rumen Radev – Slavço Trifonov ikilisinin aynı hedefte buluşmasında Bulgaristan’da demokratik ve adaletli anayasa değişikliği ile vatandaş hak ve özgürlüklerinin eksiz tanınması, totalitarizmi derinlere gömme işinin kesin tamamlanması gibi ödevleri gerçekleştirme ışığı görüyor. 2016 – 2018 yılları arasında bu iradenin değişmemiş olması çok önemlidir. Radev, öncelikle yönetimsel sistem değişikliğinden, yürütme sisteminin Cumhurbaşkanlığına devredilmesini anlarken; S. Trifonov politik sistem değişikliğinden şunları anladığını açıkladı:

– milletvekili sayısının 240’tan 120’ye azaltılması;

– parti listeleriyle seçim yapılmasının yasaklanması;

– yalnız majoriter sisteme göre oy kullanılmasını;

– siyasi partilere devlet yardımlarının kaldırılmasını;

– seçime katılmanın zorunlu olması.

Reklamlar