rafet uluturk ile ilgili görsel sonucuRafet ULUTÜRK

Tarih: 13 10 2017

Konu: Sofya meclisinde kin ve nefret dili köpürüyor

Bu hafta Bulgar parlamentosu kürsüsünden en fazla duyulan 4 söz vardı: Tahtakurusu, faşist, aşırı milliyetçiler ve komünistler.

Dilimizde “güveç çömlek içinde ne varsa ona kokar” değimi vardır.  Bulgar parlamentosu da öyle üçte biri siyasi polis (DC) ajanı, bir kısmı itfaiyeci, korucu, başka bir bölümü NATO ordusuna alınmamış subay, başka bir grup Moskova Akademilerinde diplomasi okumuş ama Büyükelçi olamamış heveslilerden oluşuyor. Nitekim çok önemli bir grup ise Avrupa Konseyi tarafından “faşist” olarak nitelenen güya “yurtsever” parti temsilcilerinin bileşimini oluştururken, en küçük grup ise, son 28 yılda işveren ve tüccar kılıflarına girip çıkmış ve savcılığa ve mahkemeye düşmemek ve içeri girmemek için meclis sandalyesini seçen kişilerdir. Kuşkusuz mecliste kimliksiz, ruhsuzlaşmış, milli çıkarlarımızı satmış ya da doğrudan doğruya bugün de dış merkezlere hizmet eden, etnik düşmanlık körükleyen ya da daha sözüm ona “soya dönüş sürecinden” elleri kanlı, ruhları yaralı, düşmanlıkları kudurmuş, huzur bulamayan tipler var.

Bu son gruptan biri olan Avrupa Komisyonu’nun “faşist” olarak tanımladığı sözde “yurtseverlerin” önemli kişilerinden biri olan milletvekili Valentin Kasabov meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada Bulgaristan azınlıklarına Türklere, Çingenelere, Pomaklara, Tatarlara ve Gagavuzlara “tahtabiti” dedi ve “sizi ezip temizleyeceğiz” vurgusu yaptı.

Irkçı Kasabov’un şefi durumunda olan “Bulgaristan’ı Kurtarmak İçin Milli Cephe” partisi Başkanı ve Başbakan Borisov hükumetinde Başbakan Yardımcısı olan Valeri Simyonov ise Bulgaristan’da nüfusun artık üçte birini oluşturan ve 2050 yılında yarıdan fazlası olması beklenen Çingene nüfus Bayanlarına “köpek dişisi” , “kösnük domuz” dedi. Faşist grubu ele başlarından biri olan “Ataka” partisi başkanı Volen Siderov Sofya “Malaşevtsi” meydanında Çingenelere hitaben “hepinizden sabun yapacağız” demişti. Ne var ki, Kasabov mecliste konuştu. Bulgaristan bir parlamenter demokrasidir ve meclis tahtakurusu gibi ezilmemizi kararlaştırırsa, vay halimize.

Tüm bunlar söyleniyor, yumruklar sıkılıyor, küfür ve tehditler köpürüyor, Bulgaristan nüfusunun yarıdan fazlasına “tahtakurusu” deniyor, fakat Başsavcı Tsatsarov, Başsavcılık, nöbetçi savcılar, Başbakan Borisov, Bakanlar Kurulu susuyor, kulaklarını tıkamış işitmezden geliyor, oysa zaten olmayan haklarımız açıktan açığa çiğneniyor, ezilip vatanımızdan atılmak isteniyoruz. Her konuda duyarlılık gösteren ABD, İngiliz, Fransa ve Almanya ve diğer Büyükelçiler de sanki görev başında değil, Helsinki, Viyana, Mastriit sözleşmelerini, insan hakları belgelerini imzaladınız “hey ne oluyor, kim kimi eziyor, memlekete ” demiyorlar.

“Biz adaletten ve vatandaş toplumundan ve hak eşitliğinden” yanayız laf kalpazanlığında bulunan Brüksel bürokratları da ses çıkarmıyor.

Burada şu özelliğe dikkat çekmek isteriz. Bulgaristan etnik azınlıklarının sorunları düne kadar, yanı İspanya / Katalan halkı % 92 oy verip “bağımsızlık” deyene kadar, 27 Avrupa Birliği ülkesi arasında “etnik sorunları en ciddi ve en acil çözüm bekleyen halk topluluklarının” başında geliyorduk.

Barselona olayları, “Katalan bağımsızlık hareketi” etnik konuların bir an önce çözülmesinde bizi ikinci sıraya itti. Biz 700 bin kişiyi birden sokaklara çıkamadık, çünkü büyük bir kısmımız 1989 Mayısında toplama kamplarında, sürgünde, hapiste, zindanda bulunuyorduk. Fakat 2 253 365 Türk, 480 bin Pomak ve 800 binden fazla Çingene tek yürek, tek ruh ve tek hedefte birleştik ve direndik. Elleri kolları, vicdan ve ruhları Türk kanıyla bulanmış Valeri Simyonov ve Valentin Kasabov gibi faşistleri yeniden kudurtan olay şu oldu:  Hak ve Özgürlük Partisi (HÖH) Genel Başkanı Mustafa Karadayı halk meclisi kürsüsünden 3 faşist partinin (“Ataka”, VMRO ve Yurtsever Cephe) iktidardan sökülüp siyaset dışına atılması isteği oldu. Karadayı, bunu yapmazsa GERB-Borisov-faşistler kabinesinin hemen istifa etmesinde direnince, Bulgaristan Sosyalist Parti (BSP) ve üçüncü muhalefet gücü olan “Volya” (İrade) partisi tarafından desteklendi.

İki oy farkla hükumet olan iktidar eliti son haftalarda art arda çok ciddi darbeler aldı. 2 milletvekili için mecliste oylama yapıldı “dili uzun” GERB milletvekili Anton Todorov milletvekili sandalyesini boşalttı, meclis köftecisindeki yeri de boş kaldı. Haskovo milletvekili Delyan Dobrev’in belediye düzeyinde hısım akraba, bacanak çotanak, dost-arkadaş ağıyla milyonlar sömürme ağı açıklanınca, GERB Başkanı B.Borisov “istifasını ver ve uzaklaş” emrini verse de, aynı sofraya iyice yerleşmiş olan milletvekili arkadaşları Dobrov’e kıyamadılar. İlk kez olmak üzere iktidar partisi ve hükümet başkanı Borisov’un “hatırı üzerine toz kondu”, “sözünün artık pek geçmediği” ortaya çıktı. Bu olaydan 5 gün sonra GERB meclis grubu başkanı Tsvetan Tsvetanov hemen Berlin’e çağrıldı ve 21 Kasım’da Sofya’da toplanacak GERB Halk Kurultayında Başkan değişikliği ve Yönetim Kurulunda yenilenme yapılacağı açıklandı. Bir kurultayda yani bir yıkamada 400 kilo sucuk lekeleri, Haskovo, Gabrovo, Stara Zagora, Botevgrat, Velingrat, Pernik ve daha birçok belediyede mantarlaşmış kokuşmuş rüşvet olayları pisliğinin temizlenebileceğine inanan olmadığı biliniyor. Rüşvet demişken, Bulgaristan gerçekliğindeki siyaset alanında özgürlüklerin yerine yerleşen rüşvetçilik o denli bayağılaştı ve toplumun yönetimin elit tabakasını öylesine sardı ve boğazladı ki, Cumhurbaşkanı Radev’in Rüşvetle Mücadele Milli Komisyonu kurulma önerisine siyasi elitten pek kimse gelmedi. Gelmediler çünkü Bulgaristan’da “rüşvet” (komisyon) dendiğinde herkesin bakışı SARAY’a dönüyor.

“Saray” dendiğinde bizim anakentte akla gelen HÖH kurucu başkanı ve şimdiki fahri lideri Ahmet Doğan’ın yaşadığı 2 katlı, korumalı, bahçeli, köpek kulübesi olan ve avlusunda birkaç tavus kuşu dolaşan yer akla geliyor.

Doğan hakkında rağbetinden düşmüş, ajanlık günlerini doldurmuş biridir desem, 2013’ten beri bu binanın içinde mahkûm gibi kaldığını düşündükçe, belki de içine düştüğü bu son tuzaktan kurtulmak ister diye düşündüğümü itiraf ediyorum. Bulgaristan Türklerini bir türlü sevemeyen, insanlarımıza, kardeşlerimize kötülük yapmaktan zevk alan bu suni “hain-lider” olayları bir daha karıştırıp da iğrenç planlarını yani Türklerin Türklüğünü ruhlarından söküp alma planını yeni baştan bir daha uygulamak mı istiyor sorusu güncelleşiveriyor.

Çünkü “Bulgar Etnik Modeli” olarak 20 yıldan beri uygulanan bu plan eriterek asimilasyon zorlaması olarak bu defa da bekledikleri sonuçları vermedi.

Fakat rüşvet konusunda olay bu değildir. Çünkü 1995–1997 yılları arasında BSP Başkanı Jan Videnov’un Başbakanlık yaptığı dönemde, bir sol partinin gerçekleştirdiği bir sağ talancı özelleştirme uygulanırken, “Multi Grup” ejderhası eliyle Bulgaristan’da kalan Türk, Pomak ve Çingenelerin özelleştirme bonolarına el atarak alacağını alan Doğan, o günden sonra bu kadar büyük bir rüşvet-vurgunu yapamadı.

2007’de AB’ye girdikten sonra Brüksel’den gelen fon paralarının paylaşılması işlerini yönetirken de sırtındaki çuvala ortakları olduğundan pek tıkınamadı. Fakat şimdi aşırı milliyetçi, dedeleri nazı subayı katil olan bugünün faşist sözde “yurtseverler” ile kapışmamız para pul, komisyon ya da bahşiş için değil. Kuduran faşistler bu defa bizi yılda 280 bin ton tütün üreten güçlü bir elleri katranlı emekçi kitlesi olarak görmüyor. Bulgaristan’ın bütün madenlerinde dağların bağrını delen, ağır sanayi tesislerinde kurşun, çinko, bakır, demir çelik döken nasırlı elliler ordusu olarak da değil. Ormancılar, hayvan bakıcılar, güzellik doğuranlar, yaşama hayat verenler olarak da değil ancak tahtakurusu, pis kokan tahta-biti olarak görüyor ve ezmek istiyorlar. Bildikleri bir şey olmalı? Doğan zavallılarımızdan vazgeçmiş olmasın?! Vurun bitirin mi dedi dersiniz?!

Olabilir…

Çünkü “Ataka” faşistlerini kendilerinden geçtikleri, hayatın ne olduğunu unuttukları derinliklerin derinliğinden onları deste deste paralarla sulayarak çıkaran Ahmet Doğan’dı. Bulgaristan’da 1 600 000 levayı kimse kimseye vermez. O çıkardı verdi. 24 ayar faşist Volen Siderov’a bu parayı verirken ona bir de “büyük ödev” verdi. Türklere karşı havlayacaksın. Böğürerek, kudurmuş gibi kükreyeceksin! Dedi. O da kükrüyor. Düşmanımız olmasını istedi. Korku içinde yaşayanlar uyumaz. Uyumasınlar ve bana oy versinler zihniyetiyle karar aldı. Düşman köpek 13-14 yaşına girdi, dili uzadı. Görüyorsunuz. Bize “tahtakurusu” “ezeceğiz” diye baranların ocağına benzin atıyor.

“Soya dönüş süreci” yıllarında döktükleri kan ellerinden çıkmayan, zulüm sarhoşluğundan kurtulamayan GERB itfaiyecileri içlerindeki Türk düşmanlığı ateşini hala söndüremediler. İktidar ortaklarına, yılan dilli Kasabovlara, hicran küpü Başbakan yardımcısı Simyonov’a, Siderov’a ve elit-ekiplerine susun, durun, bayrakları indirin, onlar da bu memleketin vatandaşlarıdır d(iy)emedi. Yazıklar olsun. Bulgaristan Türklerini devlet kurumlarından, bürokrasiden söktüler, etmedi şimdi de tahtakurusu gibi ezeceklermiş. Kokuyormuşuz. Evet ağzımız açlıktan kokuyor, çünkü memleketimizi yönetemiyorsunuz. Çünkü tarlalarımız nadas kaldı, köylerimiz boş, dere tepe yılan yuvası oldu, her yere düşmanlık kaleleri çekiliyor.

Bu işlerden sorumlu olan da sensin ajan başı Ahmet Bey. CDC hükümetini BKP emriyle düşüren sensin. Halkımızı aldatıp Madrit’e gittin faşistlerin varisi II. Simyon’u Sofya’ya çağırdın. Başbakanlığını destekledin. Bizim fikrimizi almadan bizi temsil ettin. Halkımı insan yerine koymadın. Aldattın, yalandırdın, tuzağa düşürdün, zor günler yaşattın ve tahtakurusu durumuna getirdin. Amma sanma ki bunlar yanına kalacaaak…

Sana ve partine, rüşvette doymayanlara, özümüzü yok etmek isteyenlere, hainlere, bizi düşman tuzaklarına düşürenlere bir daha oy yok…

Uyanalım arkadaşlar uyanalım. Bu hainleri hak ettikleri yere gönderelim.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Lütfen çevrenizle paylaşınız. Halkımızın uyanmasına vesile olunuz.

Reklamlar