İstanbul, 29.03.2016
Türkiye Cumhuriyeti devletinin resmi açıklamasına göre, Bulgaristan’dan Türkiye’ye Göçler 1990 – 2013 arasında 1990 yılında 440 bin iken – Bunların hepsi çift vatandaş ve seçmenler 2013 yılında 710 .000 olarak belirtildi.
Yazımın başında bu bilgiyi verdim çünkü; Bultrürk derneği olarak bu sayıyı daha garanti olsun 650.000 olarak duyurmuştuk.
Bu gerçeğin ışığında sadece Türkiye’deki seçme ve seçilme potansiyelini önemle dikkatlere sunmak istiyorum. Artık gücümüzün farkında olma zamanı gelmiş ve bu gücümüzü hem Bulgaristan’da hem de Türkiye’de gösterilmesi açısından önemlidir. Hiçbir şüphem yok ki, bu potansiyelimiz, bizi her iki ülkemizde söz sahibi yapmaya yetecektir.
Gücümüzün farkında olmak zorundayız.
Hiçbir soydaşımızın içinde bulunduğumuz durumu göz ardı ederek, kişisel davranma lüksünün olmadığı ve son derece önemli ve fırsatlarla dolu bir döneme giriyoruz. Bu fırsatları kaçırmamız halinde gelecek nesillere olan insani veballerimiz altında eziliriz.
Dünü ve dünün acılarını konuşmak yerine, geleceğe dair üzerimize düşen sorumlulukları ve ne yapmamız gerektiğini konuşmamız planlamamız ve de uygulamamız gerekiyor. Kişiler üzerinde durmak yerine sistemler ve fikirler üzerinde durmalıyız. Yeni Dünya düzeninin oluştuğu zamanımızı Türk’ler olarak değerlendirmeliyiz.
Bulgaristan’da kurulan yeni parti DOST hakkında söylenenler şayet, geçmişe dair ise bir anlam ifade etmez. Gelecek adına ise, çok şey ifade eder. Zira, geçmişe dair henüz hiçbir icraatı olmayan bir partinin eleştirilmesi bir anlam ifade etmez. Israrla ve inatla bir şeyler söylemek arzusunda olmak ise, iyi niyetle ve iş yapma arzusunda olan iyi niyetli insanların da azmini ve hevesini kıracaktır.
Kurucuları hakkında olumlu ve ya olumsuz bir çok şey söylene bilir. Ancak bu söylenenler partinin iç meselesi olarak ve sadece kuruluş aşamasında iyi niyetli eleştiriler olarak kalmalıdır.
Bulgaristan Türklerinin makus talihinin değiştirilme ihtimalinin çok yüksek olduğu bu yeni DOST oluşumuna katkıda bulunmak en azından yakın tarihimizde yaşadığımız tüm olumsuz tecrübeler adına son derece önemlidir.
Sivil toplum Kuruluşlarına şu dönemde çok büyük görevler düşmekte; Her STK sadece destekliyoruz diye söylem yerine, çözüme yönelik yeni ve anlaşılır ve uygulanabilir fikirlerini ifade etmeliler. Siyaset sadece siyasi partilere bırakılıp, daha sonra da eh ne yapabiliriz gibi şikayetlerin yapıldığı bir kurum olmaktan çıkarılmalı ve siyasetçiler, STK’lar ve tüm halk olarak her kesimin taşın altına ellerini ve sorumluluk üstlendikleri bir kurum olmalı ki, insanlarımıza fayda sağlayabilsin. Daha somut konuşmak gerekirse, DOST partisinin sadece kuruluş felsefesi ve gerekçeleri ile projeleri ile ilgili ve parti içi demokrasinin de işletilebileceği bir yapıda olmasını sağlayan bir sistem üzerine oturtulması gerekir. İşte o zaman kimlerin kurduğundan ziyade (hiç şüphesiz bu da çok önemli) nasıl bir gerekçe üzerine kurulduğuna bakmak önemlidir diye düşünüyorum.
Sadece dostça bir şeyler söyleme ihtiyacı duydum.
Saygılarımla,