Tarih: 05 Temmuz 2019
Yazan: Ertaş ÇAKIR
Konu: Giderken Kovulanların Dönmesi Zorlaşıyor
Birçok defa otobüsle yolculuk ederken dalıyorum. Aklımı çelen “git-gel” oluyor. Bizim Türkiye’ye gelişimiz, kovulmuş olsak da, hayat kurallarına göre bir “git” oldu. Yüreklenip “gel”i gerçekleştiremedik. 600 yıl beraberlikten sonra, Bulgar edebiyatında biz Türklerin bir “konar-göçer” millet olduğumuza rastladıkça, her defasında tepkim köpürüyor.
Perşembe gün Avrupa Parlamentosunda (04 Temmuz 2019) komisyonların başkanları ve üyeleri seçildi. 17 Bulgaristanlı milletvekili arzu edilen komisyonlara girememiş olacaklar ki, “Avrupa TV” Bulgaristan halkı için “kör çobanların sürüsü” tanımı yaptı. Hangi hesap karıştı bilemiyoruz!
Ülkede “git” süreci devam ediyor. 2018’de 45 bin kişi Batı Avrupa ülkelerine taşınmış. 2040’ta toplam nüfusumuz 5 milyon kalacak. Bu sene etnik azınlık bölgelerindeki durum da endişe vericidir. Pomakların yaşadığı Smolyan (Paşmaklı) ilinde 97 çocuk doğmuş 407 kişi ölmüş, Ulahların yaşadığı Vidin’de 52 çocuk doğmuş ve 452 kişi hayata göz yummuş. “Breksit” süreci sona yaklaşırken, Bulgar makamlarının İngiltere’de gerçekleştirdiği bir anketten alınan sonuçta, 49 bin kişinin İngiliz vatandaşlığı için müracaat ettiği ve geri dönmek istemediği yani “gel” dalgasına katılmayacağı kesinleşmiştir.
“Fakir ve hasta” nüfusun yaşadığı Bulgaristan’da “milli iradede buluşup el ele verip bunalımdan çıkalım” ile ilgili görüşler taş gibi yerinde duruyor ve değişmiyor. Üstelik dış ülkelere çıkan vatandaşlar “Ben ancak Bulgaristan’da doğmuşum, ailemle beraber göç etmişiz, burada dünyaya gelen kız kardeşim, Bulgaristan’ı görmedi” gibi görüşler Bulgarların “milli görüş” anlayışını giderek zayıflattı.
Güçlüklerin üstünden gelen büyük milletlerin milli şuurunun en önemli kaynaklarının başında tarih şuuru gelir. Batı Avrupa ülkelerinde, Birleşik Amerika ve Kanada’daki Bulgar gurbetçi göçmenlerin Sofya’dan yayın yapan TV kanallarından başka bir vatan dilinde bilgilenme kaynağı yoktur. Uzak devletler bir yana, Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ta bile Bulgar kitapçısı veya kütüphanesi yoktur.
Dış ülkelerde Bulgar devleti 152 gurbetçi derneği, kültür merkezi ve Balkan kahvesi vs kurdu. Bulgar dili kursları çalışıyor. Hatta geçen sene Başbakan Boyko Borisov ile Cumhurbaşkanı Rumen Radev’in özel gayretleriyle Ukrayna/Odesa’da bir Bulgar Lisesi açıldı. 2018’de Karadeniz turist tesislerine 3 ay hizmet işine gelen Ukrayna ve Moldova’da yaşayan Bulgar kökenli oğlan ve kızlara kısa süreli Bulgar dili, adet ve kültürel özellikleriyle ilgili bilgilendirme özel kurs da düzenlenmiştir.
Bu konuda da ulusal yasalarını Avrupa Birliği vatandaşlık istemlerine uydurmaya çalışan Bulgaristan devleti, 2019 yılında Bulgar vatandaşlığı koşullarına “B2” Bulgar dili sertifikasını da ekledi. “Giden” ve belirli bir zaman sonra “dönen” Bulgar vatandaşlarının dış ülkelerde dünyaya gelen çocuklarından 10 yaşından sonra “B2” Bulgar dili sertifikası istenecektir. Bu istem, yaşına bakılmaksızın T.C.’de yaşayan Bulgaristan ve Avrupa Birliği vatandaşı, 162 devlette geçerli olan kırmızı Pasaport sahibi soydaşlarımız için de geçerli olacaktır. Bu konuda basına demeç veren, Bulgaristan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Bayan İlyana Yotova ’nın sözlerinden anlaşıldığına göre, Bulgarca bilmeyenlere memlekette yer olmayacak izlenimi doğmuştur. Bu demeçleri dinlerken önlemlerin, sınırlamaların, ırkçı istemlerin yalnız Müslüman azınlıklara karşı alındığı ve yoğunlaştırıldığı kanısı uyanıyor.
Bu hafta Bulgaristan’da çok ilginç bir olay oldu.
Başbakan Boyko Borisov, geçen sene, Kuzey Makedonya başkenti Üsküp’ü ziyaret ederken Tarih Müzesine davet edildi. Fakat kabul etmedi. Müzede, 1941-1944 döneminde, Makedonya ve Ege Kıyısı topraklarının Nazi orduları tarafından işgal edildiğinde ve idari işlerin Bulgar Çarlığı makamlarıa havale edildiğinde birer birer kamplara toplanan ve daha sonra Bulgar Devlet Demir Yolları hayvan vagonlarına doldurulup Nazı ölüm kamplarına gönderildiği biliniyor. 11 bin Yahudi ve 6 bir Çingene’den geri dönen olmadı. Bu hayvan vagonlarını hurdaya ayırıp yok etmeyen Makedon makamlar, korumuşlar ve devlet müzesine sergilemişler ve Bulgarların Yahudi soykırımına katkılarını bizzat katıldıklarını ziyaretçilere ayrıntılı bir şekilde anlatıyorlar.
Müzedeki Bulgar vagonlarıyla Yahudi ve Çingenelerin “Treplika” ölüm kamplarına gönderildiğini belgeleyen birçok eşya ve belge korunmaktadır.
Bu belgelerden biri 1942’de çıkan bir Bulgar gazetesi kupürüdür.
“YAHUDİLER GİREMEZ. YASAK!”
“NEWS.bg” haber “GİT – GEL” olayıyla ilgili şöyle bir haber yayınlandı.
1941 yılından sonra Bulgaristan’daki Yahudi vatandaşların hepsi “KAMPLARDA” kalmıştır. Erkekler çok ağır işlerde kullanılmış, çakış kırmış, yol yapmış, kanal vb kazmıştır. 1944 yılında Bulgaristan 165 “kamp” ile uyanmıştır. Bu kampların toplam sayısı bugün de bilinmiyor.
Merkez Rodop Dağlarının merkez kesimindeki Smolyan (Paşmaklı) ili Nedelino (Uzun Dere) kasabasında 1941 yılında açılan Yahudi toplama kamplarında çakıl kırılmıştır. Kısa adı BENİ olan Bulgar Yahudi Bilim Enstitüsünden Prof. Evgeniy Saçev 3 Temmuz 2019 tarihinde kurban keserek, bu çakıl kırma kampında bir Yahudi Anıtı açtı. Prof. Saçev basına demecinde, Bulgar Yahudilerinin 1990’da kurduğu “Şalon” adlı derneğin, 1941-1944 yılları arasında bu “toplama kamplarda” zorla, bedava çalıştırılan Yahudilerin anısına YAHUDİ ANITI dikmek istendiğini açıkladı. Kamplarda hastalanan, ağır işlere dayanamayan, aç kalan büyük sayıda Yahudi dayanamamış, fakat dikilmiş bir mezar taşı yoktur.
Özel hazırlanmış anıt levhaları ve mezar taşlarının bir dış ülkeden “GETİRİLMESİ” planlanmıştır. Prof. Saçev’in bildirdiğine göre, sözde Bulgar devletinin uluslar arası şerefine ve otoritesine gölge düşüreceği için, “Yahudi Anıtlarına” gümrükte giriş yasağı konmuştur.
“Şalon” örgütü, “Biz, Yahudilerini Ölümden kurtardık” iddiasıyla övünen Bulgar yöneticilerini yalan söylemekle suçluyor. Çünkü Yahudiler korku içinde yaşarken, 4 yıl boyunca hayvan gibi çalıştırılırken, dört yıl boyunca hiçbir Yahudi çocuğuna okula gitme imkanı tanımayan, Yahudilerin şehirlerdeki ev ve dairelerinin, işletme ve dükkanlarının gasp edilmesini bugün de kınıyor.
Toplama kamplarına Anıt Dikmek isteyen “Şalom” derneği toplantılarından biri.
Bu konuda demeç veren Başbakan Borisov: “Bulgaristan’da ‘toplama kampı yoktu’ dedi. Yahudi kamplarındaki koşulların, 1989’a kadar Müslüman azınlıktan erkeklerin çalıştırıldığı inşaat askerinin çalışma ve yaşam koşullarından daha elverişli yaşam koşulları sunduğunu” belirtti. Demek oluyor ki Bulgaristan’da aynı yıllarda Voluyak demiryolu ve geçimini açan Müslümanlara karşı olan tavır çok daha kötüymüş.
Üsküp: Hayvan vagonlarına yüklenip Polonya’daki “Treplinka” Nazi kampına gönderilmek ve yakılmak için toplanan “Yahudiler.”
Savaşın sona ermesini bekleyen Yahudiler 1948 yılında 50 bin kişi gemilere dolarak Bulgaristan’dan kaçtı ve hiç biri geri dönmemiştir. Gerçekleri bilmek zorundayız. Yahudilerin anıtlarını dikmesinden sonra “Belene” toplama kampına TÜRK ANITI ve 1989 TÜRK AYAKLANMASI ANITI dikmek için birleşmeliyiz.
Okuduğunuz için teşekkürler.
Paylaşınız.