BGSAM
Bu gece İstanbul dünyanın en aydınlık şehriydi. Lambalar bütün gece yandı. Gözler bütün gece baktı. Bir defa gördüğümüzü bir daha göremeyiz endişesiyle hep açık kaldı. Bu gece İstanbul, bu gece Türkiye, bu gece insanlık Yaşar Kemal’i uğurladı.
Şu kâinat var ya! Nasıl kurulmuşsa, bir yıldız kaymadan yenisi doğmuyor. Yazılmamış kurallarında büyüklerin terazisi var. Miniklerin yerini minikler doldururken, devlerin yerine devler doğuyor. Yaşar Kemal büyük bir yıldızdı. Kaydığı gün Türkiye ve dünya kararabilirdi, fakat yeni bir YILDIZ doğdu. Barış Yıldızı! 30 yıllık savaştan ve 50 bin kurban kardeş verildikten sonra silahları gömme, süngüleri kırma ve ebedi barış çağrısı geldi. Olabilir ya Anadolu’nun ve Barışın büyük yazarı bu haberi aşınca hayat misyonun dolduğunu ve barış içinde kardeşçe yaşamayı yeni kuşaklara devredebilme huzuruyla yerini boş bıraktı.
İnce Memed, Ölmezotu, Ortadirek, Yer Demir Gök Bakır ve daha nice eseri yaşıyor, onu anlatıyor ve anlatacak. Eserleri bizde de basıldı, okundu ve üzerlerine asla toz kondurulmadı.
Yaşar Kemal bir demokrasi, bir adalet savaşçısıydı. Demokrasinin gece gündüz, durmadan ve kıyasıya boğuşan çelişkilerin güzellik arayan birbirinden kopmaz bütünlüğü olduğunu çok iyi biliyordu. Akil Adamlar alayına alındığı zaman Anadolu köylerinde sıradan insanlarla konuşurken Türkle Kürdün, insanların kardeşliğini anlatan en başarılı ustaydı. Bu anlatma da bir çelişkiler bütünüydü.
Hatırlıyorum, vaktiyle Nobel Ödülü için önerildiğinde, yabancı bir edebi eser sosyologu onun “İnce Mehmet” romanı ile Victor Hugo’nun “Sefiller” ini kıyaslamıştı. “İnce Mehmet” dünyaya 45 bin, “Sefiler” ise 42.400 sözle hitap ettiği için yazarının ruhsal zenginliği ile Türkçemizin eşi olmayan zenginlini birlikte anlatırken “Verilsin!” demişti. Verilmedi. Önemli değil. Yaşar Kemal’i ve yaratıcılığını tanıyan herkes, ölümsüz yaratıcılığı ve en az bir asır sonraya ışık tutan parlak fikirleri için hakkında istenen 43.5 yıl hapis cezasıyla 91 yıl devam eden bir cehennem yolunu peşin yürüdüğünü ve herkesten fazla hak ettiği CENNETE gittiğini iyi biliyor.
Biz Bulgaristanlı soydaş dernekleri olarak onu son yolculuğuna Victor Hugo’nun bir dörtlüğüyle uğurlamak istiyoruz:
Hey anılar! Zindana istif edilmiş ziynetler!
Eski düşüncelere açılan güzel manzara!
Gurubun sakladığı, asla geri dönmeyecek,
Hep arzulanan güzelliklerin en güzel hayali!
Yattığı yer nur olsun!