Tarih: 03 Ağustos 2019
Konu: Toplumsal yenilenmede belediyelerin önemi olağanüstü büyüktür.
Sunay Hasan’ın ikinci kez Mestanlı (Momçilgrad) Belediye Başkanı olacağı haberine sevindim. Çalışmalarıyla insanlarımızın sevgisini ve güvenini kazanan Başkan’ın, 1984 ve 1989 havasını koruyarak, halkımızın köklü yenilenme ruhuna kanat açması hazır bulunanların gözünden kaçmadı. Genç, bilgili ve yürekli bir kişilikle şehirde ve köylerinde yeşeren farklı boyutlu bir atılımla karşılaşıyoruz. Bilinmeyeni halka ilk açıklayıp ileten, tabu olanı deşen, işe yaramazsa hiç çekinmeden çöp tenekesine atan ve yeni olanı yakalayan, halkın önüne yakışan bir başkanla muhatap oluyoruz.
Orta çizginin altında yer alan bir başkan risk almak istemez. Sunay Hasan risk alan bir başkan. 1984’te ilk kurbanların verildiği ve ilk dikey yüksek Türk kahramanlar anıtının dikildiği Mestanlı’da Türk kimliği ruhunun sönmeyeceğine kesin inanıyorduk.
Dünya ve olimpiyat şampiyonumuzun yumruğu havada ve halk etrafındaydı. Herkesi birleştiren bu zafer yumruğu oldu. O hepimizi dirilişe çağırdı. O davanın içinden gelen ve hayatını riske atmış olandı. Davanın içinden gelmeyen, hayatını riske atmamış, devlet tarafından yönlendirilmiş mıymıntı kişilerin hak ve özgürlük davamızın bundan böyle başında olmasına, söz hakkı istemelerine tahammüllü olmayanlar, bu defa Naim’in sıkılmış yumruğunun ardındaydılar. Kavga yeniden başlıyor.
Adalet ve demokrasi davamız bir bizness değildir. Hür fikirli insanların kavga özgürlüğüdür sıklaşan saflarımız. Bu Mestanlı çayına köprü kurmak, madenleri yeniden çalıştırmak ya da tütüncülüğe dönmekten çok daha büyük bir iştir.
Cebel’de farklı olarak, Mestanlı insanlarımızın aralarına polis dizilmeden toplandıkları ilk merkez oldu. Bu yeniden olgunlaşmanın işaretidir. Biz kendi kendimize yeteriz anlamına gelir. Lütfi Mestan, Kasim Dal ve HÖH’ten kopmuş diğer sahte liderlerin zamanının kesinlikle dolduğuna hiç bir kuşku götürmeyen kesin işaret ve kanıttır. Bu davanın yükümü Mustafa Karadayı’nın taşıyamayacağına da bir duyurudur. Bulgaristan siyaset ortamından çekilmeleri ve davayı gönül hoşluğuyla arkadan gelen genç kuşağa devretmeyi samimiyetle kabul ederek, siyasi emekliliği kabul etmelidirler. Ahmet Doğan’ı ise bütün hatıralarıyla ve sahtekarlığıyla beraber gömme kararlılığıdır.
Yıllardan sonra herkesin de görebildiği üzere, HÖH, DOST ve HŞHP ve diğerlerinin liberalizmi, milletin ve milli varlığın inkârıdır. Biz milli kimliğimizden vazgeçemeyiz. Milli kimliğimizi yasallaştırmayı ana dava hedefi eden ve bu uğurda çalışan bizler için, liberalizm bir tuzaktır. Yok olmayı kabul etmektir.
Mestanlı’da N. Süleymanoğlu anı açılışına toplananlar Şampiyonlar şampiyonu Naim Türk olduğu için oradaydılar. Onun, isimlerimizi, din haklarımızı geri almamız, azınlık haklarımız için zulme ve teröre karşı mücadelede bayrak olduğu için oradaydılar. Türk kimliğine, Türklüğümüzü dalgalandıran şanına saygı duydukları için, aynı milletten olduğumuz için…
Bizi orada birleştiren liberalizm, ya da liberal oluşumuz değildi. Türk milli duygularıyla, Türk ruhuyla yaşamamızdı. Şu iyi bilinmeli Bulgaristan Türklerini liberalizm birleştiremez, zafere götüremez. Liberalim bayrağı altına toplanırsak tüm haklarımızı, Türklüğümüzün son kırıntısını dahi kaybederiz. Parçalanmamızın nedenlerinde biri de liberalizm balonudur. Mestanlı’da patlamıştır.
Biz artık çok anlatan, laf ebeliği yapan mücahit aramıyoruz.
Biyografisinde kavga sayfaları dolu yoldaş arıyoruz. Kimseyi bir yerlere davet etmiyoruz, vaat de vermiyoruz. Türk olan Türklerin sıkılmış ve havaya kalkmış yumruğun ardında toplanma olgunluğu geldi ve yollar aşınmakla bitmez beraberce yürümeye davet ediyoruz. Hepimiz şuna kesin inanıyoruz. Bulgar halkı içine düştüğü bataktan, tarihsel burgaçtan, dönme hızı artan girdaptan kendi başına asla çıkamayacaktır. İstemese de, en son olsa da, çalınacak kapı biziz. Batı devletlerine giden ve işleri üslenmeleri için geri dönmeleri beklenen gelmeyeceklerdir. Hiçbir batı devleti onlara örneğin İT teknolojisinin en gelişmiş olduğu Kanada’da aldığı yüksek maaşın emekli maaşını Bulgaristan’da yedirmez yedirmeyecektir. Kanunlar değişmeye başladı, “bizden emekli maaşı alanlar 6 ay burada yaşayacaklar” diyorlar ve dönüş kapısını kapıyorlar. Açık dönüş kapısı bir tek Türkiye ‘den açılan kapıdır. Bundan dolayı tek umutları biziz…
Bulgar’a bizden başka gönülden bilinçli ve amaçlı iyi niyetli yardım edecek yoktur, arasalar da bulamazlar. Çünkü o topraklar bizim vatanımızdır. Gördünüz mü şampiyonlar şampiyonunun anıtı nasıl yakıştı vatan bağrına, halkımızın onuruna! O toprakların daha bereketli olması için bizim terimizden başkasından hayır gelmemiştir. Görüyorsunuz felaketleri, ulusal krizleri, karantinaları vs vs, kopan feryadı…
Memleketimizin yeni manifestosunu, ortaklığımızın yeni ahlak kurallarını, hoşgörünün herkes için geçerli maddelerini ve yarını kurabilmemiz için gerekli maddi ve manevi gücü ancak bizde bulabilirsiniz ve başka hiç kimsede ve hiçbir yerde… 2019 çok önemli bir yıldır. Bu sene 3 Bulgaristan vatandaşından biri Türkiyeyi gelip gördü. İnsan sevdiği yere, yemeğini, huyunu suyunu beğendiği, huzur bulduğu, ilgi gördüğü yere gider. Yeni dostluklar çağı el atıyor…
Biz sizin için ne “Faşistler”, ne “Totaliterler”, ne “Zavallılar” ne de “Şeytanlar” ne de başka bir başlıklı ama özünüze ışık tutan kitap yazdık. Yüzünüze vahşi hayvansınız diye bağırmadık. Sabrettik, yutkunduk, bekledik. 150 yıldan beri lanetlediğiniz devşirme çağını yanlış anlatmaya çalıştınız, oysa evlatlarınızı adam olsun ve bir işe yarasın diye TÜRK OCAKLARINA seve seve ve gönüllü veriyordunuz, köylerde devşirilenler alayı düzülürken 3 gün üç gece davul çalıyor, şenlikler düzenleniyordu…
Biz acımızı hep içimize bastık. Sizin çocukluk hastalıklarınıza kattık… Bunları siz hep kendi aranızda birbirinize affettiniz.
Biz, insanız ve insan hakları mücadelesi verdik.
Biz, Türk’üz ve Türk kimliği mücadelesi verdik.
Biz, ana babayız ve çocuklarımızın geleceği için mücadele verdik.
Biz, vatandaşız ve vatanımız için mücadele verdik.
Bize sembol gerekti, değer verdik ve Naim’in yumruğunu seçtik.
Ve birlik ve beraber olup geleceğe yöneldik.
İlk hedefimiz yerel seçimler.
BİZ ÖNCE BULGARİSTAN’DA TÜRK TAPUSUNUN DEĞİŞMESİNİ İSTİYORUZ.
Türkler, Türk kimliği resmen tanınacak. Çürük, yalan “Bulgar kökeni” sökülüp çıkarılacak ve yakılacak. Bu sizin işiniz. Bu çamura basmaya devam ederseniz ne millet ne devlet kalır hepsini çamur çeker yutar ve olay biter. Kendi tuzağınıza düşer ve kurtulamazsınız…
Olayın özü şudur.
Bu seçimlerde Kırca Alinde tüm muhtarlıkları ve belediye başkanlıklarını mutlaka korumalıyız.
Mestanlı mitinginden sonra Kırca Alili Türklük Kalesini ele geçirmeye çalışanlar GERB ve BSP hemen havlamaya başladılar.
Türklerin gözünü doldurmak için biri köye yol, su götüren iktidar partisi GERB’in Kırca Ali milletvekili Bayan Karayançeva “Kırca Ali Belediye Başkanlığı” en büyük hedefimizdir, dedi. Kıra Ali Valisi Nikola Çanev’i Belediye Başkanı adayı gösterdi. Şimdiye kadar Doğu Rodop Türklerini bölmekte ve birbirine düşürmekte uzmanlaşan, yalan söylemekte üstüne olmayan GERB partisinin iştahı söndürülmeli, yolu kesilmelidir. Bu işlerde ömür boyu kendinden başka hiçbir kimseye iyiliği dokunmayan “Multak”-Vejdi ve Kırca Ali nüfusundan uzak durmalıdır. GERB partisinin Türkler arasında seçim yapıp parçalama ve egemen olma taktikleri son bulmalıdır. GERB partili lideri R. Borisov, milletvekili Karayançeva ve “Multigrup” – uşağı V. Raşidov bizim anadilimizi konuşmamıza karşıdırlar. Bunu kendi aralarında bir taktik ve strateji durumuna getirmişlerdir. Vejdi, hangi vaadini yerine getirmiştir?
Bunu kabul etmediği durumda dosyası elimizde ve sayfa sayfa açılacaktır. 1985 Ağustosunda Bulgarlaştırma Bildirisini birinci imzalayanlardandır, devlet baskı ve terörünü desteklemiştir, Türklerle Türk, Bulgarlarla Bulgar, Çingenelerle kanka olma zamanı geçmiştir. Davamız var olma ve kimlik davasıdır. Piliçler büyüdü, gelen güzdür ve yeniden sayım yeniden yapılacaktır.
Bulgaristan Sosyalist Partisi BSP Kırca Ali milletvekili, ve meclis grubu sözcüsü Aleksandır Simov da, Mestanlı’da sımsıkı sıkılmış yumruk etrafında oluşan yeni Bulgaristan Türkleri ruhuna karşı, “pogled.info” üzerinden propagandasını hızlandırdı. Belediye başkanı adayı olarak Miko Bandasarov gösterildi. O bu yarışı defalarca kaybetmiştir. Propaganda’ya anti-Türk- Antü-İslam ve Anti-Türkiye sayfasını açarak başladılar. Türkiye’nin C 400’leri alması, Fransız İtalyan sitemlerini Kahraman Maraş’a yerleştirmesi, F-35 uçağını kendim yapacağım demesi ve Suriye’de son ve kesin söze sahip olması Bulgar aşırı milliyetçi kafasını karıştırdı ve ruhunu bozdu. Sahneye çağrılan BSP propagandacıları:
Eski diplomatlardan ve Stratejik Analiz Merkezi Başkanı Simion Nikolov, seri yazılarla Türkiye Cumhuriyetinin Yakın Doğu, Suriye sınırında 30-40 km derinlikte barış bölgesi oluşturma ve Kuzey İrak’ın değişik bölgelerindeki PKK terör örgütlerine “Pençe” operasyonlarıyla ders vermesine karşı ”Türkiye ateş ve kılıçla komşu ülkeleri ilhak ediyor” başlıklı yazılar bastı.
Bu kampanyaya katılan ikinci Türk düşmanı da Ognyan Stanbolov. O ise, “Türk kültür yayılmacılığı adımlarını sıklaştırdı” başlığı altında Türkiye’nin Balkan politikasını, tarihsel ve kültürel eserlerine, Balkan ülkelerinde kalan soydaşlarına sahip çıkmasını eleştiriyor.
Kısacası 29 yıllık bir bocalamadan sonra çok yönlü bir boğuşma yeniden başlıyor.
Bu kavga’da Eğiri Dere’de (Ardino) başarılı belediye başkanı Rasim Musa’nın adımları güven uyandırıyor.
Bu zafer birlik ve beraberliği bulanların olacaktır. İlk hedef 27 Ekim 2019 yerel seçimleri. En güvenilir silahımız birliktir.
Okuduğunuz için teşekkür ederim.
Bizi izleyiniz.