Raziye ÇAKIR

“Hakkın halkın yanında olmayanın dini de yoktur.” Bu güçlü ifade, inancın gerçek anlamını ve insanlıkla bağlantısını ortaya koyuyor. Dinler, insanları yalnızca ibadet etmeye değil; adaletli olmaya, halkın haklarını gözetmeye ve mazlumların yanında durmaya çağırır. Ancak bu çağrıyı sadece sözle yerine getirmek yeterli değildir. Hakkın ve halkın yanında durmak, gerçek bir inancın temel taşıdır.

Hak ve Halk: Birbirinden Ayrılmaz Değerler
Din, sadece bireysel bir inanç sistemi değildir; toplumsal barış ve adalet için bir rehberdir. Her dinin özünde, insan haklarını koruma, mazlumlara yardım etme ve haksızlıklara karşı durma ilkesi yatar. Bu nedenle, bir kişinin inancının samimiyeti, sadece ritüellere ve ibadetlere değil, aynı zamanda toplumsal adalet için nasıl mücadele ettiğine de bağlıdır.
Hak: İnsanların doğuştan sahip olduğu temel haklar, hiçbir ayrım gözetmeksizin korunmalıdır. Bir insanın hakkını savunmamak, o kişiye değil, insanlığa yapılan bir haksızlıktır.
Halk: Toplumun huzuru ve mutluluğu, bireylerin haklarının gözetilmesiyle sağlanır. Halkın yanında olmak, yalnızca zorluk anlarında değil, her zaman onların sesi olmakla mümkündür.

Hakkın Yanında Olmanın Dinle Bağlantısı
İslam başta olmak üzere birçok dinde, adaletin ve hak arayışının önemi sıkça vurgulanır. Kur’an-ı Kerim’de, “Adaleti ayakta tutun ve haksızlıktan sakının” (Nisa, 135) ifadesi, hakkın yanında olmanın sadece bir tavsiye değil, bir emir olduğunu gösterir. Peygamber Efendimiz (SAV) de mazlumun yanında olmayı bir görev olarak görmüş ve “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” diyerek bu durumu özetlemiştir.
Hakkın yanında olmayan biri, ibadetlerini ne kadar düzenli yaparsa yapsın, inancının özünden kopmuştur. Çünkü din, yalnızca bireysel kurtuluş değil; toplumsal huzur için de bir rehberdir. Halkın haklarını savunmayan, onların dertleriyle dertlenmeyen birinin inancında samimiyet aranır mı?

Adaletsizlik ve Halktan Uzaklaşmanın Sonuçları
Hakkın ve halkın yanında durmamak, sadece bireysel bir kusur değil, toplumsal bir çöküşe yol açar. Adaletsizliğin hüküm sürdüğü bir toplumda:
İnsanlar arasındaki güven kaybolur.
Haksızlık, norm haline gelir.
Zayıflar ezilirken, güçlüler daha da zalimleşir.
Bu tür bir ortamda, dinin özü de zarar görür. Çünkü din, adaletsizliğe göz yuman bir sistem değil; adaleti tesis eden bir yol göstericidir. Halkın haklarını gözetmeyen bir inanç, sadece şekilsel bir ritüelden ibaret kalır.

Halkın Yanında Olmanın Pratik Yolları
Hakkın ve halkın yanında olmak, sadece büyük meselelerde değil, günlük hayatta da uygulamamız gereken bir sorumluluktur. Bunun için:
1. Adaleti Gözetin: Her durumda adil davranın, kimseye haksızlık yapmayın ve yapılan haksızlıkları görmezden gelmeyin.
2. Mazlumların Yanında Durun: Zayıfların, hakları çiğnenenlerin ve susturulanların sesi olun.
3. İyiliği Yayın: Komşunuza, arkadaşınıza, tanımadığınız birine

bile yardım edin. Küçük iyilikler, büyük farklar yaratır.
4. Toplumsal Sorumluluk Üstlenin: Çevrenizdeki sorunlara kayıtsız kalmayın. Toplumun iyiliği için çözüm üretin.

Hakkın ve Halkın Yanında Olmanın Manevi Getirileri
Hakkın ve halkın yanında olmak, yalnızca bir toplumsal görev değil; aynı zamanda bireyin ruhsal huzuru için de önemlidir. Mazlumun yanında yer almak, vicdanı rahatlatır ve insanı manevi olarak yükseltir. Haksızlık karşısında susmamak, hem bu dünyada hem de ahirette insanın gerçek anlamda güçlü olmasını sağlar.

Sonuç: İnancın ve İnsanlığın Gerçek Ölçüsü
“Hakkın halkın yanında olmayanın dini de yoktur” sözü, dinin ve inancın ne kadar derin ve geniş bir anlam taşıdığını bize hatırlatır. Din, sadece bireysel ibadetlerden ibaret değildir. Toplumsal adalet, insanların haklarının korunması ve halkın refahı, inancın temel taşlarıdır.
Bir insan, sadece kendini değil; çevresini, toplumunu ve dünyayı düşünmelidir. Hakkın yanında olmak, halkın dertleriyle ilgilenmek, insan olmanın ve inancın bir gereğidir. Çünkü gerçek inanç, mazlumun yanında durmayı, zalime karşı çıkmayı ve topluma hizmet etmeyi gerektirir.
Unutmayalım ki, inanç; insanlara iyilik, adalet ve hak duygusuyla yaklaşmayı öğretir. Hakkın ve halkın yanında olmadığımızda, sadece insanlığımızı değil, inancımızı da yitiririz. O yüzden, her zaman adaletin, hakkın ve halkın yanında durmak, en büyük görevimizdir.

Reklamlar