Dönüşümler
Ben gelmedim dava için
Benim işim sevi için
Yunus Emre
I
Anılarım çırpınırken
vurgun gecelerin ıssız dehlizlerinde
uzak düşlerin köylerini boğar gider karanlık
lanetli zamanların hoyrat gelgitlerinde
sevdiğim şeylerden bir haz kalmadı artık…
Ne o gelinlerin gül yüzleri
bahar akşamları bebeklerle ezeli ninnilerde
istekleri kucak kucak…
Ne o mavi gözlü çocuk
uçurtması turnalar peşinde Tuna yalısında
kan ter olmuş dizleri anızlar içinde yalın ayak…
Ne o kız
Hıdırellez salıncağında saçları dalga dalga deniz
bayram günü bayrama gülen gözleri sıcak sıcak…
II
Anılarım savruluyor karanlıklar üstüne
sabaha karşı uykusuz gecenin kahve telvesinde
bir çocuk sarılmış boynuma
bin dokuz yüz seksen beşte Silistre’de
cehennem korkuları demir atmış
masum gözlerinin büyüyen karasına
kıyamet mi geldi de Tuna yalısına
kalmışık “nalla mıh” arasında…
Anlatamıyorum bir türlü
bunlar birer bahtsız öykü
bunlar kör kaderin sığ bilmecesi
yirminci asrın “soya dönüş” düzmecesi
Hristiyan adları yazıyorlar ezanlı adlarımız üstüne
mezar taşlarını kırarak geceleri şeytanca sırıtarak…
Anıların mahşeri çığlık çığlık
Nuh’un gemisi alıp da bizi
umut denizlerine götürmüyor artık…
Yelkenleri korsanlar yakmış
korsanlar vahşi bakışlı
dalgalarda ölüm kalım telaşı
ve orada sahilde
Amaz yeli çalmış uçurtmasını çocuğun
dinmiyor gözünün yaşı
Tuna ağlıyor dizimde”akmam”diyerek
dalından kopmuş Hıdırellez salıncağı
beyazlar içinde çırpınıyor bir beyaz melek…
III
Şurada karlı dağlar ardında
Roman adlı bir sürgün diyarında
bir toplama kampının isli camlarına
yağmurla dökülüyor anılarım sicim sicim
isli camlarında bir toplama kampının
sabaha karşı tel tel olmuş dileklerim
tan yeri neredeyse uç vermeli Yarabbim
uç vermeli bir yerlerden tan yeri
güneş doğmalı şu karlı tepeler üstüne
bildiğim güneş
pırıl pırıl,ışıl ışıl…
Sevdiğim şeyler mi?
Sevdiğim şeylerin hazzı kalmadı velhasıl…
Galip Sertel