Rafet ULUTÜRK
Siyasetin en acımasız gerçeklerinden biri, halkın güvenini kaybeden liderlerin sonunun da genellikle kaçınılmaz olmasıdır. Bir liderin ihanet olarak algılanabilecek adımlar atması, ona olan desteğin zamanla erimesine yol açar. Ahmet Doğan’ın son günlerde yaşadığı durum da buna örnek teşkil ediyor.
Bir zamanlar gücün merkezi olarak görülen, büyük kitleleri peşinden sürükleyen Ahmet Doğan, bugün kendi çevresinde bile yalnız kalmış görünüyor.
Halkın ve parti içindeki eski müttefiklerinin ona olan desteği hızla azalıyor. Kendisini korumak için düzenlenen gösteriler bile artık eski gücünde değil; bu gösterilerde yer alan insanların sayısı azaldıkça, Doğan’ın politik gücü de o kadar zayıflıyor.
Eskiden binlerce insanı arkasında toplayan, halkı kandırarak yalanlarla sözde sevgisini ve desteğini kazanan Doğan, bugünlerde birkaç yüz kişilik küçük bir gruptan fazlasını çekemiyor. Bu durum, halkın ihanet olarak gördüğü eylemleri asla affetmeyeceğinin ve liderlerine olan güvenin bir kez kaybedildiğinde kolayca geri kazanılamayacağının açık bir göstergesi.
Siyasi yaşamda, halkın iradesi en büyük güçtür ve bu iradeyi ihmal eden, halkın taleplerine sırtını dönen liderler eninde sonunda yalnız kalmaya mahkûmdur.
11 yıldan beri halkin yanina gitmiyorsun ortalıkta yoksun sadece resim asmakla ne beklerdin.
Ahmet Doğan’ın durumu, Turk halkına ve Bulgaristan devletine ihaneti asla unutmadığını ve bu tür liderlerin arkasında durmayacağını bir kez daha gösteriyor.
Bugün Bulgaristan yolsuzlukla anilmasinin baş mimarıdır.
Sonuç olarak, siyasette halkın güvenini kaybetmek, bir liderin sonunu hazırlayan en büyük tehlikedir.
Hainlere halk sahip çıkmaz; çünkü halk, güvenini ve sevgisini hak etmeyenleri affetmez ve yalnız bırakır. Doğan’ın hikayesi de bunu acı bir şekilde gözler önüne seriyor.
Bu dünya etme bulma dünyası böyle gelmiş böyle gider. Bu dünya boş değil Herkes hesap yapar sonunda Allahın hesabı tutar.
Kalın sağlıcakla