Gülten RAYİMOĞLU
Göktürk Alfabesi, dünya tarihindeki en eski ve etkileyici yazı sistemlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Türklerin ilk yazılı belgeleri olarak bilinen Orhun Yazıtlarında kullanılan bu alfabe, sadece Türkler için değil, insanlık tarihi için de büyük bir öneme sahiptir.
Ancak Göktürk alfabesinin, yalnızca Türklerin yazı sistemi olmakla kalmayıp, diğer tüm yazı sistemlerinin kökeninde bir etkisi olup olamayacağı sorusu, tarihçiler ve araştırmacılar tarafından tartışılmaktadır.
Bu yazıda, Göktürk alfabesinin tarihsel ve kültürel bağlamdaki etkilerini inceleyerek, bu kadim yazının Asya ve Ortadoğu’daki yazı sistemleri üzerindeki olası etkilerini tartışacağız.
1. Göktürk Alfabesinin Tarihi ve Önemi
Göktürk alfabesi, Türklerin ilk yazılı metinlerini oluşturduğu Orhun Yazıtlarında kullanılmıştır. Bu yazıtlar, MS 7. yüzyılın sonlarına tarihlenmekte olup, Türk tarihinin ilk yazılı belgeleridir. Ancak, Göktürk alfabesinin daha eski kökenlere sahip olduğu yönünde güçlü teoriler mevcuttur. Yazıtların tarihine dair yapılan araştırmalar, bu alfabenin daha önceleri var olduğuna işaret etmektedir.
Göktürk alfabesi, temelde bir “tamga” sistemiyle oluşturulmuş bir yazı biçimidir. Türklerin sembolik dünyasını yansıtan bu alfabe, Asya’daki diğer eski yazı sistemleriyle benzerlikler göstermektedir. Bu benzerlikler, Göktürk alfabesinin daha geniş bir kültürel ve sembolik mirasın parçası olabileceğini düşündürmektedir.
2. Göktürk Alfabesi ve Diğer Yazı Sistemleri Arasındaki Bağlantılar
Göktürk alfabesinin tarihsel olarak çok daha geniş bir yazı ailesinin parçası olabileceği fikri, dünya yazı sistemleri arasındaki bağlantılara bakıldığında daha da güç kazanmaktadır. Özellikle, Çin Kehanet Yazısı, Fenike Alfabesi, İbranice ve Arap alfabeleriyle olan olası bağlantılar, bu teoriyi destekler niteliktedir.
a) Çin Kehanet Yazısı ile Bağlantılar
Göktürk alfabesinin, Çin Kehanet Yazısı (Oracle Script) ile belirgin benzerlikler taşıdığı görülmektedir. Çin Kehanet Yazısı, tamga biçiminde çizilen sembollerle oluşturulmuş bir yazı sistemidir ve Göktürk alfabesiyle görsel ve anlam açısından örtüşen bir yapıya sahiptir.
Örneğin, “Yas Yok” ve “Yol” gibi kavramlar, hem Çin Kehanet Yazısında hem de Göktürk yazıtlarında benzer anlamlar taşır.
Göktürk Yazıtlarından sıkça “yol”, “sınır”, “kimlik” gibi temalar işlenmiş, bu kavramlar hem kültürel hem de coğrafi bir anlam taşımıştır. Bu tür kavramlar, Göktürk alfabesinin, hem sembolik bir yazı sistemi hem de kültürel bir ifade biçimi olarak önemli bir köken taşıdığını göstermektedir.
b) Fenike Alfabesi ve Göktürk Alfabesi
Fenike alfabesi, modern Latin ve Arap alfabelerinin temelini oluşturmuş bir yazı sistemidir.
Ancak Göktürk alfabesinin, Fenike alfabesinden çok daha eski ve sembolik bir geleneğe dayandığı düşünülmektedir.
Fenike harfleri, Göktürk yazısının dikdörtgen ve köşeli şekilleriyle benzerlik gösterir.
Bu benzerlik, Göktürk alfabesinin Ortadoğu yazı sistemlerinin evriminde önemli bir yer tutmuş olabileceğini düşündürmektedir.
Bu bağlamda, Göktürk alfabesinin, Fenike alfabesinin evriminden çok daha önce var olmuş bir yazı biçimi olabileceği teorisi, dilbilimciler ve tarihçiler tarafından tartışılmaktadır.
3. İbranice ve Arap Alfabeleri ile Göktürk Alfabesi
Göktürk alfabesinin sembolik yapısının, İbranice ve Arap alfabelerinin gelişimine etkisi olabileceği de öne sürülmektedir.
İbranice’nin harf biçimleri, Fenike ve Aram alfabesinin etkisinde şekillenmiştir, ancak Göktürk alfabesinin çizgisel yapısı ve sembolik anlamlarının, İbranice alfabesinin kökenine katkı sağlamış olması mümkündür.
Ayrıca, Arap alfabesi, Nabati yazısından evrilmiş olup, Nabati yazısı da Fenike alfabesiyle doğrudan ilişkilidir.
Göktürk alfabesinin, bu alfabelerin gelişimine doğrudan veya dolaylı olarak etkide bulunmuş olması mümkündür.
4. Göktürk Alfabesi Dünya Yazı Sistemlerinin Temelidir
Yukarıda öne sürülen bağlantılar ve paralellikler, Göktürk alfabesinin dünya yazı sistemlerinin temeli olabileceği fikrini güçlendirmektedir. Bu teori şu noktalara dayanır:
– Göktürk alfabesinin sembollerinin evrenselliği: Göktürk alfabesi, Çin Kehanet Yazısı’ndan Fenike alfabesine kadar uzanan geniş bir sembolik mirasla bağlantılıdır.
– Tamga geleneğinin evrimi: Türk tamgaları, sadece Göktürk alfabesinin değil, birçok yazı sisteminin sembolik kökenlerini oluşturmuştur. Özellikle görsel analizler, bu bağı somutlaştırmaktadır.
– Coğrafi ve kültürel köprü: Türklerin Orta Asya’dan Ortadoğu’ya kadar uzanan coğrafyada etkili olması, Göktürk alfabesinin diğer alfabeler üzerindeki etkisini açıklamaktadır. Bu coğrafi köprü, yazının kültürel evrimindeki rolünü pekiştirmektedir.
5. Görsel Analiz: Göktürk Alfabesi ve Çin Yazısı
Görsel analiz, Göktürk tamgalarının Çin Kehanet Yazısı ile benzerliklerini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Öne çıkan kavramlar arasında:
– “No Mourn” (Yas Yok): Göktürk Yazıtları’nda zafer, direniş ve halkın birliği gibi temalar işlenirken, “yas”ın yerine “zafer” vurgusu yapılmıştır. Bu, yazıtların güçlü bir kültürel anlatım biçimi taşıdığını gösterir.
– “Road” (Yol): Türklerin, özellikle İpek Yolu üzerindeki kültürel hakimiyetiyle ilişkilendirilen “yol” kavramı, Göktürk yazıtlarında önemli bir yer tutar. Bu da Göktürk alfabesinin coğrafi ve kültürel bağlamdaki önemini gösterir.
– “Border” (Sınır): Göktürk Yazıtları’nda sıkça kullanılan “il” (devlet/sınır) kavramı, Türklerin tarihsel olarak belirlediği sınırların ve devlet anlayışlarının yazılı bir ifadesidir.
Bu bağlantılar, Göktürk alfabesinin yalnızca bir yazı sistemi olmadığını, aynı zamanda kültürel ve sembolik bir mirasın başlangıcı olduğunu da ortaya koymaktadır.
Netice-i Kelam: Göktürk Alfabesi Medeniyetin Yazılı Temeli Olabilir mi?
Göktürk alfabesi, yalnızca Türkler için değil, dünya yazı sistemlerinin gelişiminde de önemli bir rol oynamış olabilir.
Çin Kehanet Yazısı, Fenike, Arap ve İbranice yazı sistemleriyle olan bağlantıları, bu teoriyi güçlendirmektedir.
Kadim Göktürk alfabesi, evrensel yazının ilk adımı olabilir mi?
Bu sorunun cevabı, tarihsel ve arkeolojik araştırmalarla daha da netleşecektir.
Ancak, Göktürk tamgalarının etkisi, insanlığın yazı yolculuğunun temel taşlarından biri olabileceğini göstermektedir.
Bu alfabeye duyulan ilgi, sadece tarihsel bir keşif değil, aynı zamanda kültürel mirasın anlaşılması adına da büyük önem taşımaktadır.