Tarih:  14 Mart 2019
Yazan: İbrahim SOYTÜRK
Konu:  Bizi biz yapan temel kültür hazinemize nefes aldırmak istemiyorlar.

Beden eğitimi hocam bize kapalı spor salonunda 2 minder üzerinde takla attırırdı.  Kimimiz ileri, kimiz de geri yuvarlanıyorduk. O ise, Nasreddin Hoca’dan esinlenmiş olacak “Hepiniz ileri yuvarlansanız, dünyanın dengesi bozulur” diyordu.

Sonra büyüdük ve politikada “bir adım ileri 2 adım geri” taktiğini öğrendik.

Geçen hafta sonu, Bulgaristan iktidar partisi GERB ile Hak ve özgürlükler Hareketi (DPS) milletvekili oylarıyla Baş Müftülük borçlarının “affı”, dolayısıyla tamamen “silinmesi ve yok sayılması” yasa önerisi Halk Meclisinde onaylanmıştı. Biz ”Yemleniyoruz” başlıklı yazımızı kaleme aldık. Siyasetten anlamayanlar ve Bulgarları tanımayanlar çok sevinmişti. Hatta sakal heveslileri bile hemen tıraş oldular ve bayramlık elbiseleriyle gezip dolaşmaya başladılar. Havaları birden bire değişiverdi. Bir tek ceplerine kabak çekirdeği doldurup çöplenmeleri kaldı. Hatta bazıları el sallayarak konuşmaya başladılar.

8 milyon levalık olay, yalnız köfte ve bira için 100 milyon leva harcanması beklenen Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine bağlandı. Bulgaristan Türkleri oylarıyla tüm dengelerin değişeceği gibi bir hava 3 gün yani çarşambaya kadar – yaşadı.

Türk-Müslüman-İslam düşmanlığının kazan kaldırması için bu 3 gün yeterli oldu. DPS partisi liderinin bahçemizde bir de eşek dikeni olsun hevesiyle 2005’te parasını ödeyip kurdurduğu “Ataka” partisi lideri Volen Siderov Bulgaristan siyasetinde çok önemli bir kişi olduğunu Salı gün (12 03 2019) geç saatlerde, Başbakan Boyko Borisov ile dört göz arasında yaptığı görüşmede kanıtladı ve “borç affı” oyununu bozdu. Aynı günün sabahı Başbakanlık önüne park eden 2 Mercedes araçtan Başpiskopos ile Baş Müftü inmiş ve Başbakan Borisov’la görüşmüşlerdi. Baş Müftülüğün biriken borcunun affı, silinmesi, sürekli sızlayan eski bir mayasılın sökülüp atılması ve yerenin ilaçlanması konusunda anlaşmışlar ve el sıkışmışlardı.

Biz gözlemciler, bu dengenin siyaset dengesini sağlayan “üst akıldan” gelen telefonlarla sağlandığını düşünmüştük ve en nihayet Bulgaristan Müslüman Türklerini düşünen biri olduğunu düşünüp bir az da sevinmiştik. Oysa işler hiç de öyle değilmiş. Uyuyanlar uyumaya devam ederken dengeler değişmiş ve siyaset geri takla atmaya başlamış. Çarşamba sabahı GERB Meclis Grubu Başkanı Stvetanov ile Maliye Bakanı basın toplantısı verdiler. Baş Müftülük Borçlarını af etmeyeceklerini açıkladılar. Borçlara karşı ipotek altında bulunan Bulgaristan Müslümanları Diyaneti mal ve mülkünün, tüm taşınmazlarının ipotekli tutmaya devam edileceğini, borçlar üzerinde bundan böyle de faiz işleyeceğini, Bulgaristan Bakanlar Kurulu Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 2019’da Baş Müftülüğe verilecek ödeneklerle de önce borçların faizleri, ardından da anaparanın ödeneceği duyuruldu.

Sağ ve sol siyasi kanat, hemen kadeh kaldırdı ve Bulgar milliyetçiliğinin Müslümanları ezerek bitirme stratejisini bir daha kutladı.  Yine bu hafta, Türk dilini,  Bulgaristan Türklerinin halk kültürünü, halk bilgeliğini tamamen yok etme planlarının da hazırlanıp dosyalandığı kulaktan kulağa dolaştı. Bize, 4 Türkçe lehçemiz ve sayıları 600 ile 1000 arasında olan şarkı ve türkülerimiz, 2 234 atasözümüz, 7 656 değimimiz önce tamamen unutturulacakmış. İstanbul ağızı olarak da anılan edebiyat dilimiz yaşamaya devam edecekmiş, Bulgaristan’da 200 kişinin Türkçe edebiyat dilince yazıp okuması ve konuşmasında sıkıntı olmadığı sonucuna varmışlar. Nihayet her şey gün ışığına çıktı. Müslümanlığımız suni yaratılan borç batağında boğulurken, anadilimiz de cahillik içinde çırpınmaya ve bocalamaya devam ediyor. Bu gerçek bir halk bilinci olmadan durumu değiştiremeyiz…

Öte yandan, bazıları ileri geri takla atarken hareketlenenler de oldu. Devlet Güvenliği (eski gizli servis) DS subayı, eski Baş Müftü ve halen Bulgaristan Suni Hanefi Baş Müftülüğü Baş Müftüsü olan Prof. Dr. Nedim Gençev’in avukatı ve sözcüsü Nikolay Pankov 12 Mart 2019 sabahı Sofya Şehir Mahkemesinde 2 davayı birden açtı.  Bir yandan “borçların affının durdurulmasını” isterken, öte yandan Bakanlar Kuruluna bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Sofya Baş Müftülüğüne tahsis edilmesi öngörülen yıllık ödeneğin kendilerine verilmesini istemiş, gerekçelerinin hepsi yalan olsa da kabul edilmiş.

Bu konuda Bulgar basını yorum ardından yorum bastı. Doğruluğuna inanmadığımız Baş Müftülüğün 4 700 mülkten her ay “30 000 leva rant ve kira geliri aldığı, gelir kaçırdığı” gibi uydurma iddialar ne yazık ki mahkemede gerekçe olarak kabul edildi.

***

Bulgaristan kamuoyunu birkaç günde karıştıran bu konu çok eskidir ve daha 1929’da Sofya’da toplanan Bulgaristan Türkleri  Birinci Milli Kongresinde görüşülmüştür. Yoğun göçler ve Romen (Müslüman Çingene) nüfusun hızla çoğalması dikkate alınarak, altı çizilerek, Kongre belgelerinde ve kararlarında şu cümlelere yer verilmiştir: “Müslüman Çingenelerin encümenliklere girmeleri, yönetime alınmaları vakıflarımızın mahvedilmesine neden oluyor.” Baş Müftülük Tüzüğü iyi okunmalı ve taviz vermeden uygulanmalıdır. Biz ırkçı veya kardeş düşmanı değiliz, ama durumun vaziyeti ortadadır. Perişan olan biz Bulgaristan Türkleriyiz…

1929 Türk Kongresi kararlarından aktarıyorum:

“Vakıflar Türk varlığıdır. Dedelerimizin mirası olan vakıflarımızı idare ile mükellef cemaat heyetlerine, Türk’ten farklı başka unsurlar asla karışamaz. Kongre, bu mesele etrafındaki kararlarına amil ve saik olan sebepleri kaydederken, vakıfları ‘sırf milli Türk serveti’ diye tavsif etmekte, bizim varlığımızın ilmi ve hukuki ifadesini kaydetmiş oluyordu.”

O zamandan beri yeni Kongre yapılamadığına göre, biz bu ilkesel tespitlere tamamen bağlı kalmak mecburiyetindeyiz. Kimse yanlış anlamasın, fakat bir çöküş sarmalı içine düşmüş bulunuyoruz ve her neden ve unsur üzerinde ayrı ayrı durmak zorundayız. Taşıma suyla değirmen dönmez. Başkasının aklıyla iş görülmez.

Sofya Mahkemesinde açılan davada “kötü işletmecilik” dava gerekçesi olmuştur.

Bu tuzaklar, oyunlar, yüzkarası işler totaliter dönemde de yaşanmıştı.

O zaman Baş Müftülük Kurumu Dış İşlerine bağlıydı ve İslam dini ile Müftü ve imamlardan Dış İşleri Bakan Yardımcısı Lübomir Popov sorumluydu. Her ay 335 Müftü ve imama maaş ödeniyor, sigorta ve sağlık primi kesintisi yapılıyordu. İmamlar “maaş damlasın” diye istenene uyuyorlardı. Mevlit dinleyenlerin sayısı üçe beşe indirilmiş, helalleşme de “öteki dünyada anlaşırsınız” temennileriyle kısadan kesiliyordu.

***

O yıllarda imam tayini işlerinin nasıl yapıldığını belgelerle anlatmak istiyorum. Bu konuda “dsbg.com” yayınlarında fazlasıyla bilgi var. Dosyalar kurumu 2 cilt evrak yayınladı. 2. Ciltten bir belgenin aslını ve Türkçe tercümesini sunuyorum.

Tercümesi:

  1. asrın 60-lı yıllarında gizli polis (DS), komünist rejime iyi gözle bakmayan imamları komünist idareye sadık ve dürüst bağlanmaya hazır imamlarla değiştirebiliyordu.

Geçen yüzyılın 60’lı yıllarında Bulgar gizli polisi (DS) Bulgaristan Halk Cumhuriyetinde Müslüman Diyanetini tamamen kontrol altına almış ve (İslamin manevi önderleri olan) imamları görevden alıp yerlerine Bulgaristan Komünist Partisinin totaliter yönetimine sağdık kalmayı kabul edenleri atıyordu.

Bu gerçekleri, DS arşivleri kanıtlıyor. Bunlardan biri onlayın yayınlandı.

Bu belgelerden biri gizli polis (DS) Üçüncü Şubesi – Karşı Devrimle Mücadele Amirliği tarafından 1960’ın Ocak ayında İç İşleri Bakanlığı (MVR) – DS Blagoevgrad İş Amirliğine gizli bir belge olarak gönderilmiştir.

Bu mektupla, o dönem İl Müftülüğünün bulunduğu Paşmaklı (Smolyan) MVR-DS İl Amirliğinden “yoldaşların” İslam’a inanan Bulgaristan vatandaşlarının düzenledikleri değişik etkinliklere etkin müdahalede bulunma olanaklarına sahip oldukları bilgisi iletiliyor.

Bununla ilgili olarak Blagoevgrad ilinde görev yapan fakat (DS) nin kendileri hakkındaki kanatta “uygun olmayan kişiler” olarak nitelendirdiklerinin “görevden uzaklaştırılmaları amacıyla” listeler hazırlanması istenmiştir.

Bu mektup, resmi bir evrak olarak “Devlet Güvenliği ve Diyanetler 1944 – 1991 Bulgaristan’da Müslüman Diyaneti ve Katolik Kilise” derlemesinin 2. Cildinde almıştır.

Bu gibi yüzlerce örnek var. Bulgaristan Müslümanları içinde dengeyi bozan “DS” ajanlığıdır. Bu örneklemelerin temelindeki gerçekse totaliter dönemde Müftülüklerimizin malına mülküne el konmuş, gelirlerinin sıfırlanmış olmasıdır. O yıllarda imamlarımız cenaze paralarıyla camilerin suyunu, elektriğini, ufak tefek onarımlarını yapıyor, bayram bağışlarıyla da geçiniyorlardı. Devletten gelen para devede kulaktı. Fakat para (maaş) bir baskı aracı olarak kullanıldı.

1990’dan sonra Müslüman Diyanetin ve vakıfların mülklerinin geri verilmemesi, kazanılan mahkemelerin, mahkeme kararlarının tanınmaması, askıya alınması ya da yüksek mahkemelerce bozulması durumu daha da zorlaştırdı. Büyük göçler dengeleri iyice bozdu.

Prof. Dr. Nedim Gencev ve ekibinin elindeki evraklar Bulgaristan Müslüman Diyanetindeki gerçek durumu yansıtmasa da, toplumun aşırı milliyetçi, ırkçı ve faşist kesimini Müslümanlara ve özellikle de Türklere karşı hortlatma aracı olarak kullanılıyor.

Bu haftaki gelişmeler, GERB yönetimi ile Bakanlar Kurulu’nun geri takla yapması hepimizin bildiğimiz bir gerçeği yeniden kanıtladı. Bir taraftan da iyi oldu. Her kötülükte de bir hayır vardır.

Şimdi bizim, ilgililerin oturup ince ince düşünmemiz gerekecektir.

İlgili makamlar inisiyatif kullanarak, herkesten imkanı kadar bağış ve yardım toplayarak bu 8 milyonu kapatıp, ateşin bacayı sarmasını önlemeliyiz. Bu kampanyaya Bulgaristan kimliği ve pasaportu olan Türm binden fazla olması dikkate alındığında, Bulgaristandaki kardeşlerimizle, Batı ülkelerindeki gurbetçilerimizin de katılımıyla bu ödevi kolaylıkla ve alın akıyla hal edeceğimize inanıyorum. Bu konuda bir Milli Komite kurulmasını öneriyoruz. Soydaşlarımızı davet ediyoruz. Sayılarınızın 600 Dikkat edilmesi gereken özellik, tamamen hesaba kitaba dayanan bir eylem yürüterek, olay  kendi gücümüzle ve kendi irademizle kapatılmalıdır. Şu an itibarıyla denge yeniden bozulmuş bulunuyor. Bizi uyutup aldatanlar, umut uyandıranlar bayram ediyor.  En kötüsü de parçalanmamız ve birbirimize düşmüş olmamızdır.

Okuduğunuz için teşekkür ederiz.

Reklamlar