TBMM Milli Saraylar tarafından düzenlenen “Doğumunun 174. Yılında Sultan II. Abdülhamid ve Dönemi Uluslararası Sempozyumu” Dolmabahçe Sarayı’nda başladı. TBMM Başkanı İsmail Kahraman, sempozyumun açılışındaki konuşmasında, Sultan II. Abdülhamid’in Osmanlı padişahları içerisinde en çok tartışılan, yerli ve yabancı araştırmacılar tarafından hayatı, dönemi ve icraatlarıyla ilgili birçok inceleme yapılan bir şahsiyet olduğunu dile getirdi.
TBMM Milli Saraylar tarafından düzenlenen “Doğumunun 174. Yılında Sultan II. Abdülhamid ve Dönemi Uluslararası Sempozyumu” Dolmabahçe Sarayı’nda başladı. TBMM Başkanı İsmail Kahraman, sempozyumun açılışındaki konuşmasında, Sultan II. Abdülhamid’in Osmanlı padişahları içerisinde en çok tartışılan, yerli ve yabancı araştırmacılar tarafından hayatı, dönemi ve icraatlarıyla ilgili birçok inceleme yapılan bir şahsiyet olduğunu dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Sultan ll. Abdülhamid Han ve Dönemi Uluslararası Sempozyumu”nun açılışına, mesaj gönderdi.
Programın başarılı geçmesi temennisinde bulunan Erdoğan, mesajında şu ifadelere yer verdi:
“Dünya siyasetinde tarihi kırılmaların yaşandığı bir dönemde, 33 sene boyunca Osmanlı Devleti’nin padişahlığını yapan Sultan 2. Abdülhamid Han, tartışmaların odağında yer almıştır. Özellikle belli kesimler tarafından Sultan Abdülhamid, yoğun karalama kampanyalarının, haksız ve asılsız ithamların, iftiraların muhatabı olmuştur. Anlamaktan, objektif değerlendirmekten ziyade mahkum etmeye dayanan bu bakış açısı, maalesef bir dönem toplumumuza da dayatılmıştır. Oysa 2. Abdülhamid, reformcu, dirayetli ve çok yönlü bir padişah olarak, günümüzde de varlığını devam ettiren birçok müessesenin ve modern kurumların temellerini atmıştır. Siyaset felsefesini, ‘Basiret, emniyetin babasıdır. Evvela basiret sonra da emniyet gereklidir.’ şeklinde özetleyen ve parçalanmak üzere olan Osmanlı Devleti’ni 33 yıl boyunca bir arada tutan Sultan Abdülhamid Han, her açıdan çok önemli bir şahsiyettir. Bize düşen, hiçbir komplekse kapılmadan, dayatmalara itibar etmeden, ön yargılardan kendimizi arındırarak 2. Abdülhamid Han dönemini iyi anlamak, gerekli dersleri çıkararak, gelecek nesillere tanıtmaktır. Sultan 2. Abdülhamid ve Osmanlı tarihi üzerine yapılan ilmi ve akademik çalışmaların artmakta olduğunu memnuniyetle müşahede ediyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu çerçevede alanında uzman kişilerin katılımıyla düzenlenen sempozyumun önemli bir boşluğu dolduracağını aktardı.
TBMM Başkanı İsmail Kahraman, sempozyumun açılışındaki konuşmasında, Sultan II. Abdülhamid’in Osmanlı padişahları içerisinde en çok tartışılan, yerli ve yabancı araştırmacılar tarafından hayatı, dönemi ve icraatlarıyla ilgili birçok inceleme yapılan bir şahsiyet olduğunu dile getirdi.
Osmanlı Devleti’nin var olma ve tarih sahnesinde kalma mücadelesi verdiği dönemde Batılı imparatorlukların ittifak halinde Osmanlı’yı yok etmek için toprak bütünlüğüne kastettikleri bir süreçte hükümdar olan Sultan II. Abdülhamid’in, son dönem Osmanlı padişahları içinde özel ve ayrıcalıklı bir yere sahip olduğuna değinen Kahraman, “Sultan Abdülhamid Han iktidarı süresince sadece bir tek meseleyle değil, meseleler yumağıyla mücadele etmiştir. Emperyalist güçlerin Osmanlı Devleti’ni parçalama sürecini önlemiş, onlarla siyasi sahada kıyasıya mücadele etmiştir. Tutarlı ve başarılı tavrı, onun hem dış güçlerin hem de onların içerideki uzantılarının hedefi haline gelmesine sebep olmuştur.” diye konuştu.
Kahraman, Sultan II. Abdülhamid’in kişisel özelliklerine ilişkin bilgi verirken, onun ibadetlerini aksatmadığını, namazın yanı sıra diğer dini vecibelere de titizlik gösterdiğini, ağzına içki koymadığını, karakter olarak sadeliği ve temizliği seven, dikkatli, nazik, kibar ve tutumlu bir devlet adamı olduğunu, el sanatlarından sahne sanatlarına kadar pek çok sanat dalıyla ilgilendiğini anlattı.
Müfettiş ve valilerinden sürekli istediği raporlarla çalışmaları ve gelişmeleri yakından izleyen Sultan II. Abdülhamid’in halkına adaletle hükmettiğini belirten Kahraman, “Sultan II. Abdülhamid’in suikastlere karşı aldığı önlemler ve Yıldız Sarayı’ndaki sıkı güvenlik tedbirleri kimilerince padişahın evhamına bağlıdır. Oysa 1880’lerin başından itibaren yabancı devlet başkan ya da hükümdarların bazılarına karşı girişilen suikastler, padişahı tedbirli olmaya sevk etmiştir.” dedi.
Kahraman, Sultan II. Abdülhamid’in cesaretli bir karaktere sahip olduğunu gösteren iki olayı, “1901’deki Kurban Bayramı törenleri sırasında meydana gelen depremde Dolmabahçe Sarayı’nda herkes telaşla kaçışırken, Sultan Abdülhamid’in yerinden kalkmadan sükunetini koruyan tek kişi olması” ve “1905’te Yıldız Hamidiye Camisi’nde cuma selamlığı sırasında düzenlenen bombalı suikast nedeniyle oluşan panik ve kargaşa ortamında Sultan Abdülhamid’in arabasını kendisi kullanarak saraya dönmesi” şeklinde sıraladı.
Sultan II. Abdülhamid’in kişiliğini yaşadığı çağ ve ortamının belirlediğini dile getiren Kahraman, “Kendisini yıpratırcasına devlet işlerine vermiştir. Çöküş süreci olarak nitelenen bir dönemde icra etmiş olduğu iç ve dış politikayla devletin ayakta kalmasını sağlamış, onların yanı sıra eğitim, kültür ve sanayi hamleleriyle gerçekçi bir kalkınma ve ilerleme politikası izlemiştir.” diye konuştu.
Kahraman, II. Abdülhamid’in 33 yıllık iktidarı süresince önemli eserler ve projeler gerçekleştirdiğini, İslam dinini ve kurumlarını gerek içeride gerekse dışarıdaki Müslümanlarla olan ilişkilerde gündemde tuttuğunu, halifelik makamını ön plana çıkaran uygulamaları tercih ettiğini söyledi.
TBMM Başkanı İsmail Kahraman, “Onun uyguladığı siyaset Osmanlı Devleti’nin yıkımını geciktirdi, ittifak halindeki haçlı zihniyetinin Osmanlı Devleti üzerindeki emellerine ulaşmasını erteledi. Hal edilmeseydi, güçlü bir devlet olarak tarih sahnesinde yerimizi devam ettirecek, Meriç Irmağı ile Ağrı Dağı arasında sıkışmış olmayacaktık.” dedi.
Sultan II. Abdülhamid’in kara yolu ve demir yolu yapımını hızlandırdığını belirten Kahraman, 1880-1895’in en fazla kara yolu yapılan dönem olduğunu, Anadolu, Bağdat ve Hicaz demir yollarının hayata geçirildiğini kaydetti.
Kahraman, Sultan II. Abdülhamid’in İstanbul, Beyrut, Şam, Bağdat, Selanik, Konya, Edirne gibi şehirlerde üniversite, fakülte, yüksek askeri veya mülki okullar gibi yüksek öğretim kurumları açtırdığına işaret ederken, o dönemde açılan okullardan bazılarını “İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi”, “Hukuk Fakültesi”, “Siyasal Bilgiler Fakültesi”, “Tıp Fakültesi”, “Teknik Üniversite”, “Güzel Sanatlar Akademisi” ve “Yüksek Muallim Mektebi” şeklinde sıraladı.
TBMM Başkanı Kahraman, Sultan II. Abdülhamid’in siyasi dehasının en önemli tezahürlerinden birinin Kudüs meselesi olduğunu dile getirerek, 19. yüzyılda Filistin’de iki büyük tehlike olduğunu söyledi.
Bu tehlikelerden Yahudi göçü talebinin Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulmasını amaçladığını belirten Kahraman, bu tehlikenin Sultan Abdülhamid’in ileri görüşlülüğü sayesinde engellendiğini kaydetti.
Kahraman, Sultan II. Abdülhamid’in 33 yıllık mücadelesinin çok iyi öğrenilmesi gerektiğini aktararak, “Bizden sonraki nesle de çok iyi öğretmemiz gerekir. Zira ecdadını tanımayan ya da ecdadıyla kavgalı olanlar tarihlerinden güç alamazlar. Hafızasını kaybeden toplumlar, vicdanlarını da kaybederler.” diye konuştu.
Sultan II Abdülhamid’in anayasa ve meclis konusundaki çalışmaları hakkında bilgiler veren Kahraman, 1. Meşrutiyet’in ilanı aşamasındaki çabalarını anımsattı.
Kahraman, TBMM’nin Sultan II. Abdülhamid’i anmasının önemine işaret ederek, önemli kişilerin ölüm değil doğum günlerinde anılmasının daha doğru olacağını söyledi.
Sultan II. Abdülhamid’e muhalefet edenlerin, daha sonra eleştirilerinden ve muhalefetlerinden dolayı pişmanlık duyduğunu anımsatan Kahraman, Süleyman Nazif, Rıza Tevfik ve Ahmet Rasim’in bu isimlerden yalnızca birkaçı olduğunu dile getirdi.
Kahraman, sempozyum ve yan etkinlikler hakkında bilgiler verdiği konuşmasını şöyle sonlandırdı:
“İlmi sempozyumlarımızı bundan sonra da sürdüreceğimizi büyük bir memnuniyetle ifade etmek istiyorum. Sempozyuma değerli katkılarıyla güç katan ilim adamlarımıza özellikle teşekkür ediyorum. Etkinliğe gelen ve destek veren bütün kurumlara teşekkürlerimi sunuyorum. Sultan Abdülhamid’in babası Sultan Abdülmecid’i de daha önce yapılan sempozyumla anan Milli Saraylarımızda görevli değerli çalışma arkadaşlarımıza, tarihe gösterdikleri hassasiyetten dolayı teşekkür ediyorum.”