Tarih: 02 Temmuz 2019
Yazan: Şakir ARSLANTAŞ
Konu: Her niyetin bir efsanesi vardır.
Sıkça Bulgaristan’a gidip geliyorum. Memleket kokusu, özlem dolu! Bu sene veren borçlu kalmamış. Cevizler, bademler, kestaneler yüklü. Çavdara girmiş orak makineleri. Kosacılar çayırlarda. Yoncalar dalgalanırken deniz gibi, bu defa da gönlüm alabildiğine açıldı. Duygulandım. Özgürlük, önümde yeni doğmuş bir çocuğu adım attığı gibi … Ihlamur kokusu boğdu beni. Yol boyları yeşil, sarı, kırmızı, beyaz ve mor çiçeklerle bezenmiş, her yerde memleket kokusu.
Döndüğümde, eşimden elbiselerimi 2-3 gün çamaşır makinesine atmamasını rica ettim. Portmantoya astım ve gelip geçtikçe kokluyorum…
Bu defa Bulgaristan’dan çok yüklü döndüm. 26 Mayıs’ta yapılan Avrupa Birliği parlamento seçimlerinin etkisi sürüyor. Seçilenlerden kimileri uçağa atlayıp gitmiş, bazılarının mahkemede takıntısı var, notere girip çıkıyorlar, ellerindeki çantalar evrak dolu, eski işlerini devretmede güçlük çekenler var. Bu defa bende, Brüksel parlamentosuna Bulgar mafyasına en fazla hizmet verenler gönderiliyor gibi bir duyumsama uyandı.
Son seçimde en fazla para saçarak ikici defa seçilen, İç Makedon Devrim Hareketi (VMRO) Başkan Yardımcısı Angel Cambaski 17 kişilik Bulgar milletvekili grubunun toplanmasını beklemeden kürsüye çıkarak,Kuzey Makedonya konusunu yeniden karıştırmış. Artık onun ırkçı iddialarına Bulgaristan’dan birilerinin tepki gösterip “otur oturduğun yerde” demesine gerek yok. Birleşik Amerika’daki Makedonların sabrı taşmış. Avrupa Parlamentosu Başkanlığına gelen mektuplardan birini New York Üniversitesinden Makedon asıllı Prof. Dr. Naum Panovsky göndermiş. An. Cambazki’nın “Makedon milleti, 1944 yılında Stalin tarafından oluşturulan bir politik-millettir” sözlerine sert tepki gösterirken “neo-faşist” (yeni faşist) terimini kullanmış ve Naziliğin uzantısı olan tüm partilerin AP’dan çıkarılmasını istemiştir. Mektubunda, 1941-1944 yılları arasında Büyük Devlet Faşizmi siyaseti izleyen Bulgar Çarlığı’nın Hitler ordularıyla birlikte Makedonya ve Ege Bölgesini işgal ettiği, halka edilen zulüm ve soygun siyaseti bir yana, 11 bin Yahudi ile 6 bin Romen’ın tutuklanarak, yakılmak suretiyle öldürülmek üzere, Polonya’nın “Treplika” imha kampına gönderildiğini hatırlatıyor. Bunun bir ırkçı zihniyet olduğuna, Nazilere yardım edildiğine işaret ederken, Angel Cambazki gibi faşistlere AP kürsüsünde Makedonya ve Makedon halkı hakkında konuşma hakkı tanınmamasında, 1941-1944 yılları arasında Bulgar devletinin Makedonya’da işlediği suçların hepsinin Avrupa halklarına duyurulmasında ısrar ediyor.
Kuşkusuz ortam “faşistler ve demokratlar” gibi konularda kızışmaya devam ederken, Başbakan Boyko Borisov Brüksel’de Avrupa Birliği Konsey Başkanı seçimi görüşmelerine katıldı. Ülkeyi ise, aynı Avrupa Konseyi’nin 2017’de aldığı özel bir kararla “faşist” olarak nitelendirdiği VMRO partisi Başkanı, Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanı Krasimir Karakaçanov yönetiyordu. Ben Türkiye’ye döndüğüm saatlerde, Avrupa Konsey Başkanı henüz seçilememişti. Yakından izleyenlerin dikkatini çekmiştir. Bu göreve önce, Alman Hıristiyan Demokrat Birliği’nden Weber aday gösterilirken, sonra onay alamayınca çekilmek zorunda kaldı. Yerine Hollandalı Tsimerman aday çıktı. Onu, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovenya ve Macaristan Başbakanları istemediler. Bulgaristan’da soğuk baktı, çünkü dış işleri bakanı sıfatıyla son Sofya ziyaretinde o, “Sizde insan kaçakçılığına açık gizli kanallar var. İktidarın yüksek katlarında dolandırıcılık almış yürümüş” demişti.
Aynı günlerde Brüksel’de Bulgaristan’la ilgili başka bir gelişme daha oldu. İktidardaki GERB partisi listesinden, hem de liste başı olarak, kinci defa AP milletvekili seçilen M. Gabriel, Avrupa Birliği elektronik teknolojiler komiseri olduğundan dolayı, milletvekilliğinden vazgeçti, fakat görev süresi dolan AB Dış işleri Bakanı Magarini’nin yerine AB Dış Siyaset Komiseri teklifi aldı. Ne var ki, Brüksel’de bulunan Başbakan Boyko Borisov olaya anında müdahale etti ve “olmaz”, “hemen vazgeçtik” deyiverdi. Hazır bulunan gazetecilerin ısrarlı sorularını yanıtlarken ise, “Bulgar bakanın görev süresinde Batı Balkan devletlerinin Avrupa Birliği’ne üye alınması süreci başlatılamazsa, hepsi Bulgaristan’ı suçlamaz mı?” gerekçesiyle ortaya çıktı.
Bu gelişmeler Balkan, Avrupa ve dünya kamuoyunun dikkatini çekti.
Çünkü herkes bilir ki, 1945 yılında 7 ülke ile kurulan Avrupa Birliği’nin bugün 27 (“brexit” süreci devam ediyor, 28) üyesi var. Kurucu ülkeler Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg. Avrupa Birliği 1957’de gerçekleşti. O zamandan beri de devamlı genişledi. 2007’de Bulgaristan da üye alındı. Bugün “brexit” esaslı, İngiltere ayrılırken, parçalanma yaşanmasına rağmen ve bu nedenle Konsey Başkanı seçiminde bile ilk kez ciddi bir tökezleme yaşanırken, 2017 yılından beri AB’nin Batı Balkanlarda ciddi bir genişlemesi söz konusudur. İlk dalgada Batı Balkanlardan Slovenya, Hırvatistan ve Bosna-Hersek gibi Yugoslavya’nın dağılmasından oluşan devletler AB’ye kazanılırken, Karadağ ve Arnavutluk da NATO’ya alındı, Kosova’ya Amerikan askeri üslendi.
Son 2 yılda Sofya hükümetinin Makedonya siyaseti 180 derece değişti, daha önce çıbanbaşı olan konuların hiç biri masaya yatırılmadan, Bulgaristan Makedonya Cumhuriyeti Dostluk ve İşbirliği Antlaşması imzalandı. Bu ilk adımdan sonra, Üsküp sosyal-demokrat hükümeti Başbakanı Lüpço Georgievski, Atina ile ilişkilerini normalleştirmeye yöneldi, ikinci kez devlet ismini değiştirerek, Kuzey Makedonya ismini aldı. Bu fedakârlığın amacında, ülkeyi Avrupa Birliği üyeliğine yönlendirmek vardı. Yazının başında da işaret ettiğim üzere, Sofya milliyetçileri Makedon milletinin milli kimliğini tanımayıp, ülkede yaşayan Türkler için “İslamlaştırılmış Bulgarlar” dedikleri gibi, Makedonlar hakkında da Bulgarcanın bir lehçesini konuşan, Bulgarlar olduklarını iddia ediyorlar. Makedon dil, milli anma günleri, milli kahramanları, edebiyat, sanat, kültür, tarih, bağımsız ve egemen bir millet olarak var oluşlarını kabul etmiyorlar ve eğer “dediklerimiz olmazsa” AB üyeliğinize veto koruz, tehdidi savuruyorlar.
Böyle bir olay, 2004 yılında (Saks Koburgotski hükümeti iktidarda iken) yaşanmıştı. Türkiye devleti, Bulgaristan’da yaşayan ve 100 yıl ezilen kardeşlerimizin tüm hak ve özgürlüklerinin, anadil, anadilde okul, din ve din eğitimi özgürlüğü, kültür ve sanat, hiçbir eksiksiz eşitlik, kolektif hakları, azınlık hakları ve devlet yönetimine katılım haklarını garanti altına almadan, Bulgaristan’ın NATO üyeliğine TBMM kararlıyla garantörlük vermişti. Ne değişti, Sovyet SS 22 ve SS-23 füzelerinin yerini Bulgaristan’daki US üslerinde T.C’ye dönük konuşlanmış orta menzilli füzeler ve savaş uçakları aldı. Yap iyiliği bul kötülük siyaseti “müttefiklik” maskesi altında devam ediyor. Dikkatimi çeken bir olay daha oldu. Ben Bulgaristan’dayken (27-29 Temmuz) T.C. Dış İşleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği İşleri Bakanı Sayın Faruk Kaymakçı Sofya ziyareti esnasında Bulgaristan Türk azınlığını temsilen Sofya Büyükelçiliğinde bazı kişilerle görüşmüştür. Yayılan fotoğraflardan bu kişilerden birinin Filibe (Plovdiv) İl Müftülüğüne saldırıda bulunan cahil ve görgüsüz Ayri Murat, başka birinin de 92 yaşındaki dinsizleştirme etkinliklerinden komünist dönem bilim doktoru olan İsmail Cambazov olması memlekette ilgi uyandırmıştır. Son gelişmeler Türkiye Büyükelçiliği ile Bulgaristan Türkleri arasındaki ilişkilerin tamamen kopma durumuna geldiğine bir sürü kanıt sunuyor. Bazı çıkarcı kaynaklardan beslenen yeni durumun kitleyi Türklükten sağarak yozlaşmaya sürüklediği ortadadır.
Özellikle Batı Balkan ülkelerinin AB’ye girme hevesi ve Bulgar devletinin Balkanlar siyaseti, Avrupa Birliği ve Bir Aslanın Aşk Öyküsü’nü hatırlatıyor.
Öykü şöyledir:
Avrupa Birliği ve Bir Aslanın Aşk Öyküsü
Bir gün kahramanımız Aslan güzeller güzelli olarak etrafta ünü dolaşan bir kıza aşık olur. Geleneklerimize uyarak, kızı ailesinden istemeye gider. Aslanı kapıda gören aile tırtır titremeye başlar. “Evet” diyemez Aslana ama “Hayır” da diyemez.
- Efendim, diye söze başlar kızın babası. Biz size kızımızı vermek isteriz, der ve şöyle devam eder: “Bizim kızımız naziktir, biz onu öyle yetiştirdik.” Ne ki, “kızımız sizden korkuyor.” Diye sessizce ekler.
Aslan sevdiği kız için her şeyi yapmaya hazır, sorar:
- Ben kızınızı seviyorum ve onunla evlenebilmek için her şeyi yapmaya hazırım, der. “Ne yapmamı istiyorsunuz?”
Kızın babası eğilim büklüm ezilerek
- Tırnaklarınız, der, “onları kesmeniz gerek!”
Hiç pençesiz aslan görülmüş mü? Siz ne sanırdınız ki, böyle bir isteğin karşısında Aslan kükreyecek, ama hayır, miyavlamadan bile cevabı
- Tamam, olur.
Geri geldiğinde, pençesiz aslan, kız babasını memnun olmuş görüyorsa da “EVET” yanıtını yine alamaz. Baba hala tedirgin, kızını vermek istediğini belirtse de, yeni bir istek öne sürer.
- “ Kızım sizden hala korkuyor” der ve önüne bakar.
- Ama “neden” diye şaşkınlıkla, yalvarırcasına sorar aslan: “Tırnaklarım da yok artık.”
- “Dişleriniz” der baba, “onlar o kadar keskin ve vahşice duruyor ki….”Ve daha baba sözlerini bitirmeden
- “Tamam” der aslan: “Ben gider onları da söktürürüm.”
Aslan geri deldiğinde, baba gayet memnun, arkasına yaslanır ve derin bir nefes alır: Aslanımız artık pençesiz ve dişleri sökülmüş durumda, önünde boynu eğik duruyor, kız babasının “EVET” demesini sabırsızlıkla bekler.
- Aslan efendi der baba, kendinden gayet emin, “kızımız için yaptığınız öz verileri takdirle karşılıyorum.” Aslanın yüzü biraz gülmeye başlar, sonuç çektiği sancılara ve yetirdiklerine değecek gibi görünmekte…
- “Ama”, der baba: Aslanın çenesi bunu işitince donar ve daha büyük bir heyecanla beklemeye başlar…”Bir şeyler daha var.”
- Allah, Allah der Aslan kendi kendine, daha ne olabilir ki…
- “Saçlarınız” der baba: “Onlar da gitmeli.”
- “Ama” ………..demeye başlasa da
- “İtiraz istemem” der baba, kendinden ciddi ve emin bir şekilde ve hem de Aslanın cüretine biraz kızmış gibi……. Aslanın boynu bükük.
- “Tamam efendim der” …. “Ben yelerlimi de kestiririm”
Olay bu: Bu öyküde Baba Boyko Borisov ve Bulgaristan, Aslan Makedonya, Kosova, Sırbistan, Arnavutluk ve diğer Batı Balkan ülkeleri, Avrupa Birliği ise kızdır.
Konumuza devam edeceğiz.
Okuduğunuz için teşekkür ederiz.