Tarih: 18 Temmuz 2019
Yazan: Nedim AKIN
Konu: Belirli bir süre için tarihle siyaseti ayrı ayrı ele almak gerekebilir.
Tarih ve siyaset bazı kişilerde kristalleşiyor. Bulgaristan tarihinde bu şahıslar, Georgi Sava Rakovski, Vasil Levski, Stefan Stanbolov, Aleksandır Stanboliyski, Kimon Georgiev, III. Boris, Aleksandır Tsankov, Georgi Dimitrov, Todor Jivkov, Andrey Lukanov ve bazı başkalarıdır. Bu kişilerin hepsi için bir cümle kurmamız gerekirse, belirleyici olan hepsinin Bulgaristan ırmağında akıntıya karşı yüzmüş olmasıdır. Akıntı dendiğinde ise, Bulgaristan’la ilgili Rusya siyaseti anlaşılmalıdır.
Bu yazımda, bugün 182. doğum yıl dönümü olan Vasil Levski ile 124 yıl önce başına satırla vurularak öldürülen Stefan Stanbolov’un hatırasını ananlara katılmak istiyorum. İkisi de Bulgaristan kahramanı ilan edilmiştir.
Vasil İvanov Kunçev 1837’de Osmanlı İmparatorluğu’nun Karlıova (Karlovo) şehrinde dünyaya gelmiş, 1862 – 1873 yılları arasında Bulgar halkının iç kuvvetlerine dayanarak Osmanlı devletinden ayrılıp bağımsız ve egemen bir devlet kurması için Bulgar Devrim Merkez Komitesini (BDMK) kuran ve Bulgar nüfusun yaşadığı şehir ve köylerde iç örgütlenmeyi gerçekleştiren komitacıdır.
Her yıl milli törenlerle anılan, büyük ve küçük şehirlerde heykeli olan, büyük sayıda okula adı verilen ve hemen hemen bütün ortaokul ve liselerde duvarlara asılı 5-10 resmi olan, aynılarından Bulgaristan Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın çalışma odalarında da ziyaretçilere duvardan bakan, sayılan ve milli kahraman ilan edilen bir simadır.
2019 yılına kadar okutulan ders kitaplarında ve komitacının hayat öyküsünü anlatan yüzlerce kitapta o, Bulgar milli devriminin ideologu ve örgütçüsü olarak tanıtılıyordu. 150 yıllık bir aradan sonra, (özellikle Kırım Savaşından ‘1853-1856’ sonraya ait Rus Çarlığı arşivlerinin açılmasıyla) Bulgar milli devrim hareketine ilişkin görüşler git gide değişti ve tarih tablosu yeniden biçimlendi. Bu yeni tabloda Bulgar Devrimi Merkez Komitesi üyelerinden (toplam 25 komitacı) Vasil Levski dışında hepsinin ücretli Rusya Çarlığı ajanı olduğu ortaya çıktı. İkinci olarak da, Bulgar milli bağımsızlık ve egemenlik hareketi ideologunun Georgi Sava Rakovski, Levski’nin ise yalnız örgütleyen komitacı olduğu kesinleşti.
Levski, Bulgaristan siyasi tarihinde en ahlaklı ve disiplinli lider olarak gösteriliyordu. O, devrim yapmak için topladığı 4,5 kilo altını kimden aldığının gram gram muhasebesini yapmış ve olayı belgelemiştir. Levski, devrim için parayı toplamaya İstanbul’da başlamış ve Koca Balkan Güney ve Kuzeyindeki şehir ve köyleri dolaşmıştır.
Rus arşivlerinden çıkan, artık kitaplara giren ve Bulgar diline de tercüme edilen yeni belgelerden Levski’nin nasıl tutuklandığını öğreniyoruz.
“14 Ağustos 1872’de Levski ve Vidrare köyünden Vutyo Vetov, Lovça (Loveç) zenginlerinden (çorbacı) Denço Halaça’dan para almaya giderken, marabası olan bir genç tarafından karşılanmışlar. Tutuklandıktan sonra Vasil Levski Bulgar Devrimi Merkez Komitesi üyesi (Rus Çarı’nın Balkan ajanlarından biri olan) Lüben Karavelov’a gönderdiği bir mektupta şu açıklamada bulunmuştur:
‘Halaça gelseydi hiçbir gürültü olmayacaktı, fakat bir genç geldi. Onu arkadaşım karşılandı. (Çocuk) yüksek sesle haykırdı: “İnsanlar gelin….yardım edin!” Ben yetişene kadar birbirine girmiş boğuşuyorlar ve genç haykırmaya devam ediyordu. Yetiştim. Etrafta belirenler sokağa doldurmuştu, sesin geldiği yönü şaşırsınlar diye, elimdeki kamayı gence sapladım. Birden susmadı, ölmedi, daha yüksek sesle haykırmaya başladı, her şey ortadaydı. Saklanamazdık. (Saldırganların) kim olduğunu söyleyemesin ve çekmesin diye, kamayı birkaç defa daha sapladım. Suçsuz gence yazık oldu. Etraf kan oldu… Hedefimize ulaşana kadar pek çok kişi sebepsiz kurban olacak. Çift kanatlı kapıyı açtığımda, insanlar sanki panayıra toplanmıştı! Avludan çıkarken kanlı kamayı kaldırdım, halkın üzerine yürüdüm. Yol açtılar. Zaptiyeler peşimize takıldı. Yüzümüze baktılar ve tutuklandık.’
O zaman Merkez Komitesi üyesi komitacılardan Dimitır Obşti ve çetesi “Araba Konak” soygununu yapmış ve tutuklanmışlardır. Bu soygun da devrim hareketine para toplamak amacıyla yapılmıştır. D. Obşti Merkez Komitesi üyesidir, fakat devrim hareketine soygun yaparak para yoplama taktiğine karşı olan Levski, bu işe karışmamıştır. Ne ki, Sofya mahkemesi bu iki davaya aynı dönemde ve aynı mahkeme heyeti ile bakmıştır.
Soyguna katılan sanıklardan biri olan Teteven’i öğretmen İvan Lilov Furnaciev, mahkemede Levski hakkında şunları söylemiştir:
“O Karlovolu’dur. Her gün adını değiştirir. Orta boylu açık kestane bıyıklıdır. Yüzü kırmızıya çalar, konuşurken dişinin biri biraz dışarı fırlar, üst dudağı açılır, iri ve parlak gözlüdür.”
Mahkeme heyetinde Bulgarlar vardır. O komitacı olarak değil, adli suç işlemiş, bir genci öldürme suçundan idam cezası almıştır. Osmanlı kanunlarına göre, o yıllarda komitacılık ve haydutluk suçlarına idam cezası verilmiyor, ancak sürgün ve hapis cezaları kesiliyormuş. Bu bakıma, Rus arşivlerinden çıkan belgelerden, Levski’ye idam cezası kesilmediği ve onun asılmadığı yeniden ortaya çıkmıştır.
Yine Rusya Çar polisinin ajanlarından biri olan ve daha sonra “Bulgar Ayaklanmaları Notlarında” komitacıların her birini anlatan ve ayrıca V. Levski hakkında “Havari” )Apostol) eserini kaleme alan Zahari Stoyanov, “İdam kararını işiten Levski’nin Sofya’daki mahkeme zındanına indirildiğinde, kafasını iri duvar taşlarından birine vurarak, hayatına son verdiğini” yazmıştır. Onun Sofya kenarındaki “Sarhoşlar Mezarlığında” kurulan bir dar ağıcına asıldığı efsanesinin aslı yoktur.
***
Tarihin saklanan yüzünü gösteren bu yeni belge ve bilgiler, Bulgar Bilimler ve Sanat Akademisi Başkanı Akademisyen, Prof. Dr. Grigor Velev tarafından “Yabancı Hademeliği ve Bulgar Milli Çıkarları” eserinin birinci cildinde değerlendirilmiştir.
Bu eserde, Kırım Savaşı’nda yenilen Rus Çarı II. Aleksandır’ın (1855-1881) Bulgaristan’ın Osmanlıdan bağımsız ve egemen bir devlet olarak ayrılmasına karşı olduğu, ajanlarıyla felce uğrattığı Bulgar Devrim hareketini kontrolü altında tuttuğu ve bu yıkıcı etkinliklerin o yıllarda Rusya’nın İstanbul Büyük Elçisi olan Graf. İgnatiev tarafından yönetilip yönlendirildiği, V. Levski’nin ölümünü de gün ışığına çıkmıştır. Son 140 yılda her Bulgar şehrinde bir merkez sokağa Graf. İgnatiev adı verilmişti. Şimdi Bulgarl aydınları, halka ancak kötülük yapan Graf İgnatiev’in adını taşıyan sokakların adının değiştirilmesi hareketi yeni yeni başlamıştır.
***
1873’te V. Levski hayatına son verdikten sonra, Bulgar Devrim Komitelerinin başına Stefan Stanbolov geçmiştir. O, Tırnova’da bir esnaf ailesinde doğmuş, Odesa’da Papaz eğitimi almış, okuldan kaçmış ve Osmanlı’dan ayrılma davasında komitacı başı Vasil Levski’nin yeri almıştır.
Evliya Çelebi XVII. Asırda Eski Zara’yı şöyle anlatır:
“3 000 ev, 760 yol, 14 mahalle. 5 camisi var: Alipaşa, Tekke, Nalbey, Noktacı ve Hamzabey. Üstelik 1 medrese, 42 okul ve 5 hamam. Alaca, Paşa, Yeni, Çifte ve Küçük Hamam. 1 bedesten ve 855 dükkân.”
Türklerin Tunca boyu ovalarına, bağ ve bahçelerine göz diken Bulgar haydutlar 1871’de Osmanlı’dan ayrılmak ve Türkleri bu zengin topraklardan kovup mallarına el koymak için ilk ayaklanmayı Stefan Stanbolov yönetiminde yapar. 17 silahlı haydut katılır. Zaptiyeler isyanı bastırır. Bu olay ve daha sonraki gelişmeler Stanbolov’un mal canlı biri olduğuna kanıtlar sunar. Bulgar Prensliği Başbakanı olduğunda o (1887 – 1894) Osmanlı Sultanı ve Osmanlı Bankalarından ödünç para alarak Doğu Rumeli’den göç eden Türklerin topraklarını satın almıştır.
Yeni yeni ortaya çıkan Rus kaynaklarında “Rus Çarlık istihbaratının Bulgaristan ajanlarından biri olan Stefan Stanbolov, Rusların Balkanlarda ölüm rüzgârı estiren Makedon kiralık katilleri tarafından öldürülmüştür. “Suçu”, I. Ferdinan’dı Avusturya’dan getirip Bulgar Prensi yapması ve Rusların planlarını karıştırarak ülkeyi Almanya çarkına bağlamasıdır.
18 Temmuz 2019 tarihinde “Factor” bg. Stanbolov’un öldürülmesini şöyle anlatmıştır:
“ Kulüpten çıkan Stanbolov beliren birinci faytona, Dimitir Petrov’la (1906-1907 yıllarında Bulgar Prensliği başbakanıdır) birlikte atladı ve arkaya oturdular. Koruması Gunço faytoncunun yanına oturdu. Fayton Stanbolov’un evine yöneldi. “Stefan Karaca” sokağına vardıklarında 2 silahlı yol kesti, atları durduran birincisi ateş açtı. Stanbolov Petkov’a “bittik” dedi ve sokağa atladı. Bu arada faytoncu Atsev korumayı kurbandan uzaklaştırmak için atları kamçıladı. Tek kollu olan D. Petkov fayton hızla çekilince tutunacak yer bulamadı ve arkaya yaslandı. Stanbolov sokakta yalnız kaldı. “Rakovska” sokağına doğru koştu. “Yunion Kulüb”e sığınmak istedi. 2 katil arkasından yetişti. Resen’li Makedon komita Mihail Stavrev (lakabı Halyu) ve Bone Georgiev başbakanın ceketine yapışırken onlara Atanas Tsvetkov (Talyu) da karıştı. Stanbolov beylik tabancasını çekti, tam ateş edecek, Halyu koluna satır vurdu. Kaldırıma devrildi, beyni satır aldı, midesi ve ciğeri bıçaklandı. Aynı gece hastanede nefesi kesildi. Yıllardan 1895’ti.
Onun öldürülmesi de Rusya İmparatorunun çağdaş Bulgaristan’ın kalbine sıktığı bir mermiydi.
Kardeşlerimiz Bulgaristan’da yaşıyor. Şimdiye kadar bütün yazılan ve okutulan kitaplarda, Osmanlı zamanında öldürülen her Bulgar komitacinın Türkler tarafından katledildiği anlatılıyordu. Bu iddiaların asılsızlığını ispat edemediğimiz için üzülüyor ve eziliyorduk. Şunu da ilave edelim. Gerçekleri kaleme alan komitacı Zahari Stoyanov Vasil Levski’nin asılmadığını yazdığı için Pariste otel odasında zehirlenmiştir. Belki de zehirlenmesinin ana sebeplerinden biri de, “Bu memlekette Türk olmasına her zaman yer olacaktır” demiş olmasıdır. Şu asla unutulmamalıdır. Doğduğu Karlovo şehrinde Vasil Levski müze Evi yapılmasına ilk bağışta bulunan Karlovo şehri cemaatidir.
Gerçeklerin yüzü açılıyor.
Devam edecek.
Okuyanlara ve paylaşanlara teşekkür ederim.