BGSAM
Paris’i gidip görenler ölüme mahkûm edilenlerin başlarının kesildiği aleti görmüşlerdir.
O, insanlığa dünya tarihinde en büyük devrimin dehşet içinde doğduğunu anlatır. Daha XVIII yüzyılın sonunda öyle bir çelikten dökülmüş ki giyotin bıçağı güneş vurdukça pırıl pırıl parlıyor. Yağan yağmur, dolu ve karlar usturadan keskin bıçağın üzerindeki kan izlerini birbirine karmadan öyle bir temizlemiş ki, o yerde Fransa Kralı Lois ile Büyük Fransız Devriminin akıl hocası Robespierre’in kanlarının aynı kütüğe döküldüğünü kimse düşünmez. Devrimler evlatlarını yer diyen Victor Hugo, ikisini de birden düşünmüş olabilir.
Neden ikisini de birden mi?
Çünkü Fransız Çarlık düzeninin adaletsizlikleri olmasaydı, Fransız Devrimi de olmazdı. Krallarla devrimciler aynı sorunlar üzerinde aynı çözümleri düşünselerdi, devrim yine olmazdı. Yıllar sonra Almanya’nın büyük politik düşünürlerinde Konrad Adenauer, “aynı görüşe sahip olan iki kişi, fazla bir şey yapamaz!” derken haklıydı.
Bu işler böyle olduğundan olacak, yeni giyotinler kurulmasın ve belki de yeni devrimler olmasın diye insanlık uzlaşma teorileri geliştirildi.
Ve bu hafta Bulgaristan Millet Meclisi resmi görüşmeler salonunda bu evrensel teorinin bizim şartlara uygun hali olan biraz telle bağlanmış birkaç yerine de çivi kakılmış şekli masaya yatırıldı. BSP ve DPS ile yapılan ilk iki tur tosladı.
Sonuç alınamadı. Çünkü görüşmeye giden taraflar eski kin ve nefretten kurtulamamış ve birbirlerinden öç almak istediklerini gizleyebilecek kadar olgun davranmadılar. Bizde uygulama bir az da niyet bozmaktı.
Salı gün görüşmelerin üçüncüsü yapıldı. Seçim kazanan GERB partisi Reformcu Blok grubuyla görüştü. 7 saat boyunca görüşülen konular arasında en başta gelen dört sorun şöyle gruplaştırıldı:
1) Bugün ülkede kısa adı “KİM” olarak bilinen ekonomik, siyasi, yargı ve medya iktidarlarının birbiriyle kaynaşmış durumuna bir çözüm bulunması; bir önceki kabineden yer alan göçlerin dağıtılması; bu güçlerin egemenliklerine son verilmesi;
2) Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP), Hak ve Özgürlük Partisi (DPS), aşırı sol milliyetçi bir gruplaşma olan “Ataka” partisi ile yine sol milliyetçilik cephesinde baş gösteren “Sansürsüz Bulgaristan” partisine kabineden yer verilmemesi;
3) Yargı sisteminde reform yapılması ve
4) Rusya ile ilişkilerin gözden geçirilmesi.
Dikkati çeken özellik şuydu: GERB sorunlara kısa vadede çözüm ararken, Reformcu Blok daha uzun vadeli ve çözümü zor sorunlar üzerine odaklanmıştı.
Yapılan açıklamada görüşülen sorunlardan % 90 üzerinde mutabakat sağlandığına yer verilse de, ortak yönetme kararı çıkmadı.
Reformcu Blok koalisyonu “Bulgaristan EtnikModelinden” sonra, “KİM” modelini de yaratan Ahmet Doğan soyguncu ekibinin Avrupa kaynaklarından yararlanmasına yol verilmemesini isterken, eski iktidara bağlı oklan ve devleti içinden kemiren şirketlerin devlet eliyle izole edilmesinde direniyor.
Reformcu Blok, geçen dönem yönetenlerin tecrit edilmesinde direnirken, DPS partisinin 2 süre iktidar koltuklarından uzak kalmasında ısrar etti.
RB grubuna dahil olan Hürriyet Şeref ve Halk Partisi (HLHP) Genel Başkanı Korman İsmaişlov görüşmeden sonra yaptığı açıklamada, etnik azınlıkların Bulgar toplumuna entegre edilmesine daha fazla özen gösterilmesi gerektiğini vurgularken, seçim öncesi ülkede kabaran milliyetçi, ırkçı ve ksenefob hareketlerin gemlenmesi için GERB partisinden garanti istediklerini dile getirdi ve 43. millet meclisi çalışmalarının bu bakıma çok ağır şartlarda cereyan edeceğine işaret etti.
Görüşülen konuklar arasında Bulgaristan’da çalışmayan bir devlet, yürütme ve paralize edilmiş bir yargı sistemi olduğuna işaret edilirken şu noktalar üzerinde durulmuştur.
Bilindiği üzere 2007’de Avrupa Birliğine giren Bulgaristan’a şimdiye kadar gelen karşılıksız tarım yardımlardan % 90’nı iktidar çevrelerine bağlı çok küçük bir gruba verilmiş, küçük üreticilere ve aile şirketlerine yardım edilmemiştir. Bulgar ekonomisi üzerine çöreklenen Ahmet Doğan çevresindeki amansız sömürücü tekelci mafya şirketler ülke ekonomisini soyup soğana çevirmiştir. Ekonomi alanındaki dalaverelerin başında Ahmet Doğan’ın eğittiği ve Hak ve Özgürlükler Partisi saflarına üçüncü kez milletvekili olarak giren Delyan Peevski bulunuyor. Yeni açıklanan verilere göre, 5.200.000.000 leva (beş milyar iki yüz milyon lv.) kayıpla 3 ay önce kepenkleri kapayan Ticaret ve Kooperatif (BTK) Bankasını çökerten HÖH milletvekili D. Peevski’nin kendisidir. Bankadaki paraların büyük kısmı Oman Emirlik Vakfı, Rus Dış Ticaret Bankası ve Bulgar oligarşi çevrelerine aittir. Bu arada HÖH partisi yönetiminin kesin parmağı olduğu ortaklıklar, Rus Gizli Servisi ve para aklama mekanizmaları aracılığıyla Bulgar banka sistemini çökertmeye çalışıyor gibi konular da tartışılmıştır.
Çökertilen bankanın Müdürü olarak bilinen Tsvetan Vasilev ülkeden kaçmıştır. Yugoslavya polisine teslim olmuştur. Soyguncunun Sofya, Sozopol ve İsviçre Bern’de Sarayları, 9 şahsi uçağı büyük sayıda “lüx” aracı olduğu tespit edildi. Bu arada bankadaki paralardan 500.000.000 lv. (beş yüz milyon leva) 50 yargıcın şahsi hesaplarında bulunduğu ortaya çıktı. Bu da ülkede yargı sisteminde hâkim olan adalet anlayış ve usulünün doğru anlaşılmasına yeter de artar. Tabii böyle bir durumda Bulgar yargı sisteminde köklü reform yapılarak adalet sisteminin kapanan damarlarını açma gereği üzerinde önemle duruldu ama tam anlaşmaya varılamadı. Bu arada, yeni bir Anayasa değişikliği yapılabilmesi için geçerli olan Bulgar yasaları istenen reformların yapılması yollarını kendileri tıkıyor. Anayasa değişikliği ise, şimdi seçilen meclis olağan olduğundan dolayı yapılamaz, ancak Büyük Millet Meclisi’nde yapılabilir. Yürürlükteki temel yasa 1992’de Büyük Millet Meclisinde onaylanırken Hak ve Özgürlük Hareketi ile Demokratik Güçler Birliği’nden 39 milletvekili karşı oy kullanmıştı. Durumun böyle olmasına rağmen, HÖH partisi GERP partisi ile yaptığı dünkü görüşmelerinde adalet sisteminde değişiklik istemedi. Şimdiki anayasa temel hak ve özgürlüklerimiz açısından da eksiklidir. Aşılması gerek ve bugün Reformcu Blok tarafından masaya yatırılan politik, ekonomi, yargı ve medya gücündeki karşılıklı yarar sağlayan ortaklık (sembiyoz) yok edilmelidir. İki gün önce GERB partisi ile görüşen BSP heyeti de bir kötü tümör olan bu sembiyozun deşilip akıtılmasında ısrar etmedi. Bulgaristan’da herhangi bir reform yapmazdan önce yasama, yürütme ve yargı sistemlerinin birbirinden koparılması ve bağımsız çalışmalarının sağlanması kaçınılmaz olmuştur.
Örneklememiz gerekirse, kamuoyunda ve mecliste devam eden görüşmelerde adına “KİM” denen bu kötü uğur sistemine karşı bugün ilk kez baş kaldırıldı ve görüş birliğine varıldı. Ne var ki, savcılık ile yargının adaletten yana tavır almadığı her an kendini belli ediyor. Varna uçak alanında yaptığı holiganlıktan hakkında dava açılan yeni faşist “Ataka” partisi lideri 5 Ekim günü milletvekili seçilerek dokunulmazlık sırrına yine büründü ve 4 yıl daha yargılanmama hürriyetine kavuştu. O gibi daha kaç tanesi var. Yeni parlamentoya girenlerden birçoğu adam değil, sabıkalı dolandırıcı çeteleri üyeleridir. Yeni seçilen meclis bileşiminde HÖH-DPS sıralarında oturanlar boy boy yazıldı, çizildi Aleksandır Metodiev (Bay Sali) bir elektrik kaçakçısıdır. Yine aynı partinin 2. kez meclise sürüdüğü İliya İliev Pazarcık şehrindeki en büyük dolandırıcılardan biridir, Daniyel Peevski de en büyük oligarşi ajanı olup Bulgar halkının en fazla istemediği kişilerden biridir. Kamuoyunun boş tiplerle taciz edilmesi ülkede gerginliği arttırıyor. Bugünkü görüşmede de olduğu gibi, değişik bir şekilde hesaplaşmayı gündeme getirenlerin sayısı artıyor. Akıllardaki hep bir adalet giyotini hayaletidir.
Bulgar polisi, sorgulama, savcılık ve yargısı birlik olmuş ve şu durumda yasaların uygulanmasını rafa kaldırmıştır. Ahmet Doğan’ın emrindeki mafya şirketleri çemberini koruyan bir resmi güç olmuştur. Bu kötü oluşumun yok edilmesi için DPS partisinin politik sahneden tamamen çekilmesini isterken haklıdırlar.
Kuşkusuz mahkemelerin doğru dürüst çalışması bu durumu yaratanları, ülke ekonomisini çökertenleri, kamu yaşamını rüşvet raylarına bindirenleri, Bulgaristan halkını Avrupa Birliği halkları arasında en sefil duruma getirenleri hakem huzuruna çıkarılıp adil bir şekilde yargılamak zorundadır. Bulgar halkı Giyotin bıçağının kılıftan çıkarılmasını ve şakımasını istiyor. Bunun için de adil yargılama yolunun açılmasında direniyor.
Şu dönemde Bulgaristan’da idam cezası olmasa da idam cezası ya da müebbet hapis cezası hak eden büyük sayıda şu anda serbest dolaşan ya da sabıkalı olmalarına karşın meclise saklanan suçluların kulağından tutup meydana çıkarılmasını istiyor. Halk bu denli sefilken 5 milyar 200 milyon kaçıranların cezasız kalması akla sığmıyor. Serbest gezen suçlular var.
Bu halkla, adaletle, vicdanımız ve namusumuzla alay etmekten başka bir şey değildir. Bunların arasında yarasalar gibi birbirine sarılmış ve birbirini koruyan Ahmet Doğan, Lütfü Mestan, Delyan Peevski, Kamen Konstantinov, Hristo Biserov ve Yordan Tsonev altılısı başta geliyor. Ahmet Doğan işleri o derece boklatmış ki, ne bayramlaşabildi ne de bir seçim mitingine katılabildi. En fazla korktuğumuz bu karışıklıktan, kaçakçılık, dolandırıcılık, dolandırıcılık işlerinden halkımıza pislik sıçramasıdır.
Çünkü bilirsiniz kurunun yanında yaş da yanar.
Bulgaristan’da yeni kabine kurulması çalışmaları hafta sonuna kadar devam edecek ve sonra 2. tur başlayacaktır. Adaletten, barıştan, halktan yana bir hükümet kurulur umutlarımızla iyi haberler bekliyoruz. Yoksa çok yakında yine seçim mi var?