Tarih: 29 Ağustos 2021
Rafet ULUTÜRK

Seçimden seçime koşarken
Bulgaristan’da seçimlerin bir demokrasi aracı olduğu anlaşılamadı. Bu yılın üçüncü seçimi 14 Kasım’da yapılacak. Aynı günde hem parlamento hem de Cumhurbaşkanı seçimi, bir hafta sonra da Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turunun yapılması düşünülüyor. Ne var ki, seçim sandığından doğrudan doğruya hükümet çıkmıyor. Politika alanı meclis, seçim bu işin ancak bir aracıdır. İşler sağa ister sola da çekilse, şu an alaycıların eline düştü.
En büyük eksiklik memlekette devlet aklı olmamasıdır.
Bu her an her yerde hissedilmektedir. Bu yetersizlikten en çok çeken ise her yerde olduğu gibi burada da etnik azınlık topluluklarıdır.
Kimi gerçekler iki sözle söylenince daha anlaşılır oluyor. Demek istediğim Cumhurbaşkanı Radev’in yumruk kaldırıp aralarına katıldığı protestocuların temel isteği neydi?
A) Borisov hükümetinin istifa etmesi,
B) Başsavcı İvan Geşev’in istifa etmesi ve adalet reformunun bir an önce uygulanması.
2020-2021 sokaklarda protesto direnişlerinde sağ kanat tutucu GERB/CDC ile faşist partilerin (VMRO-BND, NDSB ve “Ataka”) ortak Boyko Borisov hükümeti 12 Mayıs 2021 tarihinde istifa etti. Sanki pankart olan ödevlerden %50’si yerine geldi. Buraya kadar Cumhurbaşkanı Radev protestocularla beraberdi. Onları kullanarak erken seçim hükümeti kurdu. Bir yere kadar emellerini gerçekleştirmiş oldu.
Başsavcı Geşev’in görevinden ayrılmasına gelince, o zaten Cumhurbaşkanı Radev’in imzasıyla 7 Kasım 2019 tarihinde Bulgaristan Cumhuriyeti Başsavcısı atanmıştı. “İşine bakmıyor istifa etsin!” gösterilerine katılanlar kalabalık olsa da, bu kale öyle kolay kolay alınabilir bir kale değildi bunun için üçte iki meclis çoğunluğu gerekiyor. Bu bakıma Cumhurbaşkanı Radev protestocuları, onların 3 partisini seçimden seçime koşarken kullandı, bugün de kullanmaya devam ediyor.
Bulgaristan’ın nasıl bir lidere ihtiyacı var?
Her parti başkanı, her cumhurbaşkanı sorunları çözdüklerinde kendine göre birer liderdir. Bunu Boyko Borisov, Rumen Radev ve diğerleri için de söyleyebiliriz. Fakat günümüz ödevlerini (hükümet kurma sorununu) çözemediklerinden dolayı lider niteliklerini yitirmişler ve daha iyi günler bekleyenler sırasına alınmışlardır.
25 Ağustos 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı Radev hükümet kurma görevini sosyalist parti başkanı (BSP) Bayan K. Ninova’ya verirken ve “4 Eylül 2021 tarihinde Cumhurbaşkanlığına Başbakan adayı ile birlikte geliniz!” derken, Bulgaristan’da başbakan arama sürecini bir daha fiilen başlatmış oldu. Bugün 6. denemede Bulgaristan’da hükümet kuran başbakan adayı kendiliğinden lider olur. Bu bir şans olmaktan fazla, kimsenin yapamadığını yapma anlamında bir başarıdır ve halkın onay ve saygısına laiktir.
4 Nisan’dan beri iş yapacak başbakan 5 defa denendi, fakat parlamentodaki partilerin birbirleriyle özellikle devlet işleri konusunda konuşmayı kabul etmedikleri bir ortamda herkesin kabulü olan bir aday bulunamadı. Meclis krizdedir. Hükümet kurma konusunda kısırdır. Görücüye çıkan başbakanlardan her biri “çok zeki ve akılı” olarak tanıtılsalar da, bir az da hatta fazlası ile “basit” olduklarını gizleyemediler.
Bulgaristan’a başbakan ne için gereklidir.
A) Bulgaristan’ın iç ve dış politikasını yönetip yönlendirmek ve
B) Halkın ihtiyaçlarını karşılayarak, onu yönetmek için.
Bulgaristan’da bir defa “politika dendiğinde” kişisel menfaatleri karşılama anlaşılıyor.

Devlet ruşvet, dolandırıcılıkla anılıyor oldu
Ne var ki, devlet işlerinin yönetme aracıdır politika. Devlet işlerinden yan çizenler yolsuzluk, rüşvet, dolandırıcılık batağına saplanır ve devleti zor duruma sokar, halkın zor günler yaşamasına sebep olur. Bu cümleden olmak üzere “halk” ve “seçmen” yerine kullanılan “süveren” kavramına da “yöneten” yüklenilmiştir ki, halk ve seçmenler yönetilen-dir. Oyunu verdiği an, oy kullanan seçmenin devlet yönetimindeki yükümlülüğü anında ve orada biter.
O “yöneten“ değil “yönetilendir.” Yönetme işlerini seçilenlere yükleyendir. Bu kavram ve anlam karışıklığının Bulgaristan politikasını Anayasa ve kanunlar ve kurallar dışı bir yeni ortama taşıma gibi bir tehlikeli düşünce ürünü olduğunu düşünüyorum. 11 Temmuz meclis seçimini kazanan “Var Böyle bir Halk!” partisi tarafından sık kullanıldığı için dikkatinizi çektim.
Yeni ve özsüz kategorilerin başında gelen başka biri de “sorumluluk alma”, “seçimden sonra sorumlu olma” ya da “sorumsuz ve ilgisiz kalma” ilkeleri ile ilgili kızışan tartışmadır.
Sorumluluk, yemin ederek, ant içerek, tutanak, anlaşma, sözleşme, senet vs imzalayarak, noter onaylı evraklarla yükümlülük üslenerek ifade bulan bir husustur. Şimdiye kadar Bulgaristan parlamenter yaşamında sorumluluk üzerine tartışma yürütülmemişti. Bulgar politik kültüründe mazbata usulü de yoktur.
Çar Ferdinand ve III. Boris zamanında olup bitenden onlar devlet başı olarak sorumluydular. Yaşanan büyük felaketlerden yargılanmadılar. Ne var ki 1922’de Milli Felaket Suçlularını yargılama halk oylaması düzenlendi. 3 başbakan ve bakanlar, generaller yargılandı ve ceza aldılar.
1944-48 döneminde “Halk Mahkemelerinde” yargılananlar için Moskova’nın emri yeterli oldu. Binlerce kişi katledildi, binlercesi hapis yattı, toplama kamplarında kaldı. İşte bu dönemde Memleketin aydın kesimi yok edildi.
Todor Jivkov ise toplumun tüm yükünü “işçi sınıfına ve komünist partisinin yönetici rolüne” yükledi. Komünist partisini savcılığın ve yasaların üstüne koydu. 1989’a kadar totalitarizm uyguladı. Katledilenlerin, hapis yatanların, toplama kamplarında çürütülenlerin ve sürgünlerin toplam sayısı açıklanmadı. Bu nedenle bu perdeyi kaldıramayan 1990’dan sonra Bulgaristan’ında “adalet yerini bulmadı” diyoruz.
Masaya oturmadan ortak çözüm üretilemez.
1991 Anayasasında da seçilenin bir birey olarak, meclisin de bir kolektif yasama organı olarak, seçmen yani “süveren” karşısında sorumluluk taşıması diye bir ilke ve yasal husus yer almadı. Nisan ayından beri bu konuda protestocu partilerden “Var Böyle Bir Halk” Anayasayı delmek ya da rafa kaldırarak politik denge saplamaya ve hükümet kurmaya gayret gösterdi. 45. ve 46. Mecliste beliren bu yeni durumda, hükümet kuracak politik güç Anayasa, yasalar ve tüzel kişiler olarak birbirleri karşısında, ayrıca “süveren” önünde sorumluluk taşımak istemeyişi sahneye çıktı.
“Var Böyle Bir Halk” partisinin azınlık hükümetine kayıtsız koşulsuz destek isteyişine protesto alaylarından gelen “Demokratik Bulgaristan”, “Ayağa Kalk Bg. Biz Geliyoruz” partileri görüşme yapalım ve anlaşırsak “Sorumluluk Sözleşmesi” imzalayalım dediler. “Var Böyle Bir Halk” lideri Slavi Trifonov “sözüme inanacaksınız. Sorumluluk senedi benim” deyince işler bozuldu. Bu, Bulgar politikasında Çarlık yılları ve Jivkov totalitarizmindeki diktatörlükten öte bir dayatmaydı. Parti programını, hükümet programını tek kişi yazacak ve ayni şahız başbakan ve bakanları seçecek ve perde ardından Bakanlar Kurulunu yönetecekti. Trifonov tüm kıstasların kıstası olmayı denedi. Beklenmedik bir durum yaşandı.
İlkeli parti BSP lideri Bayan Ninova, “sorumluluklarımız ikili anlaşmaya dayanacak,” dedi. Kabul edilmedi ve hükümet görüşmeleri kesildi. Nisan 2021’den beri aynı kırmızıçizgide ilerleyen Bulgaristan hükümet kurma siyasetinde ortaya çıkan şudur. Sözü geçen, itibarlı, önder nitelikli ve herkesçe kabul edilen bir politik lider bulunamadı. Dolayısıyla herkesin inandığı ve kabul ettiği bir devlet aklı eksikliği belirdi.
Başkan Ninova’nın bir haftada bulması istenen başbakanı bulabileceğine inanmıyorum, çünkü siyasetin ilkelere ve değerlere oturması, plan program şeklini alması ve ortaklık yapılacak partilerce resmen kabul etmesi ve bu güçleri birleştirecek bir başbakanın güven oyu alması gerekiyor ki, olacak iş değil. Amma burada amaç zaman tüketmek seçimleri beraber yapmamak. Biz hala, dağ başında yalçın kayaların ucunda teke dövüşündeyiz. Kendi değimleriyle “Süveren” yenişemeyen tekelerin ikisinin de dereye uçmasını bekliyor.
Bulgaristan nasıl bir başbakan arıyor?
Bulgar siyasetinin aşılmaz engellerle karşılaştığına göre politika mühendis ve teknolojisi uzmanları ve cebinde fazla para olanlar, durumu tökezleten problemleri rafa kaldırarak, zamanı dolan veya yolunu bulamayan siyasi partiler yerine, yenilerini kurmaktan söz etmeye başladılar. Onlara göre, Bulgaristan’da 1990’dan beri en başarılı siyasi parti GERB ve en başarılı başbakan da Boyko Borisov’tur. Söz konusu politik felsefe ve liderliktir.
GERB partisi tek kişi – halktan olan biri – Boyko Borisof etrafında tasarlanmıştı ve 2007’de kuruldu. Halkın orta kesiminden biri gibi konuşarak 11 seçim kazandı. Konuşmalarında “ben bilirim”, “akılı olan benim” demedi. İlkokuldan ötesini görmemişler ve ABD üniversitelerinde okumuşlar onu anlıyordu. Anlaşılan bu sayfa kapandı ve yeni tip lider aranıyor. Köydeki yaşlılara fıkra anlatanların yerini Batı Üniversitelerinden birkaç yüksek lisanla dönen gençlerin ufku açılmak üzeredir. Ne var ki, iş diplomada bitmiyor, önemli olan izlenecek politikadır. Politik süreçler kesilecek mi, yoksa bizi sömürgeleşmeye götüren yol mu izlenecektir?
İdeolojisiz boşluğu küresel liberal fikirlerin doldurması beklenebilir. Çünkü İngiliz ve ABD üniversitelerinde okutulan ve Demokratların gözdesi olan budur. Demek oluyor ki önümüzdeki aşamada küresel olan milli olanın, küresel sermayenin menfaatleri emek insanlarının çıkarlarının ve evrensel kültür gelenekler yerli kültürümüzün üstünde tutulacaktır. Yeni gelen liderler, onların arasında yapılacak seçimi kazananlar 14 Kasımda yapılacak seçimlere değişik partilerden katılacak ve yüzde yüz düğümü bağlayıp hükümet kurmaya çalışacaklardır.
Yeni Bulgar hükümetinin programı henüz yazılmamıştır. Bazı Büyükelçiliklerin ve onlardan aldıkları emirleri uygulayan uzmanların yardımıyla 32 yıldan sonra Bulgar Liberal görüşünün bu yıl doğması beklenebilir. Ortam olgunlaşmıştır. Amerika’nın politik sistemimiz üzerindeki baskıları bu nedenle şiddetlenmiştir, onlar da değişikler istiyorlar, ama istekleri taleplerimizden farklıdır.
Yeni büyük sorun:
Henüz meclis onayı almamış olan meclis ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine en fazla 3 ay kaldığı şu ortamda, Bulgar kamuoyu küresel liberalizmi kabul eder mi yoksa “İstanbul Sözleşmesi” ne boynuz gösterdiği gibi mi davranır.
Şu da var. Küresel liberalizmi Bulgar kamuoyuna kim sunup dayatacaktır? Hangi politik parti dayatmaya çalışırsa çalışsın, Bulgar kamuoyu varlığını koruyup sürdürmek için tepki göstermek zorundadır. Bu yüzleşmede Başsavcı İvan Geşev’in istifası ve Cumhurbaşkanı Radev’in Moskova “ajanı mı” yoksa CİA “ajanı mı” olduğu ikinci plana geçerken, yeni gündem Yüce Halk Meclisi ve Yeni Anayasa olacaktır. Çünkü totaliter komünizm uzantısı bir Anayasayla, küresel liberalizm değerleri birlikte var olamaz.
Liberalizm 17. Yüzyılda dünyaya özgürlük ve eşitlik, insan hakları ve sivil toplum düzeni getirmek için bir ideoloji, siyasi felsefe ve devrim akımı olarak gelirken insanlığı Fransız Devrimine ve Amerikan devletinin doğmasına taşımıştır.
Ne var ki, günümüzde kendilerini liberal olarak tanıtanlar, Amerikan Üniversitelerinden diplomalılar Harvard Üniversitesinden Sofya Üniversitesi’ne, Washington’dan Varna’ya kadar insanların aynı şekilde ve aynı değerlerle düşünmelerini istiyorlar.
Biz buna hazır mıyız?
Günün sorusu budur! Okyanus ötesinden gelecek çantalarında ya da kafalarında getirecekleri politik projeler de bu yöndedir. Hedeflerinde liberal ideleri herkese dayatırken, muhalefet yapanlardan da kurtulmaktır. Ve sözün kısası, biz Bulgaristanlılar üzerimize tayfun seli gibi gelen bu baskıyı göğüsleyemezsek, durduramazsak Vatanımızın bağımsızlığından son kalıntıları da yitirip, yeni liberal sömürgelerden biri olmaya sanki mahkûmuz.
Bundan dolayı Bulgaristan Cumhuriyeti olarak, 2018’de Rusya Federasyonuyla ilişkilerimizi kesme çizgisine taşımamız, Avrupa Birliği ile Federatif birlik mi, milli devletler topluluğu mu konusunda anlaşmamamız, Kuzey Makedonya Cumhuriyetiyle aşılmaz çelişkiler geliştirmemiz vs vs problemler ve iç bunalımların pençesinde bir başbakan çıkarıp hükümet kuracak durumda olmamamız, bizi bize ve dünyaya anlatan özelliklerdir. Biz yeni erken seçimlere seçmenin % 47’si okuduğunu anlamayan, % 57’si şimdiye kadar bilgisayar düğmesine basmamış bir “süveren” dedikleri seçmen kitlesiyle gideceğiz.
Bu insanların olup bitenin, bizi yönetmek azmiyle Batı bankalarındaki yağlı-ballı görevlerini terk ederek gelenleri, ancak “özel görevli” olduklarına inanıyorum.
1879’dan beri yönetim biçimi olarak değişikler yaşamamış, hep diktatörlüğü ve otokrasiyi seçip uygulayan ülkemizde seçim ve yönetim, özgürlük, adalet, insan ve azınlık hakları olarak her şeyin değişmesi gerektiğine inanıyorum ve bunun gerçekleşmesi için mücadele eden bir STK kuruluşunun başkanıyım.
Temel isteklerimizden biri olan internet ve posta üzerinden seçime katılma, kendi temsilcilerimizi Sofya meclisine gönderme ve bakan ve bakan yardımcılıklarında, Cumhurbaşkanı Yardımcısı makamında bizden birisinin olmasını samimiyetle kalpten istiyoruz.
Bulgar devlet makamlarında, Bilimler Akademisinde, üniversitelerde, basın ve sosyal medyada Kimliğimizin, Türk tarihimizin, dil ve dinimizin, kültürümüzün konu edilmeye devam edilerek kemirilmeye devam edilmesi hepimizi üzüyor.
Son dönemde Vatanımız, Anavatanımız, TURAN dünyasındaki yerimiz, çift vatandaş olmamız ve yenidünyadaki gerçek yerimiz dillerinden düşmüyor. “Kendisini Bulgar hissetmeyen Bulgaristan’ı terk etsin!” saldırısını kınayıp yargıya taşıyan bir hukuksal düzen olmayan bir ülkede yasaların üstünlüğünden, adaletten, bireysel ve kolektif haklardan, demokrasiden söz edilemez.
Amerikan Üniversitelerinden gelip de devlet yönetimini ele almak isteyenlerin beklenen olgunlukta kişiler olup olmadığını da zaman gösterecektir.
Seçim kanununda gerekli değişikler yapılsaydı ve devlette, yasama ve yürütmede gözü olan yeni kadrolar majoriter seçimde yarışa katılsalar ve halkımız kendilerini bir değerlendirseydi iyi olurdu. Şimdi onlar maalesef “Demokratik Bulgaristan” gibi Amerikancı partilerin kanadı altında politikaya taşınacaklar.
Bulgaristan’da Türklerin Durumu
Bulgaristan’daki olağanüstü ağır, çok derin ve derinleşen politik krizde Türklerin, soydaşların, gurbetçi kardeşlerimizin Türk seçmenin ve Hak ve Özgürlükler Hareketinin rolünü arttırmamız için hepimizin sandık başına gitmemiz ve Bulgaristan’da siyasi işlerin ve devlet yönetiminin Türkler olmadan yeni bir Bulgaristan’ın kurulamayacağını kanıtlamamız gerekecektir.

Birlik ve Beraberliği hatırlatmalıyız

Burada HÖH yöneticileri de ilk defa birlik olup yönetime karşı bu güne kadar yapılan vekil belirlemelerine uymayıp halkın sesine kulak vererek milletvekillerini halkın sevgisine göre belirlemelidir. Adaylar serbest olmalı ille partili olmalarına da gerek yoktur. Türk halkına hizmet edeceğim diyebilen kendine güvenen halktan oy alabilirim diyen herkes yarışa girme hakkı verilmelidir. Kısaca her şey halkın gözünün önünde açık yapılırsa hiç bir gizli örgüt burada başarılı olamaz. Milletvekili seçimlerinde etkinin halkın kendisinde olduğu görülürse halk birlik ve beraberliğe yönelir. Kısıtlamalar ve her tür yasaklar kaldırılmalı. Milletvekillerini bölgelerde halkın gözü önünde seçilmeliler. Halk kendisine faydalı olan kişileri en iyi bilir. Bu yapılırsa HÖH-DPS Bulgaristan’da 2. Partiye tırmanır ve sizi artık hiç kimse ne parti ne devlet ne bir başka güç görmemezlikten gelemez, halkı hor göremez ve her zaman sözünüz değeri olur, geçerli olur.

Bizler hem Türk hem de Müslüman olduğumuz için de,
Şunu da asla unutmamalısınız:

Peygamber efendimiz işi ehline vermemeyi kıyametin kopmasıyla bağdaştırmış ve bu kadar önem arz eden bir meseleyi her zaman ön planda tutmuştur. Türklerin – Müslümanların kitabı Kur’an-ı Kerim’de buyurduğu gibi: “Allah size, mutlaka emanetleri (işleri) ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle davranmanızı emreder.” Peygamber Efendimiz: “Emanet zayi edildiğinde kıyametin kopmasını bekleyin buyurmuştur”. Toplum düzenin alt üst olmasının en büyük sebebidir, işi ehline vermemek. İşte bunu aklınızdan çıkartmayınız kıyamet gününü yakınlaştırmayınız.
Bulgaristan’daki Yeni Kırılma
46. Meclisin Başkanı İva Miteva’nın girişimiyle 17 Ağustos 2021’de toplanan parlamento, geçici hükümet İç İşleri Bakanı Raşkov’un katılımıyla 10 Temmuz 2020’de Sofya’da Balanlar Kurulu binasının sütunları ardında polislerin protestocu gençlerle sert şiddet kullanarak hesaplaşması olayını görüştü ve bir bildiri kabul ederek polis baskılarını kınadı ve suçluların cezalandırılmalarını istedi.
Toplantıya hastanelik edilene kadar dövülen gençlerden dördü ve ana-babaları da katıldı. Var Böyle Bir Halk, Demokratik Bulgaristan ve “Ayağa Kalk BG Biz Geliyoruz!” politik partileri meclis kürsüsünden, 2020’deki gösterilerde gençlere, üniversitelilere şiddet uygulanırken İç İşleri Bakanı olan Marinov ve Terziev’ten dövülen gençlerden ve Bulgaristan halkından özür dilemelerini ve milletvekilliğinden istifa ederek parlamentoyu terk etmelerini ısrarla istediler.
“Demokratik Bulgaristan” adına konuşan milletvekili hukukçu Radev, “Bulgaristan’da devlet terörü uygulandığına” işaret etti. Bu konuda yorum yapan İç İşleri Bakanı Raşkov, 2009’da iktidara gelen B. Borisov’un yönetimi elinden kaçırmamak için sürekli devlet terörü uyguladığını, istifası istenen 2 bakanın bu teröre alet edildiğini, gençlerin dövülmesini emreden polis subayı Anton Antanov’un görevinde yükseltildiğini, Başsavcılıkta çalıştığını açıkladı.
Meclis soruşturmasında söz alan, HÖH-DPS partisi Başkan Yardımcısı ve Milletvekili Ahmet Ahmet, mağdurların yaralarını saracak tazminat ödenmesi kararı alınmasını gündeme taşıdı. Böyle bir kararın daha önce devlet terörüne uğramış, öldürülenlerin yakınlarına, sakat kalanlara, haksız olarak toplama kamplarında, hapislerde yatmış ve sürgün edilmiş, memleketten kovulmuş ailelerin zararlarının kapatılması şeklinde hazırlanmasını özel olarak önerse de terör tazminatı kararı onaylanmadı.
Ne de olsa, 21. Yüzyıl Bulgaristan tarihinde ilk kez olmak üzere, Bulgar iktidarlarının devlet terörü uyguladığı mecliste gündem olmuş oldu. Suçluların görevden alınması, meclisten atılması ve mahkemeye verilerek cezalandırılması istendi ve bu bir ilk oldu.
Henüz devlet terörü suçlularına ceza kesecek bir bağımsız ve tarafsız Yüksek Divan kurulmadı. Bugünkü durumda Başsavcılık tüm yasaları ayakaltına alarak, Anayasayı görmezlikten gelerek memleketi istediği gibi idare etmeye devam ediyor. Meclise gelip hesap vermeyen Başbakan Borisov gibi Başsavcı Geşev de meclis hukuk komisyonuna gelip hiçbir konuda rapor sunmayı hala kabul etmiyor.
Bulgaristan’da sürekli hatırlanması gereken bir gerçek vardır.
2016’da yapılan halk oylamasında katılan 2 509 864 vatandaş seçim sisteminin kökten değiştirilmesini istemiştir. Yani partilere oy verilen orantılı sistemden, kişilere oy verilen en fazla oy alan kazanır sistemine geçilmesini istemiştir. Politik elit, yol kesmiş ve referandum sonuçlarını arşivlemiştir. Fakat bu halk oylaması 1879’dan beri uygulanan

Bulgaristan seçim sistemlerinin tümünü kökten sarsmış ve değişiklik, demiştir.

2020’den beri toplum kendini zorluyor, arzulanan değişikliği gerçekleştiremiyor ve lider çıkaramıyor. Bunun nedeni bir de tarihsel özelliklerimizde, eksik kültürel birikimimizde ve eğitim öğrenim düzeyimizde gizlidir.
Son günlerde meclisin kilitlenmesinden, hükümet kurulamamasından Cumhurbaşkanı Radev’i suçlayan yazılar çıktı. Bazı yazarlar Cumhurbaşkanı Radev, Var Böyle Bir Halk lideri Trifonov ve Aya Kalk BG. Biz Geliyoruz yöneticilerinden Bayan Manolova, Bayan Donçeva ve av. Hacıgenov gibi milletvekillerine 14 Kasımda oy verilmesin çağrısı yaptılar.
“Meclis köy panayırı değil” diyenler bile oldu. Cumhurbaşkanının ise, sinsi davrandığı, politik krize sebep olduğuna, demokrasinin özünü anlamadığına ve meclisin çökmesine sebep olabileceğine işaret edildi. Rumen Radev’in tek kişilik yönetim yolu kesilmelidir. Çözüm her partinin bir Cumhurbaşkanı adayı çıkarmasında gizlidir.
Cumhurbaşkanı Radev’in Bulgaristan’da partili demokrasiyi hasıraltı etmek için anayasa değişikliğine gitmeyi düşünmesi, kendi durumunu güçlendirmeyi amaçladığı için tehlikelidir. Bulgaristan’da çok eksikleri olan bir demokratik düzen var, partileri yasaklayarak yok edilmesinde, totalitarizm tehlikesi olduğundan dolayı, demokrasinin korunmasından yanayız. Bir lider olarak Radev çelişkili ve demokrasi düşmanlığı sergilediğinden, 14 Kasım 2021 seçimlerinde yolu kesilmelidir.

Saygılarımızla,

Reklamlar