Hamiyet ÇAKIR
Konu: Irmağı ağzı dolu geçen köpek.
Çok kısa bir zaman diliminde farklı olaylar yaşadık. Yılbaşından bu yana her günümüz çok yoğundu. Farklı bir durum ortaya çıktı. Yangından mal kaçırılışına benzer bir durum oluştu. Ve yeni olan gelişmeler beni düşündürdü. Bilinç altımı zorlayanları sizlerle iki fıkra ile paylaşmak istiyorum.
Bunlardan biri olan “Irmağı Ağzı Doğu Geçen Köpek” Hak ve Özgürlükler Partisi (HÖH-DPS) Genel Başkanlığından Sorumluluk, Özgürlük, Hoşgörü ve Demokrasi (DOST) partisi Genel Başkanlığına başarılı sıçrama gerçekleştiren Lütfi Mestan’ın davranışlarına hitap ederken şu incelik dikkatimi çekti:
24 Kasım 2015’te “CU-24” Rus bombardıman uçağının Türkiye Hava Kuvvetleri tarafından düşürülmesinden ve Sofya parlamentosu kürsüsünden HÖH Genel Başkanı L. Mestan’ın ertesi gün T.C ve NATO lehinde bir bildiri okumasından, HÖH partisinde 17 Aralık 2015 gecesi bir iç darbe yapılmasına gerekli olan hazırlıkların tamamlanması için yeterli zaman vardı. Beni düşünmeye sevk eden ve bir türlü rahat bırakmayan 17 Aralık 2015 iç darbesi ile 10 Nisan 2016 Kurucu Kurultayın birbirini tamamlayan iki TUZAK OLDUĞU ENDİŞEMDİR.
Tarifte benzer olaylar yaşanmış ve şöyle fıkralaştırılarak bize ibret olsun diye günümüze kadar gelebilmiştir.
Irmağı Ağzı Doğu Geçen Köpek
Elindekini yitirmeyi hak eder
başkasınınkinde gözü olan.
Suda kendi imgesini görmüş köpek,
ağzında et parçasıyla yüzerken ırmakta.
Kapıp yemek istemiş yeni bir av sanıp bunu
başka bir köpeğin ağzında taşıdığı;
avucunu yalamış arsızlığından
düşürmüş ağzındaki yiyeceği,
kavuşmamış üstelik can attığı şeye
ve kalmış ortada, avucunu yalamaya
Yeni siyasi ve sosyal durumun ortaya koyduğu bir benzerlik var. Suda yüzen ile 26 yıldan beri istismar edilen yalandırılan azınlık topluluğu aynı kitledir – Bulgaristanlı Türk Müslümanlar ve Türkiye’deki göçmen soydaşlarımız. Köpeğin yüzdüğü ırmaksa bizdeki sosyal ve politik ortamdır.
Bu fıkradaki avucunu yalamak değimi de şöyle fıkralaştırılmıştır halkımız tarafından:
Avucunu Yalamak
Bu deyim kış uykusuna yatan tembel ayıların yiyecek bir şey bulamadıkları zaman, karnını doyurmak amacıyla aptalca ayak tabanını yalayarak karnını doyurmaya çalışma aldatmacasından esinlenerek ananeleşmiştir.
Ayılar kışın uyguya yatarak ve aç kaldıkları zaman ayak tabanlarını yalayarak açlıklarını yatıştırmaya çalışırlar. Çünkü tembel ayılar kışın kısa süreceğini düşünerek fazla tedbirli olmazlar ve kış da beklenilenden uzun sürünce karınlarını böylece doyurduklarını sanıp kendilerini aldatırlar.
Halkımız bu değimi “umduğunu bulamayan” veya “beklediği olmayan” tedbirsiz kişiler veya kitleler için kullanır.
Dikkatinize arz ederim! Bulgaristan’daki Türk-Müslümanlarımızın Hak ve Özgürlük Partisi’nde umduklarını bulamadığını görmeyen, bilmeyen kalmadı.
Son seçimde partinin “temsil ettiğini” iddia ettiği seçmen kitlesi % 33 Bulgar partilerine kaydı. İşte bu durumda beklediğini elde edemeyen HÖH yönetimi 17 Aralık 2015 skandal sahnesini düzenleyip, aralarında Genel Başkan L. Mestan da olmak üzere birkaç milletvekilinin partiden atılmasıyla kaybedilen mevzilere dönmek de istemiş olabilir. O zaman olaylar bir danışıklı dövüştür ve “avucunu yalayacak olan” Türk Müslüman kitlesi mi olacak.
Başka bir olasılıksa, Bulgaristan’da son yerel seçimlerde Deliorman ve Batı Rodoplar’da belediye ve muhtarlıkları kaybeden HÖH eski Genel Başkanı L. Mestan’ın ağzındaki kemiği artık kıramadığından, DOST partisini kurarak taze kuzu budu ağızlama çabası olarak da değerlendirilebilir.
Beni bu gibi fikirlerle boğuşmaya iten, 1990’da HÖH partisi yönetimini ele geçirmek için gizli servislerin eğittikleri ajan A. Doğan eliyle gerçekleştirdikleri tuzaktır. Şimdi de gelişmelerden bir komplo kokusu yayıldığına göre, geçmişi bilinen ve 18 yıldan beri baş ajan Ahmet Doğan’a uşaklık eden L. Mestan’ın oyuna getirilmiş ya da gönüllü olarak kabul ettiği bir oyuna sürüklenmiş olmamız kuşkusudur. Atasözümüz der ki, “SÜTTE YANAN YOĞURDU ÜFÜREREK İÇER”
Burada dikkati çeken başka bir olay daha var. 10 Nisan günü Sofya Kurucu Kurultayına Bulgaristan Türk Aydınlarının katılmamasıdır. Aydınlar kuşkulu kişilerdir, 1990’da ağızları yandığı için o gün bu gün ayranı da üflemeden itmezler, duyumları çok kuvvetlidir. 17 Aralık ile 10 Nisan arasındaki 3 ayda bir insanın asla değişemeyeceğini iyi bildiklerinden ön yargılı ve temkinli davranmışlardır.
Şu da var, eski dostlarımız, Türklerle beraberliği ve yardımlaşarak yaşamayı sürdürmeden yana olan Bulgar kitle de son olaylara güvensiz ve eleştirel bakıyor ve farklı değerlendirmelerde bulunuyor. Kahvelerde “bir günde üç kurt yavrusuna kıyan, kimsenin göz yaşına bakmaz” diyenler çoğalıyor.
Türkiye’nin tavrına geldiğinde, “Türkiye Bulgaristan’da siyasi parti kuramaz, Bulgar yasaları buna izin vermiyor. Türkiye’deki göçmen soydaşların Bulgaristan siyasetindeki konumuna gelince, yeni gelişmeler tepeden ve siyasetten başlamazdan önce, vakıfların ve derneklerin etkinlikleriyle dal budak salmalı” görüşünde birleşenler çoğalıyor.
Ömründe 2 yazı yazmamış, halkın önünde 4 konuşma yapmamış kişilerin parti yönetiminde saf tutması da hem HÖH partisinde hem de DOST kulislerinde kuşku uyandırmaya başladı.
Bu işte birileri avucunu yalayacak ama bakalım kim olacak.
Halkımızı uyandırmaya, uyanık olmaya davet ediyoruz.