Tarih: 03 Kasım 2018
Yazan: Nedim AKIN
Konu: Armut dalının dibine düşer.
Bulgaristan’ın gelecek görünümünü halka açıklamak amacıyla yola çıkan Bulgaristan Sosyalist Partisi (BSP) heyeti hafta sonunda Pirin Dağı, Yukarı Cuma (Blagoevgrat) ili Razlog belediyesi sınırları içinde bulunan “Banya” kötündeki 4 yıldızlı “SPRİNGS” otelde konakladı. Eski Cumhurbaşkanı Rosen Plevneliev’in (2012-2016) mülkü olan bu otelin çok önemli bir özelliği var.
24 saat “Açık Büfede” otelin 70 dönümlük sebze ve meyve bahçesinden çevreci ürünler: süt, yağ, kaşar, peynir, tavuk, kaz, ördek ve hindilerle, kuzu ve buzalar da aynı çiftlikte üretiliyor. Otelin SPA merkezindeki havuz ve hamamlarda, masaj merkezlerinde ve saunalarda kullanılan sıcak ve soğuk sular da özel kaplıcalardan…
Otel sahibi Rosen Plevneliev’in babası Pomakların isim değiştirme saldırılarının gemi aza aldığı yıllarda Nevrekov (Gotse Delçev), daha sonra da aynı ilin merkezi olan Yukarı Cuma (Blagoevgrat) BKP İl Komitesi İdeolojik Sorunlar Sekreteri görevinde bulunmuştur. Razlog şehri ise, isim değiştirme işlerinde kullanılan komando ve bordo berelilerinin kamplarının bulunduğu merkezdi.
BKP il yönetim ekibine babasının da katılımıyla 17 026 Müslüman Pomak’ın Türk isimleri değiştirilmiş ve birçok kişi de sürgün edilmiş veya içeri atılmıştı. Olaylar 1972-1973 yıllarında gelişmişti.
O yıllarda Merkez Komitesi (BKP MK) Politik Büro üyeleri “içinde kurt olmayan” erik, elma, armut yemezlerdi. Yüzülmüş kuzuların 8-10 kiloyu, danaların da 70-80 kiloyu aşmamasına dikkat edilirdi. Parti kadroları süt kuzusu ve sür danasıyla besleniyordu. Görüldüğü üzere işler döndü dolaştı aynı yere ve aynı ayara döndü.
Yarı Müslüman Yarı Hristiyan nüfuslu Ban ya köyü Pirin, Rila ve Rodop Dağlarının kesiştiği vadiye yayılmış bir muhtarlık olup yöredeki BSP kalelerinden biridir. 1990 yılına kadar Nevrekop belediyesine bağlıydı.
30 yıl sonra yeni yöneticiler kendilerini doğuran ve yetiştirenlerle aynı noktada buluşmaya başladılar. Bu noktanın adı büyük harflerle yazılsa HALKI ALDATARAK HALK ADINA SEFA SÜRMEK KÜSTAHLIKTIR olurdu.
***
Yine bu hafta sonunda ortaya çıktığına göre, Bulgar iktidarı çok önemli bir başka konuda da Todor Jivkov’u örnek alıyor. 10 Kasım 1989’da T. Jivkov BKP MK Genel Sekreterliğinden ve BHC Devlet Konseyi Başkanlığından kendi iradesiyle istifa ettiği söylentisi kulaktan kulağa bir daha dolaştı. Bu rivayeti daha inandırıcı bir duruma getirebilmek için T.Jivkov’un doğduğu yer olan Botevgrat (Orhaniye) Parkına dikilen 5 metre yüksek – Bulgaristan’da en heybetli kişisel bronz anıt – önünde çekilen, BSP Başkanı Bayan Kurnelua Ninova’nın minicik resmi de fecebockta dolaştı.
Meclisin çoğunluk toplayamadığı için 2019 bütçesini onaylayamadığı, Bakanlar Kurulu önünde siyah bayraklı gösterilerde 3 aydan beri her akşam “İstifa” sloganı haykırıldığı, kriz çöküntüsünün bataklığın üstüne çıktığı bir ortamda BATAKLIK BAYKUŞU – “Ataka” Partisi lideri öttü. Hükümet ortağı faşist “Yurtsever Cephe” meclis grubu sözcüsü de olan Volen Siderov “kendi isteğiyle istifa etmezse, hükümet düşmeyecek” dedi. Kendi aklınca şimdiki bunalımı, T. Jivkov buhranına benzetti. “Bizde zorla iş olmaz!” demek istedi. Bu sözler meclis toplantılarına katılmayan BSP ve Türklerin Partisi (DPS) bahçesine atılmış taşlardı. Aslında derin anlamında “yiyin için, keyfinize bakın, size engel olan mı var!” edasıyla yüklüydüler. Dev anıt önünde çekilen resmin anlamı ise şuydu: “Bu anıtı ancak GERB dikebildi.” Siderov asılsız bulduğu iktidar muhalefet kavgasına son verilmesi için, Bakanlar Kurulunda her odaya “Ölümlü Olduğunu Unutma!” sloganı yazılmasını, meclisin çalışabilmesi için ise, ipleri pazara çıkan Başbakan Yardımcıları Valeri Simyonov ile Krasimir Karakaçanov’un istifa edip meclis san dalyalarına oturmalarını öneriyor. Böyle onunca “hükümetten kendimiz isteğimizle çekildik” formülü uygulanmış olacakmış ve yeni çöküş Tordor Jivkov’un “gönüllü” istifasına benzeyecekmiş… “Arsızın yüzüne tükürmüşler, yağmur yağıyor demiş.”
***
Dönelim işin başına – “açıklık” ve “yeniden yapılanma” yıllarına.
Önce şuna işaret edelim. Olaylar gün gibi ortada olsa da, 1989’da Todor Jivkov’u istifaya zorlayan ana faktörün 1984-1989 arasın şiddetlenerek devam eden ve Mayıs 1989 patlayan Türk İsyanı olduğu Bulgar totaliter-komünist, İslam ve Türk düşmanı zihniyet tarafından kabul edilmiyor. Bulgaristan’da komünist dikta rejiminin 10 Kasım 1989 devrilişinin ardında onlara göre, 3 Kasım 1988 tarihinde Sofya Üniversitesinin 65. Salonunda kurulan AÇIKLIK VE YENİDEN YAPILANMAYI DESTEKLEM KULÜBÜ ile Rusçuk (Ruse) Şehrinin Çevre Sağlığını Koruma Kamu Komitesi bulunuyor. Bu örgütlenme sosyalist Bulgaristanda farklı düşünenler hareketi olarak kabul edilmiştir.
Daha sonra Cumhurbaşkanı olan Dr. Jelü Jelev (1990 – 1997) başkanlığında oluşan kulübe 80 kişi katıldı. (Kurulduğu tarihte 40 üye daha katıldı.) Kurucu üyelerden 39’u BKP üyesidir. 11 kişi faşizme ve kapitalizme karşı mücadeleye katılmıştır. 4’ü BKP’den ihraç edilmiştir. 10 parti tarafından cezalandırılmış komünisttir. 36 kişi de partisizdir. BKP saflarından gelen bu tepkiyi ifade edeneler hakkında bugün bu kişiler BKP ve gizli polis “DS” tarafından öne sürülmüşlerdi deniyor.
Şunu önemle belirtmemiz yerinde olur. İşe BKP siyasetini eleştirmekle başlayan Kulüp, daha 1998 yılında Bulgaristan Müslüman Türklerini savunmaya başladı, isim değiştirme ve asimile etme siyasetini kınadı. Bu kulübün üyelerinden birkaçı Batı Radyolarıyla bağlantı kurdu ve daha sonra Cumhurbaşkanı Yardımcısı Olan Blaga Dimitrova’nın radyolarda okunan şiir ve destanları etkileyici oldu.
BKP MK kararıyla Kulüp üyelerine baskı yapıldı. 7 kişi tutuklandı. Kulübün ofisleri basıldı, aranıp tarandı, üyeleri işten atıldı, zorbalığa maruz kaldılar.
“Açıklık” ve “Yeniden Yapılanma” etkinliklerinin halka ulaşması 19 Ocak 1989’da Fransa Cumhurbaşkanı F. Miteran’ın Sofya ziyareti esnasında Fransa Büyükelçiliğinin 12 Bulgar aydına kahvaltı vermesiyle oldu. Bu kahvaltıya seçilmiş kişiler katılırken Türk ve Pomak temsilci alınmadı. O dönem 10 binden fazla Müslüman sürgünde veya içerde bulunuyordu.
17 Mart 1989 tarihinde BKP MK Politik Bürosu Kulüp üyelerine karşı ülke çapında kovuşturma başlattı, terör uygulama sayfası açıldı. Kulüp üyeleri hainlikle ve lafazanlık yapmakla damgalandı.
5 Mayıs 1989’da Türklerin ülke çapında açlık grevleri ve aynı ay 72 bin kişinin katıldığı milli hak ve özgürlük ayaklanması hazırlıkları tamamlanırken, Açıklı ve Yeniden yapılanma kulübü Bulgaristan’da totalitarizmden tamamen vaz geçme ve liberal demokrasi ilkelerine göre bir yeniden yapılanma çağrısıyla meclis başkanlığına başvurdu. Bu çağrıdan hemen sonda gizli polis “DS” Kulüp üyelerine karşı milli saldırı operasyonları düzenledi, üyelerden daha fazlası tutuklandı.
Aynı günlerde Türk direnişçi, sürgün ve tutuklu aydınlar sınır dışı edilmeye başladı. 21 Mayıs 1989’da çağrılan BİRİNCİ DEMOKRATİK BİRLİK (LİG) MİLLİ KONGRESİNİN SLİVEN’NE BAĞLI ABLANOVO KÖYÜNDE TOPLANMASI ÖNLENDİ.
Demokratik dalganın yükselmesini baltalamaya çalışan BKM MK Politik Bürosu ve milis güçleri 31 Mayıs, 1 ve 2 Haziran 1989 gümleri “İhanetçiler Yargılansın!” sloganı altında Kulüp’ü kınama ve lanetleme mitingleri düzenledi. Kulüp üyeleri ve aileleri toplumdan tecrit edildiler.
Aynı yılın Haziran ayında Bakanlar Kurulu kararıyla Sofya Kültür Enstitüsü kapandı. Kulüp üyeleri Enstitüden atıldı. Kulüp’e karşı propaganda kampanyası başladı.
1989 yılı yazında 360 bin Türkün ülkeden kovulmasından sonra, 2 Kasım’da Sofya’da “Petır Beron” sineme salonunda “Çevere Sağlığı ve Demokrasi” konulu bir aydınlar toplantısı yapıldı ve Açıklık ve Yeniden Yapılanma Kulübü’ne kitle akımı başladı. Halk korkuyu yenmişti. 8 Gün sonra (19 Kasım 1989 tarihinde) Todor Jivkov görevinden devrildi.
17 Kasım 1989 tarihinde Sofya’da Demokratik Güçler Birliği (CDC) kuruldu, 2 Cumhurbaşkanı çıkardı. Jelü Jelev (1990 -1997) ve Petır Stoyanov (1997 – 2002); iki de hükümet kurdular. Filip Dimitrov hükümeti (1991-1992) ve Başbakan İvan Kostov hükümeti (1997-2001).
Günümüzde “Açıklık ve Yeniden Yapılanma Kulübünden” iz bile kalmadığı gibi, Demokratik Güçler Birliği’nin de (CDC) mecliste sandalyesi yoktur.
Bulgaristan komünist totaliter düzen leşini mumyalamayı başarmış ve memleketimizin yeniden yapılanarak demokratikleşmesini ve yeni bir uygarlığa doğru adımlamasını engellemiştir. Bu büyük kavgayı başlatan Türkler ise oyun dışına itilmiştir. “Banya” muhtarlığında BSP yönetimini karşılamaya Müslümanlardan giden olmamıştır. Yerli halk ile idarecilerin veya idareye muhalefet edenleri arasın tamamen açılmış, temas yoktur. Eskiden de böyleydi.
Hiç bir şey beklendiği gibi olmadı.
Olayları izlemeye devam ediyoruz.
Havada seçim kokusu var.
Okuyun ve paylaşınız.
Bizi izlemeye devam edin.