Ertaş ÇAKIR
Tarih: 12 Mayıs 2020
Almanya’da doktorların anadan doğma soyunup hastane ve klinik kapıları önüne oturduklarını gördüğümde pek şaşırmadım. İnsanlığa savaş açan Korona virüs salgınıyla mücadelede çıplak elle baş etmenin imkânsızlığını çıplaklıklarıyla ifade ediyorlardı. Kuşkusuz bu olay 30 gün önce olmuş, yayınlanan fotoğrafları hastaları şok etmişti.
Bugün “Fokus” yeni bir haber yayınladı. Salgın başlayalı Alman devletinin vergi gelirleri 300 milyar Avro azalmış. Başbakan Angela Merkel, başını iki elinin arasına almış ve “şimdi ne yapabiliriz?” sorusuna cevap arıyor.
Yukarıdaki 2 olumsuz habere rağmen, ben Almanya’nın şu “Covid -19” batağından çıkacağına inanıyorum. Görmüş geçirmiş ve derin ve çetin tarihi olan bir millettir Almanlar.
Şu günlerde İkinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği 9 Mayıs 1945’in 75. yıldönümü başımıza bela olan şu salgın yüzünden soluk kutlandı. Mesela Moskova “Kızıl Meydan”da zafer nümayişi yapılamadı.
1812’de Napolyon’un Moskova’yı işgal ettiğinde, 1943’te Hitler sürülerinin şehri kuşattığı günlerde bile boş kalmayan “Kızıl Meydan”, 2020 “zafer gününde” elinde silah olan kimse yokken, bomboştu.
Demek istediğim Almanya’da doktorlar çırıl çıplak soyundu, Moskova’da “Kızıl Meydan” boşaldı ama 21. Yüzyıl zekâsı, korona virüs belasının maskesini indiremedi, kollarını, bacaklarını, gözlerini kıskıvrak bağlayıp teslim alamadı onu.
Son haberler, virüsün Beyaz Sarayı da kuşattığına, yumruk sallayan, yerli yersiz gözdağı veren Başkan D. Trump’tan korkmadığına işaret veriyor. Türkiye’den yardım olarak gönderilen gül kokulu maskelerden Beyaz Saray kadrosuna dağıtılmış, mikrofonlar, kalemler, tükenmezler, bilgisayar ve telefonlar arınık edilmiş.
İnsanlık insanlık olalı birçok şeye akıl erdirememiştir.
Bu şeylerden birisi, özü, çekirdeği, cevheri, mayası olan bir şeyin değişmesinin, insanoğluna mucizeler sunmasının olanaksız oluşudur. Örneklersek, pelin ektiğimizde meşe fidanı bitmesi, erik çekirdeği ektiğimizde erik ağacı, kiraz çekirdeğini toprağa gömdüğümüzde ve hatta beyaz kiraz çekirdeği ektiğimizde kırmızı değil, beyaz kiraz ağacı büyümesidir. Bu insanlar, hayvanlar için de öyledir, suyu neyse ürün odur. Bitkilerin tohumları da şaşmaz.
Şu sıkıntılı aylarda kulağım hep radyoda, gözüm gazetelerde ve TV ekranında, “korona virüsün değişiklikler gösterdiği” gibi iddialar var. Bu virüs canlı bir varlık olduğuna göre, nasıl olur da öz ve biçim olarak kendi kendine değişiklikler gösterebilir? Bu da akıl erdirilebilecek bir şey değil!!
1970’te insanlık çiçek aşısı buldu ve benzer bir felaketten kurtulabilmişti. 2014’te insanlığı teslim almaya gelen ve dünyayı korkutan “Ebola” virüsü ile mücadelede insanlığa önderlik eden Birleşik Amerika zafer kazandı ve alkışlanmıştı.
O zamandan dünyada, elle tutulan, gözle görülen, ilacı olmayan “korku” kaldı. Ekmek, su istemiyor ama büyüyor, hele 2020’de köpürdükçe köpürdü, yukarıda işaret ettiğim gibi, Beyaz Sarayın kubbesine kadar dört tarafı kuşattı ve toptan tüfekten korkmuyor ve geri adım da atmıyor.
Bulgaristan’da Vidin şehir hastanesinde bütün doktor ve hemşireleri yoğun bakıma yatırdı ve onlar başkalarına bakarken iyiydi de, şimdi onlara “Nasılsınız Efendim?” diyecek adam yok. Batı Rodoplar’da Satovça Belediyesi köylerinden bazıları Belediye başkanının ricası üzerine dünya ile teması kesmiş. Yambol şehrindeki Romen Gettosu da sıkı abluka altında bulunuyor. Aslında mukayeseli analiz yapıldığında Korona belası Orta ve Güney Doğu Avrupa nüfusuna sanki çok sert saldırmamış, kısmetten olacak ya da verilmiş sadakası var hafif atlatılıyor, değerlendirmesini yapabilirim. İş Allah Eylül Ayında bize yeniden saldırmaz!
Ne var ki biz şu korona virüsün değişiklik kaydetmiş iddialarına dönelim. Ben buna inanmıyorum. Bir kurbağa iki ayrı göle girse, iki ayrı kurbağa olmaz. “Covid -19” Fransa’da “La Mansh” kenarına çıksa 24 saatte Brezilya’da ya da Tokyo’da olabilir iddiasında bulunanlar var. Onlara da inanmıyorum. Bir yandan, yetkililer 2.5 metre mesafeyi koruyun çağırısında bulunurken, bana kalsa olayın özü, Çin’den Birleşik Amerika’ya günde 320 uçak kalkmasından göz atıyor, gerçek burada demek istiyorum. Amerika gerçekten sarsıldı. Amerikan ekonomisi çökerse, dünyanın toparlanması uzun zaman alır görüşündeyim.
Gelişmeler bu yönde olsa da, emperyalist güçler Bulgaristan gibi küçük devletlere baskı yapmaya ve aleyhlerinde olan birçok değişikliğe zorlamaya devam ediyorlar.
Örneklersek. Bulgaristan Dış İşleri Bakanı Bayan Zaharieva, Kızıl Ordusu’nun Nazi Almanya üzerindeki zaferinin yıldönümünde “İkinci Dünya Savaşını kazanan ve Alman faşizmini gömen Büyük Britanya (İngiltere) ile Birleşik Amerika oldu” dedi ve bu konuda bir uluslararası belge imzaladı.
Biz Bulgaristan vatandaşları olarak İkinci Dünya Savaşını Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği (SSCB) ordusu, “Kızıl Ordu” nun kazandığını kabul etmemiş (inkâr etmiş) oluyoruz böylece. Oysa şu baş belası korona virüs olmasaydı, Bulgaristan Cumhurbaşkanı Rumen Radev 9 Mayıs 2020 tarihinde Kızıl Ordu’nun Alman faşizmi üzerinde tarihsel zaferinin 75. Yıldönümü kutlamalarına katılmak için Moskova’da “Kızıl Meydan’da yapılacak olan askeri geçitte ve resmi kutlamalarda” hazır bulunacaktı.
Anlamak zor doğrusu… Yoksa devletimiz, hükumetimiz ve biz hepimiz çok büyük bir baskı altında bulunuyor ve üstelik korona belası akciğerimize girip bizi öldürmeye başladığında 14 gün işi kavrayamadığımız gibi, iyice afallamış bir durumda mıyız?
Düne kadar “Kızıl Ordu” ya “yenilmez”, “kahraman”, zaferine de “kutsal” diyen Bulgaristan devleti birden bire yön değiştirdi yani siyaset değiştirdi. Fakat bu satıh sal bir değişikliktir. Bunun nitel, özsel bir değişiklik olabilmesi için, şu ya da bu belgeye imza etmek yetmez, ülkemizde Kızıl ordu ve Sovyet erleri, subayları ve generalleri için dikilmiş bulunan 500’den fazla anıtı yıkmak, okullarda İkinci Dünya Savaşına ilişkin tüm kitapların ve kütüphanelerdeki kitapların toplatılması ve yakılması gerekir.
Bu da yetmez, Sovyet er ve subaylarının isimlerini taşıyan sokak ve meydan tabelalarının toplatılması, okul isimlerinin değiştirilmesi, Sovyet generalleri portrelerinin askeri ve sivil okullardan toplatılması vs gerekir. İmza ile yapılan değişiklik biçimsel ise, yukarıdakiler yapılınca niteliksel olacaktır.
Bu gibi olaylara çok sık rastlamaya başladık. Bundan 40 yıl önce, günümüzde PES başkanı, AB milletvekili ve 2005-2009 yılları arasında Bulgaristan Cumhuriyeti Başbakanı olan Sergey Stanişev’in annesi Bayan Profesör Stanişeva Bulgaristan Bilimsel Akademisi’nde Doktora tezi savunmuştu. Konusu: Makedon diliydi. Tezde “Makedon dili bir İslav dilidir. Makedon halkının anadilidir.” Vurgulaması yapılmıştı. Bu yıllarda Makedonlar kendi milli dillerini peynir ekmekle yediler mi?
Şu günlerde, Kuzey Makedonya Cumhuriyeti ile Bulgaristan Cumhuriyeti bilim adamları arasında bir tarih ve dil tartışmasıdır sürüyor. Bu konuda, Bulgar Bilimler Akademisi bir Elkitabı yayınladı. Bu bilimsel eserde, “Kuzey Makedonya Cumhuriyeti dili Bulgarcadır” deniyor. Ayıkla birincin taşını. Bizde bilimsel “gerçekler” (bililer) bile istediği gibi değişiyor. Haydi bakalım!!!
Aklımızdan Türklerden Bulgar, Müslümandan Hristiyan yapma çileleri, zulmü, soykırım denemesi, katliamlar geldi… Bu gidişle her şey değiştiğine göre, korona virüsün de değiştiğine inanasım geriliyor bazen, ama inanamıyorum… Buna da neyse….
Kuşkusuz şöyle bir soru da kendiliğinden ortaya çıkıyor.
İkinci Büyük Savaşını İngilizler ile Amerikalılar kazandıysa, Bulgaristan’a onların anıtları mı dikilecek!? 13 Aralık 1941 tarihinden başlayarak Bulgaristan Birleşik Amerika ve İngiltere ile savaş halindedir. Savaş yıllarında Bulgaristan – Sofya, “Marino Pole” Karlova, “Vrajdebna” ve “Bojurişte” , Gorna Oryahovitsa ve Ruse şehirleri 7 defa ağır bombalanmıştır. Bu saldırılara 60-70’ten 350 ağır bombardıman uçağı katılmış ve şehirler yerle bir edilmiştir. Bu hava saldırılarında 120 ABD ve İngiliz uçağı düşürülmüş ve 256 düşman pilotu öldürülmüştür. Sofya’daki Amerikan Büyük Elçiliği avlusunda birkaç yıl önce “Şehit Amerikan Pilotları Anıtı” dikildi.
Şöyle bir sorun daha var.
İkinci Dünya Savaşında Sovyet Ordusu askeri uçakları Dobriç, Ruse ve Gorna Oryahovıtsa tren istasyonlarını ve fabrikalarını bombalamıştı. Ayrıca Kızıl Ordu’nun Karadeniz savaş gemileri Varna’yı ve diğer Bulgaristan liman şehirlerini bombalamış, “Struma” gemisini 700 yolcusuyla batırmıştı. Burgas’daki “Kahraman Sovyet Pilotları” anıtı 2 yıl önce söküldü ve “Kamçiya” adlı Rus Gençlik Tesisine taşındı.
Diyelim ki, bütün İngiliz, Amerikan ve Rus anıtları konusu açılınca, değerler bakımından zaten karma karışık olan milli tarihimiz daha da karışmaya devam edecek, ya da eskileri sökülüp yeni anıtlar dikilecek ve çiçek ve çelenkler yenilerine taşınacaktır. 30 yıl öncesine kadar 7 Ekim tarihinde Lenin Devriminin yıl dönümünü kutluyorduk. Şimdi o kalktı. Artık Amerikan Devrimi ve İngiliz Kraliçesinin doğum gününü de milli bayram olarak kutlayabiliriz.
Bunların hepsi olur da, 1877-78 Rusya ve Osmanlı Çarlıkları arasında , o devrin Osmanlı topraklarında yürütülen Plevne ve Şipka Savaşlarında şehit düşen kahramanlarımızın ve Birinci Dünya Savaşında Bulgar Çarı Ferdinand’ın kaprisleri ve serüvenlerinde şehit düşen 20 bin “Bulgaristan Müslümanın Şeref Anıtı” ne zaman ve nereye kurulacak? “Şipka” Tepesine Süleyman Paşa anıtı dikilecek mi? Olayların üzerinden 102 yıl geçti. Şu düşmanlıklar ne zaman eriyecek!
Bizde de, ne gerçekler henüz soyunabildi ne de yalanların maskesi düştü.
Virüsle mücadele ederken ellerinizi yıkayınız ve kalabalık toplanmayınız.
Bizi izleyiniz.
Paylaşınız
Teşekkür ederiz.