Raziye Çakır
Şimdi bir masal anlat bana!
Hep ciddi hep ciddi olmuyor tabi.
Hayatı çok iyi tanıyanlarımız var. İşleri yönetip yönlendiren zaten onlardır.
Bu tanıma işi içinde, erkeklerin kadınları, kadınların da eşlerini tanıması çok önemlidir.
Kadın bir gizemdir, demekle, “ömrümü al da git, üstü kalsın!” demekle işler yoluna girmiyor.
Halk zekâmızda kadın nasıldır?
Birçoğumuz için, kahve gibidir, kahvenin de köpüklüsü gibidir ama pişene kadar acıdır, sonra mutluluk verir.
Diğerleri için bebek gibidir, önce azını aç da sesini işiteyim diye yırtınırsınız, sonra susmasını beklersiniz. Hatta susturamazsınız. Seninle geçen her günüm, kalbimde yaradır, deyip kapıyı çarpık çıkarsınız.
Romantikler için deniz gibidir, ne zaman durgun, ne zaman dalgalıdır bilemezsiniz! Bir de kudurmaya dursun, kaçacak yer ararsınız, uslanınca yine sarılıp öpersiniz.
Tiryakiler için sigara gibidir kadın, zararlıdır ama bırakmak zordur. Şifalı diye içilir önce, sonra ehli keyfe dönüşür. Kadın sevgi, tütün emek ister. Biz kadınların aşklarını tütüne bağladığı toprakların evladıyız. Namazını tütünlükte kılan genç kızlar siz şimdi neredesiniz?
Kadın bir de otomatik kapı gibidir, ne zaman çarpacağı belli olmaz, çarpmazsa, çarpsın diye beklersiniz.
Kadınlarımız termos gibidir, her tartışmayı ilk gün gibi sıcak tutar, aklına geldikçe kakar, bu huyundan bir türlü vaz geçemez, kurtulup “Oh şükür” deyemez.
Gül gibidir kadınlarımız, kokladıkça açar, sevildikçe güzelleşir…!
Onları çok sevmek vazifemizdir.
Bunların hiç biri organize bir iş değildir, hepsi hayatın kaçınılmaz gereğidir.
Şairlerimizden Ahmet Emin Atasoy eşi hakkında şöyle yazmış:
“Sevgim, sevincim, dert ortağım, sırdaşım benim.”
Sevilen şairlerimizden Naim Bakoğlu konuya şöyle el atmış:
Mutluluk Avcısı
Yaşı yetmişine dayanmış şu adama bak
Gözlerini kapatmış da hayaller kuruyor!
Geçmişten anılar canlanırken yaprak yaprak
Bu gün de mutluluk peşinde koşup duruyor!
Gökkuşağı ayarında rengârenk bir yaşam
Görüyor mu hüzünlerden çok uzağı!
Etrafında her şey güzel, insanlar muhteşem
Korkusu yok adamın düşer diye tuzağa!
Kanatlanmış gibi yükseklerden el sallıyor
Böyle mutlu yaşıyor baöbaşka bir dünyada!
Güzelliğe yürekten öpücükler yolluyor
Gülen yüzlere tebessümler saçıyor o da!
Gözlerini açsa geri dönecek acı gerçek
Ve yeniden depreşecek yıllanmış acısı!
Bu yüzden sevgiyi dürtme kardeş, ellerini çek –
Hayallerini yaşasın mutluluk avcısı!
Anlatmaya çalıştığım ikilemde “ateş benim, kül benim” diyenler haklıdır.
Şu sözlerle bitiriyorum:
,
Yükünü kaldıramayacağın kalbe, ya da bizim değimlerle
Kahrını çekemeyeceğin güzele,
Dikenlidir diye sapından tutamayacağın güle
Talep olma.