Raziye ÇAKIR
“Burada kıyı, orada kıyı, ortada –beyaz kar” Nedir O?
Ekmek, o kadar kutsaldır ki, hiçbir kötülük onun kutsallığını bozamaz. Ekmek ile büyü de yapılamıyor. Ekmeğin dahil olduğu her türlü gelenek ve adetlerden ve onların hazırlanmasında kullanılan ev eşyalarından bahsederken bunu göz önündebulundurmalıyız. Günümüz insanı, doğa ve doğanın verdiği ürünlerle iç içe yaşama arzusundan dolayı, her geçen gün daha fazla meraklı kişi eski kitapları açıp eskiden atalarımızın yaptığı şekilde ekmek yapmak ister. Bu arada yeni yeni kelimeler de öğrenmek zorundalar. Aksi takdirde “Burada kıyı, orada kıyı, ortada –beyaz kar Nedir O?” Bilmecesini nasıl çözecekler? Cevap tabii ki –ekmek teknesidir.
Ekmek teknesi, ekmeğin karıldığı ağaç kaptır.Eski zamanlarda ekmek teknesi, aynen ocak gibi, evin bölünmez bir parçasıymış, Ekmek teknesi genellikle karağaç ve gürgen ağaçlarından yapılıyordu. Aynı zamanda karaağaçtan evin yeni avlusu da yapılıyordu. Karaağaçtan yapılan avlunun hiç bir zaman boş kalmayacağına ve hiçbir kötülük avluyu aşamayacağına inanılırdı. Gürgen de revaçta olan ağaçlar arasında yer alır. Efsane ve halk şarkılarına göre, Meryem Ana, küçük İsa’yı doğurduğunda bebek salıncağına bağlayacak ağaç aramış. Hasreti İsa’nın Anasının bulduğu tek yer “altın gürgen” ağacı olmuş. Ekmek ile
ilgili tüm ev eşyalarının olduğu gibi, ekmek teknesi de kadının hakim olduğu evin bölümünden bir parçadır, fakat babadan oğlu miras olarak geçiyor. Bu eşyalar, bir kez belirli bir ev için yapıldığı ve kutsandığı zaman, evi terketmemelidir. Bir zamanlar “Eski ekmek teknesi neredeyse, eski ev de oradadır” denirmiş. Çünkü eski evde birkaç kuşak birarada yaşıyordu. Eğer bir baba, oğullarını evden ayırmak isterse ve onlara yeni ev alırsa, genç erkekler, eşlerinin ekmeği karacağı ekmek teknesini kendileri yapmaları gerekiyormuş.
Yeni eve girer girmez erkeğin yaptığı ilk iş, ocakta ateşi yakmaktır, kadının ise ekmek teknesinde ilk ekmeği karmaktır. Genç gelinin aileye dahil edilmesi de aynı şekilde oluyor. Sembolik olarak yeni gelin ocağı ve ateşi karıştırdıktan sonra, erkek yakınları çiçeği burnunda gelini ekmek teknesinin önüne götürürler. Orada yeni gelin kendi elleriyle yaptığı, dokuduğu ve damat evine getirdiği hediyeleri bırakır- ekmek, su ve ekmek bezi. Kaynanın burada söyleyeceği sözler şunlar: “İşte gelinim, sana ekmek teknesini armağan ediyor ve devrediyorum! Tanrıdan sana düğün ve bayramlarda, sevinç ve mutlu günlerde ekmek teknenin hep dolu olmasını ve bereketli olmasını dilerim!” Daha sonra yeni gelin, kayna ve kaynatanın önünde eğilip ellerini öpüyormuş.
Ekmek teknesi, nazardan, büyüden, korkulardan korunmak için tüm törenlerde yer alıyor. Ekmek teknesine, düğün ekmeklerin hazırlanması, yeni doğan bebek için özel ekmeklerin hazırlanmsında yer alır.
Ekmek teknesiyle ilgili bazı yasaklar da var. Bir tanesi, ekmek teknesinin hiçbir zaman açık kalmaması. Ekmek teknesi tersine de kapatılabilir. Ayrıca ekmek teknesinin içine hiç bir zaman basılmaz, çünkü evi büyük kötülük beklediği anlamına gelir. Bu hele hele küçük çocuklar için geçerlidir.
Ekmek teknesi, evin bereketin bolluğun da bir simgesidir.
Bir atasözünde “Boş ekmek teknesi-aç misafir” deniyor. Başka bir Bulgar atasözünde ise “ Gözlerin yumaşak ise, ekmek teknen de boş kalır” Tek sözle, geniş parmaklı olup, herşey bağışlarsan, yoksulluğa düşersin. Halk inançlarında, un veya hamur dolu ekmek teknesini rüyanda görmek hayırdır. Ayrıca rüyanda ekmek teknesinde kendini un elerken görürsen, güzel bir haber seni bekliyor. Çok değerli misafirin geleceği anlamını taşıyor.