Ertaş ÇAKIR
Tarih: 26 Aralık 2020

Geçen yılın önemli olaylarından;
Meydan çatışmaları sert ve yumrukluydu. Hükümet boynuzlarını gösterdi. Kimse yaralanmak ve özürlü kalmak istemez ve bundan dolayı bizim saflarımızdan da boyun eğenler, usulca sıralardan ayrılanlar, yan çizenler, bahane bulup akşam yürüyüşlerine gelmeyenler oldu. Giderek bu sürü kalabalıklaştı ve sonunda yağmur bahane edilerek, meydana gelenler de son dalgaları gibi seyreldi ve kesildi.

Bizim gençler bu defa sopadan, dayaktan, işkencelerden, hor görülmekten, kayda geçmeden, poliste dosyalanmaktan, kişisel onurunun lekelenmesinden korktu. Yani ne sınıfsal ne de yoksul tabaka bilincine ulaşamamışlardı. Her şey artık her zamankinden daha açık, daha iyi bir hayat içindi. Dolandırılmadan, aldatılmadan, yolsuzluklar ve adaletsizlik sarmalına kendini kaptırmadan yaşamak isteyenlerin protesto gösterilerinde yer aldı.  Çünkü iktidar yalnız kravatlı bakanlar, kısa etekli sekreter kızlar ve pısırık milletvekilleri değildir. Karşımızda her ay maaş alan ve zam istedikçe hemen talepleri yerine gelen 72 bin polis de var.  Hepsi hemen dikiliyor karşımıza ve iğnesi “biz barışı koruyoruz” nakaratına takılmış taş plak gece boyu çalıyor.

Yıl boyu bütün yazılarımızda gençlerden yana olduk. Onlara cesaret verdik. Hepsini yüreklendirdik. Korkak ve ürkeklerin baş eğmelerini önlemek için cesaret aşısı yaptık.

1989 Mayıs Ayaklanmamızdan gelen birikim, deneyimlerimiz bize bunu öğretti.  Korkmamayı. Hak aramanın sınırı ve duvarı olmadığını öğrendik hayattan. Atalarımızın çakmak kıvılcımıyla dünyayı aydınlattığını anımsadık. Her zordan çıkıl olduğuna inandık.

2020 Türklüğümüz için başarı ve zafer yılıydı. Kendi uçaklarımızla uçtuk. Libya’da, Suriye’de, Karabağ’da zaferler kazandık. Bağımsızlığımızın ve egemenliğimizin güçlenmesini kıskandılar. Ellerindeki tek kör silahı kullanarak “yaptırım” dediler. Gülünç duruma düştüler. Türkiye Cumhuriyeti dünyaya bölgesel güvenlik ve huzur gücü olduğunu kanıtladı. 21. yüzyıl devlet modelinin Başkanlık Sistemi hükümet olduğunu gösterdik. Dünya halkları Türkiye’de umut arıyor, görüyor. Türklerle gurur duyuyor.

2020 yılında Türk Dünyası daha da kenetlendi. Prof. Özlem ve Şahin ailesinin dünyayı “”Kovid-19” belasından kurtaran aşıyı bulması, Türk defasını bir daha gün ışığına çıkardı ve hepimizi onurlandırdı.

Evet, Bulgaristan’da iktidar kadife eldiven içinde demir yumruk sakladığını, copları kullanmaya hazır olduğunu, demokrasinin öteki adının terör ve zülüm olduğunu gizleyemedi geçen yıl protesto gösterilerinde. Bunu kabul etmek zorundayız. “Avrupa Birliği paralarından istediğime veririm, istediğime vermem” kavgasıdır bizdeki didişmenin adı. Biz “adalet, hakkımız, yoksullar” diyoruz. “Gelen paralarda hepimizin payı var” diyoruz. Başbakan Borisov, “hayır yok sizin hakkınız, ben Ahmet Doğan’a veriyorum, Delyan Peevski’ye veriyorum, siz onlardan isteyeceksiniz” diyor bize. Oysa Doğan’a bu sene  verdiği 46 milyon levayı, elektrik faturalarımız üzerinden yine 2019-2020 yıllarında bizden toplamış. 1878’den beri Bulgaristan politikasında “Ahmet Doğan gibi bir gön surat görülmediği yeniden ortaya çıktı.

 “Demokrat Bulgaristan” partisine gizlice para vermişler. Eylül ayında “Demokratik Bulgaristan” eş başkanı Hristo İvanov’un Burgaz  ili “Rosenets” koyunda Ahmet Doğan’ın deniz köşküne saldırısını kumsalda sürünen Bulgar bayrağı olayını siz de görmüşsünüzdür. HÖH partisine oy başı 8 levadan Bulgar devleti yardım ediyor. Olay çıkaran özel korumaların 2 milyon leva masrafı oldu. Bu ek ödemeler 20 yıldan beri sürerken, kimse çıt çıkarmadı da, 2020’de bu olay  neden patlak verdi. Bu soruya yanıt arayalım.  Her yerden olduğu gibi burda da bizim oylarımız gizli. 2009’da 600 bin oy alan HÖH partisi 2017’de 300 bin oyu bulamadı. Sorun budur. Gelişmeye bakalım.

2009 seçimlerinde Türk seçmeni korkutarak ve kışkırtarak HÖH partisinde yardım etmek için 2005’te “Ataka” partisi kurulmuştu.  2019’da ise, “Ataka” politik sahneden çekildi. Beliren boşluğu  “Evet, Bulgaristan” partisi ve “Demokratik Bulgaristan” ortaklığı doldurdu ve aynı amaca hizmet etmeye başladı.  “Rosenets” deniz köşküne otobüslerle “genç koruyucular” taşınması, Bulgar medyalarının, polisin, Burgaz belediyesinin angace edilmesi, yaşanan gerginlikten sonra Bulgar milli marşının söylenmesi bunlar iyi hazırlanmış bir senaryodur.

Evet, Bulgaristan” Politik Partisi Başkanı Hristo İvanov, Türklere, Türkiye’ye ve Sayın Başkan R.T. Erdoğan’a karşı havlama vazifesiyle ortaya çıktı. “Ahmet Doğan ve Delyan Peevskiyi milyoner, oligarşi, çok zengin kişiler ilan ederek yeniden bayraklaştırdı. Konuşmaları Mustafa Karadayı demeçlerinden farksızdır. Hristo İvanov birilerine hizmet ediyor. İplerini çekenler var.

2020 sonunda, hele 12 Aralık 2020’de HÖH-DPS video konferansından sonra Başkan Hristo İvanov’un ce “Demokratik Bulgaristan” ın  ateşlendiğini görebildik. Aslında bu bekleniyordu. “Demokratik Bulgaristan” ortağı olan Güçlü Bulgaristan Partisi (DSB), 1997-2001 yılları arasında % 52 seçim başarısıyla tek başına Başbakan olan İvan Kostov’un partidir. Şimdiki başkan Atanas Atanasov “isim değiştirme” maskaralığı yıllarında Razgrat il savcısı görevindeydi. Daha sonra Milli Güvenlik  “DS” – karşı istihbarat bölümüne şef olmuştur. Bize yapılan tüm kötülüklerin içinde ve başında olan kişidir. Bulgaristan’da o yıllarda savcı imzası olmadan Türkler tutuklanıp sürgüne, toplama kampına, “Beline” ölüm kampına ve hapse gönderilmiyordu. Her şey o kadar açık ki!!! Üstelik bu parti “Avrupa Halk Parti” üyesidir. Bulgaristan siyaset sahnesine soytarıların biri iniyor biri çıkıyor. “Ataka” indi “Evet, Bulgaristan!” – “Demokratik Bulgaristan” politik partisi çıktı. Bunlar 28 Mart 2021 seçimlerine “Ataka” maskesiyle geliyorlar. Alman “Fridrich Neuman” ve “Kondrad Adenauer” vakıfları tarafından destekleniyorlarlar.

Demek oluyor ki, 10-15 yılda bir Bulgar derin devleti Türklere, Pomaklara, Çingenelere ve hak hukuk isteyen emekçilere karşı demir yumruğunu sıkıp uzatıyor. 1990’ın ilk günlerinde isimlerin ve din haklarımızın iade edilmesine karşı kükremişlerdi. Bize söylenen mesaj “daha fazla bir şey istemeyeceksiniz” olmuştu. Ardından “geçmişi araştırmayacaksınız, geleceği hayal etmeyeceksiniz!” dediler. Ahmet Doğan çobanını peşimize taktılar.

2000 yılından Bulgaristan Müslümanları Ahmet Doğan’ı tanımıştı. Kendi çabaları ve iradeleriyle kurdukları partiden ayrılıyorlardı. Bilinçli toparlanmaya başlamıştık. A. Doğan’ı viski şişeleri ve kulüpten kadın ve kızlarla beraber DPS adlı korku kulesinin içinde yalnız bırakmaya kararlıydık.  Yolumuzda “Ataka” köpeği havladı. Yolunu şaşıranlara,  DPS sayasına dönün dendi. Sıkıştırıldılar. Halkın tamamen uyandığı son yıllarda “Demokratik Bulgaristan” dikildi karşımıza. Bostan korkuluğu ödeviyle tabii. Onlarda düşüp yok olma korkusunda doğan yöntemler bunlar.

Tabii ki Hristo İvanov’un şahsında saldırgan Volen Sideov simasından çok daha farklı, sözde yalnız Ahmet Doğan ve Delyan Peevski’ye saldıran, onların mal ve mülklerinin devlet tarafından gasp edilmesini isteyen birisini görebiliyoruz. Bir örnek. 26  Aralık sabahı, Hr. İvanov Kırca İli Benkovski Belediyesi Mogilyane köyünde Türkan Çeşme anıtını ziyaret etti ve çelen koydu. Facebook sayfasından okuyoruz:

“Bugün, Mogilyane kö şiddetli zulmün yünde meydana gelen trajik olaylardan sonra, komünist rejimin güya “soya dönüş” adı altında Türklerin isimlerini zor kullanarak değiştirdiği ve şiddetli zulmün yaşandığı yerde – Türkan Çeşmede şehitlerin aziz hatırasına saygıya durduk. Burası, totalitarizmin ve “DS” nin en iğrenç cinayetlerinin işlendiği yerdir. Totalitarizm baskılarının anısını yaşatmadan ve onları kınama iradesini güçlendirmeden Bulgaristan’da demokrasi mümkün olamaz. Her birimiz için Bulgaristan birdir. Bundan dolayı, sivil polisler tarafından kışkırtılan bölünmeleri aşmadan ve yasaların hepimiz için aynı olacağı bir memleket kurmadan, özgür Bulgaristan ülküsü asla gerçekleştirilemez. Polis ajanlarının, sivil polislerin ve BKP sekreterleri görevden uzaklaştırılmadan ve “DS” ağının ülkedeki yaşam üzerindeki etkisi kesinlikle sökülmeden bu hedefe ulaşamayız. Bu gerçek, Bulgaristan’ın mafyaya esir düşmesinin temelinde olandır!”

Biz bu korkulukların ve dişsiz köpeklerin hepsini gördük.

Biz korkuluktan ve köpeklerden korkmadık. Ülkemizdeki korku komünizm cesedinin dirilmesi korkusudur. Ceset ortada, mezarı kazılmadı, duası okunmadı. Kiminle tanışsan, iktidara gelenlerin hepsi komünizm kabağı kökeninden. Köküne su dökülürse büyür.  Korkuyoruz, çünkü kökleri toprakta kaldı. Çıkarılmadı. Boynuzu dikenli, aynı totaliter illet, hiç değişmemiş… – demek istediğim 30 yıldan sonra aynı ayı suratlı, kaba, kör cahil, iş bilmez, hazır oncu, eğitimsiz, otoriterimin temsilcilerini TV ekranlarından gözümüze bakıyor, bizi aldatıyor ve vaatlerle uyutuyorlar.

Bunlardan biri de HÖH-DPS lideri Mustafa Karadayı’dır.  Ruhunu kiraya vermiş bu genç, halkın önüne çıkıp da 4 söz söylemezden önce bazı gerçekleri itiraf etmek zorundadır. Genel Başkan seçilmezden önce yakınlarına “susma ve sürekli yalan söyleme parası olarak” 10 milyon leva verildiğini itiraf etmelidir.

Karadayı, 26 Aralık 2020 Sabahı Türkan kız şehidimizin anıtı başında yine aldı mikrofonu eline. Şehidimizin adı Türkan, ismi, Türklüğü, Türkçemiz, kültürümüz adına can feda etti. Yattığı yer nur olsun. Karadayı Bulgarca konuşuyor. Dinleyen kalabalık yerli insanımız Bulgarca bilmez, Türkiye’den gelen yakınlarımız ona keza. O havaya konuşmaya ve boş boş sallarken gerçekleri yalanla paketlemeye çalışıyor. Ne dünya be! Sonra Başmüftülükten müftülerden birisi Arapça dua ediyor, onu da anlayan yok. Oysa biz Türkçemiz için ölmüştük…

Bizim eskiden de her şeyimiz vardı. Bir Türkçe konuşma hakkımız yoktu.

İki, Türk adetlerimizle yaşama özgürlüğümüz yoktu. Sanki gıdım cık gıdım çık eksiklerimiz vardı, ama Türklük dünyamızın ışığıydı. Onlar olmayınca karanlıktaydık. Verdiğimiz mücadele, şehirlerimiz hep o gıdım cıklar için ölmedi mi? Değişen nedir?

Biz haklıydık, daha güçlüydük, yumruklarımız daha sert vuruyordu, ruhumuz kükremişti. Biz kazandık. Ne yazık ki hak ve özgürlüğümüzü kucaklayamadık. Kader işte!

Yalan dolan, adaletsizlik, dolandırıcılık, gözümüze bakan ve ardımızdan kuyumuzu kazanlar aldattılar bizi. Aklımızı ve zekâmızı yaraladılar ve 30 yıldan beri yeniden zehirlemeye çalışıyorlar. Mücadelemiz uzayan bir süreç oldu. Uzadıkça uzadı.

Bulgaristan’da kötülüklerle iyilikler, eski ile yeni, adalet arayışıyla adaletsizlik, totalitarizmle demokrasi arasındaki mücadele 2020’de devam etti. 30 yıldan beri Bulgarları da meydanlarda gördük. Biz gibi 100 sene dayanamadılar. 6. ay pes ettiler. Ne de olsa biz de varız özgürlük ve adalet davasında, hak arama yolundayız dediler. Meyanlarda henüz buluşamadık. Buluşacağız. Yoksulluk kılcal damarlarımızı sızlattıkça daha kalabalık, daha kararlı ve daha sert yumruklu olacağız ve mutlaka kazanacağız. Bize umut veren bu gelişmelerin motorunun gençlerimiz olmasıdır.

Yeni yılınızı önceden kutlarım. YENİ YILINIZ KUTLU OLSUN

Yazılarımızı sizin için yazıyoruz. Sizde bizim için okuyun ve paylaşınız.

Kovid -19 belasıyla mücadeleye ayak uyduralım. Aşılar gelmiş. Gözünüz aydın!

Reklamlar