Neriman ERALP

ABD, İtalya, Güney Kore, Japonya ve bazı başka ülkelerde gazeteciler gelmiş ve Bulgaristan’da insansız kalan köy ve mahalle resimlerini çekiyor. Kendi dillerinde kendi insanlarına bu köyde yaşanır, şu köy çok güzel, burasının yaylası, deresi, bağı bahçesi, asfalt yolu ve su havzası var diye anlatıyor, boş okulları, hastaneleri gösteriyorlar.

Birçok köyde değil belediye merkezlerinde durum olağanüstü ağırlaşıyor. 2013 yılında Razgrad ilinde dünyaya gelen erkek çocuklardan % 36 sı ölmüş. Bu oran Sofya’da binde dörtken, Şumen ilinde de % 19’dur.  Memleket bir gettoya dönüşüyor. Anakentteki yaşam standardı ile belediyelerde ve köylerdeki standart birbirinden çok farklaşmış, uçurum derinleşmiştir.

Gazeteler Kırcaali doktoruz kalıyor diye yazarken, bir yılda 7000 doktor ülkeyi terk etti. Yenim akım Britanya Adasına. Bulgaristan’da bir doktorun 40 yılda aldığını İngiltere’de bir köy doktoru 2 yılda elde ediyor. Batıya göçü durdurmak halen olanaksızdır. Durdur durdurabilirsen…

Bir başka örnek: Sağlık hizmetleri bakımından, Ardino yöresinde durun olağanüstü trajik. Belediyeye gerekli olan doktorlardan % 82’sinin kabineleri boştur. Köylüye verilen sağlık hizmetleri sıfırlamıştır. Hiçbir şey hiç kimsenin umurunda değil. Hak ve Özgürlükler Hareketi Türk ve Pomakların yaşadığı yörelerde insanlarımıza hizmet sağlamak amacıyla 1350 genci yüksek öğrenim ve uzmanlaşmaları için dış ülkelere gönderdi, bunlardan % 20’si doktordur. Nerede bu kadrolar? Bu gençlerimizin halka hizmeti kutsal bilmelerine engel olan nedir? Onlar HÖH partisinin parasıyla, Türkiye devletinin sağladığı burslarla okumadılar mı? Okurken nerede bir Türk varsa biz oradayız, deyen onlar değimliydi? Bu kadrolar özel hastanelerde çalışıp zengin olsunlar diye mi yetiştirildi? Halkın alın terini bu şekilde çar çur etmek haram değil de nedir? Halkımıza hizmet etmek kutsal değil mi? Gerekli tedbirler neden alınmıyor? HÖH hükümet ortağı bir parti değil mi? HÖH parasıyla, devlet parasıyla okuyup ortalıktan kaybolanlardan hesap sorma zamanı gelmedi mi? Hatay’in Mancura köyünde doktorluk yapmaktansa Ardino belediyesinin Belivir köyünde yakınlarına, akrabalarına, hemşerilerine hizmet vermek daha hakça ve daha kutsal değil mi?

Ardino belediye hastanesinde cerrah, çocuk hastalıkları, kanser hastalıkları, kalp hastalıkları, ende kronoloji gibi uzmanlık dallarından hekim yoktur. Krumuvgrat, Kirkovo gibi belediye hastanelerindeki durum farklı değildir. Köylerde doktor ve sağlık personeli kalmamıştır.

Duruma somut olarak bakılırsa Türklerin yaşadığı bölgelerdeki sağlık hizmetleri bakımından geriden ileri dünya birincisiyiz.

Yabancı gazeteciler güzellim ülkenin masal diyarını andıran yerleşim yerlerinin boş kaldığını gördüklerinde hayrete düşmüşlerdir.

Bulgaristan nüfus azalması bakımından son 10 yılda dünya birinciliğini elden kaçırmıyor.

Ülkede her saat 8, her gün 174 insan ölürken, 2013 yılında nüfus binde 8,9 oranında azaldı.

Ulusal istatistik enstitüsü verileri göre, 1950 yılında ülkede 182 bin doğum, 2009’da 81 bin ve 2013 yılında 64 bin doğum kaydedilmiştir.  İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra doğum oranının 3 (üç) defa azaldığı ortadadır.

Müslüman bölgeler ısız kalıyor:

Yine resmi Bulgar istatistiklerine göre, nüfusu en hızlı azalan bölgeler arasında en başta gelen Razgrat, Şumen ve Smolyan illeridir. Bu bölgelerde Müslümanlar yoğun olarak yaşamaktadır. Örneğin, büyük göçlere rağmen, Kırcaali ilinde Bulgaristan Türklerinin % 18’i yaşıyor. Smolyan ilinde Pomaklar nüfusun % 70’ini oluşturuyor. Blagoevgrat ilinde 70 bin civarında Müslüman yaşamaktadır. Bulgaristan Türklerinin % 10’nu Razgrad, yüzde 9’u Şumen, yüzde 7’si Silistre illinde yaşarken, Ruse, Tırgovişte, Plovdiv, Burgas, Varna illerinin ayrı ayrı bölgelerinde yoğun Türk nüfus yaşıyor. Bulgaristan nüfusunun % 72,9’u şehirlerde ve % 27.1’i köylerde yaşarken,  Deliorman, Dobruca ve Gerlovo bölgelerinde köylü nüfusun daha fazlası Müslüman nüfustur. Batı Bulgaristan’da Türklerin sayısı az da olsa, Sofya, Köstendil, Vratsa, Montana, Pernik ve Vidin illerinde kalabalık Müslüman Çingenesi vardır.

Bulgaristan Müslümanları medeni durumlarını ayakta tutmakta güçlük çekiyor.

Mezhep, tarikat, akım veya cemaat farkı gözetmeksizin Bulgaristan Müslümanlarının dini hayatları Baş Müftülük, bölge müftülükleri ve cami encümenlikleri tarafından idare edilirler. Bulgaristan Müslümanları, Baş Müftülüğün Eylül 2011 verilerine göre, 1156 camiye, 302 mescit, 51 tekke ve türbeye sahiptirler. Aynı zamanda ülkenin birçok mahkemesinde gasp edilmiş olan büyük sayıda vakıf mallarının geri alınması için Baş Müftülük ve Bölge Müftülükleri tarafından Bulgar mahkemelerinde davalar açılmıştır. Hıristiyan bir devlet ve belediyeler tarafından en fazla vakıf malı, camı, medrese, hamam, kabristan, türbe, arsa ve işlenir toprağı, koru, orman ve çayır gasp edilmiş bulunan ülke Balkanlarda ve Avrupa’da olduğu kadar, dünya çapında da birincidir. Mahkemelerde davaları kazansalar da aşırı milliyetçi grupların ve belediye başkanlarının şiddetli tepkisiyle karşılaşıyor. Bu konuda ülkede irkçı milliyetçilik aldı yürüdü. Ülkenin birçok yerinde medrese binalarına el konulmuş olması Türk çocukların ana dil dersleri görmesine engel olduğu gibi, okuma evleri ve kültür merkezleri açılarak etnik kültür ve geleneklerini yaşatmaları yolu kesilmiştir.

Bulgaristan’da 1992’de yapılan nüfus sayımında ülkede yaşayan Müslümanlar 1. 110. 295 olarak gösterilirken, 2001’de yayınlanan rakamlarda Sunilerin sayısı 966.978 olarak verildi, daha önce var olan 83. 000 Alevi-Kızılbaş sayısı da 40- 50 bin olarak açıklandı. 1984 yılında Bulgaristan’da Müslüman sayısı 2.489.000 olarak gösterilirken,  yaklaşık 30 yıl sonra Müslüman nüfusta % 50 gibi bir azalma kaydettiği dikkati çekiyor. Bulgaristan etnik nüfus oranını hızla azaltma, köreltme ve yok etme bakımından da Avrupa’da ve dünyada başta gelen ülkelerden biridir.

Yukarıda sıraladığımız konularda birinci olmakla birlikte, okula gitmeyen çocuk sayısı bakımından da en öndeyiz. Bütün Avrupa Birliği ülkeleri arasında en düşük ücret ve en düşük emekli maaşı ödeyen ülke biziz. Genç işsizler ve hayat pahalılığı bakımından arkamızda kimse yok. Evini barkını bırakıp dünyaya açılan genç erkek sayısı bakımından da birinci olduğumuzu eklersek, her bakıma rekorcu ülke olmayı hak ettik de ne oldu?

Ne kadar kötü değil mi? Girişimci ruhu öldüren bir öğretim ve eğitim sisteminin meyvelerini topluyoruz. Çocuklarını Batı üniversitelerine kaydettirebilmek, gençleri iyi bir yüksek okul veya kolejde okutabilmek için şehirde dairelerini, köyde bahçe veya tarlalarını satanlar çoğalıyor. Ne de olsa, durumu düzeltebilmek için bir hamle başlamış, her bakıma kuyruk birincisi olmaktan utananlar var. Lise, kolej, yüksek okul, yetki belgesi diploması satanlara tepki çığı büyüyor. İnternette istediğiniz yüksek okuldan, liseden diploma teklif edenler artık 69 896 çeşit diploma satışa sunmuş, müşteri bekliyor. Bu bakıma da dünya birincisiyiz. Bu aynı zamanda okulda, üniversitede öğrendiklerimizin sıfırlandığı anlamına geliyor. Sıfırlanmak ise, işe yaramamak anlamındadır ki, ne kadar acı değil mi? Şu birinci olmak var, öyle bir zehir ki, sorma!!!

Reklamlar