BGSAM
Yılbaşından beri Ahmet Doğan kaldığı köşkte ileri geri gezinirken ikide bir saatine bakıyor. Kolundaki “Faberje” 400 bin levalıktan. Saniyeyi altmışa, saliseleri de parçalarına ayıran marka. Bizlerde “saate bakıp durma” beklediğin biri varsa, mutlaka gelir derler.
Yeni adetlerinden biri de, sabah erken uyanıyor. Komandoya uzanıp “NOVA” TV’yi açıyoruz. Pür dikkat “Hava Durumu.” izliyor. Coğrafya okumamış ve rasathanelerde staj yapmamış ama el kol sallayarak rüzgârlara yön değiştirten ya da bulutları aralayıp güneşi gösteren genç bayan oğlu Demir’in nişanlısı Gergana Malkodanska. Nazlı adı Geracık olan hava durumu sunucusu son aylarda etrafında kuş uçmayan köşke sıkça girip çıkıyor.
Kapı bekçisi polislerin her gün yazdığı raporlarda içeride ne konuşulduğuna işaret edilmiyor. Son ihbarda, sıkça saate baktığına, belki de birisini beklediğine yer verilmiş. Hafiye, kızın ekrandaki el kol işaretleri bir merkeze bilgi aktarma şifresi olabilir, gibi bir şeyler eklemiş.
Kalın dosyaları karıştırmaya bıkmayan Bulgar istihbaratçı General Todor Boyacıev okuyucuya bu ay sunduğu “DÜNYAYI DEĞİŞTİREN GİZLİ OPERASYONLAR” eserinde “PARÇALAYAN ETKEN” operasyonunun 75 yıllık gizliliği ve Bulgaristan’la ilgili de bir operasyonun gizlilik süresinin bu yıl sona ereceğine, “dosya açılacak” sözleriyle kısaca değinmiş.
Amerikan casusu Alın Dıles tarafından düşünülen “Parçalayan Etken” bir uzunca vadeli anti-Sovyet operasyonu idi. Genel Sekreter L.İ. Brejnev iktidardayken Rus casusluk merkezi KGB Amerikan CİA merkezinin bu icadını nasılsa eline geçmiş. Son hedefi Orta Asya Rusya Cumhuriyetlerini Moskova’ya karşı kışkırtıp merkez idareden kopararak Sovyetler Birliğini dağıtmak olan bu sinsi plan 1990’da zaten gerçekleştirilmişti. Fakat kendilerine karşı hazırlanan bu hain planı öğrenip deşifre eden KGB çok beğenmiş ve mesela Bulgaristan’a karşı kendi planıymış gibi uygulamaya koyalı tam 25 yıl oldu. 1990’dan önce KGB ajanlığını kabul edenler bu casusluk planı üstüne dört göz arasında ve çok korumalı ve güvenli bir ortamda olmak üzere ayrıntılı bilgi almıştır.
Sofya’da çıkan “Galerya” gazetesi, olayı büyüteç altına aldı. “A. Doğan’a A. Dıles programı üstüne bilgi Rodoplar’da bir dağ evinde verildi diye yazdı. Bilgilendirme kursu A. Doğan Pazarcık ceza evinde bulunduğu süre içinde başlayıp bitmiştir. Bu amaçla o her hafta özel bir siyah araçla hapishanesinden alınıp Orta Rodoplar’ın kalbinde, Smolyan (Paşmaklı) şehri yakınlarında gözden kulaktan uzak, yüzlerce dönüm sarılı, korumalı, kapalı ormanlık alan içinde bulunan ve dışardan bakının gözle göremediği KGB özel merkezine götürüldü. Burası korusunda geyikler ve marallar oynaşan, yaban horozları ötüşen şahane bir yerdi. Haftada bir yapılan buluşmada anlatılanlar gizlilik ömrü çeyrek asır olan sırdı. Açıklanırsa cin şişeden çıkar ve dünya birbirine karışırdı. İşte o süre bu sene içinde bitti. Ahmet 2009’dan beri köşkte kapalı tutulduğundan bu konuda kimseyle görüşemedi. Haber gelmesi gerekiyor ama kapısını çalan yoktu. Bu hafta Bakanlar Kuruluna başlı Devlet Güvenlik biriminin bütçesi onaylanmış, (hayatı için olağanüstü büyük tehlike var gerekçesiyle 2 milyon leva daha ayırmışlar) yani bir yıl daha kapalı kalacak. Program süre dolduğuna göre, beklemekten başka yapılacak bir şey yok..
Ayrıca son dönemde Moskova ile ilişkiler gerginleşti. Sosyalist Parti Başkanı Mihail Mihov ayaklarına gitti. Putin yüzüne bakmamış, “siz bittiniz, yapabileceğim bir şey yok!” demiş. “Oğlana selamımı bildirin lütfen” bile dememiş. Başkanlığı kaybedince, işleri fahri başkan olarak idare etse bile, kagebecilerin ondan yüzde yüz vazgeçmediklerine inandığından, sabırsızlıkla bekliyor.
“Hava Durumu” bildiren müstakbel gelini TV ekranına çıkarmasının sebebi de “hendek” ve “çökük” gibi sözler içeren bir telefon gelir umuduydu. Kod sözler “hendek” veya “çöküktü”. Şu karakışta Karagözler (Çernooçene) belediyesine bağlı Susuzlu (Bezvodno) köyü yolu hendeğe kaydı ve bir köprü çöktü de, temas kurmaya vesile olur gibi bir şeyler de hayal etti. Kız ondan gelip telefon edenlerin ne dediğini, mektuplarda ne yazdığını rapor ediyor da, gerçek bir belirti henüz belirmedi. Belli olan yalnız yıl (2015), ay, gün, saat hala bilinmiyor. Bilinse dışarı çıkabilir mi, gelecek olan gelse kapıdaki siviller adamın Rus casusu olduğunu tanır mı? Soru üstüne soru. Kolundaki “Faberje” de işe yaramıyor. Olayları hızlandıra-mayan, salise gösteren bu kadar pahalı bir saate ne gerek var ki?” diyenler çıkabilir.
Ahmet beklemeye devam etsin biz şu A. Dalıs casusluk planının, KGB varyasyonunun Bulgaristan uygulamalı özelliklerine bir nebzecik göz atalım:
Önce şu uzun vadeli operasyon “aralıksız çalışan bir program” olarak düşünülmüş. Hani Ahmet’in şu kolundaki saat gibi yani, sudan havadan, geceden gündüzden, zembereğinin kurulmasından ya da pilden hiç etkilenmeden yalnız taşıyanın kolunun sıcaklığından beslenerek çalışacak. Bizde “salla kolunu al paranı” değimi var ya, işte öyle bir şey, tak koluna çalışsın. KGB bu US – CİA casusluk planını ele geçirince SBKP MK Politik Büro’suna hemen sunmuş. Görüşmüşler, tartışmışlar. Derin inceledikten sonra T. Jivkov’un “demirden kemikten sert bir birlik ve beraberlik içindeyiz” dediği Bulgaristan’da uygulamaya karar vermişler. “DS” gizli servisinden bir adam istediklerinde A. Doğan’ı teklif etmişler. Anasının Kırım Tatarı, Babasının da nereden geldikleri pek belli olmayan burgucuklardan olduğunu ve o an cezaevinde olduğunu işiten kagebeciler dört elle sarılmışlar. Akıllarına ilk gelen Kırım Tatarları ürkek ve korkaktır, bu bizim plana biçilmiş kaftan olmuş.
Dağ evindeki görüşmelerde yedirip içirme vesilesi buymuş.
Sovyetler Birliğini parçalamak için tasarlanan operasyon programın orijinali 500 sayfa.
Orta Asya Müslümanlarıyla çalışmalarda başarılı uygulanan bazı bölümlerinde aynen şu saptamalı hedeflere işaret ediliyor:
“Savaş sona erecek. (İkinci Dünya Savaşı) Her şey nasılsa yatışacak, dibe çökecek ve yoluna girecek. Ve biz o zaman tüm güçlerimizi, Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) bütün altınlarını, ABD’nin bütün maddi gücünü insanları aldatmak ve aptal etmek için harekete geçireceğiz. İnsan beyni, onun bilinci değişmeye yatkındır. İnsanların beynine karışıklık (kargaşa) ekerek, onların değer yargılarını inanacakları yeni olan sahteleriyle değiştireceğiz. Nasıl mı? Biz, önce (Bulgaristan gibi) hedef ülkede bizim gibi düşünen, bizimle hemfikir olan, bize yardımcı ve müttefik olmaya hazır durumda bulunanları bulacağız. Yavaş yavaş, perde perde olmak üzere dünyanın en dik kafalı ve boyun eğmez (Türkler kastediliyor) halkına bile sürünmeyi öğreteceğiz. Hedefimiz halkın benliğini, kimliğini geri dönüşü olmayan bir biçimde eritip değiştirmektir.
Devlet yönetiminde keşmekeş ve karışıklı yaratacağız. Kendilerini toparlayamaz duruma gelecekler. Kurala uymayan ilke tanımayan memur tabakası, dolandırıcılık, rüşvetçilik düzenini hiç kimseye sezdirmeden, ama etkin ve devamlılıkla yaratacağız. Onurlu ve hayırsever olanla alay edilecek, zamanını dolduran erdemlerin yerine prensipsiz bürokrasi ve kendini beğenmiş görevli sürüsü atanacak.
Basitlik ve kabalık, yalan söyleme ve aldatma, insanları boş umutla beslemek, içki içmek, insanları birbirine aç kurtlar gibi saldıracak duruma getirmek, ahlaksızlık, fahişelik, utanmazlık, milliyetçilik, aşırı milliyetçilik, ırkçılık gibi etniklerle toplum içine, aileye nifak sokarak herkesi birbirine düşüreceğiz. Etnik azınlıkları ana ulusal düşman edeceğiz. Bu tohumlarımızın hepsi bahar çiçeği gibi dikilecek ve sonra demet demet açacaklar ve toplumu böyle böyle zehirleyeceğiz.
Olup bitenin, başlarına geçireceğimiz çuvalın farkında olanlar parmakla sayılacak kadar az olacak. Planlarımızın farkına sonradan varanları aç, işsiz, çaresiz bırakacağız, süreceğiz, süründüreceğiz, hiç birinin ak günleri olmayacak, yüzü gülmeyecek, hepsini bostan korkuluğu durumuna getireceğiz, onlarla alay edilecek, onları lanetleyip gülünç duruma düşüreceğiz, toplumun kendileriyle alay edecek vs.
Soydan gelen ve dinle beslenen ahlak ve iyiliğin ruhsal köklerini sökeceğiz. Aile gelenekleri bozulup nesilleri birbirine düşürülecek. Ve biz böyle hareket ederek nesilleri birbirini olumsuzlamaya zorlayıp toplumsal yaşamda kayma meydana getireceğiz ve insanlara değerli olan her şeyi, tarih ve geleneklerini unutturacağız. İnsanlarla daha doğdukları gün, bebeyken, anaokulunda, okulda, lisede, üniversitede çalışılacak. Kilitleneceğimiz hedef gençlerdir. Onları onursuz duruma getirip, geveze, işe yaramaz, hırçın ve kendini beğenmiş, bencil ve kıskanç olacaklar. Geçler kaba ve küstah, ahlaksız, kozmopolit bir genç kuşak oluşturulacak. Tüketici toplumda en basit ve en ilkel tüketiciler onlar olacaklar. Bir torba yardıma sevinir duruma getirilecekler. Bunu yapmalıyız.” Evet Ahmet doğana Pazarcık cezaevinde çıkarılıp Rus KGB ajanlarıyla yaptığı buluşmalarda verilen ödevler bunlardır. Son 25 yılda o bu programı uyguladı ve sonuçları herkesin gözü önündedir.
Rodoplardaki dağ evinde konuşulanlar bunlardı. Ahmet Doğan bu ödevleri kabul etti. Şimdi ileri geri gidip gelirken canı sıkılıyor, acaba bedel mi bekliyor. O zaman Bulgaristan Türk ve Müslümanları arasında bir başka KGB ajanı yoktu. Bedel ödenecekse bütün para kendine mi verilecek acaba! Beklenti büyük. Yoksa KGB kodamanları kardeşim biz bu olayı o zaman bir kaç şişe “Vodka” ile kutladık. 25 yıl sonra fatura kesilmez deyebilirle mi dersiniz. “Yemiş içilmiştir, hesap bitmiştir” de geçiyor insanın aklından da, acele etmiyelim diyorum.
Biz acele etmeyelim de, bu işlerden haberdar olan Boyko Borisov’un birinci hükümetinde Kültür Bakanı olan, fakat ajan dosyası masaya konunca istifa eden, ama şimdi Başbakan danışmanı olarak Bakanlar Kuruluna girip çıkan Türk Müslüman düşmanlarından biri olarak bilinen Prof. Bojidar Dimitrov, acele etti ve basın açıklaması yaptı. Diyor ki:
“Hak ve Özgürlükler Hareketi’ne (DPS) gizli polis “DS” ajanları arasında en başarılı olanlar seçildi. Hedef, isim değiştirmeden sonra Bulgaristan Türkleri ve Müslümanlarda biriken olumsuz gazı almaktı. Bulgaristan’da gerginleşen etnik durum sonucunda, Türkiye istihbarat birimlerinin ülkemizi Kosovo örneğine itecek bir etnik parti kurması bekleniyordu. O zaman (1990) Bulgaristan Komünist Partisi elini çabuk tuttu ve Türk istihbaratının önüne geçti. Doğan, Mestan ve onların meslektaşları iyi ajan olduklarından dolayı, devletimize olan vatan borcunu şerefle ödediler ve ülkemizde aşırı örgütler kurulmasının yolunu kestiler. HÖH (DPS) partisi kötü niyetle sokulanların hepsi partiden temizlendi. Bu ödevler için onlar Bulgar devletinden çok istediler ve istediklerini de aldılar. Onlara idare etmeleri için Bulgaristan Türk ahalisi verildi, Türklerin damarlarındaki kanı emmelerine göz yumuldu, Türk ahalisini toprak köleliği koşullarında kapalı tutmalarına bir itirazda bulunulmadı, ülkemizin yönetimine katıldılar ve devlet bütçesi memelerini kurutana kadar emdiler.
Kamu ihalelerinden aldıkları komisyonların efsaneleri dilden dile dolaşıyor. Vatandaşlar ödemek zorunda kaldıkları komisyonların % 40’lara vardığını dillendiriyorlar. HÖH partisi kuruluşunun ilk 4–5 yılında olumlu rol oynadı.
Soru: Ahmet Doğan’ın gizli polis “DS” ajanları arasında en iyilerinden biri olduğu doğrumudur:
Cevap: Ben onun ajan dosyasını okumadım. Fakat Rus gizli servisi KGB için de çalıştığını biliyorum. Bizdeki o tanıdıklarına karşı kısa ihbarlarda bulunmuştur. Aslında o Türkiye’ye bir casus olarak gönderilmeye hazırlanmıştı.
Soru: Lütfü Mestan’ın “ajan dosyası” neden yerinde değil.
Cevap: İlgilenmiş ve yaktırmıştır. Yerinde bir karton varsa, dosyası vardır, demektir.
Geçen hafta Sofya’da dım ve Anton Todorov’un 5 yıl araştırmacı yazar olarak çalışmasının sonucu olan III. ciltlik “Geçiş Döneminin Perde Ardı – İVAN KOSTOV” eserinin Birinci Cildini aldım ve okudum.
Kitapta Bulgaristan’daki Rus KGB ajanları konusuyla ilgili bir cümleyi sizlerle paylaşmak istiyorum. “19 Ocak 1989’da Fransa Cumhurbaşkanı Fransoa Miteran Sofya’da Fransa Büyük-elçiliği Konuk evinde kendilerine sabah kahvaltısı verdiği 12 Bulgar muhalefet temsilcisi (disident) hepsinin KGB ajanı olduğunu” okuyunca durdum ve okumama ara verdim.
Bu konuya devam edeceğiz.
Şimdi artık iyi bildiğimiz bir gerçek var ve kabul etmeliyiz birçok uzaktan hazırlanmış bir tuzağa düşürülmüş-üz. Fakat ezilmedik, fakat ayaktayız, fakat kimliğimizi yitirmedik ve Türk benliğimizle yaşama mücadelemize devam ediyoruz ve edeceğiz.
Eli kulağında dedik. A. Doğan hapsedildiği köşkte KGB istasyon şefini beklemeye devam etsin, bu işe oğlu Demiri, nişanlısı Geri’yi ve daha bir sürü ajan bozuntusunu, Türklüğünü yitirmiş süprüntüsü alet edebilir. Ne de yapsa en sonunda öğreneceğiz ve bu defa tedbirimizi peşin alacağız.